Yayına Hazırlayan: Suat Ak / Büyük Doğu Yayınları İstanbul Haziran 2014, 1.Basım / Tıpkı Basımı Kâtibi: Hattat Safî Efendi / 122 sayfa
Büyük Doğu-İbda üzerindeki tuğra isim… Zâhir ve bâtın ilimlerinde kâmil, büyük âlim ve büyük velî… Vefatından sonra da irşada devam eden… Altun Silsile’nin 33. halkası; tesbihin son tanesi. Başı sona bağlayan ve âhir zamana işaret eden… “Büyük İrşad Kutbu”…
Hicrî 1281, miladî 1860 yılında Van’da dünyaya gelmişler. Van, Başkale Kazası, Arvas Köyü. Arvas, şeyhleri ve mürşidleri Seyyid Fehim hazretlerinin de köyü. Hicrî 1295’de Seyyid Fehim Hazretlerine bağlılık… Gördüğü rüya ve babasının teşviki ile çocuk yaşta kendini zâhir ve bâtın ilimlerine verir ve 17 yaşında icazet alır. Hicrî 1304’te bâtın yolu halifeliği… 20 yıl Başkale’de ders okutur. 1915’te Rusların Doğu Anadolu’yu işgali sebebiyle Musul, Adana, Eskişehir, Bursa üzerinden göç… İstanbul’a gelişleri, Büyük Doğu-İbda tarihinin de başlangıç yılı olan 1919… 1931’de Menemen hadisesinden dolayı Divan-ı Harb’te yargılanıp beraat eder. Miladî 27 Kasım 1943, hicrî 29 Zilkade 1362’de vefat eder ve Ankara’nın Bağlum Köyü mezarlığına defnedilir.
Necib Fazıl, O’nun için; “Üzerinden zaman geçmeyecek velî, büyük velî… Allah’ın izniyle ruhaniyeti her tarafta ve benim yanımda.” diyor. Salih Mirzabeyoğlu ise, “ÜÇIŞIK” adlı eserinin 126. sayfasında, Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’ni; “Selâmî Hazretleri…” diye vasıflandırıyor. Aylık Dergisi’nin 122. sayısındaki yazısında Kâzım Albayrak’ın, “… bu büyük velî, menkıbe kalıblarına sığmaz.” hatırlatmasını da, Abdülhakim Arvasî Hazretleri’ni niçin ve nasıl tanımamız gerektiğiyle ilgili yükte hafif ama pahada ağır bir ikaz olarak kabul etmeliyiz…
Eserde; Abdülhakîm Arvasî Hazretleri, 22 başlığı cevablandırmış. “Başlık” diyoruz, çünkü mevzular soru olarak sunulmamış Efendi Hazretlerine. İsimleri, mahlasları, doğum yeri ve tarihi, nesebi, aile isimleri, yaşadığı yerler, tahsil gördüğü kişi ve kurumlar, seyahatleri, icazet aldığı tarikatler, eserleri, şiirle ilgileri, çocukları ve aile efradına dair ibâreler sıralanmış ve Abdülhakim Arvasî Hazretleri de tek tek cevablandırmış bu 22 başlığı…
Prof. Dr. A. Hikmet ÜÇIŞIK, eserin takdiminde diyor ki:
– “Merhum Büyükbabam, Osmanlı’nın yüksek seviyedeki son eğitim kurumu “Medresetü’l-mütehassısîn Tasavvuf Müderrisi” Abdülhakim Arvasî (Üçışık) Hazretleri’nin eserlerinin büyük bir kısmı, Rus işgali, Birinci Cihan Harbi, Hicret-Seferberlik ve müteakiben zuhur eden ahval dolayısıyla vuku bulan tahribat ile yok olmuştur. Bakiye eserler ise, bir arada mevcut olmadığı için şimdiye kadar aslî nüshalarına sadık kalınarak derli-toplu bir yayın imkanı bulamamıştır.
Uzun süren çalışmalar sonunda ekseri mevcudu bir araya getirmeye gayret ettim. Bu zaman zarfında merhum babam Ahmet Mekkî Üçışık’ın tavsiye ve derslerini de nazar-ı itibare almayı ihmal etmemeğe çalıştım. Abdülhakim Arvasî Hazretleri’nin, çok iyi bir ilim adamı olarak bilinen merhum mahdumu Ahmet Mekkî Üçışık ve çok iyi yetişmiş yeğenleri dahil hiçbir kimseyi kendisine halef veya vekil bırakmadığı bilinmektedir. Bu hususun mevsuk; aksi iddia ve neşriyatın hilaf-ı hakikat olduğunu ifade etmeği mühim bir vazife addederim.
Meslekî ve şahsî faaliyetlerim dolayısıyla büyükbabama ait belge ve eserleri umuma arz isteği bir hayli tehire uğramıştır. Üstelik, son birkaç sene içerisinde “şahsı ve hayatı” hakkında hakikate uymayan, tahrif edilmiş bilgilerin maalesef muayyen bir zümre tarafından neşri de söz konusudur ki, bu husus, ailevî ve vicdanî vazifem olan “eserlerin aslî nüshalarına sadık biçimde umuma arzı”nın daha fazla tehirinin kabul edilemez ihmal olacağı gerçeğini ortaya çıkarmıştır.
Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’nin takriben 90 sene önce kendisi ile yapılan bir röportaj dolayısıyla kaleme aldığı, şahsî arşivimdeki “Hâl Tercümesi”nin aslî şekli ve lâtin ile neşre başlamanın münasip olacağı, yakın dostlarla istişareler sonunda kararlaştırılmıştır.
Değerli dostum Mehmet Kısakürek’in “Hâl Tercümesi” ve diğer eserlerin “Büyük Doğu Yayınları” içerisinde neşrini bir “mükellefiyet” kabul etmesini ve Yayınevi’nin, eseri “yayına hazırlama” ile ilgili her türlü faaliyeti üzerine almasını memnuniyetle karşıladım.
“Hâl Tercümesi”nin aslî nüshasının lâtin harflerine çevrilmesini, baskıya hazırlanmasını feragat ve samimiyetle yürüten Suat AK kardeşime, eseri okuyarak tavsiyelerde bulunan kadim dost Sayın Ali SEZER’e bu vesile ile teşekkür ederim.
Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’nin eserlerinin tamamı, neşr edilmek üzere “Büyük Doğu Yayınları”na tarafımdan tevdi edilecektir.
Faydalı ve hayırlı olması temennisiyle…
Prof. Dr. A. Hikmet ÜÇIŞIK
6 Haziran 2014”
Büyük Doğu Yayınları da şu notu düşmüş;
– “Abdülhakim Arvasî Hazretleri’nin elde mevcut “eserleri”nin, sadeleştirmeden aslî nüshalarıyla birlikte neşrini Büyük Doğu Yayınları’nın “baş tâcı” olarak görüyor; bu eserlerin, her türlü istismar vesilesi olmaktan kurtarılarak iman gençliğine kaynak teşkil etmesi niyaziyle, “Büyük Veli”nin büyük üstü büyük ruhaniyetine sığınıyoruz.”
Yukarıdaki cümlelerden de anlaşılacağı üzere eser, lâtin harflerine dönüştürülürken herhangi bir değişikliğe ve sadeleştirmeye tabi tutulmamış. 61 sayfa lâtin harfleriyle, 61 sayfa da Hattat Safî Efendi yazısıyla tıpkı basımı bir arada. Büyük Doğu-İbda diline âşina olmayan okuyuculara, eseri okurken ellerinin altında bir lügat bulundurmalarını tavsiye ediyoruz. Büyük Doğu-İbda diline âşina olan gönüldaşlar ise, kendilerini, Esseyyid Abdülhakim Arvasî Hazretleri’ni can kulağıyla dinler bulacaklardır.
33. sayfadan:
– “Ulûm-u zahiriyede üç yüz sene-i hicriyesinin ibtidasında icazet aldığım gibi üç yüz beş haziranında hilafetle ser-firâz buyuruldum. Tarika-i aliye-i Nakşibendiyede bin tarihinden sonrakiler asr-ı evvele müşabih olduğuna ehadis-i şerife’de işaretler bulunduğundan dolayı Nakşibendiye, Kadiriye, Kübreviye, Sühreverdiye ve Çeştiyye tariklerinde dahi mezun olduklarından acizi dahi bi’t-tab’ her beş tarikatten mezunum. Binaenaleyh talib hangi tarik ile vusûl-u ilallahı arzu ve tercih ederse o yolda bi-inayetullahiteala talim ve teslik ederim. İmdad-ı ruhaniyet-i evliya ile asarı müşahede olunduğu gibi terakkiyatta bulunurlar. El-hak, tarika-i aliye-i Nakşibendiye akreb ve eshel ve akva ve efhem ve evfak ve ahkem olduğundan talim ve teslikde tercih buyurulmuştur. Üç yüz yirmi haccında Mekke-i Mükerreme serkafile-i mürşidini Şeyh Ziya merhumun iltifat-ı âliyesine mazhar olarak, izdiyad-ı lütfuna işareten tarika-i Üveysiye’den dahi izin ve hilafetle taltif buyurdular. Tavaf-ı vedayı birlikte icrasını münasib görüp, esna-i tavaf’ta “mürşidlerin tarafından tarika-i aliye-i Nakşibendiye, Kadiriye, Sühreverdiye, Kübreviye ve Çeştiye’de memur ve mezun olduğun gibi tarafımdan dahi bu beş tarikatte mezun ve mücaz olduğun gibi zamime olarak tarika-i aliye-i Üveysiye’den de icazet verdim.” buyurdular. Tarika-i Üveysiye’de tasarrufat-ı ruhaniye kâfi olduğundan silsile-i zahiriye yazılmaz ve zikr edilmez. Binaenaleyh diğer her beş tarikatin silsilelerini bervechi-âti beyan ederek, bu silsile-i celile-i maneviyeden bahs etmeyeceğim.”
KAYNAKLAR
Abdülhakîm Arvasî, HÂL TERCÜMESİ, 1. Basım, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, Haziran 2014.
Necib Fazıl, O VE BEN, 26. Basım, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, Eylül 2008.
Salih Mirzabeyoğlu, ÜÇIŞIK – Sohbet-Konferans, 1. Basım, İbda Yayınları, İstanbul, Aralık 1996.
Kâzım Albayrak, “Büyük Doğu-İBDA Üzerindeki Tuğra İsim: Esseyyid Abdülhakîm Arvasî Hazretleri”, Aylık Dergisi, Sayı 122.