İBDA KÜLLİYATI ÜZERİNE DENEMELER – 38 (Telegram)

TELEGRAM

“Zihin Kontrolü”

– I –

Beyne elektomanyetik dalgalar göndermek sûretiyle yapılan teknik işkence; zihin kontrolü… Aynı isimle 2003 yılında yayınlanmış, Salih Mirzabeyoğlu‘nun en ünlü kitablarından biri…

O günleri hatırlıyorum da, kitab henüz yayınlanmadan ünlü olmuştu. Mirzabeyoğlu‘nun Bolu F Tipi Cezaevi’ne sevk edildikten sonra yazdığı ilk kitabıydı. İçeriden dışarıya gönderilirken, cezaevi idaresi kanalıyla kitab güvenlikçilerin eline geçti, onlar tarafından basına sızdırıldı ve günlük gazetelerde söz edilmeye başlandı. Uzun süre incelendi, Salih Mirzabeyoğlu‘nun yakınlarına teslim edilmedi. Herhalde yayınlanmadan önce muhtevası büyük okyanusları, tuzlu denizleri falan aşmıştır.

Kitab yayınlandıktan bir yıl sonra, 2004 yılında, daha büyük bir tantanayla basında yer etmeye başladı. Çünkü kitabın “şah mat” adını taşıyan ilk bölümünde yer alan İ.G. rumuzlu emekli binbaşı İhsan Güven öldürülmüştü. Suikasti düzenlediği iddia edilen 5 kişi basına teşhir edildi ve hapse atıldı. Bunların uzun süren yargılamasında, emekli binbaşı Güven‘in müridi şarkıcı Çelik de “tanık” sıfatıyla konuya katıldı ve basına bununla ilgili bol bol malzeme çıkmış oldu. (…)

Her neyse, bu öldürme olayından sonra, kitab üzerinde basının büyük bir alâkası oldu. Gazetelerde günlerce iktibaslar yapılarak yayınlandı. Dikkat çekilen mesele şuydu özellikle: Kitabta geçen bir sürü isim arasından İ.G.’ye (İhsan Güven) sıra gelince -hatırladığım kadarıyla- isminin yanında şöyle bir ibare yer alıyordu: “Talihsizliği bana denk gelmesi oldu!” Buna benzer bir şey; “harcandı”, “diğerleri kadar şanslı değildi” anlamında… Ve kitab yayınlandıktan bir yıl sonra da malûm olay…

Kitabın sükse yapan başlangıç bölümünde, Salih Mirzabeyoğlu, kendisine Telegram işkencesini yapmaktan sorumlu tuttuğu kimseleri ve felsefelerini ele alıyordu. Bu felsefe “Kabbala”nın Türk versiyonu diyebileceğimiz, kamuoyunda “Türk müslümanlığı” diye bilinen, bazı tasavvufî unsurları şamanizm temeline oturtmaya çalışan, bu arada Atatürk‘ü “tanrı”, onun rahiblerini de “peygamber” sayan, yoğun cinsî sapıklıklarla bezenmiş bir garib felsefe, daha doğrusu bir “sapık din” hüviyetindeydi. 28 Şubat atmosferine uygun olarak, Arablara ve müslümanlara bol bol söven, İsrail ve ABD’ye bol bol övgüler düzen bir garib -sözümona- milliyetçi görüş…

Kitabın geri kalan bölümünde de, “Telegram – zihin kontrolü” denilen hâdisenin mitolojik, teknolojik ve politik alt yapısı, elektromanyetik saldırı sırasında ne tür fikirlere, tekniklere ve metodlara başvurulduğu falan anlatılıyor… Çok anladığım bir şey değil, bu Telegram konusu… Olayın üzerinde derinlemesine araştırma yapan, bu mevzuda uluslararası literatürü tarayan ve yabancı ülkelerdeki Telegram kurbanlarıyla görüşen arkadaşlar var. Zaman zaman Baran, Aylık, Akademya, Furkan gibi dergilerde yer veriyorlar.

Ben bu hâdiseyle ilgili, bunun neden böyle olmuş ve neden Salih Mirzabeyoğlu‘nu hedef seçmiş olabileceğini düşündükçe -inanır mısınız- başlıca şu sebebe bağlıyorum: Tilki Günlüğü… Gerçekten de, bu roman çıktığından beri, bu tür olaylar hiç eksik olmadı. Ona edebiyat çevrelerinden önce istihbarat servisleri yoğun ilgi gösterdi. Her sorguda, her gözaltına alınana “Tilki Günlüğü’nden ne anlıyorsun?” diye ince ince soruldu ve cevabları rapor edildi. Böyle bir şeyi düşünebiliyor musunuz? Ne demek olduğunu? Üzerinde hiçbir kanunî kovuşturma olmayan bir roman, hiçbir edebiyat çevresinin ilgisini çekmemiş, sıradan okuyucuya ilk okuyuşta tatsız tuzsuz gelebilecek bir roman… Ve bütün olayların, sorguların, araştırmaların merkezinde!

Uzun zamandır okuyamıyorum Tilki Günlüğü. Aslında okumalıyım; bizim arkadaşlar, günlük olarak, her günün tarihine göre okurlar onu. Ben felsefeden biraz anlarım, edebiyattan da bir parça anlarım. Fakat çok derunî şeyleri anlamıyorum, açıkça itiraf edeyim. Tasavvufî olsun, hermetik veya kabalistik olsun, okumaya çalışmışlığım var ama, olay aklımın kestiğinin ötesine gitti mi, kafam duruyor. Bu kitabla ilgili şu kadar yıllık tecrübelerimden geriye –buradaki birçok arkadaş sorduğu için söylüyorum- söyleyebileceğim de ancak şu kadar:

Salih Mirzabeyoğlu, Nokta dergisiyle yaptığı röportajda böyle bir roman yazdığını ve onda bir nevi “zamanımızın topoğrafya haritasını” çıkaracağını söylemişti; “içinde zamanımıza ait herkesin ve her şeyin kendini bulabileceği bir eser”… Öyle sanıyorum ki, yukarıda anlatmaya çalıştığım “Kabalistik Türk müslümanlığı” felsefesine ve onların teknolojilerine tam karşılık gelen bir yönü oldu veya olduğu düşünüldü bu romanın. Bu anlamıyla bakarsak, Salih Mirzabeyoğlu‘nun “Telegram” adlı eseri, bir yerde Tilki Günlüğü’nün karşı kutbunu, onun neye karşı geldiğini gösteren bir eser olmuştur, diyebiliriz.

Hâsılı benim adım Hıdır, kafamın bastığı budur.

23 Mart 2012

– II –

Burada bir ruh hastasıyla karşı karşıya olduğuma artık iyice emin olduğum mesele… Anlattığına göre, kendini Telegram’ın ne olduğunu anlamaya adamış. O kaynağı taramış, bu kaynağı taramış, hiçbir yerde izini bulamamış. Demek ki yalan söylüyoruz!

Yaklaşık iki cilt hâlinde yayınlanan ve 1500 sayfayı bulan “Ölüm Odası B-Yedi” isimli esere göz attığına dair hiçbir ipucu yok. Bana bir tek “Telegram” isimli kitabın ismini verdi ki, eğer kendisi istihbaratçı falansa, istihbaratçıların yayınlanmadan önce o kitaba bir süreliğine el koyduklarını, epey karıştırdıklarını anlatmıştım. Tabiî aradıkları “kolayca anlayacakları” verileri bulamadılar o kitabta, şimdi buraya gelip benden bir şeyler sızdırabilir miyiz hesabındalar…

Ben mevzunun uzmanı değilim. Yalnız, Salih MirzabeyoğluSefine” adlı eserden bu yana, yâni yayınlanmış 16 cilt (dile kolay!) eser boyunca çeşitli yönleriyle ele alıyor ve anlatıyor bu mevzuyu ki, onları takib ediyorum ve ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Özellikle “Ölüm Odası B-Yedi”ye bir göz atarlarsa, orada anlamayacakları ve kendilerini ilgilendirmeyen pek çok şey yanında, kolayca anlayacakları, tam da aradıkları sahneler ve tasvirler de var. İllâ beni buradan uğraştırmasınlar. En fazla 50 kâğıdı ceplerine koysunlar: Gölge Kitabevi, Fatih’te, kime sorsan gösterir…

Ha, yok hayır, bu zor gelir, 1500 sayfayı okuyamayız derlerse, yabancı kaynak vereyim: “Torture Killing Me Softly”… By Tek Nath Rizal… Bu kitabın yayınlanmasında emeğim geçmişti. Anlatılan şeyler arasında çarpıcı benzerlikler görmüştüm. Zaten bu yüzden yayınladık kitabı da. O da aynı adreste bulunabilir. Çok kalın da değil, tahminimce 10-15 lira bir şeydir, alması kolay… Hayır, ne faydası olacaksa, illâ anlamayacağım diye uğraşan birine… (Kitab hakkında bilgi edinmek için, bu çalışmanın son kısmındaki “Ölüm Odası” başlığına başvurulabilir.)

Telegram, “zihin kontrolü”nden ayrı bir şey değil, -uzaktan elektromanyetik dalgalarla iş gören bir cihazın kullanıldığı- onun bir türevidir. Tabiî öyle herkese yapılmaz, çok sayıda feryad yükselirse dikkat çeker. Birkaç kurbana yapılır ve onların feryadları da -tıpkı örnekteki ruh hastasının yaptığı gibi- “delirmiş, kafayı yemiş” uğultuları arasında yok edilir. Ki zaten kurbanlarının birçoğu, yapılan işkence ve şantajların adiliğinden dolayı, intihara sürüklenir veya gerçekten delirir.

20 Ağustos 2013

– III –

Dün ilk defa, “Salih Mirzabeyoğlu’na Özgürlük” kampanyası çerçevesinde Bolu’ya giden arkadaşların somut bir deliline ulaştıkları fenomen… Salih Mirzabeyoğlu‘nun bizzat yazdıkları ve görgü şahitlerinin yanında yaşadıkları delil kabul edilmiyor ya, o yüzden “ilk defa somut delil” diyorum…

Gönüldaşların kendi anlatımıyla, virgülüne dokunmadan, “Telegram”ın nasıl komplike ve neden anlatması zor bir işkence olduğunu gözler önüne seriyor… Adalet Bakanlığı alsın bunu, alsın bunu, bunu alsın, okusun:

– «Bolu Kuruçay mevkiinde Kuruçay Kur’an Kursu… Bolu F Tipi Cezaevi’nin hemen yakınında bir yer. Abdurrahman Hoca bu Kur’an Kursu’nun hocası. Civarda şimdilerde yeni yapılmış olan Kuruçay Camii olmadığı için ezan okunan bir yer yok. Bu hoca da Kur’an Kursuna eklemiş bir hoparlör ve namaz vakitlerinde ezan okuyor. Kumandan Mirzabeyoğlu’nun Bolu F Tipine getirildiği tarihlerden bir gün. Abdurrahman Hoca farkında bile değil Mirzabeyoğlu‘nun hemen diplerinde olan Bolu F Tipi Cezaevine getirildiğinin. Eski alışkanlığıyla, yâni her vaktin ezanını Kur’an Kursundan okumaya devam ediyor.

Bir gün kurs, Bolu polisi tarafından basılıyor ve alınıp sorgulanmaya götürülüyor Bolu emniyetine. Sorgulamada kendine: “Sen o okuduğun ezanla Mirzabeyoğlu ile mi haberleşiyorsun?” tipi değişik değişik sorular. Bir kaç günlük sorgulamadan ve bir daha ezan okumayıp Mirzabeyoğlu ile haberleşmemesi için yapılan tehditlerden sonra serbest bırakılıyor Abdurrahman Hoca. Ve artık Kuruçay Camii’nin inşaatı tamamlanana kadar Bolu F Tipi Cezaevi ve Bolu Kuruçay mevkii ezan sesine hasret…

Dün kurbanlarımızı Bolu F Tipi önünde kestik. Küçükbaşların kolay olmasından dolayı Bolu F Tipi önünde, büyükbaşların kesiminin ise biraz zor olmasından dolayı Kuruçay Kur’an Kursunda kurulan kurban kesim yerinde kesmemiz vesilesi ile bu hikâyeyi bizzat Abdurrahman Hoca’dan dinledik… 28 Şubat sürecinde bir ezanı bile hazmedemeyen, kaldırımları “kamusal alan” ilan edip başörtüsü ile dolaşmayı bile yasaklamayı düşünen zihniyetin yaptığından başka enstanteneye şahit olduk.

Mirzabeyoğlu‘na Telegram işkencesine en büyük delillerden bir tanesi de dün tevafuken M… abi ile beraber öğrenmiş olduğumuz bu hikâye olsa gerektir. 28 Şubat’ın yargılandığı mahkemelerde bu hoca ile konuşulup, bu hocanın da şahit olarak kayda geçirilmesinde fayda olduğu aşikârdır…» 

16 Ekim 2013

– IV –

Bünyede meydana getirdiği etkiler, Akademya ilmî araştırma grubu tarafından şöyle tesbit edilmiş olan teknik işkence:

  1. Bir sebebi olmadığı hâlde, kulaklarda sürekli çınlama.
  2. Fizikî ve ruhî bir sebeb yok iken, elektrik çarpmasına benzer bir duyguyla âniden uykudan uyanma.
  3. Uyarıcı bir madde kullanılmadığı hâlde, gece yatarken uzun süre güçlü bir uyanıklık hâli hissetme.
  4. Vücutta, özellikle kol ve bacaklarda iğne batmasına benzer acı ve yanmalar.
  5. Vücutta, özellikle kol, bacak ve parmaklarda âni kramplar ve sık sık kas atmasına benzer titremeler.
  6. Vücutta, özellikle yüz ve kasıklarda şiddetli kaşıntılar.
  7. Dinlenme hâlinde olunduğu hâlde, âni kalb çarpıntısı ve stres duygusu.
  8. Bilinir bir sebeb yokken vücut sıcaklığında âni yükselme ve âni terleme hâli.
  9. Yorgun olunmadığı hâlde, vücuda âni bir yorgunluk ve hâlsizliğin çökmesi.
  10. Baş ve vücudun çeşitli bölgelerinde âniden başlayan ve âniden biten ağrılar.
  11. Kafada tansiyon yüksekliğine benzeyen bir şişkinlik ve saç derisinde yanma hissi.
  12. Aşırı unutkanlık; düşünülen bir şeyin zihinden âniden silindiği veya düşüncelerin aktığı hissi.
  13. Cinsî organda titremeler ve sebebsiz ereksiyon veya orgazm.
  14. Sebebsiz olarak, aşırı heyecanlanma, sinirlenme, üzüntü, ümitsizlik gibi duygular, sıradan olaylara aşırı tepkiler verme.
  15. Gözler kapatıldığında, hattâ açıkken, gözün önünde üç buudlu resimler canlanması.
  16. Şuursuz olarak sürekli zihinde birşeyleri tekrarlama.
  17. Kafa içinde nereden geldiği belli olmayan ses veya gürültüler duyma.
  18. Görülen ve duyulan herşeyin sanki birileri tarafından izlendiği ve zihnin okunduğu duygusuna kapılma.
  19. Bulunulan herhangi bir yerde, sık sık, cisimlerin ısı değişimlerinde çıkardığı seslere benzeyen çıtlama sesleri duyma.
  20. Kol saati ve benzeri şahsî cihazlarda bulunan pillerin, normal ömürlerinden daha kısa bir sürede bitmesi.
  21. Hafıza kaybı ve davranış bozuklukları.
  22. Duyulan sesin yönü, şiddeti ve muhtevâsının değişmesi.
  23. Göz kapaklarının denetlenerek, konuşmanın bozulması.
  24. Zahmetli işler sırasında omuzlar ve kollar zorlanarak kazalara sebeb olma. Bir şey yaparken dirseklerin dürtüklenmesi ve işe engel olma. Bacaklarda ağrı ve gereksiz hareketlenme, sağ ve sola sallanma ve aşırı sertleşme.
  25. Ayağın zor ulaşılan yerlerinde kaşınma ve kızarmalar.
  26. Sırttaki büyük kaslarda kasılmalar.
  27. El hareketlerinin kontrol edilmesi.
  28. Düşüncelerin okunması yahut dışarıdan düşünce nakledilmesi.
  29. Rüyaların kontrol ve manipüle edilmesi.
  30. Hareket eden hayâlî görüntüler görülmesi.
  31. Göz kapaklarının sürekli açık tutturulması.
  32. Çene ve dişlerin sebeb yokken titremesi.
  33. Sindirim sistemi ile alâkalı olarak, bağırsak hareketlerinin kontrol altına alınması.

16 Mart 2014

Kaynak: S.G. “İBDA Külliyatı / Salih Mirzabeyoğlu’nun Eserlerine Giriş Mahiyetinde Denemeler” ismiyle 2015 yılında Akademya tarafından basılmış ve bir süre sonra tükenmiş bir eserden kamuoyunun istifâdesi amacıyla yapılmış iktibaslardır. Eser, Türkiye’nin en çok takib edilen forum sitesinde İBDA Külliyatını tanıtma gâyesiyle 2011-2014 yılları arasında kaleme alınmış denemelerden oluşmaktadır.

TELEGRAM – Zihin Kontrolü – Salih Mirzabeyoğlu (Fihrist)

AKADEMYA TELEGRAM DOSYASI İÇİN TIKLAYINIZ.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi giriniz!