Türkçemizde güzel bir deyim vardır: “Cemâziyelevvelini bilmek”!
Fî tarihinde, kasabanın birinde mühim bir adam yaşarmış. Bir gün bir yabancı gelmiş kasabaya. Herkesden bu mühim adamın nâmını dinlemiş; merak etmiş, “yahu bu bizim Cemâziyelevvel olmasın” demiş! Bir gurup ziyaretçinin peşine takılıp varmış evine. Ev dediysek adı ev; tam bir saray yavrusu imiş. Mühim adam âlâyı vâlâ ile karşılamış konuklarını. Fakat hemşehrisini tanımazlıkdan gelmiş. Yenilmiş içilmiş, sohbete geçilmiş. Sohbet dediysek karşılıklı sohbet değil; mühim adam almış sazı eline kendini övüp duruyor, dalkavukları da kavuk sallıyor. Nihâyet dayanamamış hemşehrisi olacak yabancı misâfir; “yâhu biz senin Cemâziyelevvelini de biliriz” demiş. İşin aslı, bu mühim adam memleketinde iken sıradan bir postacı imiş. Tanımazlıkdan geldiği meslekdaşıyla bir gün hamama gitmişlermiş. Hamamda soyunurken bir de ne görsün arkadaşı; şimdi mühim geçinen bu adamın donunun kıç tarafında damgalı bir tarih: “Cemâziyelevvel bilmem kaç”! Çalınan posta çuvallarının esrârı anlaşılmış. Meğer mühim adam hem sıradan biri, hem de yalancı, hırsız, uğursuz biriymiş; posta çuvallarını çalıp satarmış, birinden de kendine don dikmiş, “Cemâziyelevvel bilmem kaç” yazan kısmı da tam kıçına gelmişmiş.
Türkiye Cumhuriyeti de nereye gitse karşısına birisi çıkacak ve “Ayol biz senin Cemâziyelevvelini biliriz” diyecek çok târihî bir aşağılanma yaşadı 4 Temmuz 2003’de…
Bu olayı, Pentagon’un bilgisi dışında, bölgedeki birliklerin inisiyatifiyle meydana gelmiş lokâl bir olay olduğunu söyleyerek tahfîf etmek, Türkçemizdeki bir başka güzel deyimle izah edilebilir belki: “Hamamın nâmusunu kurtarmak”!
Amerika bu saldırıyı bilerek ve taammüden yapmışdır!
4 Temmuz 2003 “Türkiye’nin Cemâziyelevveli”dir!
“Cemâziyelevvelini bilmek” deyiminin hikâyesini de biliyor muydu Amerika, yoksa tamâmen bir tesâdüf mü; TC subaylarının kafasına geçirilen Amerikan çuvallarının üzerinde Miladi 4 Temmuz 2003 yazıyordu, aynı gün Hicrî takvimler de 4 Cemâziyelevvel 1424’ü gösteriyordu!
4 Cemâziyelevvel 1424 “Türkiye’nin Cemâziyelevveli”dir!
Bu olayın sebebleri nelerdir; sonuçları ne olabilir?
Bundan ve herşeyden evvel sorgulanması gereken Türkiye Cumhuriyeti’nin bu olaydaki tutumu olmalıdır. Bizim bildiğimiz Türk devlet ve ordu geleneğine göre asker orada silâha silâhla mukabele etmeliydi! Aksi hâlde başını kuzu gibi Amerikan çuvalına uzatarak Türk milletini, devletini ve ordusunu tarihde bir eşi daha görülmemiş bir hamakâtle tahkîr ve tezyîf ettirenlerin kellesi alınmalıydı! Eğer daha yukarıdan “mukâbele etmeyin, kapıları açın ve kafanızı Amerikan çuvalına sokun” emri verilmişse; o emri veren üstlerin kellesi alınmalıydı!
Bu yapılamadığına göre, demek Cemâziyelevvelin evveli de var!
Demek Türkiye Cumhuriyeti evvelinden bağımsız bir devlet değil!
Belki de devlet değil!
Devlet olmayan devletin, adam olmayan devlet adamları iki seksen yere serilmiş devlet ve millet onurunu bir de kendi ayaklarıyla çiğniyorlar! Guya politika yapıyorlar!
CHP lideri Baykal’ın suçu Tayyip Bey’in üzerine yıkması ve “derhâl nota vermeliydik” demesi de; Tayyip Bey’in “ne notası, müzik notası mı” lâfı da devlet adamlığına yakışır lâflar değildir. Deniz Baykal pekâlâ bilir ki kendisi başbakan olsa da Amerika’ya nota veremez. Hatta kendisi başbakan olsaydı 60 bin Amerikan askeri Türkiye’ye konuşlanmış olurdu şimdi. Tayyip Bey de bunu bilir fakat böyle diyemez. Olay esnâsında Amerika’da bulunan bir general de “bu olayın tek sevindirici tarafı askerimizin silâhla mukâbele etmemiş olmasıdır” demiş. Harika! Tecâvüzcüsüne kuzu kuzu elini ayağını bağlatıp teslim olan bir kızın, iş bitip nâmus gittikten sonra adama “bu olayın tek sevindirici yanı bir tarafını ısırıp kopartmamış olmam” demesine benziyor!
Türkiye, 11 Eylül’den itibâren dünyada ne olup bittiğini anlamış değil; başına daha neler geleceğinin farkında değil hâlâ! Zannediyor ki bin yıl daha böyle giderim. Bu tabiata aykırı bir şey! Mevcudun ilelebed muhafazası imkânsızdır! Ya saldıracaksın ya çekileceksin!
Siyâsî emellerini müstevlîlerin emelleriyle tevhid ederek sınırlarını koruyabilen bir devlet; müstevlîler bu sınırlar üzerinde de yeni emeller izhar ettiğinde ne yapacak?
Türkiye’nin anlamadığı budur!
80 yıldır bölünme tehlikesinden bahseden bir devletin anlamadığı budur!
80 yıllık Türkiye fotoğrafının altında “cellâdıma gülümserken” yazıyor!
Türkiye ya müstevlîlerle olan tevhid akîdesini (Cemâziyelevvelinin evveli olan Kemalist manifestoyu) yırtarak yeni (kadim) bir kimlikle yeni (tarihî) ittifaklar yapacak ve saldıracak veya müstevlîlerin istediği yere kadar çekilecek! Yok olacak!
Türkiye bu hâliyle saldıramaz! Herşeyden önce bunun ideolojisi ve zemini yok! Kuzey Irak’dan önce Anadolu’da varlığını sürdürebilecek bir kimlik kazanmalı ve Anadolu’da ayakta duracağı bir zemin hazırlamalıdır! Bunun için yarından tezi yok, geri çekilme gibi görülebilecek ileri adımlar atmalı!
Sınırsız siyasi genel affın yanında üniversitelerdeki başörtüsü vs. tüm yasaklar da kaldırılmalı. YÖK lağvedilmeli.
Halkla bütünleşmenin bütün adımları atılmalı!
Amerika-İsrail ile savaşması mukadder olan Türkiye, atacağı bu adımlarla temin edilecek vasatta ve kazanılacak zamanda o gün için gerekli iç tasfiyelerini ve hazırlıklarını tamamlamalı!
Bunlar acilen yapılmazsa ne mi olur?
Türkiye’nin başına daha büyük çuvallar geçirilir; Cemâziyelâhirini de görür!
Amerika PKK’nın yeniden yapılanması için gerekli desteği verir ve Türkiye’ye saldırtır. Bu sefer “Sınır Ötesi Harekat” da yapamaz Türkiye! Biter!
Halk yorgun, bitkin ve en önemlisi güvenini yitirmis durumda olduğundan “yetti gari” diyebilir. Nitekim Kemalist oligarşinin jopunu ve bokunu yemiş olanların ve höt zöt muamelesine maruz kalmış bütün bir halkın bu Cemâziyelevvel çuvallarına sessizligini anlamak güç değildir.
Türkiye’yi gazetelerin televoleci köşe yazarlarından ve televizyonların televole haberlerinden izlemekle yetiniyorsanız hiçbir şey görmüyorsunuz, bilmiyorsunuz demektir. Türkiye’nin nabzını internet ortamında tutun! Bakın, sayısız sitede, hergün on binlerce ziyaretçisi olan forumlarda halkın nabzını duyacaksınız: “Jandarma dipçiğiyle Kur’an kursları basılacak mı yine? Halka höt zöt demeye devam edilecek mi? Halkın başına ne giydiğine karışanların başına Amerikan çuvalı giydirirler işte böyle! Gerçekten antiemperyalist olursanız seve seve canımızı verelim saflarınızda; lâkin Doğu Perinçekler, Cem Uzanlar, Erol Manisalılar antiemperyalistse sal gitsin. Bu adamlar kafalarını bir çevirebilseler ilk fırsatta halkın imüğüne binerler! Bunu bilmek için kâhin olmaya gerek yoktur!”
Halkın nabzı böyle atıyor!
MGK da bunun farkında olmalı ki, kendi internet sitesinde (www.mgk.gov.tr) halkla niçin kopuk olunduğunu sorguluyor; cami cemaatıyla nasıl bütünleşebiliriz gibi sorular soruyor. Çok önemli bir adım! Doğru bir soru soru soruyor MGK; doğru sorulmuş bir soru, doğru cevabın yarısıdır! Müteâkip adımlar acilen atılmalıdır!
Cemâziyelevvel, Cemâziyelâhir, Receb, Şâban, Ramazan ve İnşâllah Bayram!..
13 Temmuz 2003 / Nisi
Kaynak: “Akademya’ya Doğru Sitesi”, 2001-2005