Awkward kelimesi İskoçya ve Kuzey İngiltere’de ‘yanlış istikâmete dönmüş olma’ mânâsını haiz. Orta ingilizce’de, ‘awk’ diye bir sıfat var ve ‘arkada bırakılan, geride kalan yanlış istikâmet dönüş’ mânâsına geliyor. Awk kelimesi Eski Norse dilindeki afugr kelimesinden köken alıyor ve Almanca ab (uzak, öte) kelimesiyle ilişkisi var, ingilizce karşılığı olarak ‘away’ veya ‘off’ kelimeleri veriyor. ‘Ward’ soneki (süfix) ‘towards’ veya forward (…e, a doğru) kelimesine işâret ediyor. Kökeni ise, ilkel Almanca’daki ‘Warth’. Hind-Avrupa lisânlarına wert (dönme, dönüş) olarak giriyor. (meselâ convert: dönmek, ihtida etmek, version: versiyon) kelimeleri buradan mülhem. Netice itibârıyla, awkward kelimesi `yanlış yolun etrafında dönme, dolaşma’ mânâsını haiz.
Damien ismi yunanca, ‘damazein’ (uysallaştırmak, evcilleştirmek, denetim altına almak) fiilinden geliyor ve sinonimi ‘eksimero’. Bu isim ilk Hristiyanlar arasında epeyce yaygın ve (Hristiyanlığa) bağlılıklarını anlatıyor.
Rupert ismi aşağı Almanca ve Dutch (Holandaca) lisânında Robert’ın bir varyasyonu olarak kullanılıyor; bu isim, İngiltere’de Rhine prensi Rupert ile meşhur olmuştur. Bu prens, 17. asırda gerçekleşen İngiliz iç savaşında amcası 1. Charles’ın generaliydi. Robert eski ingilizce Hreodbeorht kelimesinden mülhem. Hrothi `şöhret, şân’ ve berhta (parıltılı, ışıklı – bright) kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmektedir ve mânâsı ‘şöhret içinde parıldayış’tır. İngiltere’deki Norman fethinden sonra bu ismin Norman-Fransız versiyonu Robert olmuştur. Ve eski ingilizce’ye Robert olarak yerleşmiştir.
Bir akşam yemeği sırasında ingilizler’in kullandığı bir deyim vardır: “bus boy” (meâlen; otobüs çocuğu).
Bus boy (otobüs çocuğu) deyimi restoranlarda masaları hızla temizleyen ve yeni müşteriler için odaları hızla düzenleyen kişi mânâsına gelir. Bu arada garsonluk hizmeti de verir. 1913 yılı itibârıyla otobüsler yeni sahneye çıkmaktadır ve aynı dönemde bu terim de ortaya çıkmıştır. Halq, şehrin iki ucu arasında hızla gidip gelen bu otobüsleri, restoranlarda çalışan ve hızla hareket eden garson (yardımcıları – komiler) ile kıyaslamışlardır. Bus boy terimi buradan mülhemdir.
Downtown kelimesi;
Springs kelimesi, su kenarında ve vâdilerde kurulu olan şehirler (yerleşim mekânları) için kullanılır. Meselâ; Colorado Springs. Şehirler ticâret ve alışveriş merkezleridir. Ticârî kolaylıklar sıklıkla şehrin eski (orijinal) bölgesinde (old city) sağlanır. Şehir büyüyüp geliştikçe ticârî merkez vâdiye yayılırken şehrin geri kalan bölümü şehrin dışına doğru (outward) ve yukarıya doğru (uphill) büyür. Bu nedenle, birisi ticârî merkeze gitmek istediğinde, ‘aşağı’ (down) doğru gitmek durumundadır. Bu nedenle ‘downtown’ (merkezden…, şehrin aşağısına doğru) kelimesi kullanılmıştır.
Bite the dust (Tozu ısırmak) ve kicked the bucket (tekme atılmış-domuz-terazisi) deyimleri;
Bite the dust’ın mecâzî mânâsı ‘ölmek’tir. 1930’larda, Amerikan Western filmleriyle popülerleşti. Kovboylar (Sığır çobanları – Cowboys) ve Yerliler vurulduklarında ağızlarının üzerine tozlu yere düşerler ve bu toz ağızlarına girer. 19. asırda yapılan İliada (Omiros-Homeros) ve Aeneid (Vergilius) tercümelerinde de bu deyim aynı mânâda kullanılmıştır. Yani, deyim yunanca’da da aynı mânâda kullanılmıştır: Dagôste ti skôni.
Kick the bucket’ın mecâzî mânâsı da (euphemism – evfemismos olarak) ‘ölmek’tir. İlk olarak 18. asırda İngiltere’de ortaya çıkmıştır. İki mümkün izâhı vardır; ilki, ‘Bucket’, Doğu Anglian bir terimdir ve ‘bir domuzun kesilmek üzere asıldığı terâzili kanca’ mânâsına gelmektedir ve domuz tekmelemeye başlayınca bu kancada ölür. İkincisi, intihar etmek isteyen bir insanın kendini astığı düzenektir. Ayağının altındaki tabureyi tekmelediğinde eylem sona erer.
Dudley (Dadli) ismi;
Bu, hem isim hem de soyisim olarak kullanılmaktadır. Bir iddiaya göre; ‘halk alanı, halk sahası’ mânâsını hâvîdir. Bir başka iddiaya göre ilk heceyi veren ‘Dud’ (dad) kelimesi bugünkü ingilizce’de kullanıldığı üzere ‘mümbit olmayan, verimsiz, meyvesiz’ mânâsınadır.
Güçlü etimoloji;
Eski ingilizce ‘Duda’ bir erkek ismidir. ‘Koruluk alanın aydınlanması – temizlenmesi’ veya ‘çayır –meadow’ anlamına geliyor. Bu cümleden olarak Dudley, ‘Duda’nın çayırı’ anlamındadır. Terim ilk olarak 1307 tarihinde ‘dudde’ olarak ortaya çıktı ve ‘kalitesiz kumaştan yapılmış manto’ mânâsını yüklendi. 1508’de duds terimi ‘alışılmış kıyâfet, üzerinde ısrar edilen kıyâfet’ mânâsına. 1825’de ‘alışılmış kıyâfetler giyen kişi’ anlamını kazandı. 1908 senesi itibârıyla, ‘kullanımsız, faidesiz, etkisiz kişi veya şey’ mânâsına kullanılmaya başladı. 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı sırasında `patlamamış deniz kabuğu’ alegorisiyle ‘çöküş, düşüş, başarısızlık’ mânâlarına geldi.
Buy the farm deyimi ingilizce’de bire bir tercümeyle ‘çiftliği satın almak’ anlamındadır. Mecâzî mânâsı ise ‘öldürülmek/bir eylem sırasında öldürülmek’tir. Hikâyesi şöyle; Savaşa giden (özellikle 2. Dünya Savaşı) askerler, birbirlerine, eve döndüklerinde ne yapacaklarını sual ediyorlar ve cevaben genelde ‘evleneceğim, bir çiftilik satın alacağım ve çocuk yetiştireceğim’ diyorlar. Savaşta bir askerin ölüm haberi geldiğinde ise ‘He’s bought his farm” (çiftliğini satın aldı) diye hayıflanıyorlar.
Cyborg kelimesi, cybernetic (sibernetik) ve organism (organizma) kelimelerinin kombinasyonundan mülhem. İlk defa Dr. Manfred Clynes’in bir maqâlesinde kullanılıyor (Clynes, M. and Kline, N.S., “Cyborgs and Space,” Astronautics, Eylül 1960, sayfalar 26,27 ve 74-75, N.Y. American Rocket Society). Bu kavram bilim-kurgu yazarları tarafından sıklıkla kullanılmıştır.
Abecedarium kelimesi Orta Latince’de ‘Alfabe’ mânâsına gelir. Geç latincede ‘abecedarius’ biçiminde söylenir. Alfabenin ilk 4 harfinin yan yana getirilmesinden oluşturulmuştur (A,B,C,D). Arius süfix’i (soneki) ingilizce’deki ‘ary’ sonekine tekâbül eder. Bu sonek, ‘değgin, aid’ mânâsına gelir. Orta ingilizce’de ‘abecedarian’ biçiminde söylenir ve ‘alfabeyi öğrenen kişi’ mânâsını haizdir. Diğer bir mânâsı ise, ‘elementer, başlangıca değgin, güdük’tür. Türkçe’de ‘A-be-ce’ biçiminde söylenmektedir.
Cancel (ibtal etmek) kelimesi tek ‘l’ içerirken ‘cancellation’ (ibtal) kelimesi çift ‘l’ içerir. Etimolojik olarak ‘cancel’ kelimesi ‘chancellor’ kelimesinden köken alır. Chancellor, ‘cancelli’de bekleyen-duran anlamına gelir. Roma döneminde mahkemenin önünde bulunan metal veya tahtadan çerçeveye (`lattice-worke bar) ‘cancellarius’ adı veriliyor. Zaman içinde ‘cancellarius’ terimi mahkeme sekreteri mânâsını yükleniyor ve bu sekreterin kanunî fonksiyonları var. Kelime ingilizce’ye Anglo-Norman kanaldan ‘canceler’ veya ‘chancelar’ olarak giriyor. Mü’min Edward’ın krallığı döneminde kralın sekreteri ‘cancelar’ olarak anılıyor. Aldığı unvan ise ‘Lord Chancellor’. Bunun mânâsı, ‘İngiliz Yargısı’nın başı. Sonra ‘Chancery’e dönüşüyor. Nihâyet ‘Chancellerie’ oluyor. 2 ‘l’ taşımasının sebebi kelimenin orijinal formunun 2 ‘l’li olması. Almanlar’ın ‘Şansölye’ dedikleri kelime de aynı kökten. Türkçe’ye ‘Kançılar’ ve ‘Kançılarya’ biçiminde giriyor.
Chancel kelimesi koro ve atları ayıran bölme parçası mânâsına geliyor. Latince ‘Cancelli’den geliyor. Cancel kelimesi de yine Latince ‘cancellare’ fiilinden mülhem. Eski fransızca’da ‘canceller’ (kansöle) şeklinde kullanılıyor. Hepsi de ‘bir şeyin önünde set oluşturmak anlamında’.
David kelimesi İbranîce’de ‘Allah tarafından sevilmiş olan, Allah’ın sevgilisi, habibullah’ mânâsına gelen Dodavehu’dan mülhemdir. Davide (Italyanca), Davyd (Rusça ve Ukrainca), Dawid (Lehçe ve Yiddiş), Dewey ve Dovydas (Lithuanca), Taavetti (Fince), Davud (Türkî ve Arabî).
Christopher ismi yunanca ‘Hristos’ (Mesih) ve ‘fero’ (taşımak) kelimelerinin kombinasyonudur. Mânâsı ‘Hristos’u taşıyan’ (Mesih’in ismini taşıyan) olmaktadır.
Kaynak: H.A. “Akademya’ya Doğru Sitesi”, 2001-2005 (2010 öncesi arşiv makalelerimizde yazarlarımızın adları, açık isimleriyle yayınlandıklarında makalelerini yeniden tashih ihtiyacı duyabilecekleri ihtimaline nazaran, yazarlarımızın talebi olmadıkça sadece isimlerinin baş harfleriyle paylaşılmakta, böylece bu önemli ve değerli arşivimizden kamuoyunun istifadesi amaçlanmaktadır.)