İBDA KÜLLİYATI ÜZERİNE DENEMELER – 3 (Aydınlık Savaşçıları – Moro Destanı)

AYDINLIK SAVAŞÇILARI
“Moro Destanı”

 

I

12 Eylül öncesinde Akıncı kesim arasında dilden dile dolaşan bir şiir:

böyle başladı anlatmaya
– unutulmuş sessizliği dinlerken –
kurşunların türküsünü.

böyle başladı anlatmaya
bağımsızlık için savaşın
– bir uçtan bir uca örnek
kükreyen yüreklerin –
destansı öyküsünü.

… Ferdinant Marcos
“mutlak fikir” düşmanı
Ferdinant Marcos
celladı insanımın
– ülkemin hali ayna –
yüzünü gör gerçeğin:

– Bangsa Mora’da kanlı kırım
… şen kahkahalar
– Amerikan emperyalizminin
… kayıtsız bakışlar
– dökülen kanı kardeşimin
… ahmak tebessüm

işi var fahişe yüzlü devlerin
– birleşmiş milletler toplantıları
silahsızlanma konferansları
ve anlatmak barış masalları –
cücelerse kuyrukçusu devlerin. [*]

* Salih Mirzabeyoğlu, Aydınlık Savaşçıları-Moro Destanı, İBDA Yay., İstanbul 1979, s. 16-17

14 Temmuz 2012

II

Mevcudu kalmamış, tekrar basılıp basılmayacağı ise meçhul olan, unutulmaz eser…

sandılar yalnızlığımız
suskunluğumuz olacak
suskunluğumuzun bahanesi olacak
yalnızlık.
sandılar sesi soluğu çıkmaz
kolu kanadı kırık insanımın.

bilemediler dağın, taşın
açan tomurcuk, uçan kuşun
ak öfke kesileceğini…

bilemediler her inançlı
bir kıvılcım taşır
böyle günlere…

bilemediler yalnız “mutlak hakim”e
bağlılığımızı
– yalnız ona kul ona eğileceğimizi –
bilemediler oy
kadın, ihtiyar
genç, çocuk
her can bir siper olup
burç burç
direneceğimizi!..

uşaklık eskimedi eskimesine
kölelik eskimedi eskimesine
‘aşkta’, ‘bağlılıkta’, ‘yiğitlikte’…

sürüyor; sürecek zaman sahnesinde
iyi ve kötünün başlayan savaşı
ve zafer mutlak iyinin
bu dünya ve ötesinde. [*]

* Salih Mirzabeyoğlu, Aydınlık Savaşçıları-Moro Destanı, İBDA Yay., İstanbul 1979, s. 19-22

7 Şubat 2013

III

Salih Mirzabeyoğlu‘nun 20’li yaşlardaki şiir kudretini de görmemizi sağlayan eser… Tabiî bu, saf şiir değil, bir kavga şiiridir, öyle görmek lâzım:

sigara dumanı… kelimeler… Hayal
tekrar canlanan canlar
diken döşeli yollar
ve imkanın ihanetinde
moroda savaşanlar.

sigara dumanı… hayal… kelimeler
hayali aşkın gerçek
gerçeğe ayna haber
ışıyor elçinin dilinden

çözüyor bilinen kördüğümü
korkunun kurduğu kördüğümü:
sabır ve savaş…
savaşla zafer

korkağa kaçıştır sabır
AKINCI’ya savaşta sabır
ve yürekler arındı mı pastan
kılıçlar arındı mı pastan
kördüğümler çözülür.

savaş ve sabır
sabır ve umut
umut ve zafer
savaşla zafer
duman… hayal… kelimeler… [*]

* Salih Mirzabeyoğlu, Aydınlık Savaşçıları-Moro Destanı, İBDA Yay., İstanbul 1979, s. 24-25

7 Şubat 2013

IV

1970’lerin ortasında Filipinler’in Moro adasında başlayan İslâmcı Kurtuluş Savaşı’nı konu alan destandır. Bu savaş bütün dünya müslümanları için bir gong sesi olmuş ve ardından gelişen hâdiseleri tetiklemiştir. Bilindiği gibi, yıllarca süren bu savaş geçen yılın sonlarında ateşkes ile sonlandırılmış, Moro bölgesine özerklik verilmişti. İşte oradan kinâye;

düşmanın üstüne gidemiyorsan eğer
eğer “yaradandan” çok korkuyorsan ondan
kölece de olsa yaşama tutkun
aşkınsa yaradana sevginden

ve fikir dediğin eğer
kaçanın can simidi
kuş tüyünden bir yataksa
öfkeden ıraksa
sığınaksa
ve inanç dediğin
yürüyeni durdurmaksa

sen! kötü kadından beter
git kuyruk salla düşmanına
yaran, zararsızlığını göster
ve seyret elde silah döğüşeni [*]

* Salih Mirzabeyoğlu, Aydınlık Savaşçıları-Moro Destanı, İBDA Yay., İstanbul 1979, s. 27

7 Şubat 2013

V

1975’de Gölge dergisinde parça parça yayınlanmaya başlamış, 1979’da kitab hâlinde bütünleştirilmiş destan… O gün bugündür tekrar ele alınmadı.
Üç kısımdan oluşuyor ve birinci kısım şöyle sona eriyor:

bir yudum su
kısa bir durak
sürüyor kükreyen yüreklerin
öyküsü…

sürüyor hayali aşkın gerçek
gerçeğe ayna haber
elçinin dilinden

haberde canlar
kardeşim canlar…

– ‘gelecek aydınlık ellerinde
aydınlık savaşçılarının
geleceğe ışık tutuyor
bacolod grande’de
dökülen kanlarımız.

yas tutanımız yok, akıncıyız
yok içimizde sızlayanımız’

oyuncak tanımadan tüfeği tanıdı
kurşunu tanıdı
gerçek dostu
düşmanı tanıdı
konuşamadan öğrendi
özgürlüğün ne olduğunu
yürümeden daha ölümü tanıdı
çocuklarımız.

öğrendiler onlar için olmadığını
insan hakları beyannamesinin
öğrendiler birleşmiş milletler
domuzlar diktatoryasını
ve tanıdılar parçalanmış göğüslerinde
annelerinin
çağdaş uygarlığın sırtlan yüzünü

filipin ordusu
amerikan uydusu
ya moskof ayısı
ya çin

işi var fahişe yüzlü devlerin. [*]

* Salih Mirzabeyoğlu, Aydınlık Savaşçıları-Moro Destanı, İBDA Yay., İstanbul 1979, s. 68-71

10 Şubat 2013

VI

Kolay ezberlenen bir destan… Kendimden biliyorum: 90’lı yıllarda bir “Aydınlık Savaşçıları Gecesi” yapılmıştı. Gece için devâsâ afişler hazırlanmış, İstanbul’un her iki yakasındaki semtlerde her duvara yapıştırılıyordu. Semt semt 8’er, 10’ar kişilik grublar, yâni toplayınca muazzam bir kalabalık, birkaç gece sabahlara kadar afiş asmışlardı. O kadar çok olay olmuştu ki… Her semtten bir gözaltı ve kavga haberi geliyordu. Hemen arabalara doluşup olay mahalline… Bütün engellemelere rağmen, gece yapıldı. Hem de belki 1000, 1500 kişinin toplandığı, salonu hınca hınç dolduran bir kalabalık hâlinde… O gece sahnelenen Aydınlık Savaşçıları piyesinde, ben de pek genç olduğum hâlde, bir sarık, bir cübbe ve bir âsâ ile “koca reis”i oynamıştım. Onca olaylı geceye ve uykusuzluğa rağmen, bir gece önce afiş asarken operasyondan kılpayı kurtulmama rağmen, rolümü çok kolay ezberlediğimi ve hiç şaşırmadığımı hatırlıyorum…

– “ağlamak günü değil
mutong katliamına
yas tutmak hiç değil
bacolod grande’ye

ağlamak
yas
tutmak
günü
değil
ticalo kenti katliamına

döğüş günü bugün
er günü döğüş günü

kadına yas tutmak
yaraşır – yaraşmaz –
er olana unutmamak.
ama mümkün mü kahrolmamak
“o” suskunluğa…

biz döğüştük bunca yıl
yüce tuttuk inancımızı
başımızdan
silah bizi bırakana kadar
döndük geldik geriye
döğüşene yük olmamak için”

– hep aynı düşünce
o akıncı – o ülke
– “evet hep aynı düşünce

o akıncı
doğuya can
mazluma hayat getirecek
akıncı – o ülke -“

eridi – sanki – mum gibi
anda uzaklık
haykırdı nabzının haykırdığını
bir milyar insan gibi:

– “yıkıldık yıkık gördükçe halini
vurulmuşa döndük beynimizden
yırt at hiçe geçen günlerini
doğrulda gel
hatıralar içinden

sancak yine salınsın
o burçta
devir putlarını çağın
bir vuruşta

yaman ol yine yaman
– dileyene kadar aman –
hesap soruşta.”

– “hiç görmediğim
hiç tanımadığım
kimbilir hangi şehir
hangi köydesin
hangi köy, hangi dağda
karargâhın [*]

* Salih Mirzabeyoğlu, Aydınlık Savaşçıları-Moro Destanı, İBDA Yay., İstanbul 1979, s. 107-109

14 Şubat 2013

 

Kaynak: S.G. “İBDA Külliyatı / Salih Mirzabeyoğlu’nun Eserlerine Giriş Mahiyetinde Denemeler” ismiyle 2015 yılında Akademya tarafından basılmış ve bir süre sonra tükenmiş bir eserden kamuoyunun istifâdesi amacıyla yapılmış iktibaslardır. Eser, Türkiye’nin en çok takib edilen forum sitesinde İBDA Külliyatını tanıtma gâyesiyle 2011-2014 yılları arasında kaleme alınmış denemelerden oluşmaktadır.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi giriniz!

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR