Dünden Bugüne “Almanya’daki Türkler”

Meryem Kılıç (*)

Bu makalede ele alınacak soru ve sorunlar:

1- Türkler Almanya’ya ne zaman ve hangi sebeple gittiler?

2- Orada hangi zorluklarla karşılaştılar ve bu zorluklarla nasıl mücadele ettiler?

3- Günümüzde Türk-Alman ilişkilerinin son durumu nedir?

1- Türkler Almanya’ya Ne Zaman Ve Hangi Sebeple Gittiler?

Tarihe bakıldığında Almanya’ya ilk giden Türkler, Osmanlı devleti tarafından 1921 yılında meslek eğitimi ve sanayi eğitimi almak üzere gönderilirler. Lakin Almanya’ya gönderilme süreci sonraki yıllarda, ikinci dünya savaşının vuku bulması neticesinde daha da artmaya başlar.

İkinci dünya savaşı sonrası, çok sayıda Alman erkek savaşta hayatını kaybeder ve Berlin duvarının örülmesiyle birlikte erkek işçi gücüne olan ihtiyaç artmaya başlar. Erkek işçi gücünün azalması kadınların ağır iş yükü altında ezilmesine neden olur. Bu nedenle Almanya diğer ülkelerden “işçi gücü” talep eder.

Almanya ilk olarak 1960’larda, İtalyaİspanyaPortekiz ve Yunanistan gibi ülkelere kapılarını açar ve sonunda Türkiye’deki insanlara da “Türk iş gücü” kapsamında bu imkânı tanır. Ama şu gözlerden kaçmamalıdır ki, Almanya Türkler’e kapılarını birkaç koşul neticesinde açar. Bu koşullar; elinde belli bir mesleği olmak, Almanya’nın yapacağı sınavlara girmek ve ciddi sağlık kontrollerinden geçmek gibi… Netice itibariyle sadece bu sınavları başarı ile geçenler Almanya’ya işçi olarak gidebilmiştir.

İlk tren dolusu Türk, (2.500 kişi) İstanbul Sirkeci’den, Almanya Münih’e gitmek üzere yola çıkar. Trenle Münih’e varan Türk işçilerini Almanlar adetâ bir asker sevkiyâtı yapar gibi karşılar ve onları iş sahiplerine teslim ederek kalacakları yerlere götürürler.

Türk işçilerinin ilk amacı çalışıp, para biriktirerek Türkiye’ye kısa bir süre içerisinde geri dönmek iken, bu amaçlarını gerçekleştirebilen çok azdır. Büyük bir çoğunluğu ailelerini Türkiye’den getirterek, Almanya’da yaşamaya devam ederler.

Almanya’daki Türkler arasında, bir süre sonra artık vatan ve kültür özlemi başlar. Bu zorlu süreci atlatabilmek için kendi aralarında birbirlerine daha çok kenetlenerek dernek ve vakıflar kurarlar. Bunu yapmaktaki bir diğer gayeleri ise sahip oldukları kültür ve değerleri yaşatmaktır. Sonuç itibâriyle Almanya’daki Türk işçileri her ne kadar iş maksadıyla Almanya’ya gitmiş olsalar da “değerlerinden” ayrılmamışlardır.

İsviçreli yazar Max Frisch bu durumu şöyle açıklar:

“(Almanya’ya) İşçi çağırdık, insan geldi.”

2- Orada Hangi Zorluklarla Karşılaştılar Ve Bu Zorluklarla Nasıl Mücadele Ettiler?

İlk olarak, Türkler bir yandan dil konusunda bir yandan da farklı bir kültüre uyum sağlama konusunda sıkıntı çekerler. Almanlarda aile kavramına verilen değerin eksikliği, ibadethanelerin olmayışı, helâl et ve ürünlerin tedarik edilememesi gibi sorunlar, Türk işçilerinin yaşadığı en derin sıkıntılardan bazılarıdır. Diğer ülkelerden Almanya’ya gelen işçiler, kendi dini liderleriyle gelirken Türkiye’deki işçilere sahip çıkacak adımlar ne yazık ki atılmadı. Diyanet çok daha sonra, özellikle Özal döneminde Almanya’ya hocalar, imamlar gönderebildi. Bu döneme kadar Türkler ibadetlerini vakıf ve derneklerde sürdürmeye çalıştılar. İbadethâne konusunda ilk adımları atan Milli Görüştür ve ilk cami ve mescitleri de yine Mili Görüş kurmuştur. Şu an Hamburg Merkez Camisi, ilk cami olup Milli Görüş tarafından kurulmuştur ve hâlâ ibadete açık durumdadır. Böylelikle bir kısım önemli ihtiyaçlar giderilmiş ve kendini bulma, gerçekleştirme ve kültürünü yaşatma sürecine girilmiştir.

Almanya değişik uygulamalarla -entegrasyon gibi- uyum politikası adı altında Türklerin kültürlerine, dinlerine olan bağlılıklarını engellemeye çalışsa da başarılı olamamıştır. Zira Alman Türkleri, hiçbir zaman anavatanlarıyla olan bağlarını ve bağlılıklarını koparmamışlardır. Bu bakımdan Almanya, ülkesiyle ve diniyle bağlarını koparmayan bir milletle karşı karşıyadır.

Din ve kültürlerine bağlılık konusunda azimli olan Türkler iş ve ekonomi dünyasında da azimli olmuşlardır. İş yerleri açmışlar, önceden işçiyken artık işveren konumuna gelmişlerdir ve böylelikle Alman ekonomisinde söz sahibi olmuşlardır. Lakin Türklerin bu refah durumu Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla sarsılmaya başlar.

Berlin Duvarı’nın yıkılma sebebi –en azından biri- Almanya’nın genç nüfusa olan ihtiyacıdır. Nitekim Almanların çocuk yapmayışları, Almanya’nın genç nüfusunun azalmasına neden olmuştur.

Berlin Duvarı’nın 1989 yılında yıkılışından sonra hem Almanya için hem de Türkler için sıkıntılar başlar. Doğu Almanya’daki Almanlar, Batıdakilere göre eğitim seviyesi yüksek olsa da çok daha fakirdir. Batıya geldiklerinde, Türklerin ekonomik refahını görünce Türklere karşı bir kıskançlık durumu başlar ve böylelikle Almanya’da “yabancı düşmanlığı” kavramı ortaya çıkar. Bunun bir sonucu olarak Türklerin evleri geceleri ansızın yakılmaya başlar ve birçok Türk yanarak hayatını kaybeder. Zamanla yabancı düşmanlığı her alanda kendini göstermeye başlar. Yabancı düşmanlığının yanı sıra Doğu Almanya’dan gelen insanlar nedeniyle işsizlik artar ve bu da Almanya’nın ekonomisini kötü etkiler. Doğu Almanya’daki insanların işsizliği beraberinde getirmesine ek olarak Almanya’nın dış ilişkilerinin değişmesi de ekonomik durumunun kötü etkilenmesine neden olur.

Avrupa birliğine giren Almanya “Mark” para biriminin dönemini kapatmış olup Euro’ya geçmiştir; fakat bu olay Alman ekonomisinden ziyade halkı kötü etkilemiştir. Maaşların düşürülmesi, enflasyonun yükselmeye başlaması insanların geçimini zorlaştırmıştır. Almanya’da şu anki arabaların çoğunun eski olması bunun nedenlerinden biridir. Bununla birlikte vergilerin çok yüksek ve maaşların düşük olması, Türklerin de memleketlerine eskisi gibi sık gelememelerine sebep olmuştur. Artık Almanya cazibesini kaybetmiştir. Birçok Alman Türkü gelir elde edemediği için ve de “vatan hasretliği çekmenin bir anlamı olmadığını” düşündükleri için temelli olarak Türkiye’ye dönüş yapmışlardır ama tabiî ki, bu da imkân meselesidir.

Artık bir tarafta cazibesini kaybeden bir Almanya ve öte tarafta yükselişe geçen bir Türkiye vardır. Bu nedenle Türkiye’ye dönmek isteyen Almanya’daki Türk gençlerimizin sayısı her geçen gün artmaktadır. Dolayısıyla Almanya bunun beraberinde ciddi bir beyin göçü de vermektedir.

3- Günümüzde Türk-Alman İlişkilerinin Son Durumu?

Türkler günümüzde artık göçmen konumundan çıkıp yerleşik hayata geçtiler ev aldılar, iş yerleri kurdular, öğretmen, doktor, polis oldular. Almanlarla Türkler arasında evlilikler yapıldı kimi yabancılar Müslüman oldu, buna mukabil çok az bir kesim olsa da kimi Müslüman Hıristiyanlaştı.

Son zamanlarda Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkiler ticarî anlamda hiç bir sıkıntı yaşanmazken insani boyutta hep engeller ve zorluklar söz konusudur. Nitekim vize konusunda hiçbir ilerleme kaydedilmedi. İki ülke arasında her açıdan ilişkilerin geliştirilmesi beklenirken ikili ilişkiler çok inişli çıkışlı ve çalkantılı geçti.

Merkel’den Sekiz Ay İçinde Beş Türkiye Ziyareti

Sığınmacıların Avrupa Birliği (AB) ülkelerine dağıtılmasını başarılamaması üzerine Angela Merkel, tüm iç baskılara rağmen pragmatik bir politika izleyerek Türkiye ile anlaşma zemini aradı ve bunda başarılı oldu. Daha önce iki yıl boyunca Türkiye’ye ziyaret gerçekleştirmeyen Merkel’in sekiz ay içinde Türkiye’yi beş kez ziyaret etmesi çıkarlar gerektirdiğinde neler yapılabildiği gösterdi. (2016)

Hakaret Şiiri İlişkileri Gerdi

İyi giden Türkiye-Almanya ilişkileri 31 Mart’ta Alman komedyen Jan Böhmermann’ın kamu televizyonu ZDF’deki “Neo Magazin Royale” programında okuduğu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik hakaret içeren şiir nedeniyle gerildi. Türkiye Almanya’ya diplomatik nota vererek tepkisini gösterdi. Alman kamuoyu genelde Böhmermann’a sahip çıkarken Merkel şiiri eleştirdi.

Karar Tasarısı Gerginliği

Federal Meclis’te 23 Şubat’ta görüşülen ancak hükümette yer alan partilerin AB-Türkiye Anlaşması’nı zora sokmamak için Yeşiller Partisi Eş Başbakanı Cem Özdemir’e geri çektirilen 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarını içeren karar tasarısı, 2 Haziran’da (2016) yeniden gündeme getirildi. Bu tasarının birer red ve çekimser oya karşı Federal Meclis’te kabul edilmesi Almanya ile Türkiye arasındaki ilişkileri bozdu.

15 Temmuz Sonrası Almanya Duyarsız

Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Alman siyasetçilerin yetersiz tepki göstermesi ve Alman medyasının da Türk halkının darbeyi engellemesini görmezden gelmesi, Türkiye’yi ve Almanya’da yaşayan Türkleri hayal kırıklığına uğrattı.

Alman Mahkemesi, Köln’de 31 Temmuz’da düzenlenen “Darbeye Karşı Demokrasi Mitingi”nde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın telekonferans yoluyla vatandaşlara seslenmesini engellemesi de Almanya’nın Türkiye’ye yönelik çifte standardını göz önüne serdi.

Merkel’den Darbe Girişimi Açıklaması

Ağustos sonuna doğru iki ülke arasında kısmen yakınlaşma yaşandı. Almanya Başbakanı Merkel katıldığı bir televizyon kanalında; “Bizim darbeyi kınamamızın doğru ve önemli olduğuna inanıyorum. Türkiye yönetimi de bunu haklı olarak bekliyor. Düşünün, biz burada Alman Federal Meclisi’nin alanındayız ve bizim kendi ordumuz Meclis’i bombalasa…” açıklamasında bulundu.

FETÖ’cülerden Almanya’ya İltica

13 Eylül’de yayınlanan Der Spiegel Dergisi’nin Türkiye özel sayısının kapağında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hedef alınması ve İslâmiyet hakkında olumsuz algı oluşturacak şekilde hazırlanması ilişkilerin durumunu tekrar gündeme getirdi. Derginin bu yayını Türk Dışişleri Bakanlığınca kınandı.

Alman hükümeti 21 Ekim’de ise darbe girişiminden sonra otuz beş diplomatik pasaport hamilinin Almanya’ya iltica talebinde bulunduğunu açıkladı. Bu kişilerin FETÖ soruşturması kapsamında görevden el çektirilen ve Türkiye’ye dönmeyen askerî ataşe ve dışişleri mensupları olduğu öğrenildi.

15 Temmuz darbe girişiminden sonra ise Türkiye’deki FETÖ’cülerin ilk olarak kaçmak istedikleri ülkelerin başında Almanya geliyor. Almanya kendisine iltica eden FETÖ’cüler hakkında açıklama yapmadığı gibi bunları iade etmekten kaçınıyor.​

Üstelik hakkında Türkiye’de yakalama kararı bulunan Cumhuriyet Gazetesi’nin eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’a Almanya’nın geçici pasaport verdiği ortaya çıktı.

Türkiye’nin gündemiyle ilgili en çok meşgul olan Avrupa  ülkelerinin başında yine Almanya gelmektedir. Kendi meseleleri hakkında haber yapmaktansa Erdoğan hakkında haber yapmayı tercih etmektedirler. Ayrıca Almanya, Trump’ın başkan seçilmesiyle Erdoğan’ın yanı sıra Trump hakkında da haberler yapmaktadır. Bu haberlerde karalama kampanyası yapmaktadır. Almanya’daki basın mensupları,  Referandumdan “EVET” çıktığı takdirde, bunun Türkiye ve özellikle kendileri için demokrasi ve insan hakları bakımından  bir tehlike olduğunu öne sürmektedirler.

Basında da çokça buna yönelik haberler, manşetler ve yorumlar yayımlanmaktadır. Bu konuyla ilgili Erdoğan hakkında tartışma programları yapılmakta ve bu programlara önemli kişiler davet edilmektedir. Programa davet edilen konukların çoğunun Türkiye ve Erdoğan karşıtı düşüncelerde olduğu görülmektedir. Tüm bunların ötesinde Almanya, Türkiye’nin şu an mücadele verdiği terör örgütleri ve yandaşlarına da ev sahipliği yapmakta ve onları desteklemektedir. Onlara her türlü maddi ve manevi imkânları sunmaktadır. Bu teröristlerin  Avrupa Parlemantosu Binası’nın yanında PKK’lıların bayraklarıyla, özgürce fikirlerini haykırdıklarını görmekteyiz. Özgürlüğü bu kadar önemseyen, demokratik olduğunu iddia eden, insan haklarına değer veren Avrupa ne oldu da Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın Almanya’daki Türk vatandaşlarıyla buluşma toplantasına engel oldu? Bu konuyla ilgili Sayın Bekir Bozdağ şu ifadeleri ile makalemize son veriyoruz:

“Türk milletini, TBMM’yi ve Türk hükümetlerini manşetlerle korkutarak netice alma/hiza ve istikâmet çizme dönemleri kapanalı yıllar oldu. Ama belli ki eski hastalıkları depreşenler ve eski Türkiye rüyası görenler hâlâ var. Türkiye eski Türkiye değil. Hâlâ anlamadınız mı? Hiç kimse güçlü Türk hükümetine ayar veremez. TBMM’ye ve Türk hükümetine ayarı sadece Türk halkı verebilir.’’

* 1979, Almanya Frankfurt doğumlu. Evlenip İstanbul’a yerleşene kadar Almanya’da yaşadı ve okudu. Hâlen, Marmara Üniversitesi Almanca Öğretmenliği bölümünde yüksek lisans eğitimine devam ediyor. Ayrıca, Eğitim Bilimleri Enstitüsü’nde Yabancı Diller Eğitimi Anabilim Dalı Öğrenci Temsilciliğini yürütüyor. Bir yandan Marmara Üniversitesi Öğrenci Konseyi’nde koordinatörlük, diğer yandan da Uluslararası Araştırmalar Derneği’nde araştırmacılık yapıyor. Aynı zamanda AK Parti Dış İlişkiler’de görevli olan Meryem Kılıç, Üsküdar Gençlik Meclisi’nde proje hazırlama ve yürütme çalışmalarında bulunuyor. Anadili seviyesinde Almanca ve orta seviyede İngilizce biliyor.

TÜRKİYE – ALMANYA İLİŞKİLERİNDE ÇALKANTILI DÖNEM – 2016

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi giriniz!

İlginizi Çekebilir