İBDA KÜLLİYATI ÜZERİNE DENEMELER – 6 (Münşeat)

MÜNŞEAT

“Önsöz – Bayramlık”

 

MÜNŞEAT – I

Eski dilde birkaç anlamı olan kelime… İlki: Nesir ve mektublardan oluşan kitab… İkincisi: Müsvedde yazılan kâğıt; karalama defteri… Bu iki anlam arasında, Salih Mirzabeyoğlu‘nun serbest vezinde yazdığı şiirlerine verdiği ad; bu adla oluşturduğu bir edebiyat türü… [*]

Mirzabeyoğlu‘nun bu tarz şiirleri, serbest vezinle yazılan şiir geleneğimize aykırı olarak, felsefî-hikemî bir muhtevâya sahibtir. Şiiriyetten çok mânâ için kaleme alınmış mısralar veya cümleler, yarı cümleler, ibarelerdir. Onun için,  bu tarzı serbest şiirden ziyade karalama defterine benzeterek, ama büsbütün rastgelelik belirtmemesinden dolayı da yeni bir ad verir: Münşeat… En şiir yoğun bölümlerinden bir örnek:

 

“Geçenlerde gördüğüm

fırtınayı anlatmış mıydım sana?”

tam bir Van Gogh tasviri

ama benim sükûnuma da aldanma!

 

deniz sarımtıraktı özellikle

kıyıya yakın yerlerde

ve ufukta ak bir ışık çizgisi

onun üstünde korkunç

karanlık kurşunî bulutlar

eğik çizgiler hâlinde boşanıyordu yağmur

kayaların arasındaki küçük patikanın

tozlarını denize uçuruyordu rüzgâr

bir o yana bir bu yana sallıyordu

yeni açmış akdiken çalılarını

kayaların şurasından burasından uç vermiş

bilmem ismi ne kır çiçeklerini

sağda yemyeşil mısır tarlaları

daha uzakta bir ressamın

vaktiyle çizdiklerine benzeyen bir şehir

kemerleri camileri ve şimdi pek kalmamış

yarım silindir ocak kiremitleriyle damlar

eteklerinde bir liman

iki yanındaki setlerin denize uzandığı

geçen akşam yine gördüm denizi

her şey karanlık ve gri idi

sonra şafak sökmeye başladı

vakit çok erkendi ama aceleci

bir tarla kuşu ötmeye başladı

denizin yakınındaki bahçelerde

mevzilenmiş bülbüller de

ve işte o ânda sanki

göçtüm 20 yaş Kandilli’me

sabah bülbüllerinin o çılgın ötüşlerinde

mezar yalnızlığıma! [*]

*Salih Mirzabeyoğlu, Münşeat / Önsöz-Bayramlık, 2. Basım, İBDA Yay., İstanbul, s. 34

21 Haziran 2011

 

MÜNŞEAT – II

Fikre dönük şiir… “Ben”:

 

– “Bir ben vardır bende benden içeri!”

bu hep böyle olacak

ya ben ya benden içeri ben

bir sarhoşluk zamanı

ikisini bir bilene kadar!

 

“Bir nedir?” sorusu mu geldi ortaya?

“ben” benden içeri “ben”den mi?

yoksa benden içeri “ben”den mi “ben”

hangisi “o’ndan” kılıyor diğerini?

 

“Benden” dediğin nedir? “ben”in

kendisidir o – tecelli eden ruhun

görüyorsun ya – hem “ben” hem “benden”

şöyle bakarsan bir’dir – süreç ve süre

böyle bakarsan iki’dir – o’ndan ve o

veya o ve o’ndan!

 

benden içeri “ben” – yaman mesele

bu tecelli – o tecelli eden

bu hüküm – o emr

ya emr kimindir?

– “Ruh Rabbim’in emrindendir!”

bu kul – o Yaradan

işte bildin bildirileni

insan kaynaklı düşünce

– “ister herşey O’dur – de

ister herşey O’ndan!” [*]

*Salih Mirzabeyoğlu, Münşeat / Önsöz-Bayramlık, 2. Basım, İBDA Yay., İstanbul, s. 49

19 Ocak 2012

 

MÜNŞEAT – III

Salih Mirzabeyoğlu‘nun fikir ve şiir arasında oluşturduğu yeni bir edebî form… Uğradığı sonu gelmez işkenceden dolayı, “Ben artık şiir yazamıyorum. Bu dilden anlayana çok şey söylemeli bu!” sözünü söylemeden önceki -diyebiliriz ki- son denemesi…

“Müjdeci” isimli parçada şöyle diyor:

 

Ortasındayım ben eserimin

çocuklarıma gidiyorum

ve onlardan dönüyorum

çocukları uğruna “insan”

mükemmelleştirmelidir kendini

anlamadığınız bu sizin – bayağılar

çocuklarınızdan çok seviyorsunuz kendinizi!

 

“İnsan” ancak kendi çocuğunu

ve kendi eserini sever

bütün çocukları severim

kendi eserimi sever gibi

duyun bütün çocuklar

ben olun sizde – bağlılığım!

 

Orda – fırtınalardan denize atıldığı

ve dağ hortumunun su içtiği o yerde

her biri bir kez gündüz

ve gece nöbeti tutacak

kendini denemek ve bilmek için!

 

Bilinmiş ve denenmiş olacak her biri

– “benim cinsimden mi benim soyumdan mı?”

uzun bir irâdenin sahibi mi

susarken bile konuşan mı

ve verirken alacak şekilde mi veriyor?

 

İşte onlar gibiler uğruna

mükemmelleştirmem gerek kendimi

onun için kaçınıyorum şimdi

kendi mutluluğumdan – zaten zından

kendimi bütün mutsuzlara sunuyorum

son denemem ve bilinmem için!

 

Bu halkın arasında ben

kendimin müjdecisiyim – müjdelenen

karanlık sokaklarda

kendimin horoz sesiyim

ama onların saati geliyor – çocuklarımın

öncüleri gözüktü – ateş topu misâli

yırtmak için karanlıkları

her biri için ayrı canım

ayrı bir ölürüm var benim

öyle bir hoş gelende! [*]

*Salih Mirzabeyoğlu, Münşeat / Önsöz-Bayramlık, 2. Basım, İBDA Yay., İstanbul, s. 91-92.

5 Mayıs 2012

 

MÜNŞEAT – IV

İçinde şöyle bir parçanın yer aldığı bir Salih Mirzabeyoğlu eseri:

 

En yüksek umutlarını yitirmiş kişiler tanıdım ben

gerçi her zaman küçüktüler

bülbül niyetine öten karga

ve sonradan bütün yüksek umutlara

iftira ettiler onlar!

 

O gün bugündür hayasızca

yaşadılar geçici zevkler içinde

– “biz gerçekçi olduk gerçek böyle!”

gündelik ömürlerinden öte

hemen hiçbir gaye edinmediler!

 

Bir zaman kahraman olmayı kurarlardı

şehvet düşkünleridir şimdi

dert ve dehşettir kahraman onlarca!

 

Fakat sen sevgim ve ümidim başı için yalvarırım

gönlündeki kahramanı bir kenara atma

kutsal tut en yüksek ümidini

ve Allah için kötüye nefretini! [*] 

*Salih Mirzabeyoğlu, Münşeat / Önsöz-Bayramlık, 2. Basım, İBDA Yay., İstanbul, s. 151.

3 Eylül 2013

 

MÜNŞEAT – V

Salih Mirzabeyoğlu‘nun nazım ve nesir arasında kurduğu büyük fikir ve sanat albümü… İçinde yer alan parçalardan biri de “Uslanmadım”:

 

Yazılan gelir başa

alınyazısı kader

bir gezinme olacaktır

bir dağa tırmanma olacaktır

kişi sonunda ancak kendini yaşar!

 

Ne yapıp etse bana gelir

yuvasına gelir eninde sonunda

benim kendi kendim

kendim – kendi

anladın!

 

Bir şey biliyorum – son

zirvemin önünde duruyorum

en uzun süre bana ayrılmış olanın önünde

ah! en sarp yolumu tırmanmam gerek

en yalnız yolculuğuma başladım

ama benim yaradılışımda olan insan

kaçmaz böyle bir saatten

kendisine şöyle diyen saatten

– “şimdi ancak yürüyorsun

büyüklüğüne giden yolu

zirve ile uçurum

birleştiler bunlar artık!”

 

Şimdiye kadar yükseldiğimden

daha çok inmeliyim derinliğine

ıztırabın – tâ en karanlık seline onun

böyle ister benim Celâlli Bilgem

pek âlâ! – hazırım!

 

Duyun gönüldaşlarım duyun

işitin beni düşmanlarım

ipten henüz döndüm ama

çok şükür uslanmadım! [*]

*Salih Mirzabeyoğlu, Münşeat / Önsöz-Bayramlık, 2. Basım, İBDA Yay., İstanbul, s. 143-144.

23 Mart 2014

  

MÜNŞEAT – VI

SANA

Rüyâ gördüğünü hissediyorum

benim dualarımı anlatırdın kalkınca

rüyâda gibi yazdıklarımı bazen

susardım – tâbir ederdim çoğu zaman

ve ufka bakardım tekrardan

evimi özledim – gerçek

ama o gerçek için zındandayım ben

yuva olsun diye bütün evler!

 

Herşey uykuda şimdi – deniz bile

-sakın zındanda denizin işi ne deme!-

dinle dinle nasıl inliyor

kederliyim seninle esmer sefire

ve kendime bile kızıyorum senin uğruna

savaşçının işinde eşi ne

yufkalaşmak yakışmıyor bana

döneceğim elbette döneceğim

ama tabutta – ama dorukta

görevimin gereği bu benim

zındanda da olsam hep erim

hep böyle sürmeli duruşum – duan

böyle olmalı senin!

 

Kendini fazla koruyan hastalanır

nihayet fazla özenden

bilirsin – kendimi esirgemem ben

benim gibi kardeşlerimle ufukta

hep ufukta hep ufukta! [*]

*Salih Mirzabeyoğlu, Münşeat / Önsöz-Bayramlık, İBDA Yay., İstanbul, 2. Basım, s. 35-36.

11 Nisan 2014

 

*

Münşeat”, mektublar ve nesir yazılar demek… Benim kullandığım mânâ ise, eserin muhtevasında da görüleceği üzere, lûgat karşılığı değil de, iştikakları çerçevesinde anlaşılması gereken, onlardan yön alır ve onlara can verir, kendi muhtevasını temin edici bir kavram, bir ıstılahî mânâ… Hususen bir tarz, bir usul ismi; icâdımın ismi!..

İflak, “şiir okurken fesahat üzere olmak, kelime ve mânâ icâd etmek” demek; uydurma değil, icâd. “Kelime”, lûgattan mefhuma, mevhumdan kavrama, kategoriden sistem anlamlarına kadar, ister isim, ister sıfat, ister fiil, ister zarf vesaire şeklinde, isterse kendine âit ilimlere mevzu olsun, kendini empoze eden ihtiyaçlara nisbetle icâda mevzudur; keza usul, üslûb ve tarza isim olurken de!

“Münşeat”, muhtevası nesir tarzında ele alınmış bir eser değil, bir edebiyat nevi olarak kendini unsurlarıyla tanıtan “şiir” olmadığı gibi, aynı şekilde bilinen “mensur şiir” de değil. Onu “not defteri” kabilinden karalamalardan ayıran husus da, keyfiyet cihetinden karalama olmayan muhtevası ve mücerret şiiriyet belirten edası.

Münşeat, “münşee”kelimesinin çoğulu; “münşee” ise, müsvedde yazılan kağıt ve “yelkeni çekilmiş gemi” anlamına geliyor. “Şi’r”den “şi’ra”ya kadar olan kelimelere bakmak gerek.

Şi’r: şiir. Anlamak, idrak… Şir: Aslan. Süt… Şira’: Yelken. Gemi yelkeni… Şira: Satın alma, satın alınma… Şir’a: Şeria. Bir ırmak veya herhangi bir su menbaından su içmek veya almak için girilen yol.

Gemi yelkeni: Yerden birşey toplamak. Yaşlı olmak. Kadr ve mertebesi büyük olmak. Celil, büyük, ulu. Parlak, açık, zâhir… Suya varacak yol: Her nesnenin muazzamı. Cemaat. Taşkın sel suyu. Taşkın, coşkun. Mürid. Kâr, fayda. Rengi kara olan şeyler. Kust otu. Sevdalar. Baş ağrısı. Rahatsız etme, sıkıntı verme.

Müna: Suya giden yol. Birinin yerine kaim-i makam olmak. Arzular. Mekke’de hacıların Kurban Bayramı’nda kurban kestikleri ve şeytan taşladıkları yer.

“Su, ışık, nur” gibi iştikak ilgisi yanında, “Kur’ân zatiyeti bakımından nurdur, bu bakımdan kendini idrak etmez; Allah nuru kime verdiyse, Kur’ân’ı da ona vermiştir” meselesi gözönünde tutulursa, Allah’ın muradı olan hakikate nisbetle “bilgi” ve “gerçek”in onun görünümleri olması, uygunlukça, “yol”a ruhça katılmak ve hakikî muhteva demektir ki, bizzat hakikat olur; hakikatten. İşte “şiir idraki”ne misâl bir yerde, o heyet-i mecmuadan olarak, “Münşeat”; eserin ismi, mânâsı ve usul belirtişiyle bu.

“Önsöz”, takdim; şimdi “Münşeat”ın 1. Levha muhtevasını gösteren bu kısım, 1981’de tek kelimeyle “feci” dizgi ve mizanpaj rezaleti olarak, müstakil bir şiir –diyelim!– kitabı olarak çıktı. Doğru mânâ ve gelişmiş muhtevası ile bu eserde “alt başlık” diye muhafazası, ardındaki Levhaları kendine bağlayıcı olması yüzünden; ayrıca, devam edebilecek “münşeat” tarzı eserlerin ilki mânâsına gelebilir. Göreceğiz!

(Salih Mirzabeyoğlu, Münşeat / Önsöz-Bayramlık, 2. Basım, İBDA Yay., “Takdim” bölümünden, İstanbul, s. 7-9.)

 

Kaynak: S.G. “İBDA Külliyatı / Salih Mirzabeyoğlu’nun Eserlerine Giriş Mahiyetinde Denemeler” ismiyle 2015 yılında Akademya tarafından basılmış ve bir süre sonra tükenmiş bir eserden kamuoyunun istifâdesi amacıyla yapılmış iktibaslardır. Eser, Türkiye’nin en çok takib edilen forum sitesinde İBDA Külliyatını tanıtma gâyesiyle 2011-2014 yılları arasında kaleme alınmış denemelerden oluşmaktadır.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi giriniz!

İlginizi Çekebilir