MÜNŞEAT
“Önsöz – Bayramlık”
MÜNŞEAT – I
Eski dilde birkaç anlamı olan kelime… İlki: Nesir ve mektublardan oluşan kitab… İkincisi: Müsvedde yazılan kâğıt; karalama defteri… Bu iki anlam arasında, Salih Mirzabeyoğlu‘nun serbest vezinde yazdığı şiirlerine verdiği ad; bu adla oluşturduğu bir edebiyat türü… [*]
Mirzabeyoğlu‘nun bu tarz şiirleri, serbest vezinle yazılan şiir geleneğimize aykırı olarak, felsefî-hikemî bir muhtevâya sahibtir. Şiiriyetten çok mânâ için kaleme alınmış mısralar veya cümleler, yarı cümleler, ibarelerdir. Onun için, bu tarzı serbest şiirden ziyade karalama defterine benzeterek, ama büsbütün rastgelelik belirtmemesinden dolayı da yeni bir ad verir: Münşeat… En şiir yoğun bölümlerinden bir örnek:
“Geçenlerde gördüğüm
fırtınayı anlatmış mıydım sana?”
tam bir Van Gogh tasviri
ama benim sükûnuma da aldanma!
deniz sarımtıraktı özellikle
kıyıya yakın yerlerde
ve ufukta ak bir ışık çizgisi
onun üstünde korkunç
karanlık kurşunî bulutlar
eğik çizgiler hâlinde boşanıyordu yağmur
kayaların arasındaki küçük patikanın
tozlarını denize uçuruyordu rüzgâr
bir o yana bir bu yana sallıyordu
yeni açmış akdiken çalılarını
kayaların şurasından burasından uç vermiş
bilmem ismi ne kır çiçeklerini
sağda yemyeşil mısır tarlaları
daha uzakta bir ressamın
vaktiyle çizdiklerine benzeyen bir şehir
kemerleri camileri ve şimdi pek kalmamış
yarım silindir ocak kiremitleriyle damlar
eteklerinde bir liman
iki yanındaki setlerin denize uzandığı
geçen akşam yine gördüm denizi
her şey karanlık ve gri idi
sonra şafak sökmeye başladı
vakit çok erkendi ama aceleci
bir tarla kuşu ötmeye başladı
denizin yakınındaki bahçelerde
mevzilenmiş bülbüller de
ve işte o ânda sanki
göçtüm 20 yaş Kandilli’me
sabah bülbüllerinin o çılgın ötüşlerinde
mezar yalnızlığıma! [*]
*Salih Mirzabeyoğlu, Münşeat / Önsöz-Bayramlık, 2. Basım, İBDA Yay., İstanbul, s. 34
21 Haziran 2011
MÜNŞEAT – II
Fikre dönük şiir… “Ben”:
– “Bir ben vardır bende benden içeri!”
bu hep böyle olacak
ya ben ya benden içeri ben
bir sarhoşluk zamanı
ikisini bir bilene kadar!
“Bir nedir?” sorusu mu geldi ortaya?
“ben” benden içeri “ben”den mi?
yoksa benden içeri “ben”den mi “ben”
hangisi “o’ndan” kılıyor diğerini?
“Benden” dediğin nedir? “ben”in
kendisidir o – tecelli eden ruhun
görüyorsun ya – hem “ben” hem “benden”
şöyle bakarsan bir’dir – süreç ve süre
böyle bakarsan iki’dir – o’ndan ve o
veya o ve o’ndan!
benden içeri “ben” – yaman mesele
bu tecelli – o tecelli eden
bu hüküm – o emr
ya emr kimindir?
– “Ruh Rabbim’in emrindendir!”
bu kul – o Yaradan
işte bildin bildirileni
insan kaynaklı düşünce
– “ister herşey O’dur – de
ister herşey O’ndan!” [*]
*Salih Mirzabeyoğlu, Münşeat / Önsöz-Bayramlık, 2. Basım, İBDA Yay., İstanbul, s. 49
19 Ocak 2012
MÜNŞEAT – III
Salih Mirzabeyoğlu‘nun fikir ve şiir arasında oluşturduğu yeni bir edebî form… Uğradığı sonu gelmez işkenceden dolayı, “Ben artık şiir yazamıyorum. Bu dilden anlayana çok şey söylemeli bu!” sözünü söylemeden önceki -diyebiliriz ki- son denemesi…
“Müjdeci” isimli parçada şöyle diyor:
Ortasındayım ben eserimin
çocuklarıma gidiyorum
ve onlardan dönüyorum
çocukları uğruna “insan”
mükemmelleştirmelidir kendini
anlamadığınız bu sizin – bayağılar
çocuklarınızdan çok seviyorsunuz kendinizi!
“İnsan” ancak kendi çocuğunu
ve kendi eserini sever
bütün çocukları severim
kendi eserimi sever gibi
duyun bütün çocuklar
ben olun sizde – bağlılığım!
Orda – fırtınalardan denize atıldığı
ve dağ hortumunun su içtiği o yerde
her biri bir kez gündüz
ve gece nöbeti tutacak
kendini denemek ve bilmek için!
Bilinmiş ve denenmiş olacak her biri
– “benim cinsimden mi benim soyumdan mı?”
uzun bir irâdenin sahibi mi
susarken bile konuşan mı
ve verirken alacak şekilde mi veriyor?
İşte onlar gibiler uğruna
mükemmelleştirmem gerek kendimi
onun için kaçınıyorum şimdi
kendi mutluluğumdan – zaten zından
kendimi bütün mutsuzlara sunuyorum
son denemem ve bilinmem için!
Bu halkın arasında ben
kendimin müjdecisiyim – müjdelenen
karanlık sokaklarda
kendimin horoz sesiyim
ama onların saati geliyor – çocuklarımın
öncüleri gözüktü – ateş topu misâli
yırtmak için karanlıkları
her biri için ayrı canım
ayrı bir ölürüm var benim
öyle bir hoş gelende! [*]
*Salih Mirzabeyoğlu, Münşeat / Önsöz-Bayramlık, 2. Basım, İBDA Yay., İstanbul, s. 91-92.
5 Mayıs 2012
MÜNŞEAT – IV
İçinde şöyle bir parçanın yer aldığı bir Salih Mirzabeyoğlu eseri:
En yüksek umutlarını yitirmiş kişiler tanıdım ben
gerçi her zaman küçüktüler
bülbül niyetine öten karga
ve sonradan bütün yüksek umutlara
iftira ettiler onlar!
O gün bugündür hayasızca
yaşadılar geçici zevkler içinde
– “biz gerçekçi olduk gerçek böyle!”
gündelik ömürlerinden öte
hemen hiçbir gaye edinmediler!
Bir zaman kahraman olmayı kurarlardı
şehvet düşkünleridir şimdi
dert ve dehşettir kahraman onlarca!
Fakat sen sevgim ve ümidim başı için yalvarırım
gönlündeki kahramanı bir kenara atma
kutsal tut en yüksek ümidini
ve Allah için kötüye nefretini! [*]
*Salih Mirzabeyoğlu, Münşeat / Önsöz-Bayramlık, 2. Basım, İBDA Yay., İstanbul, s. 151.
3 Eylül 2013
MÜNŞEAT – V
Salih Mirzabeyoğlu‘nun nazım ve nesir arasında kurduğu büyük fikir ve sanat albümü… İçinde yer alan parçalardan biri de “Uslanmadım”:
Yazılan gelir başa
alınyazısı kader
bir gezinme olacaktır
bir dağa tırmanma olacaktır
kişi sonunda ancak kendini yaşar!
Ne yapıp etse bana gelir
yuvasına gelir eninde sonunda
benim kendi kendim
kendim – kendi
anladın!
Bir şey biliyorum – son
zirvemin önünde duruyorum
en uzun süre bana ayrılmış olanın önünde
ah! en sarp yolumu tırmanmam gerek
en yalnız yolculuğuma başladım
ama benim yaradılışımda olan insan
kaçmaz böyle bir saatten
kendisine şöyle diyen saatten
– “şimdi ancak yürüyorsun
büyüklüğüne giden yolu
zirve ile uçurum
birleştiler bunlar artık!”
Şimdiye kadar yükseldiğimden
daha çok inmeliyim derinliğine
ıztırabın – tâ en karanlık seline onun
böyle ister benim Celâlli Bilgem
pek âlâ! – hazırım!
Duyun gönüldaşlarım duyun
işitin beni düşmanlarım
ipten henüz döndüm ama
çok şükür uslanmadım! [*]
*Salih Mirzabeyoğlu, Münşeat / Önsöz-Bayramlık, 2. Basım, İBDA Yay., İstanbul, s. 143-144.
23 Mart 2014
MÜNŞEAT – VI
SANA
Rüyâ gördüğünü hissediyorum
benim dualarımı anlatırdın kalkınca
rüyâda gibi yazdıklarımı bazen
susardım – tâbir ederdim çoğu zaman
ve ufka bakardım tekrardan
evimi özledim – gerçek
ama o gerçek için zındandayım ben
yuva olsun diye bütün evler!
Herşey uykuda şimdi – deniz bile
-sakın zındanda denizin işi ne deme!-
dinle dinle nasıl inliyor
kederliyim seninle esmer sefire
ve kendime bile kızıyorum senin uğruna
savaşçının işinde eşi ne
yufkalaşmak yakışmıyor bana
döneceğim elbette döneceğim
ama tabutta – ama dorukta
görevimin gereği bu benim
zındanda da olsam hep erim
hep böyle sürmeli duruşum – duan
böyle olmalı senin!
Kendini fazla koruyan hastalanır
nihayet fazla özenden
bilirsin – kendimi esirgemem ben
benim gibi kardeşlerimle ufukta
hep ufukta hep ufukta! [*]
*Salih Mirzabeyoğlu, Münşeat / Önsöz-Bayramlık, İBDA Yay., İstanbul, 2. Basım, s. 35-36.
11 Nisan 2014
*
Münşeat”, mektublar ve nesir yazılar demek… Benim kullandığım mânâ ise, eserin muhtevasında da görüleceği üzere, lûgat karşılığı değil de, iştikakları çerçevesinde anlaşılması gereken, onlardan yön alır ve onlara can verir, kendi muhtevasını temin edici bir kavram, bir ıstılahî mânâ… Hususen bir tarz, bir usul ismi; icâdımın ismi!..
•
İflak, “şiir okurken fesahat üzere olmak, kelime ve mânâ icâd etmek” demek; uydurma değil, icâd. “Kelime”, lûgattan mefhuma, mevhumdan kavrama, kategoriden sistem anlamlarına kadar, ister isim, ister sıfat, ister fiil, ister zarf vesaire şeklinde, isterse kendine âit ilimlere mevzu olsun, kendini empoze eden ihtiyaçlara nisbetle icâda mevzudur; keza usul, üslûb ve tarza isim olurken de!
•
“Münşeat”, muhtevası nesir tarzında ele alınmış bir eser değil, bir edebiyat nevi olarak kendini unsurlarıyla tanıtan “şiir” olmadığı gibi, aynı şekilde bilinen “mensur şiir” de değil. Onu “not defteri” kabilinden karalamalardan ayıran husus da, keyfiyet cihetinden karalama olmayan muhtevası ve mücerret şiiriyet belirten edası.
•
Münşeat, “münşee”kelimesinin çoğulu; “münşee” ise, müsvedde yazılan kağıt ve “yelkeni çekilmiş gemi” anlamına geliyor. “Şi’r”den “şi’ra”ya kadar olan kelimelere bakmak gerek.
•
Şi’r: şiir. Anlamak, idrak… Şir: Aslan. Süt… Şira’: Yelken. Gemi yelkeni… Şira: Satın alma, satın alınma… Şir’a: Şeria. Bir ırmak veya herhangi bir su menbaından su içmek veya almak için girilen yol.
•
Gemi yelkeni: Yerden birşey toplamak. Yaşlı olmak. Kadr ve mertebesi büyük olmak. Celil, büyük, ulu. Parlak, açık, zâhir… Suya varacak yol: Her nesnenin muazzamı. Cemaat. Taşkın sel suyu. Taşkın, coşkun. Mürid. Kâr, fayda. Rengi kara olan şeyler. Kust otu. Sevdalar. Baş ağrısı. Rahatsız etme, sıkıntı verme.
•
Müna: Suya giden yol. Birinin yerine kaim-i makam olmak. Arzular. Mekke’de hacıların Kurban Bayramı’nda kurban kestikleri ve şeytan taşladıkları yer.
•
“Su, ışık, nur” gibi iştikak ilgisi yanında, “Kur’ân zatiyeti bakımından nurdur, bu bakımdan kendini idrak etmez; Allah nuru kime verdiyse, Kur’ân’ı da ona vermiştir” meselesi gözönünde tutulursa, Allah’ın muradı olan hakikate nisbetle “bilgi” ve “gerçek”in onun görünümleri olması, uygunlukça, “yol”a ruhça katılmak ve hakikî muhteva demektir ki, bizzat hakikat olur; hakikatten. İşte “şiir idraki”ne misâl bir yerde, o heyet-i mecmuadan olarak, “Münşeat”; eserin ismi, mânâsı ve usul belirtişiyle bu.
•
“Önsöz”, takdim; şimdi “Münşeat”ın 1. Levha muhtevasını gösteren bu kısım, 1981’de tek kelimeyle “feci” dizgi ve mizanpaj rezaleti olarak, müstakil bir şiir –diyelim!– kitabı olarak çıktı. Doğru mânâ ve gelişmiş muhtevası ile bu eserde “alt başlık” diye muhafazası, ardındaki Levhaları kendine bağlayıcı olması yüzünden; ayrıca, devam edebilecek “münşeat” tarzı eserlerin ilki mânâsına gelebilir. Göreceğiz!
(Salih Mirzabeyoğlu, Münşeat / Önsöz-Bayramlık, 2. Basım, İBDA Yay., “Takdim” bölümünden, İstanbul, s. 7-9.)
Kaynak: S.G. “İBDA Külliyatı / Salih Mirzabeyoğlu’nun Eserlerine Giriş Mahiyetinde Denemeler” ismiyle 2015 yılında Akademya tarafından basılmış ve bir süre sonra tükenmiş bir eserden kamuoyunun istifâdesi amacıyla yapılmış iktibaslardır. Eser, Türkiye’nin en çok takib edilen forum sitesinde İBDA Külliyatını tanıtma gâyesiyle 2011-2014 yılları arasında kaleme alınmış denemelerden oluşmaktadır.