NECİP FAZIL’LA BAŞBAŞA
“İntıbâ ve İlhâm”
– I –
Üstad Necib Fazıl‘ın, üzerine “hakkımda yazılmış tek harika kitap” diye not düştüğü eser… Salih Mirzabeyoğlu tarafından kaleme alınmış ve birinci baskısı 1982, genişletilmiş ikinci baskısı 1989 yılında yayınlanmıştır. Ondan, onun genişletilmiş ikinci baskısından, 1986 yılına ait bir tablo:
«Pembecik bir çizgide İslâm’a müstehzi [alaycı] bir tarafsızlıkla(!) bakan NOKTA dergisinin muhabiri ısrarla peşimde… Hem de ne ısrar!.. Sebebini kelimesi kelimesine şöyle açıklıyordu:
– “Yirmi senede tek telif kitap üretilmeyen bir ortamda ve bu genç yaşta, yirmi telif eserin [bugün 60’ı bulmuştur] sahibi bir kişi olarak bize çarpıcı geldiniz ve bu yüzden konuşmak istedik!..”
DİNCİ GENÇLİK hakkında benimle konuşmak isteyen muhabir, sözlerimin değiştirilip söylemek istemediğim şekillere sokulmayacağına ve aynen çıkacağına söz verdikten sonra konuşma ertesi şahsî büyük takdirkârlığı bir yana, dergisinin şu seviyesiz mazeretini bildirerek yayınlanamayacağını beyân etti:
– “Yayın kurulu tam dört defa dinledi, ama çok ağır buldular!.. Biraz değiştiremez miyiz?..”
– “Katiyyen!.. Ne söyledimse o!.. Aynen çıkacak!..”
– “Bu bizim okuyucuya çok ağır gelir!..”
– “Demek ki sizin okuyucularınız hafif!..”
Muhabirin, “dergisinin haysiyetine sahip çıksa bir türlü, sahip çıkmasa bir türlü” hâli… Ezilip, büzülmeler… Değişik mizâh malzemesi toplamak gayesi güdülen ve bu niyetle hazırladıkları fikrî(!) kurgu daha ilk cümlede çökünce, umduklarını bulamadılar… Dergileri bir yana, belirtilen şahsî kanaatleri şuydu:
– “Şüphesiz büyük entellektüel!.. Çok enteresan bir felsefî konuşma oldu ama…”
Ama, ödüllü, ödülsüz bu şair ve fikirci geçinenler de dahil birtakım güya aydın tiplerin oluşturduğu yazı kurulu, kendi mezarlarını kendi elleriyle kazmamak gibi bir savunma güdüsüyle, hem de hiç utanmadan vazgeçtiler!..
Kelimesi kelimesine bir arkadaşımızın tuttuğu notlar, TAVIR dergisinde yayınlandı…» [*]
Ve röportajın tamamı veriliyor… Burada sözü edilen Nokta muhabiri kimdir bilmiyorsak da… Eser, yukarıdaki satırlarla birlikte 1989 yılında, Necip Fazıl’la Başbaşa‘nın genişletilmiş ikinci baskısında yayınlanıyor… Herhalde bu sefer dergi yayın kurulu bu sözlerin altında kalmayı gururuna yediremiyor ki, 1990 yılında Salih Mirzabeyoğlu ile bir defa daha röportaj yapıyor. Bu sefer sonuç çok sansasyonel oluyor…
Fakat bundan önce bir şey var… 1986 tarihinde yapılan röportajın, aynı yıl Tavır dergisinde yayınlanan ilk cümleleri:
«- “Gençliğin İslâm’a olan ilgisi, sebepleri?”
– İslâmî dünya görüşüne bağlı bir tarih ve hâl muhasebesi yaptığımızda, içinde bulunulan dönemde Türkiye’de büyük bir İslâmî zuhur, gerçek bir İslâm inkılâbı bekleniyor… Batıya baktığımız zaman, Batı da her alanda iflâs ettiğini, fikir, sanat ve hâl diliyle ifşa ediyor; meselâ tarihçi Toynbee, “İstikbâl İslâmındır, denenmemiş bir o var!” der… Bu çerçevede sayısız örnek temin edilebilir. Meteorolojinin hava raporu vermesi gibi söylersek; ihtimâller âleminde böyle bir hâdise mevcut… İşte bu tesbit ve teşhislerin bitiştiği yerde, gençliğin İslâm’a olan ilgisi kendiliğinden anlaşılıyor; onlar, bu inkılâp zamanının insanları… Asıl hayret edilmesi ve araştırılması gereken şey, gençlerin İslâm’a olan ilgileri değil de, bu devirde nasıl olup da bazı gençlerin hâlâ İslâm’a alâka duymamalarıdır; bunlar kendi nefslerinde bir nevi tersine mucizeyi yaşatıyorlar!.. Genç, ideal mevceleri kapmaya mahsus bir anten; henüz hassasiyeti körelmemiş insan… Zaten insan inanmaya memur!..» [**]
Bu ilk sözler pek çoğuna basit, genel ifadeler gibi görünebilir. Ama bazılarına öyle görünmüyor. Bunlardan biri, iyi Türkçe bilen, Andrew Craig adında bir Amerikalı… Tavır dergisinde bu röportajın çıkmasından bir süre sonra, bu Amerikalının haberi Cumhuriyet gazetesinde yayınlanıyor… Adam, elinde Tavır dergisi, neredeyse okuduğu her cümlenin altını çizerek şekilden şekile giriyor ve şöyle söyleniyor:
– “Hayret… Siz Türkleri anlamıyorum… Nasıl oluyor da bir İslâm inkılâbının eşiğinde olduğunuzu görmüyorsunuz?”
Ve o tarihten sonra, artık hiçbir şey eskisi gibi olmuyor… İbda Mimarı Salih Mirzabeyoğlu artık uluslararası bir dikkat merceği altındadır ve çok geçmeden de davalar, işkenceler başlayacaktır.
* Salih Mirzabeyoğlu, Necip Fazıl’la Başbaşa – İntibâ ve İlhâm, İBDA Yay. 3. Basım, İstanbul 2013, s. 275-276.
** A.g.e., s. 276-277.
20 Aralık 2011
– II –
3. Basımı yayınlanmış olan eser… Benim için mânâsı var:
“İBDA Diyalektiği” ile birlikte, Salih Mirzabeyoğlu‘nun ilk okuduğum eserlerinden biriydi. Müthiştir. Bir kitab okursunuz, hayatınız değişir. Ona muadil bir şey bulamaz, yerine hiçbir şey koyamazsınız. Ondan sonra ne okusanız, hep ona dönersiniz. Her şeyin üstünde üstünde kalır.
22 Aralık 2013
Kaynak: S.G. “İBDA Külliyatı / Salih Mirzabeyoğlu’nun Eserlerine Giriş Mahiyetinde Denemeler” ismiyle 2015 yılında Akademya tarafından basılmış ve bir süre sonra tükenmiş bir eserden kamuoyunun istifâdesi amacıyla yapılmış iktibaslardır. Eser, Türkiye’nin en çok takib edilen forum sitesinde İBDA Külliyatını tanıtma gâyesiyle 2011-2014 yılları arasında kaleme alınmış denemelerden oluşmaktadır.