Muhterem Gönüldaşımız Cihangir Şehsuvar’ın mükemmel makâlesini okuduktan sonra yeni bir buud geliştirebilir miyim diye düşündüm. Aklıma birkaç mevzu birden geldi fakat, ‘çekirge’ bahsinden kopmadan ve aynı zamanda başka bir bahse de sıçrayarak bir iki dehlize girebilir miyim, araştırmasına revân oldum. Epeydir aklımda olan Beelzebub mevzuuyla bir ilgisi var mı, diye baktım, endirekt alâkası var. Bunu aydınlatmak mümkün olur mu? Onu denemeye çalışacağım, argo tâbiriyle konu çok gıllıgışlı… Etimoloji, kelimeler, mânâlar vs. Belki gönüldaşlarımız bu makâle üzerinden yepyeni alanlara sıçrayabilirler. Rastgele diyelim…
Baalzebub ne ola ki?
Mânâları: Şeytan, Kara Melek (veya Kara Melek’in yardımcılarından biri), Cennet’ten kovulmuş olan, Cennet’ten kovulanlar meleklerden biri, Şeytan’ın ruhu, iblis, ifrit, Kötü Cin…
Kelime Sâmî dillerinden köken alıyor. Ortak Sâmî lisânında ‘Ba’l’ kelimesi ‘Efendi, Rabb’ mânâsına. İbrânîcesi ‘Ba’al’: Efendi, Rabb. ‘Ba’al Zebûb’, ‘Sineklerin Efendisi’ mânâsına. ‘Ba’al Zebûl’ kelimesi ise, Filistin Pantheonu’nda bir ilâhın ismi (Dabab Zebl veya Babzel şeklinde de geçiyor). Punik lisânında (Fenike lisânından gelişen bir diyalekt), ‘Hannibal’ kelimesi kullanılıyor. ‘Hanni’, ‘zarâfet, elegans’ mânâsına + Baal: Efendi. Hannibal=Efendi’nin Zarâfeti. ‘Annibal’ şeklinde de söylenir. ‘Hasdrubal’ kelimesi de Fenike lisânından. ‘Azrô-ba’al’, ‘Cazrô-ba’al’ veya ‘Nazrô-ba’al’ biçiminde söyleniyor. “Yardımcısı Efendid’dir” mânâsına. ‘Ba’al’ kelimesindeki ‘b’ de ‘a’ da Fenike lisânından gelme. Muhtemelen kelimenin en eski formu “Ba’” veya ‘Baâ’… Belsazzar veya Belşazzar kelimesi İbrânîce, Bêlsassar’dan geliyor. Onun da kökünde Bêel-şar-uşur’ kelimesi var. Mânâsı, ‘Efendi kralı korusun’. Akadca, ‘şar’: İlâh veya kral. ‘Şur’ ise, ‘muhafaza’ mânâsına. ‘Bêl’, Fenikece’den gelip, mânâyı pekiştiriyor. Asurî-Süryânîce, Beel d’bobo: İftira’nın Efendisi. Beelzebut, Beelzebuth, Beelzabut biçimnde de söylenir.
Bükülmüş biçimleri; Baals, Bal, Bâl, Bêl, Beal, Beel, Baalim, Bealim, Beelm… Sâmî halkları arasında yerel mânâları çok; mümbitlik, tabiat, tabiat ilâhı, semerelerden sorumlu cin, verimler ilâhı, bereket ilâhı… İbrânîler tarafından ise, ‘sahte bir ilâh’ olarak tanımlanıyor. İbrânîce ‘Baal’, modern anlamda, ‘sahte ilâh’ veya ‘put’ mânâsına.
Canavarlar’ın, sineklerin, hınzırların (domuzlar), iğrenç varlıkların ilâhı…
Beleth veya Baeleth, Beelzebub tarafından yaratıldığına inanılan bir tür ruh olarak kabul ediliyor bazı kabilelerde, hâlâ. Kurt ulumasına veya çakal pevlemesine benzer bir ses çıkardığına inanılır. Hınzırların, canavarların ve sineklerin ilâhı olduğu da söylenir…
Balseraf veya Balşeraf, Baalzebub’un onurlu ruhu olarak kutsanır. Habbalah veya Chabalah ise Baalzebub’un öfkesine işâret eder.
Baal, Kenan halkının pantheonunda ‘ baş ilâh’ mânâsına kullanılır. Kenanîler, Baalzebub’u ‘Sinek’ şeklinde bedenlendirmişler ve hükümrânlık atfetmişlerdir. Monotheist judaizm ise, onu kavram olarak almış fakat mânâ olarak, zıddına dönüştürmüştür. Yani ‘Şeytan’ olmuştur. Bilâhare de, ‘Sineklerin İlâhı’na evriliyor. Modern Hristiyanlık’ta kısaca ‘Şeytan’ veya ‘İblis’, yani Azazil. Eski Ahid’de, İzrael kralı Ahaziah hasta düştüğünde Baal-zebub’a elçiler gönderir ve gelip hastalığına teşhis koymasını ister. Bu hareketinden dolayı da, Eliyah peygamber tarafından azarlanır (2. Krallar, 1. Bâb, Âyât: 2-3). Eski Ahid’de, Beelzebub’un ismi sâdece burada geçerken, Yeni Ahid’de birkaç yerde adına rastlanıyor; Matteos’da (12:24 ve 10:25), Markos’da (3:22) ve Luka’da (11: 18-19). Matteos ve Markos’da, ‘Şeytanlar prensi veya Cinler prensi’ olarak, Luka’da ise açıkça Şeytan’ın tâ kendisi olarak betimlenir.
Demonolojik (Kötü Cinler-Şeytanlar Bilimi) değerlendirmelerin hemen hepsinde, Beelzebub Cehennem hiyerarşisinde en tepeye oturtulur. Fakat Beelzebub’un, Şeytan’ın bizzat kendisi mi yoksa Şeytan’ın emrindeki en yüksek vazifeli mi olduğu konusu net değildir. Bunu Hristiyanlık da netleştirememiştir. Muhtemelen Faust tarafından 1505’de kaleme alınan bir kitabda, Beelzebub, Cehennem’in en güçlü 5 varlığından biri olarak tanımlanıyor. Diğer 4’ünü ise şöyle sıralıyor: Lucifer [Yunanca, Liko-feros: Işık taşıyıcı, aydınlık taşıyıcı kelimesinden mülhem], Satan (Şeytan), Astaroth ve Beherit. 16. asır okültisti Johannes Wierus’a göre, Beelzebub, Cehennem’in imparatoru olan Lucifer’in baş vekilidir. 17. asırda yaşayan Papaz Sebastian Michaelis, Beelzebub’u, kendisine lânet edilen en mühim 3 melekten biri olarak tariff eder. Diğer ikisi, Lucifer ve Leviathan’dır. 18. asır çalışmalarından bazılarında, ‘Mukaddes olmayan (anti) üçlü’ olarak, Beelzebub, Lucifer ve Astaroth’u saymaktadır. Bazı araştırmacılar ise, Beelzebub’u, Cennet’ten kovulan en önemli Kerrubim (Mukarreb) meleklerinden biri olarak belirliyorlar. Sebastian Michaelis’e nazaran, Beelzebub, ölümcül bir şeref günahı işlemiştir. Peter Binsfeld’e göre, Beelzebub ‘Oburluk cini’ydi ve 7 büyük-ölümcül günahtan biri olan ‘oburluk’tan sorumluydu. Francis Barrett’a göre, Beelzebub, sahte ilâhlar prensiydi. Farisîler, Hz. İysâ’nın, Beelzebub tarafından ihâta edildiğine inanıp O’nu mahkûm etmeye kalkmışlardır.
Hristiyanlık’taki genel inanç Beelzebub’un, Allah’ın karşısındaki gücü temsil ettiğidir. Bu yönüyle ‘Şeytan’ın Ruhu’ olarak kabul edilir. İnsanlığın yoldan saptırıcısı, cehennemin mastorudur. ‘Karanlığın Prensi-Prince of Darkness’, Yoldan Çıkarıcı, Saptırıcı, Şeytan, İblis, İfrit, Azazil, Old Nick, Lucifer isimleriyle de anılır. Gübre ilâhı veya Gübre-ilâh olarak da tanımlanmaktadır. Karanlığın Prensi denince akla hemen yahudî çocuğu Richard Pearle geliyor değil mi? Adam kendini Beelzebub yerine koyuyor açıkça, dikkat.
Beelzebub ismi, Filistin’in Ekron şehriyle bağlantılı. Moab İzrael’e saldırdıktan sonra kral Ahaziah hasta düşer ve Beelzebub’dan yardım ister: ‘Git ve bu hastalıktan nasıl kurtulacağımı Ekron kralı Beelzebub’dan sual et’ (2. Krallar, 1. B3ab, 2. Âyet). Rabb, Eliyah’I gönderir ve elçilerin önü kesilir. Onlara, İzrael’in ilâhı yok mu da, Beelzebub’dan yardım istemeye gidiyorsunuz diye sual edilir. Geriye döndürülürler ve krallarını hastalıktan kurtulamayacağı konusunda bilgilendirmeleri istenir. Hz. Musa’nın karşıtı olarak bilinen ve Kızıldeniz’de hapsedildiği belirtilen ‘Tek Kanatlı Şeytan’ Abezethibu’nun da Baalzebub’la birlikte cennetten kovulan bir melek olduğu söylenir.
Beelzebub’un sembolleri ve görünümleri de muhteliftir; dişi bir yılan, kadın başlı yılan, kule, ziggurat (bu benzetmeyi İzrael krallarının bazıları yapmış ve yürüyen kule gibiydi biçiminde ifâdeler kullanmışlardır), kurt, tilki, ejder vs.
Hz. Süleyman’ın ahdinde Bellzebub’la ilgili bahisler var:
“Sonra, Beelzebul’u önümde tekrar belirmeye (görünmeye) çağırdım. Oturduğunda, ona, ‘Neden yalnızsın, Şeytanlar’ın Prensi? sual etti. Cevâben şöyle dedi: ‘Çünkü, cennetten kovulan tek melek benim. Ben, cennette en yüksek seviyeli melektim, adım da Beelzebub’du. Fakat bana eşlik eden bir melek daha var. Allah onu benimle berâber Tartaros’a (Dünyanın en dibine-Aşağıların aşağısına) hapsetti. O (diğer melek) şu ânda Kızıldeniz’in altında besleniyor; hazır olduğunda, zaferi kazanıp tahta oturacak’. Ona, ‘aktiviteleriniz nelerdir?’ diye sual ettim. Cevâben, ‘Tiranlar vasıtasıyla tahribatı getiririm; Emrimdeki şeytan taifesine, ‘insanoğluyla yanyana tapının derim; ve aziz insanlarda ve seçilmiş rahiplerde nefsi uyandırırım. Bir memlekette hasedi ve cinâyetleri geliştiririm ve savaşları örgütlerim” (Hz. Süleyman’ın Ahdi, 6. Bâb, 1-4. Âyât).
Beelzebul bilâhare, rüzgâr cinlerinin başı Efippas’ın, Kızıldeniz’de mahpus olan meleği bağlayacağını ve Dünya’nın en derin yerine götürüp orada teşhir edeceğini iddia eder. Daha sonra ise, Kâdir-i Mutlak olan ALLAH tarafından engelleneceğini ve meleğin ‘Elo-i’ yeminini edeceğini söyler.
“Sonra, ‘Seni engelleyen, senin önüne geçecek olan hangi melektir?’ sual ettim. Cevâben, ‘Kadir-i Mutlak olan ALLAH’tır’ dedi. O, İbrânîler tarafından Patike diye adlandırılır yani ‘Yükseklerden inen’ mânâsınadır. Yunanlar ona Emmanouel derler. Ben de, ondan korkarım, titrerim. Eğer, birisi beni O’na (Elo-i) kasem ederek anarsa, ortadan kaybolurum” (Hz. Süleyman’ın Ahdi, 6. Bâb, 8. Âyet).
«Onα dedim ki, ‘‘Ηαngi melek seni engeller? Ve cevâbladı. ‘O, Kadir-i Mutlak olan ΑLLΑΗ’ιn mukaddes ve değerli ismidir ki, İbrânîler ona 644’ün toplamı derler ve Yunanlar arasında Emmanouel’dir. Eğer, Romalılar’dan biri beni Kudret’in büyük ismiyle tehdit ederse, ortadan kaybolurum” (Hz. Süleyman’ın Ahdi, 6. Bâb, 8. Âyet).
“Dinle kral, mirrih (mirhi) yağını ve deniz soğanlarını safran ile samimîyyetle yakar ve bir zelzele boyunca 7 lamba yakarsan, evini tahkim etmiş olursun” (Hz. Süleyman’ın Ahdi, 6. Bâb, 10-11. Âyât).
Nikodimos’un (Nicodemus) Gizli İncili’ne (5. yüzyıl) nazaran, Beelzebub, Hz. İysâ’nın nefsini aşağıların aşağısına indirir ve Hz. Âdem’in nefsi serbest kalır. Bilâhare, ikisi birden cennete yükselirler. Cehennem, Şeytan’ı azarlar:
“Ey Lânet’in Prensi ve bütün tahribatların büyük Âmir’i Beelzebub. Melekler’in hor görülmüşü, meleklkten atılmış olan ve hak sahiblerinin tükürüğü ve canlarındaki azab verici şiş, bunu neden yaptın? Şân’ın Kralı’nı çarmıha gerdin ve onun ölümü bize büyük ziyânlar ve zararlar va’detti: ne yaptığını bilmeyen bir ahmak gibi davrandın. Şimdi bak, Efendisi’nin Nûr’uyla göğe yüklselmeye bırakılan bu İysâ ölümün bütün karanlığını sildi ve zindanların kudretli derinliklerini kırdı ve zindandakilerin hepsini serbest bıraktı. Ve, azabımızın hasretini çekip iç geçirenlerin hepsi bize karşı olacaklar ve dualarında bizim memleketlerimizin yenilmesini devletlerimizin (krallıklarımızın) fethedilmesini dileyecekler ve şimdi, hiçbir insan milleti bizden korkmayacak. Ve bunun da ötesinde, bizim üzerimizde asla bir zafer şerefi olmayan ölüm ve hiçbir zaman mutlu olmayan esirler bizi tehdit edecekler. Ey Şeytanlar’ın Prensi, ALLAH’a karşı olan, hainâne ve iğrenç her şeyin babası, mürted olan sen, bunu mu yaptın? Onlar, doğdukları günden bugüne kadar hayat ve kurtuluş umudlarını yitirmişlerdi. Şimdi onların hiçbiri gürleyişleri duymuyorlar ve kulaklarımıza onlardan bir inilti gelmiyor, gözlerinde yaş olduğunu duymuyoruz. Ey Şeytanlar’ın Prensi, cehennemin anahtarlarının sahibi, günah ve tecâvüzlerle kazanılmış ve cenneti kaybetmiş bütün bu zenginleri, çarmıh ağacıyla kaybettin ve bütün mutlulukları yitip gitti” (Nikodimos İncili, 8:23).
Palingene’nin ‘Zodiaco Vitae’ (Hayat Zodyak’ı) isimli eserinde, Beelzebub, cehennnemin monarkı; şişkin göğüslü, iri yüzlü, parlak gözlü, belirgin kaşlı olarak tasvir edilir. Tehditkâr bir aurası vardır ve etrafı ateşle sarılı bir tahtta oturur. Yüzü, yanmış ve kırana uğramış fundalık gibi simsiyahtır. Geniş burun delikleri ve başında iki boynuzu vardır. Omuzlarından çıkan iki adet yarasa kanadı vardır. Ayakları ördeşinki gibi perdelidir, kuyruğu aslanınki gibi olup, baştan aşağı kaba kıllarla kaplıdır vücudu.
Slav mitolojisinde Belbog veya Belbah ismiyle anılır ve ‘Beyaz İlâh’ mânâsına gelir.
Mareşal Retz, Beelzebub’u bir leopar olarak tasvir ediyor (Leoper kelimesi Yunanca; Leo: Aslan+ Pardalis: Benekli. Leopardalis: Benekli Aslan).
Aziz Kosmas Etalos’a nazaran, Beelzebub Hz. Süleyman’a ‘Sinek başlı siyah bir çekirge’ olarak görünmüştür!
Kuzey Ethiopia’da, Çekirge içun ‘Bazuzu, Bazub veya Balzub’ terimi kullanılıyor, Ghana yerlileri de çekirgeye ‘baalzab’ veya ‘balzub’ diyorlar. Bu terimler, Beelzebub’dan mülhem. Çok eski bir gelenek Afrika’nın bazı yerlerinde hâlâ devam ediyor. Çekirge-Beelzebub-Balzab…
Çekirge;
Modern Yunanca’da; Akrida. Fransızca; Sauterelle (Atlayan, sıçrayan mânâsına). İngilizce Grashopper, Saksonca Gaersupper. Latince Salterele.
Yunanca ‘Trizo’: Çatırdamak, gacırdamak, cızıldamak fiilinden mülhem. A-Triza: Çatırdamayan, gacırdamayan ve A-kriza, nihâyet ‘Akrida’. Çatırdamayan…
İncil’de şöyle geçiyor: Yahya, deve tüyünden bir elbise giymişti ve böbreklerini saran deriden bir kemeri vardı. Çekirgelerle ve Yaban Balı’yla besleniyordu. (Yuhanna, 3. Bâb, 4. âyet).
Matteos, Matta ve Luka’da da aynı biçimde ifâde ediliyor…
Bal… Yunanca Meli, Fransızca Miel, İng; Honey, Latince Mel, Hind-Avrupa lisânında Meli, Hititçe Milit, Eski İrlanda lisânında Mil, Arnavutça Mjalte, Gothça Milis…
Bal, Latince Mel’den mülhem. Bal, Ba’l, Ba’al… Ba’al zebub… Ne alâkası olabilir?
Arabca ‘Balbala’: Sıkıntı, kafa karışıklığı, kaos, kargaşa, huzursuzluk… Bulbul: Bülbül… Ball: Islatma, ıslanma… Balasân: Balsam, kara balsam ağacı… Baltî veya Bultî: Nil nehrinde yaşayan bir balık… Bâlûza: Limon suyu ve Bal’dan yapılan bir tür krema, Paluze… Bala’a: yutmak, yutkunmak… Bal’a: Büyük yutkunma, yutma sedâsı… Balla’a: Pisliğin biriktiği yer, lağım, aşağılara düşme…Balâ’îm: Yutak, farenks… Balâğ: Yeterlilik, kâfîlik… Balâg: İletişim, bilgi, mesaj, rapor, durum bildirimi, ihbar, ultimatom… Balâğa: Edebiyyat, kompozisyon san’atı… Ablâğ: Çok ciddî, derunî, yoğun, ileri… Ballân: Bataklıklarda yetişen bir bitki… Balah: Eblehlik, salaklık, aptallık… Balîya: Âfet, felâket, dağılıp gitme, darmadağın olma… Balâ’: Kahramanlık eylemi, yiğitlik… Ballûr veya Billaur: Billur, kristal, kristal cam, cam, şeffaf quartz, kaya kristali… Balâ: Evet, kesinlikle, emin olarak… Bâl: Devlet, kalb, zihin, ihbar, dikkat, şart, ciddî şey… Bal: Balina… Baul (Bawl): Sidik…
Βεlâ… Κırαn… Τufan… Ταyfun… Urakana… Βαλîyα… Âfet… Felâket…
Beelzebub’u teşbihen yukarıdaki sinek-çekirge resmi çizilmiştir. Beelzebub’un bu resimdeki yaratığın biraz daha irisi olarak Hz. Süleyman’a göründüğüne inanılıyor…
Exorsizm yani Şeytan çıkarma… Yunanca; Exo: Dış, dışarı+Orkos: Yemin, And kelimelerinden mülhem olub. Yemin’in yerine getirilmesi anlamındadır. Bu ameliyyenin ilk uygulayıcısı Kıbrıslı bir aziz olan Agios Kiprianou. Evvelden büyücülük yapıyor ve Aziz Paul’e gidip, ‘Bana büyü san’atının inceliklerini öğret’ diyor. Aziz Paul, ‘Ben’de bu san’at yok, sen de bu işi bırak’ dedikten sonra, Hristiyanlığa geçiyor ve Şeytan tarafından tutulduğuna inanılan insanlardan onu çıkartmaya başlıyor… Aziz Kiprianou’nun başvurduğu gizli bir metinden söz ediliyor. Bu metinde ‘Ekso İ Mavri Petili’ (Kara Kelebekler-Kara Çekirgeler Dışarı) şeklinde bir ifâde olduğu söyleniyor…
Kara Çekirge kim? Beyaz Çekirge kim? Çekirge orduları nerede? Altun zırhlı, Altun başlıklı çekirgeler neredeler? Şehsuvar gönüldaş müdhiş bir çıkışla çekirgeyi ifşâ etti, meydana çıkardı, devamı olmalı… Vetire çekirgeyi gündemde tutacak… Herkes bir çekirge yazısı yazmalı…
Kaynak: H.A. “Akademya’ya Doğru Sitesi”, 2001-2005 (2010 öncesi arşiv makalelerimizde yazarlarımızın adları, açık isimleriyle yayınlandıklarında makalelerini yeniden tashih ihtiyacı duyabilecekleri ihtimaline nazaran, yazarlarımızın talebi olmadıkça sadece isimlerinin baş harfleriyle paylaşılmakta, böylece bu önemli ve değerli arşivimizden kamuoyunun istifadesi amaçlanmaktadır.)