İBDA KÜLLİYATI ÜZERİNE DENEMELER – 26 (İşkence)

İŞKENCE

“Hukuk ve Hûk

Salih Mirzabeyoğlu‘nun 1991 yılında yayınlanmış, yayınlandıktan sonra toplatılmış ve bugün mevcudu kalmamış olan eseri [Aralık 2021’de yeni basımı yayınlandı]… Kendim de işkencenin ne olduğunu bilmeyen biri olmayarak, bu eserin hikâyesinden bir miktar söz etmek isterim.

Kitabın hikâyesi, 1991 yılına dayanıyor. Ama evveliyatı, bir yıl öncesine… 1990 yılının Ağustos ayı başına… O günlerde, Irak, petrol fiyatlarıyla oynayan ve kendisini zor durumda bırakan Kuveyt’i ilhak etti. ABD ve Batı dünyası, bu ilhakı tanımayacaklarını açıklayarak, bunu savaş sebebi saydılar. Irak ise, Kuveyt’in zaten kendi ülkesine ait bir eyalet olduğunu söyleyerek geri adım atmadı. Böylece “Körfez Krizi” denilen olaylar zinciri başlamış oldu.

ABD vargücüyle Irak’a saldırı hazırlıkları yapıyordu. Başta Batılı ülkeler olmak üzere diğer müttefiklerini de, gerek fiilî, gerekse mâlî olarak bu işin içinde yer almaya sevketmişti. Türkiye’nin başındaki Özal ve ANAP hükümeti de bu saldırıda ABD’nin yanında yer almak yanlısıydı. Özal, “hür dünya ile birlikte hareket edeceğiz”, “bir koyup üç alacağız” gibi söylemlerle kamuoyunu bu savaşa hazırlıyordu.

İslâmcı camia karmakarışıktı. O zamanlar İrancı akımlar camia içinde yaygındı. Bunlar da, İran radyosunun fikirleriyle doluydu. Sürekli Saddam‘ı kötülüyorlar, Saddam‘ın Amerikan ajanı olduğu propagandası yapıyorlar ve ABD’ye -el altından- lojistik destek sağlıyorlardı. (Evet, İran’ın böyle de kirli bir geçmişi vardır. Sünnîlere karşı ABD’nin tarafını tutmaktan çekinmemiştir. Daha sonra Salih Mirzabeyoğlu bu politikayı “büyük şeytanın büyükelçiliği” diye vasıflandıracaktır.) Hâsılı, piyasada çok yaygın bir Saddam karşıtı propaganda vardı. Birkaç marjinal sol grub ve -bu arada- Ahmet Kaya‘dan başka Saddam‘ı haklı bulan yoktu. 

Tam bu süreç içinde -1990 yılı- Salih Mirzabeyoğlu, o zamanın çok okunan İslâmcı yayın organı olan Cuma dergisine peşpeşe üç mülâkat verdi. Bu mülâkatlarında, Saddam‘ın Kuveyt’i ilhakını destekliyor, mevcut iktidarı “İslâmcı kesimin reaksiyonları hesaba katılmadan girişilen taahhütler yanıltıcı olabilir” şeklinde uyarıyor ve “Amerika’nın Ortadoğu’da ne işi var?” diye soruyordu. (Sözkonusu röportajlar ve krize ilişkin öngörüler için, Salih Mirzabeyoğlu’nun “Adımlar” kitabına bakınız.)

İlk günlerde bu röportajların hiçbir görünür etkisi olmadı. Ne zaman ki ABD hava kuvvetleri Irak’a saldırdı, bir ânda neredeyse bütün İslâmcı camia ayağa kalktı. 25 Ocak 1991 günü, Cuma namazından çıkan kitleler yurt sathında sokaklara döküldü. Amerikan çıkarlarını savunan kolluk kuvvetleriyle çatıştı. Bitlis’te bir kişi şehid oldu. Türkiye bir ânda allak bullak oldu. (Daha sonra Salih Mirzabeyoğlu Tilki Günlüğü’nde bugünü “ihtilâlci çıkış” olarak değerlendirecekti.)

Bu, İslâmcı camianın, 1980 sonrasındaki ilk büyük toplu kalkışmasıydı. Eş zamanlı olarak 10-15 ilde birden vuku bulmuştu. Hemen ertesi gün, gazetelerde “İbda”nın el işaretini taşıyan pankartları öne çıkaran haberler yayınlandı. Milliyet gazetesi, “Saddam Sen Oradan Biz Buradan” şeklindeki bir pankart dolayısıyla, İslâmcı gösterileri “Saddam yanlısı gösteriler” olarak afişe etti. Bu, sanki dehşet verici bir olaymış gibi, Saddam gibi birine ABD’ye karşı destek olunamazmış gibi bir havada verilen haberdi.

Bundan bir hafta sonra, 1 Şubat 1991 Cuma günü, Salih Mirzabeyoğlu bir operasyonla gözaltına alındı. 17 Şubat’a kadar 16 gün boyunca ağır işkencelerden ve sorgulardan geçti. (Milliyet bu haberi de “Irak Casusu Örgüt Yakalandı” şeklinde verdi.) Mirzabeyoğlu yurt sathındaki Amerikan karşıtı kalkışmanın münfaili (fikir üfleyicisi) olarak suçlandı. Mahkemeye çıkarıldı ve aynı gerekçeyle tutuklandı. Böylece Türkiye, Birinci Körfez Savaşı’na (30 civarında ülke katılmıştı), çok istemesine rağmen katılamadı.

Daha sonra, kanunlarda yapılan değişikliklerle birçok siyasî tutuklu ve hükümlüyle beraber Salih Mirzabeyoğlu da tahliye oldu. Çıktığı ânda da, gözaltına alınmasından gördüğü işkenceye kadar, hukuk dersleriyle dolu olan “İşkence” kitabını yazdı. Kitab, işkencenin ne olduğunu, nasıl yapıldığını, zaman zaman ironik, zaman zaman küfürlü bir üslûbla anlatıyordu. Büyük ilgi gördü. Kitabın, arka kapak yazısı çok ünlü oldu; Metris’teki İbdacıların bulunduğu koğuşun duvarına çizilmiş ve yazılmış olarak yıllarca orada durdu:

– «Tenimizi ezebilirsiniz… Ama… Ruhumuzu asla… Onu ne işkence zapteder, ne kelepçe, ne pranga… Gülümser durur inancımız, hürriyet buudunda sonsuzca… Bizi edebilirsiniz, evimizden, tenimizden… Ama dinimizden?.. Çok şükür… Pişmanlık uğramadı semtimizden… Ya siz?.. Ezelî pis, hayvancıklar… Neye yaradı işkenceniz?.. Dünyanız kara, ahiretiniz zift… Sizi bekliyor cehenneminiz!..»

5 Ağustos 2012

Kaynak: S.G. “İBDA Külliyatı / Salih Mirzabeyoğlu’nun Eserlerine Giriş Mahiyetinde Denemeler” ismiyle 2015 yılında Akademya tarafından basılmış ve bir süre sonra tükenmiş bir eserden kamuoyunun istifâdesi amacıyla yapılmış iktibaslardır. Eser, Türkiye’nin en çok takib edilen forum sitesinde İBDA Külliyatını tanıtma gâyesiyle 2011-2014 yılları arasında kaleme alınmış denemelerden oluşmaktadır.

Aralık 2021’de eserin 2. baskısı yapıldı:

Salih Mirzabeyoğlu’nun “İşkence” eserinin 2. baskısı çıktı!

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi giriniz!