Millî Eğitim Bakanlığımız; bakan emrinde üç bakan yardımcısı, 23 genel müdürlük, farklı türlerde binlerce okul ve kurum, bir milyondan fazla öğretmen, 16 milyon üzerinde öğrencisi ile tam bir keşmekeş içinde bulunmaktadır. Müfredatın fenalığı, eğitimin kalitesizliği ve öğretimdeki etkisizlikleri bir kenara bırakalım biçimsel olarak bile birçok zaafı içinde barındırmaktadır.
Medreseleri kapatmak ve dinî eğitim tamamen bitirmek amacını güden Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun bir işlevi kalmamıştır. Gayri resmi de olsa, çeşitli isimler adı altında resmi de olsa Medreseler eğitim vermeye devam etmektedir. Söz konusu kanunun yapılış amacındaki ortadan kaldırmak istediği ikili eğitim devam etmektedir.
Bu kadar büyük bakanlık teşkilatı ile verimli işlerin çıkması mümkün değildir. Teklifim odur ki, Tevhid-i Tedrisat Kanunun yürürlükten kaldırılması ve medreselere resmi hüviyetinin tekrar verilmesidir. Bunun yanında YÖK’ün kapatılıp, üniversitelerin eğitim usul ve esas bakımından Millî Eğitim Bakanlığına bağlanması yerinde olacaktır.
İlkokul, ortaokul, genel liseler dışındaki Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullar ve kurumlar; ilgili bakanlık ve kuruluşlara bağlanmalıdır. Mesela İmam Hatip Liseleri, İlahiyat Fakülteleri, Medreseler Diyanet İşleri Başkanlığına bağlanmalıdır. Bunun gibi, Sağlık Meslek Liseleri, Sağlık Meslek Yüksek Okulları, Tıp Fakülteleri Sağlık Bakanlığına; Endüstri Meslek lisesi, Teknik liseler, Teknik Meslek Yüksek Okulları, Mühendislik Fakülteleri Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına bağlanmalıdır. Devam edecek olursak Adalet Lisesi, Adalet Meslek Yüksek Okulu, Hukuk Fakülteleri Adalet bakanlığına, Turizm Liseleri, Turizm Yüksek Okulları, Öğretmen evi Turizm Bakanlığına bağlanmalıdır. Ziraat liseleri, Ziraat ve Veterinerlik Fakülteleri Tarım Bakanlığına bağlanacağı gibi, Askeri okullar şimdi olduğu gibi Millî Savunma Bakanlığı bünyesinde kalmalıdır.
Bu durumlarda ilgili bakanlıklar, kendisine bağlı okullarda müfredat, ihtiyaca binaen öğrenci sayısı, amacına uygun mesleki yetiştirme politikaları ve en önemlisi iş içinde eğitim anlayışı ile usul ve esaslarını belirleyeceklerdir.
Her ilde hatta büyük ilçelerde birer tane askeri liseler açılabilir. Sözleşmeli er, erbaş, uzman erbaş gibi personeller buralardan temin edilebilir.
Millî Eğitim Bakanlığında kalan okulların elektrik, su, yakıt gibi giderleri Belediyeler tarafından karşılanmalı. Bu okulların tadilat işlerini belediyeler yüklenmelidir. Böylece bunlar için bakanlık tarafından devasa bütçenin ayrılmasına gerek kalmayacaktır.
Üniversiteler de öğretmenlik alanları kapatılmalı, bunun yerine yüksek lisans programları açılıp burayı bitirenler öğretmen olarak atanmalı. Eğitim fakülteleri enstitüye çevrilip eğitim araştırmaları yapan, görev başındaki öğretmenleri yetiştiren, onları geliştiren bir yapıya bürünmelidir.
Meslek liselerinde şu an uygulanan 10. Sınıftan itibaren başlayan bölüm seçme ve mesleki eğitim çok geç ve faydası arzu edilen seviyede değildir. Mesleki Eğitim 9. Sınıftan başlamalı. Tek bir bölüm olarak değil, 4 yıl boyunca ağaç işleri, metal, makine, elektrik-elektronik, bilgisayar gibi teknik elemana gerekli olan bütün donanım eğitimleri verilmelidir. Meslek Yüksek Okulu’na geçtiğinde öğrenci, ilgi ve yeteneğine göre uzmanlaşmaya gidebilmelidir. Mühendislik fakültelerine, meslek lisesinden ya da teknik meslek okullarından gelenler için kontenjanlar verilmelidir. Aynı şekilde sağlık Meslek liselerinden de Tıp Fakültesi için kontenjan verilmelidir.
Okula uyum sağlayamayan, akademik olarak başarısız olan gençler için sadece meslek öğrenebilecekleri, iş içinde eğitim usulüyle ilgili bakanlıklara bağlı bir eğitim kurumu açılmalıdır.
Halk Eğitim Merkezleri ve Mesleki Eğitim merkezleri, Belediye kursları ilgili bakanlıklara bağlanarak, meslek öğrenmek isteyenler için iş içinde eğitim usulüyle çalışmalarını sürdürebilirler.
Millî Eğitim Bakanlığı böylece ilkokul, ortaokul, genel liseler dışında başka okul ve kurumlarla uğraşmayarak, ülke çapında eğitim politikalarının belirlenmesi, denetim, sınav sistemi gibi konularda çalışmalıdır. Teşkilat yapısındaki bu değişim ile gelen rahatlama ile eğitimde kalitenin artmasında faydalı olacağını düşünüyorum.
Her gün daha da artan uzmanlık alanlarının parçalanması, çoğaltılması, yeni tür okul ve kurumların açılması ile bütüne hâkim olmayan eğitim anlayışı beraberinde hem kalitesizlik getirmekte hem de beklenen yetişmiş eleman arzusunu sekteye uğratmaktadır. Parça uzmanlıklar ancak akademik seviyesi düşük, davranış problemi olan, tembellik gibi hasletlerle yorulmak istemeyen bireyler için uygulanabilir. Çıraklık yeniden tesis edilmeli, hakları korunarak ustalaşmaları sağlanmalı, iş kurabilmeleri için gerekli destek verilmelidir.
Bu bağlamda Millî Eğitim Bakanlığı teşkilat ve görev alanı küçültülmeli, eğitimde birlik denilen işe yaramaz sistem kaldırılmalı, yerine göre faydalı olan alaylı-mektepli ikiliği, birbiriyle çatışma içine girmeden yerli yerince kullanılmalıdır. Her Bakanlık ve kurum ülke ihtiyacına göre personel yetiştireceği gibi, bu personellerden daha üst seviyede faydalanacaklarını düşünüyorum.