Hazırlayan: Esra KARADENİZ
Yazar: George Orwell / Eserin Adı: Hayvan Çiftliği / Tercüman: Celâl Üster / Basım: 52. Basım / Yayınevi: Can Sanat Yayınları / Yayın Yeri: İstanbul / Yayın Yılı: Ekim 2017 / Sayfa Sayısı: 152
GEORGE ORWELL KİMDİR?
George Orwell 25 Haziran 1903 tarihinde Bihar-Hindistan’da dünyaya geldi. Eton Koleji’nde burslu olarak okuduktan sonra o yıllarda bir İngiliz sömürgesi olan Burma’da bulunmuş; kısa süreliğine buranın polis teşkilatında görev yapmıştır. Bu dönemde şahit olduğu acımasız ve sert uygulamalar, emperyalizme karşı geliştirdiği derin öfkeye katkıda bulunmuştur.
Gençlik döneminde Fransa’da bulunan Orwell türlü mesleklerde çalışmış olmasına rağmen gerek yazarlığa başlamadan önce, gerekse ilk eserlerini kaleme aldığı yıllarda para sıkıntısı yakasını bırakmamıştır.
Orwell, İspanya’da darbe girişiminde bulunan, Hitler ile Mussolini’nin de desteğini alan Franco’ya karşı çarpışacak gönüllülere katılarak İspanya’ya gider ve savaşa katılır. Ölümünün ardından evrakları arasında bulunan bir notta İspanya’ya ilk gidişini şu şekilde anlatır:
“POUM milisine 1936 yılı sonunda katıldım. Bir başkasına değil de bu milise katılmamın başlıca nedenleri şunlardı: İspanya’ya gitmeye gazete makalelerim için malzeme toplayabilmek amacıyla niyetlenmiştim. Bunun yanı sıra, eğer çarpışmaya değer gibi görünürse, belki de savaşırım diye muğlâk bir düşünce de vardı kafamda. Ne var ki hastalıklı bünyem ve nispeten az sayılabilecek askeri tecrübem hesaba katıldığında, savaşmak hususunda pek bir kuşkuluydum.”
Cephede savaşırken bir keskin nişancı tarafından gırtlağından vurulur ve ölümden son anda kurtulur. Kısa süre sonra Sovyetler Birliği ile yakın bağları bulunan İspanyol Komünist Partisi bir siyasi temizlik hareketine girişir. POUM (Marxist İşçi Birlik Partisi) yasadışı ilan edilir, yabancı uyruklu birçok asker tutuklanır veya George Orwell gibi ülkeyi terk etmek zorunda kalır.
Hayvan Çiftliği isimli eserinden sonra geniş çapta hayran kitlesi kazanan Orwell, hayatının son zamanlarında veremden dolayı hastaneden çıkamamıştır.
21 Ocak 1950 tarihinde Londra’da hayata veda etmiş, ardında on adet kitap ve birçok makale bırakmıştır. (1)
ESERLERİ
Paris ve Londra’da Beş Parasız (1933), Burma Günleri (1934), Papazın Kızı (1935), Zambak Solmasın (1936), Wigan İskelesi Yolu (1937), Katalonya’ya Selam (1938), Daralma (1939), Hayvan Çiftliği (1945), Bin Dokuz Yüz Seksen Dört (1949)
KİTABIN ANA DÜŞÜNCESİ
Nietzsche’nin şu sözü kitabın ana düşüncesini yansıtır: “Özgür mü diyorsun kendine? Sana hükmeden düşünceni duymak isterim, bir boyunduruktan kaçıp kurtulduğunu değil!”
ESERİN İÇİNDEKİLER
Kitab, İngilizce aslından çeviren Celal Üster’in yorumu ile başlar:
”Bütün kitaplar eşittir;
ama bazı kitaplar
öbürlerinden daha eşittir.”
Alt başlığı ”Bir Peri Masalı” olan Hayvan Çiftliği,bir masal üslubuyla yazılmıştır; ama küçükleri eğlendirmek için değil, büyüklerle yüzleşençarpıcı bir politik taşlamadır.
Bu roman fabl tarzında siyasi bir hicivle yazılmış ve dünya edebiyatı eleştiri türünün en büyük eserlerinden biri olmuştur. Eserlerinde alaycı üslup kullanan Orwell, bu kitabında da dünyaya hakim olan birtakım politik meselelerle ilgili düşüncelerini hayvanlar üzerinden anlatmıştır. Güldürmek için yazılan bir mizah olmak yerine, gerçekleri haykıran düşündürücü bir kara mizahtır. Hayvanları birer simge haline getirerek iktidar hırsının insanlarda meydana getirdiği acınası durumları gözler önüne sermektedir.
İnsanların baskısından sıkılan hayvanların, çiftliğin sahiplerini çiftlikten kovmasıyla başlayan hikaye, hayvanların kendi kendini yönetme çabasıyla devam eder.
ESERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Hayvan çiftliği bilinçsizce yapılan bir devrimin trajik sonunu anlatır. Bir çiftlikte yaşayan hayvanlar, kendilerini sömüren insanlara başkaldırıp çiftliğin yönetimini ele geçirir. Amaçları daha eşitlikçi daha adil bir toplum oluşturmaktır. Aralarında en akıllı olan domuzlar, kısa sürede lider bir takım oluşturur; ama devrimi de yine onlar yolundan saptırır. Ne yazık ki insanlardan daha baskıcı, daha acımasız bir totaliter düzen kurulmuştur artık. Bu modern fabl, baskı ve zulümlere karşı yapılan direnişlerin, geçmişten günümüze uyarlanmış bir halidir.“Her hayvan eşittir” sloganı ile devrim yapan hayvanlar, “Bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar öbürlerinden daha eşittir” sloganı ile son noktayı koyuyor. George Orwell, bu romanında tarihi bir gerçeği gözler önüne sermektedir.
ESERDEN İŞARETLEMELER
”Kendisini ölüme taşıyan arabanın içinde, kapıya attığı umarsız çifteler, tüm hayvanların yitip giden umutlarını da yankılandırır. Özgürlüklerini savunamayanların ödedikleri bedel ağırdır. Özgürlük, değerli olduğu ölçüde kırılgandır da…” (s. 15)
”Tanrı bana sinekleri kovayım diye bir kuyruk vermiş; ama keşke sinekler de olmasaydı, kuyruğum da.” (s. 20)
”İnsan üretmeden tüketen tek yaratıktır. Süt vermez, yumurta yumurtlamaz, sabanı çekecek gücü yoktur, tavşan yakalayacak kadar hızlı koşamaz. Gene de, tüm hayvanların efendisidir.” (s. 24)
”Tek gerçek düşmanımız insandır. İnsanı ortadan kaldırın, açlığın ve köle gibi çalışmanın temelindeki neden de sonsuza dek silinecektir.” (s. 24)
”İnsana karşı savaşırken sonunda ona benzememeliyiz. Onu alt ettiğiniz zaman bile, onun kötü alışkanlıklarını benimsemeye kalkmayın.” (s. 27)
“İnsan’ın bütün alışkanlıkları kötüdür. Ve en önemlisi, hiçbir hayvan kendi türünden olanlara zorbalık etmemeli. Güçlüsü güçsüzü, akıllısı akılsızı, hepimiz kardeşiz. Hiçbir hayvan başka bir hayvanı öldürmemeli. Bütün hayvanlar eşittir.” (s. 27)
”Bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar daha eşittir.” (s. 141)
KİTABIN ÖZETİ
Olaylar İngiltere’de Bay Jones’un sahibi olduğu Beylik Çiftliği’nde vuku bulur. Çiftlikteki hayvanlar Bay Jones’un egemenliği ve emirleri altında geçimlerini sağlamaktadırlar. Hayvanlar, Bay Jones’dan memnun değillerdir, Jones hayvanlara aklına esince yiyecek veren bir adamdır. Hayvanlar, gece gündüz demeden çalışarak, ürettikleri ürünlerin çoğunun insanlara gittiğini görmeyi artık istemezler.Çiftliğin en saygın domuzu olan, kır erkek domuz Koca Reis bir gece önce gördüğü garip düşü tüm hayvanlara anlatmak ister. Şöyle konuşur: “Evet yoldaşlar,yaşadığımız hayat nasıl bir hayattır?”(s. 21) “Hayatımız sefillikten,kölelikten başka nedir ki! İşte,tüm çıplaklığıyla gerçek budur.” (s. 24) “Peki,bu durum, Doğa’nın bir yasası mıdır? Ülkemiz,topraklarında yaşayanlara düzgün bir hayat sunamayacak kadar yoksul mudur?” (s. 24)
Konuşmasının devamında üretmeden tüketen yaratıkların, tek gerçek düşmanlarının insanlar olduğunu vurgular. “İnsan’ı ortadan kaldırın, açlığın ve köle gibi çalışmanın temelindeki neden de sonsuza dek silinecektir yeryüzünden.“ (s. 24)
Yaşlı bir domuz olan Koca Reis, bir devrim taslağı oluşturur ve hayvanları birlik olmaya çağırır. Kendisi devrim yapılmadan ölür ama konuştuğu diğer hayvanların aklına kazınmıştır. Artık hayvanların kafasına özgürlük fikri, yeni bir düzen fikri aşılanmıştır. Ayaklanmanın ne zaman meydana geleceğini bilen yoktur; böyle bir başkaldırıyı görebilecek kadar yaşayıp yaşamayacaklarını da bilmiyorlardır; ama görevlerinin o güne hazırlanmak olduğunu açık seçik görebiliyorlardır. Hayvanlar gelecek o özgür, daha eşitlikçi günlerin düşünü kurmaktadırlar.
Ayaklanma, umulandan çok daha erken, herkesin beklediğinden çok daha kolay gerçekleşir.Hayvanlara çok iyi davranmayan çiftçiyi, Beylik Çiftliği’nin sahibi Bay Jones’u kovarlar. Hayvanlar, Beylik Çiftliği’nin sahibi Bay Jones’u kovduktan sonra Beylik Çiftliği’nin adını Hayvan Çiftliği olarak değiştirirler.Hayvanlar birbirlerine “Yoldaş” diye hitap eder,domuzlardan Snowball okumayı öğrenip diğer hayvanlara da öğretir. Kendilerine yasalar koyalar;
- İki ayak üstünde yürüyen herkesi düşman bileceksin
- Dört ayak üstünde yürüyen ya da kanatları olan herkesi dost bileceksin
- Hiçbir hayvan giysi giymeyecek
- Hiçbir hayvan yatakta yatmayacak
- Hiçbir hayvan içki içmeyecek
- Hiçbir hayvan başka bir hayvanı öldürmeyecek
- Bütün hayvanlar eşittir (s. 41)
Yedi emir, katran kaplı duvara, yirmi otuz metreden okunabilecek şekilde iri beyaz harflerle yazılır ve ahırın kapısına asılır. Amaçlarına ulaştıklarını düşünürler.Grupların içinde en yetkin olanları domuzlardır. Bu nedenle domuzlar çiftlikte idareci pozisyonunda, üst yönetimdedir, hayvanlara onlar öncülük etmektedirler. İki domuz Napolyon ve Snowball olaylarda başı çeker. Snowball etkili konuşan, çok akıllı ve zeki biri, Napoleonise heybetli, iyi konuşamayan, ancak otorite sahibi biridir.
İlk başta her şey yolunda gibi görünür kendi aralarında yaptıkları eşit iş dağılımı ile çiftliği belli bir düzen içerisinde işletirler.
Çiftlikte olup bitenler, güvercinler yardımıyla komşu çiftliklere ulaştırılır. Bu sıralar Bay Jones meyhanede çiftliğini hayvanlardan geri alabilmek için yardım edecek insan toplamaya çalışıyordur. Hemen bitişikte iki çiftlik daha vardır. Bu çiftliklerin sahipleri, sürekli hayvanlar aleyhine propaganda yapmaktadır. Kendi çiftliklerindeki hayvanların ayaklanma konusunda ayrıntılı bilgi edinmelerini önlemek için elinden geleni yapmaktadırlar. Korkuları hayvan isyanının kendi çiftliklerine de sıçramasıdır. Bütün bu çabalara rağmen Hayvan Çiftliği’nde olup bitenleri,yaz sonlarına doğru neredeyse bütün ülke duymuştur. Bu durum insanların paniğe kapılmalarına sebep olmuştur.
Bu arada Jones ve adamları çiftliği geri almak için harekete geçerler. Böyle bir girişim uzun zamandır beklendiği için bütün önlemler alınmış, gerekli bütün hazırlıklar yapılmıştır. Her iki taraf arasında çetin bir savaş başlar ve sonuç olarak her iki taraftan çok büyük kayıplar verilir. Neticede ise Jones ve adamları mağlup edilir.Bu durumu insanlar korku ile izlemektedirler. Bu mücadelede gösterdikleri üstün başarıları nedeni ile Boxser ve Snowball’a “Birinci Dereceden Kahraman Hayvan” nişanı verilir.
Hayvanlar insanlara karşı ilk mücadeleyi kazandıktan sonra, kibire kapılırlar. Kendi aralarında çekememezlik ve kıskançlık başlar. Özellikle bu mücadele domuzlar içinde Snowball ve Napeleon arasında olur.
İktidarı elde etmek amacı ile birbirlerinin kuyusunu kazmaya başlamışlardır. Snowball iyi işler peşinde olsada Napolyon hırslıdır ve Snowball’ın ayağını kaydırarak krallığı tek başına yürütmeye başlar. Napoleon liderliğin getirdiği güç ile iyice çığırından çıkar ve kendi kendine kararlar alıp vermeye başlar.İnsanların çiftlikten gitmesinden hayvanlar memnun olsa da Napoleon’un gittikçe acımasızlaşan yönetim şekli, hayvanları iyice ezmekte, özgürlüklerini kısıtlamakta, baskı uygulamaktadır.
AnthonyLejeune’in söylediği gibi; “Özgürlüğün üzerindeki her kısıtlama bir sonraki kısıtlamayı daha az şoke edici daha kabul edilir yapar.”
Napoleon ve diğer domuzların daha üstün olduğu, diğer hayvanların köle olduğu bir sistem ortaya çıkmıştır.Yine her şey başa dönmüş gibidir, tek fark yönetenler değişmiştir.
Alexis de Tocqueville şöyle konuşur: “Despotlar özgürlüğün üstünlüğünü inkâr etmezler, ama onu yalnızca kendilerine saklamak isterler.”
Her zaman kendini haklı çıkarmayı başaran Napoleon diğer hayvanların kimseye farkettirmeden çeşitli yollarla beyinlerini yıkamayı başarır. Kendisine uymayanların ise üzerine eğitilmiş köpekleri salıp korkutur.
“Artık kimse Napoleon’dan yalnızca “Napoleon” diye söz edemiyordu; resmi bir ağızla “Önderimiz Napoleon Yoldaş” denmesi gerekiyordu. Kazanılan her başarının, her sevindirici olayın Napoleon’a mal edilmesi artık bir alışkanlık olmuştu. Bir tavuğun başka bir tavuğa, “Önderimiz Napoleon Yoldaş olmasaydı, altı günde beş yumurta yumurtlayamazdım” dediği; gölden su içmekte olan iki ineğin, “Napoleon Yoldaş’ın önderliği olmasaydı, gölün suyu bu kadar tatlı olur muydu?” diye bağırdığı bile duyulmuştu.“(s. 107)
Daha da kötüsü hayvan çiftliğindeki domuzlardan oluşan üst yönetimin insanlara benzemeye başlamasıydı.
MiltonFriedmander ki: “Özgürlüğü yok etmenin özrü her zaman şu mazerete dayandırılır; başka alternatif yok.”
Napoleon ve üst yönetimde olan domuzlar; farkettirmeden yasalarda ufak değişikliklere giderler. Örneğin çok çalıştıkları için insanların yaşadığı yerde yaşayabileceklerini söyler ve çiftlik evine yerleşirler. İnsanlar gibi yatmaya başlarlar. “Hiç bir hayvan yatakta yatmayacaktır” kuralını hatırlayıp hayrete kapılır diğer hayvanlar. Hep beraber yedi emirin yazılı olduğu tabelanın yanına giderler, ancak duvarda: “Hiç bir hayvan çarşaflı yatakta yatmayacaktır” yazısını görürler, hepsi bu ilkeyi yanlış hatırladıklarını sanırlar, bu ilkenin sonradan değiştirilmiş olduğunu anlayamazlar bile. Tüm hayvanların eşitliği ilkesi, birçok yasa gibi unutulmuşa benzemektedir. Fakat bu durum zamanla çiftlikte güvensiz bir ortam oluşmasına sebep olur. Hayvanlar bunların kurallara aykırı olduğunu söyleseler de Squealer adlı domuz onları ikna eder.
Devrimin hedeflerinden hızla uzaklaşılmaktadır; başlarda çalışma saatlerinin azalacağı yiyecek yemeklerinin artacağı vaad edilmiş ama tam tersi çalışma saatleri artmış, verilen yiyecekler azalmıştır.
“Hayvanlar, zaman zaman, Jones’un döneminde olduğundan daha fazla çalışmalarına karşın daha iyi beslenmediklerini fark eder gibi olurlar. Hayvanlar, Ayaklanma’dan önceki koşulları artık doğru dürüst anımsamadıklarından, ona inanmak için bir neden görmemektedir. Ama gene de, öyle günler olmuştur ki, daha az rakam dinleyip daha çok yemek yiyecekleri günleri ne zaman göreceklerini düşünmeden edememektedirler.” (s. 106)
Benjamin Franklin: “Geçici güvenliği için özgürlüğünü verenler her kimse, ne özgürlüğü ne de güvenliği hak ederler.”
Üst kuruldaki domuzların aldığı karar ile arpaların bundan sonra yalnızca domuzlara tahsis edileceğine, çiftliğin yönetimiyle sadece domuzların ilgileneceğine ve başka hiçbir türden hayvanın yönetim işlerine karışamayacağına ve tatil günü olan pazar günleri bile çalışılacağına dair yasa ilan edilmiştir.
Hayvanlar arasında farklı farklı düşünceler ortaya çıkmaya başlar. İçlerinden bazıları domuzların baskısının insanlardan farksız hale geldiğini söylerken bazıları yönetimdekilere kayıtsız şartsız bağlı olduklarını dile getirmektedirler. Kimisi ise korkudan ötürü bağlıymış gibi gözükmekte, ses çıkarmamakta, boyun eğmektedir.
Bir akşam lider domuzlarla dost olma yolunda olan insanlar çiftliğe konuk olarak gelirler. Hayvanlar kendilerini işine vermişler,başlarını bile kaldırıp gelenlere bakmamışlardır. Çok geçmeden çiftlik evinden kahkahalar ve şarkılar yükseldiğini duyarlar. Hep birlikte, cesaretle hiç ses çıkarmadan çiftlik evinin bahçesine yaklaşırlar. Gördükleri manzara karşısında büyük bir şok yaşarlar: Domuzlar ve insanlar aynı masada karşılıklı oturmakta, kadeh tokuşturmakta ve gülüp eğlenmektedirler.
“İçeride on ikiside öfkeyle bağırıyor, on ikisi de birbirine benziyordu. Artık domuzların yüzlerine ne olduğu anlaşılmıştı. Dışarıdaki hayvanlar, bir domuzların yüzlerine, bir insanların yüzlerine bakıyor; ama onları birbirlerinden ayırt edemiyorlardı.” (s. 152)
Halide Edib de, bu kitabın ilk Türkçe çevirilerinden birine yazdığı önsözde, kitabın son sahnesinin üzerinde duruyor ve Orwell’in tarafsız yaklaşımını vurguluyor:
“Orwell, bilerek bilmeyerek, herhangi bir idarenin, nizam ve kanundan ayrılınca nasıl bir afete yakalanacağını resmetmiştir. Bilhassa, çiftlik memurlarının hayvanların yem saatini unuttukları gün ihtilalin patlaması, üzerinde düşünülecek bir noktadır. İkinci bariz nokta ise, Orwell’in, bir taraftan komünist rejimin kudretli bir karikatürünü çizerken, diğer taraftan bunu, komünist olmayan rejimlerin bir propagandası haline sokmamış olmasıdır. Son sahne en kudretli parçasıdır. (…) İki tarafın başındakilerin de müşterek iptilalara, zaaflara ve reziletlere müptela oldukları aşikardır. O kadar ki, bunları, çiftlik avlusundan gözetleyen sürü, hangisinin hangi rejimi temsil ettiğini fark edemiyor. (…) İki taraf da kudretini, kendi kafa ve kuvvetinden ziyade, korumak veya kapmak istedikleri yavrulara borçludur. Fakat yavrular, kendi kuvvetlerinden haberdar değildirler…” (s. 14)
“Kendi yazgısını elinde tutamayan, kendini yönetenleri sorgulamayı aklından bile geçirmeyen araba beygiri Boxer, “kendi kuvvetlerinden haberdar olmayan yavrular”ın en çarpıcı örneğidir. “Daha erken kalkacağım, daha çok çalışacağım… Napoleon her zaman haklıdır!” demekten asla vazgeçmez. Ama sonunda, hastalanıp ıskartaya çıkarıldığında, at kasabını boylamaktan kurtulamaz. Kendisini ölüme taşıyan arabanın içinde, kapıya attığı umarsız çifteler, tüm hayvanların yitip giden umutlarını da yankılandırır. Özgürlüklerini savunamayanların ödedikleri bedel ağırdır. Özgürlük, değerli olduğu ölçüde kırılgandır da… Evet, Hayvan Çiftliği, korkunç sonla biten bir “peri masalı”dır.” (s. 14-15)
Notlar:
1- https://www.yeniakit.com.tr/kimdir/George_Orwell (30.03.2018)