Esra AKINCI (Malkal) – İlahiyat Öğrencisi
Bizim Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nu “Üstad’ın aradığı genç-yetiştirdiği Mütefekkir” olarak tanımamız lise 3. sınıfta Felsefe hocamız vesilesiyle oldu. Üstad’ı ve ardından Kumandan’ı tanımamızla, bizde dâima eksikliği hissedilen “akıl ve ruhun ittihat ettiği” bir yol çıktı karşımıza. Külliyatın içine daldıkça da Mütefekkir’in Büyük Doğu’ya nisbetle imar ettiği İBDA Fikriyatı’nın KURTARICI FİKİR olma sıfatı kendini iyiden iyiye hissettirir oldu. Mütefekkir’in bizi en çok etkileyen ifadesi ise: “Fikri yaşamak, yaşamayı fikir bilmek”ti. Bütün bir dava, anlayışı-kavgası azametiyle bu söze nakşedilmiş sanki. “İstikbal İslâmındır”, “İslama Muhatap Anlayış”, “Yaşamayı Deneme”, “Münşeat”, “Sahabilerin Rolü ve Manası” Mütefekkir’in okuduğumuz eserleri arasında. Kitaplarından birini ilk kez okuduğumuzda kelimelerin, cümlelerin belki birçoğunu anlamamamıza rağmen verdiği zevk ile fikre, hakikate susattığını, zihnin ve kalbin derinliklerine hitabettiğini hissettik. O; çilesi, mücadelesi ve yaşayışıyla bizlere; Müslüman olmanın, insan olmanın şerefine erdirecek fikri, davayı miras bırakmıştır. Duamız; O’na, davasına layık olmak. Vesselam.
Kerim Aslan – Öğrenci
Benim için Salih Mirzabeyoğlu fikri yaşamayı öğretip kafa konforumuzu bozan son yüzyılın en nadide fikir şahsiyetidir.
Ahmet Gılman – Öğrenci
Tarih 2015… Lise yılları… Gençliğin çok büyük bir kısmı gibi, başıboş, hayvandan farksız bir şekilde yaşıyorum… Bir kurtarıcı arıyorum, beni bu başıboş yaşamdan kurtaracak, hayata gelişimi bir amaca bağlayacak, uğruna savaşmam gereken, uğrunda ölümü bir şeref bileceğim, davamı bana gösterecek, varoluş gayemi öğretecek… Bu kurtarıcım Üstad Necip Fazıl oldu… Üstad’ın büyüsüne ilk kapıldığım günleri hatırlıyorum, varoluş gayemi öğrendiğim o günleri, her şeyin, insanların tavırlarının, uğraşlarının bana anlamsız gelmeye başladığı o günleri… “Beş asırlık tarih dilimimizle birlikte çağımızın nabzını yakalayan ve ideali aramayla toprağa bağlanma arasındaki bir berzahta kıvranan insanoğlunun oluş ıstırabını hakikatin hakikatine nisbetle heykelleştiren adam”ı okuduktan sonra diğer bütün kitaplar “iki kapak arasındaki bomboş sayfalar” gibi geliyordu bana. Bir boşluğa düşmüştüm. Üstad’ı okuduktan sonra okuduğum bütün diğer kitaplar yavan, bomboş geliyordu bana. Bu boşluktan Mütefekkir Salih MİRZABEYOĞLU ile kurtuldum. Mütefekkir’in eserlerinin sayfalarını çevirdikçe Üstad’ın izlerini görüyordum… İlk okuduğum eseri “BERZAH” idi. Sonra Sefine… Bu iki kitabı okuyup bitirdiğimde aklımda tek bir soru vardı:
– Kuantum Fiziği’nden, Evrim Teorisi’ne kadar bütün mevzuları İSLÂM TASAVVUFU önünde hesaba çekecek kadar derin bir fikriyata sahip bu adam kim?
Bu sorunun, bugün İSLAM ÜMMETİ’nin kurtuluşu için cevaplaması gereken bir soru olduğuna inanıyorum. Ümmet, Üstad’ın İdeolocya Örgüsü’nde işlediği, KUMANDAN’ımızın hayatı ve İBDA KÜLLİYATI ile ortaya koyduğu sistemi tanıdığında ve hayata geçirmeyi ideal olarak seçtiğinde inanıyorum ki kurtuluşumuz çok yakın olacak…
Tarih: 16 MAYIS 2018…
Bu muazzam dünya ve nefs muhasebesini yapan dünya çapında MÜTEFEKKİR perde arkasına geçti… Arkasında bıraktığı muazzam bir külliyat ve en önemlisi O’nun hayatıyla ve eserleriyle ortaya koyduğu İSLAM İHTİLAL VE İNKILABI idealini gerçekleştirmek için ölüme her an hazır BÜYÜK DOĞU-İBDA GENÇLİĞİ!
Kumandan’ın bende bıraktığı etkiyi tam olarak izah etmem mümkün değil, kelime üstü bir şey… Ama elimden geldiğince kelimelere dökmeye çalıştım…
Yasemin Şevval Çağlayan – Boğaziçi Üniversitesi – Sosyoloji
Kumandan Mirzabeyoğlu’nu ailem vasıtasıyla çocukluk yaştan itibaren bilirim. O zamanlar O’nu okumamış olmama rağmen haksızlıklarla dolu yaşamında mücadeleyi elden bırakmayan bir fikir adamı olarak tanıdım. Fakat tabii olarak onu okuduğumda ve dinlediğimde ne kadar sığ bir şekilde tanıdığımı fark ettim. 2014 Adalet Mutlak’a adlı konferansında sesinin ve bakışlarının yumuşaklığı kalbime nüfuz etti. O zamanlar 18 yaşımdaydım. Hegel ve Marx’tan öğretilen diyalektiği, O’nun sayesinde anladım ben. Okuduğum ilk kitabı “Yaşamayı Deneme”, bana fikrin çilesini çekmenin ne demek olduğunu gösterdi. Karşı karşıya oturup konuşma fırsatı bulamadığım Mütefekkir, “Yaşamayı Deneme”de direkt bana hitap ediyor gibiydi. Ardından “Gölgeler”, “Yağmurcu” ve “Esatir ve Mitoloji” adlı eserlerini okudum. Şu an “Başyücelik Devleti” adlı eserini okuyorum. Kumandan sayesinde “doğru ve iyi Müslüman nasıl olunur”u öğrendim ben. Kimlik buldum, O’nun sayesinde sıkı sıkıya tutunuyorum. Kumandan’ı zulüm görmüş biri olarak değil, çilesini çektiği fikri damıtarak yaşayan, zehre karşı balın, uçuruma karşı paraşütün mucidi olarak hatırlamalıyız, benim naçizane fikrim. “Başyücelik Devleti” adlı eserinin yükseköğrenimde siyaset dersleri okuma materyali olarak kullanıldığı günlere inşallah!
Kerem Şerbetcioğlu – Öğrenci
Çocukluğumdan beri İslami hassasiyetiyle yetiştim, yetiştirildim. Zalimin karşında durup mazlumun yanında olmak bana öğretildi, ancak büyüdükçe gördüm ki, hemen her yerde mazlum olan Müslümanlardı. %95’nin Müslüman olduğu memleketimde dahi televizyon ekranlarında İslâm’a hakaret edenler gördüm. Bu durumun geçmişte daha vahim halde olduğunu babamdan bilirdim. 28 Şubat dönemini araştırırken Salih Mirzabeyoğlu’nu gördüm. Sırf fikirleri yüzünden çektiği zulümler canımı acıttı, yapılanları okuyunca çok şaşırdım inanmak istemedim. Zalimleri korkusuzca eleştirebilen bu adamın Üstad’ın da dediği gibi ‘aradığım ses’ olduğunu gördüm. Henüz 14-15 yaşlarımda davasının davam bildim. 18 yaşıma girmeye az kalmışken yıllardır onun takipçisi olduğumdan mutluyum. Sayesinde başımı dik tutup; korkak ve ürkek, sakıngan ve çekingen, suskun ve durgun, gayretsiz ve aksiyonsuz olmamayı öğrendim. Fikirlerimi son derecede etkileyen Aydınlık Savaşçısı’nı dünya gözüyle görmek nasip olmadı. Allah cennetinde buluşturur inşallah bizleri.
Kübra Aktaş – Öğrenci
Salih Mirzabeyoğlu ismini ilk defa 1998 yılında tutuklandığı zaman duymuş ve kendisini görmüştüm. Çocukluk hatırımda kalan tek şey mağrur duruşuydu sadece. O ona atılan tüm iftiralara rağmen İslami başkaldırışın simgesiydi, çocukluk hissiyatım onun terörist değil bir mücahit olduğunu anlamıştı ve büyüdükçe bu hissiyatım beni haklı çıkarmıştı. Kumandan’ın ilk okumaya çalıştığım kitabı “İbda Diyalektiği”dir, fakat dili bana ağır gelince bırakmak zorunda kaldım ve sonra “İslama Muhatap Anlayış” kitabını okuyunca mücadelenin korkaklar erbabının değil, cesurların işi olduğunu, tarafımı seçmenin gerekliliğini, bunun yanında okumanın, çok okumanın fikir bağlamında yetişmenin ve yetiştirmenin önemini anlamamı sağladı. Kumandan mücadelesi ve fikirleriyle Müslümanlara batı eksenli hoşgörü adı altında yapılan pasifleştirilme tuzağına karşı başkaldırışın simgesidir ve bizlere de bir örnektir. Herkes bu örnekten payına düşeni almalıdır.
Rabia Kolcu – Öğrenci
Benim için Salih Mirzabeyoğlu kısa bir oyalanmadan ibaret olan bu dünyada ve bu sahte düzen içerisinde, hakiki nizam arayışında olan fikir, aksiyon adamı ve karizmatik bir liderdir. Düzenin değişmesi için ömrünü feda etmiş, meydan yerine çıkılacak zaman sağına soluna bakmadan meydana çıkmış birisidir. O her alanda sunduğu orijinal fikirler ve bu fikirleri tatbik ediş usûlü ile ülke çapında yeniden önder olabilecek yahut “İdeolocya ve İhtilal” kitabında belirttiği gibi köprü başı olabilecek nitelikte bir mücadele insanıdır. 28 Şubat döneminde ona ve İbda hareketine mensup kişilere yapılan hukuksuzluklarla onu ve fikirlerini gözden uzak tutmak istemeleri de aşikar. Çünkü biliyorlardı ki böyle güçlü ve hakikaten fikir sahibi birisi istediği düzeni en kısa zamanda kurabilirdi. Bu da kâfirlerin işine gelmezdi elbette. Başka bir açıdan da bakıldığında ise ona yapılan işkencelerin, önüne koyulan engellerin sebebi birtakım yığınların mutlak manada fikirden ve mütefekkir Mirzabeyoğlu’ndan nasıl korktuklarını gösterir. Bu durumu ise bizzat kendisi Müslüman gençlere düstur olacak şekilde ifade etmiştir: MÜSLÜMANLAR DİK DURUN KARŞINIZDA LEŞLER VAR. Allah ondan razı olsun.
Baran Şimşek – Öğrenci
Bir akşam vakti, ailemle birlikte araçta seyahat ederken internette “Türkiye’deki İslami Hareketler”i araştırıyordum. Derken, “Bolu F Tipi Cezaevi Önünde İftar Programı” şeklinde bir haber gördüm. Nedir, ne değildir araştırırken Türkiye’de “28 Şubat” diye belki -belli ki- daha onlarca yıl sürecek bir zulmün yaşandığını öğrendim. Tabii her dava, lideriyle bilinir: Mirzabeyoğlu’nu araştırmaya koyuldum. Karşılaştığım ilk görselde sureta Che’ye benzeyen biri: Başında bere, kolsuz mavi bir yelek… Bir şeylere karşı isyan halinde olduğu yüzünden belli. Hakkında okuduğum ilk yazıda, duruşmasında “Ben bir bıçak ustasıyım…” şeklinde bir ifade kullanması çok hoşuma gitmişti. Hatta okuduğum gibi hemen babama söylemiştim de, “oğlum boş ver bunları, sen derslerine bak” demişti. Bir kişiyi tanımanın en iyi yolu, elbette ki onun eserlerini okumaktır düşüncesiyle, bir sonraki kitap siparişimde ilk sıraya “Kültür Davamız” isimli eseri koydum. Sadece son dönem Türkiye’sindeki yozlaşmayla ve birkaç Osmanlı güzellemesiyle karşılaşmayı beklerken, kitap içinde kitapla karşılaştım. Okuduğuma sevinsem de, bazı yerleri anlayamadığım için üzüldüm. Her şeyi anlamak da mümkün değil ya… Son olarak, vefat haberini aldığımda onun namına hiç üzülmedim. “O geriye güzel bir sadaka-i cariye bıraktı. Peki ben ne yaptım, ne yapıyorum?” düşüncesiyle kendime üzüldüm, üzülüyorum. Ruhu şâd, makamı âli olsun.
Faruk Eroğlu – (Yaş: 23) Üsküdar Belediyesi Personeli
Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun adını ilk olarak 2013 yıllarında Üsküdar’da aktif olarak fikir-ilim-sanat üzerine faaliyet yürüten Akademya Dergisi’nin seminerlerinde duydum. Benim üzerimde bıraktığı en etkileyici intiba, 28 Şubat sürecindeki despot yönetimin baskılarına aldırmayarak Üstad Necip Fazıl Kısakürek’ten omuzladığı davayı tavizsiz bir şekilde tatbik etmeye çalışmış olması ve davasına karşı duyduğu büyük aşk oldu. Külliyatlık çaptaki eserlerini henüz okuma imkanı bulamamış olsam da, internet üzerinden bazı konferanslarını dinleyebilme imkanım oldu. Konferanslarından şunu anladım ki, Salih Mirzabeyoğlu, bugün bütün insanlığı harap ve perişan eden bütün sorunların derinine inmiş ve çözümlerini de sunmuş, anlaşılmaya çalışılması gereken bir fikir adamı, külliyatı ise bir mekteptir. O mektebin bir öğrencisi olabilirsek ne mutlu bize.
Münir Özkeleş – (Yaş: 17) Lise Öğrencisi – Gaziantep
Yaklaşık bir buçuk yıl evvel bir merak. Elimde Büyük Doğu yayınlarından çıkmış ilk baskı bir İdeolocya Örgüsü en son bölüm İslam’ı yenilemek kısmı… Bir cümle “Akıncı Güç kadrosuna ithaf”… Ve bir merak daha “Akıncı Güç”kim? Kimin? Kimden? Araştırıyorum…
Ve Üstad Necib Fazıl tarafından Salih Mirzabeyoğlu nâm bir gence imza: “Fikir çilesi haysiyetinin müstesna genci Salih Mirzabeyoğlu’na sevgiyle”… İşte böyle tanıdım onu “İstikbal İslam’ındır” derken tanıdım; “bir tanıdım pir tanıdım” ve O’nu çok sevdim. Nur vechini bir kez görme şerefine mazhar olamadım ama eserleri ile davası, fikri, mücadelesi ve her dâim dik duruşu, Müstakim oluşu ile gördüm onu. Bu görüş ki, uykularımı kaçırıyor gözlerimi yaşartıyor ve dava yolunda her daîm bana güç, kuvvet ve cesaret veriyor. Rabbim şehadetini kabul etsin. Bizleri yolunda yürümeye layık eylesin. (O bir külliyat dolusu kitaba dâhi sığmaz lakin biz onu bir paragrafla anlatmaya çalıştık hata ettik ise af ola.) Selam ve dua ile.
Furkan Kaya – Öğrenci
“Fikir ve Aksiyon”… Bu levhanın vücud bulmuş halidir ve Büyük Doğu fikriyatının her fertte olmasını istediği hususiyetlerin, bu devirde nasıl olacağını yaparak ve yaşayarak anlatan kişidir, Kumandan Salih Mirzabeyoğlu…
Haydar Nacar – Sütçü İmam Üniversitesi-Tarih Bölümü (K. Maraş)
Lise 3. sınıfta amcam tarafından kitap önerisi olarak başlamıştım okumaya. Bende bıraktığı ilk intiba, İslâm’ın söz ile değil yaşayış ile teşkilatlanma ile, oturarak değil, sürekli dimdik ayakta olan insanlara Allah’ın nasip ettiği “kurtuluş yolu” olmasıydı. Beni en çok etkileyen tavrı, “Müslümanlar Dik Durun Karşınızda Leşler Var” sözü idi. “Anafor” ve “Yaşamayı Deneme”, “Esatir ve Mitoloji” kitaplarını anlamakta zorluk çeksem de bu fikriyatın “kurtuluş yolu” olduğunu fikirde bir gereklilik olduğunu anlamıştım. Beni en çok etkileyen sözü de, “Gençliğe Hitap Ediyorum” başlığı altındaki: “Sen, bu ideali gerçekleştirmeye memur, mecbur, hattâ mahkûmsun!” sözüydü.
Rıdvan Hakan – Öğrenci
2-3 yıl önce şu sözün yanına montaj edilen simaya âşık olmuştum: “Müslümanlar dik durun karşınızda leşler var!” Kumandan’ın siması içimde fırtınalar koparmıştı.
Murat Doğan – Öğrenci
Necip Fazıl’ın şiirlerini okumayı severdim. İki yıl önce kütüphanede “Necip Fazılla Başbaşa” diye bir kitapla karşılaştım, merak ettim, okumaya başladım. Necip Fazıl’ın bambaşka bir yönünü hiç tanımadığım birinden okuyordum. Salih Mirzabeyoğlu ismini duymuştum ama ben böyle bir şahsiyetle karşılaşmayı beklemiyordum. Bambaşka biri, görür görmez hayranlık uyandıracak kadar aydınlık bir sima, derin bakışlar. Ruhuma işledi. O günden beri takip ediyorum. Bana göre fikir dünyamızın en büyük şahsiyetlerinin başında geliyor. Şu şartlarda, eserlerini okumak bile bence nasip işi. Çünkü biz gençlere “okuyun” diye sunulanlar, O’nu okuyunca öyle yavan geliyor ki, şükür ki nasiplilerdenim. Rahmet olsun…
Nimet Güleryüz – Öğrenci – (Yaş: 21)
Salih Mirzabeyoğlu’nu birkaç yıl önce internette bir haberde tesadüfen gördüm. Sonra araştırmaya başladım. Konferans kayıtlarını izledim. “Yeni Dünya Düzeni kurulacaksa, buradan başlasın” deyince salonda kopan alkış tufanı içime öyle bir heyecan verdi ki, hemen kitaplarını edindim. İlk intibam neydi diye düşününce, “hayranlık” olmalı. Bu dünyadan böyle bir adam geçti ve ben yetişemedim. Öyle üzgünüm ki, Allah bize O’nun davasını layıkıyla sırtlanmayı nasip etsin.
III. DÖNEM 5. SAYI (SALİH MİRZABEYOĞLU ÖZEL SAYISI) EKİM 2018