İBDA KÜLLİYATI ÜZERİNE DENEMELER – 8 (Kültür Davamız)

KÜLTÜR DAVAMIZ 

Temel Meseleler” 

-I-

Salih Mirzabeyoğlu‘nun, Üstad Necib Fazıl‘ın yanında olduğu 1979-1983 döneminde verdiği eserlerden biri… İlk baskısı 1982’de… Ve Üstad‘dan şu övgüyü alıyor: 

– “Bu kitap, Cumhuriyet sonrası kavruk nesillerin ilk ciddi fikir sesi ve ilk çileli nefs murakabesi eseridir. 

Ve bu böylece, Üstad‘ın kendi el yazısıyla yazılmış bir cümle olarak, Kültür Davamız’ın kapağında, dosta düşmana tebessüm ediyor… 

Kültür Davamız, İslâmî mücadele noktasından üç yanlışı eleştirerek başlıyor: 

  1. Zıddını düşünmek: Karşıtı olduğun kimsenin söylediğinin tersini söyleyerek doğru düşünceye varılmaz.
  2. Karşı yanlış: Karşındakinin söylediğinin hakikatini anlamadan, onu kendine yamamaya veya kendini ona yamamaya çalışmakla doğru düşünceye varılmaz.
  3. Donma ve alışkanlık: a) Muhafazakârlık b) Fikirsiz fikircilik; yâni fikre yandaş ama ondan hissedar olmadan sanki onun sahibiymiş gibi görünmekle doğru düşünceye varılmaz. [Bu bölümün tam metni için link sayfanın en altındadır]

Mirzabeyoğlu, İslâmcı camia içindeki bu üç yanlışı tesbit ettikten sonra daha mücerret (soyut) mevzulara girişiyor ve eserini “varlık ve zaman”, “varlık ve oluş”, “diyalektik ve ahlâk”, “derinliğine ve genişliğine insan”, “tatbik fikri ve muhatab anlayış” gibi konular etrafında sürdürüyor. 

Burada yeri geldi: Bu eserin kaleme alındığı 1982 yılında, Salih Mirzabeyoğlu‘nun bazı arkadaşları hapiste veya işkencehânedeydi. Ama kendisi de dâhil, birçoğunun faaliyeti deşifre edilememişti. Bununla beraber Salih Mirzabeyoğlu, orduevinin önü dâhil birçok yerde “anayasaya hayır” şeklinde bildiri dağıtıyor, birçok hâdiseye karışıyor ve her birinden yakayı sıyırıyordu. (Bilmeyen olabilir: 82 anayasasına hayır propagandası yapmak yasaktı!) 

O’nun 90’lı yıllara gelindiğinde belli bir gençlik kesimi arasında “bir efsane” hâline gelmesinde, 80 öncesi ve 80 sonrası bu gibi “korkusuz” faaliyetlerinin çok önemli bir yeri vardır. Hâlâ bazı o zamanki arkadaşlarına sağda solda, basın çevresinde veya iş dünyasında veya başka yerlerde rastlarsanız, size o günkü “pırpırlıya yumruğu bir çaktı!” diye başlayan hikâyelerini ballandıra ballandıra anlatırlar. Hani Ahmet Kaya der ya, “bir şeylerin tadı kalmış dişlerinin arasında”… Böyle kimselerdir onlar da… 

Salih Mirzabeyoğlu, Üstad‘ın yanından başlayarak, önceleri İslâmcı camianın bir tesellisi iken sonraları büyük hastalığa dönüşmüş olan sağcılık ve muhafazakârlıkla mücadele etmiştir.   

 22 Ekim 2011 

-II-

İçinde, muazzam bir epistemolojinin de yer aldığı eser… Maddeden ruha kadar… Takib edebilecek olanlar buyursun:  

«- Bilgi, hem “düşünce faaliyeti”nin ürünü, hem de düşünce faaliyeti için “gerekli olan”dır. Başka bir ifadeyle; düşünme faaliyeti “bilgi” ile mümkün olduğu gibi, bilgi de ancak “düşünme faaliyeti” ile elde edilebilir. Hangisi önce?.. 

– Birşeyin daha farkındayız ki, bilgi, “bilen” için vardır ve bilgiden bahsedildiği zaman, “bilinen” sözkonusudur. “Bilen”, eğer “bilgisi” olmasaydı, faaliyette bulunamayacaktı. “Bilinene ait” bilgisi olmasaydı, faaliyetle “bilinene ait” bilgiye varma bilgisi de olmayacaktı. Öyleyse, önce “bilinene ait” bilgi; faaliyet buna bağlı… 

– Öte yandan: Faaliyetsiz, “bilinene ait” bilgiye varılabiliyorsa –ki varma faaliyeti gösterir, bu bakımdan “bilinene ait” bilgi mevcutsa demek daha doğru-, faaliyet sözkonusu olmazdı. Öyleyse, “faaliyet” önce ve “bilinene ait” bilgi bunun ürünü.

Soruyu tekrarlıyoruz; hangisi önce?..

(…) 

– “Bilinen”, “bilen” için mümkün olduğuna göre, bilenin “mahiyeti” sözkonusu… Sonra da bilinenin “mahiyeti”. 

– “Bilgi”, faaliyetten önce varsa, bilenin “kendinde bilgi”sidir.  

– “Bilgi”, faaliyetin ürünü ise, meydana çıkarılmış, yani “keşfedilmiş” bilgidir. 

– “Bilen”in mahiyetinin ne olduğu, onun “kendi için” bilgisidir.  

– “Kendi için bilgi” faaliyetten önce varsa, bilenin “kendi için kendinde” bilgidir. 

– “Kendi için bilgi”, faaliyetin ürünü ise, meydana çıkarılmış, “kendi içinde keşfedilmiş” bilgidir. 

– “Bilen”in mahiyetini –şimdilik- fonksiyonlarıyla tarif edersek; insan, “duygu”, “düşünce” ve “iradî faaliyet”in terkibidir. 

– “Bilgi”, duygu faaliyeti, düşünce faaliyeti ve iradî faaliyetle kuşatılmış ve zaptedilmiş olandır. Ötesi, “imkân” ve “ihtimal” olarak kuşatılabilir ve kuşatılamazdır. 

(…) 

– “Bilen”, bilinene ait bilgiye, faaliyetle varıyorsa, “münasebet–ilişki” sözkonusudur. 

– İlişkiden bahsedildiğinde, faaliyetin “şekli” ve “muhtevası” sözkonusu olur. 

– “Bilinen” ve “bilen” arasındaki ilişki, “bilen”in temel faaliyetleri olarak, duygu faaliyeti, düşünce faaliyeti ve irade faaliyetini gösterir. Bütün faaliyetler bu ayırım ve bunlara bağlı şubeler içinde yer alır. 

– Faaliyetler, “irade–istek”in sonucudur; “istek–arzu”, faaliyetlerin sebebi. 

– “Bilinen”, iradenin faaliyet sebebi… 

– “Bilinen”, iradenin yönelişinin –faaliyetinin- gayesi… 

– “Bilinen”, keşfedilmiş bilgi olarak bilende, “kendi için bilgi” ve “kendi dışında bilgi” olarak ikiye ayrılır; “bilen”in, “kendinde bilgi”sini de gözönüne alırsak, ikisi “iç”e dönük olmak üzere bilgiler bu üç ayırım içinde yer alır. Bütün bilgiler bu üç temel ayırımın mevzuu ve şubeleri içinde… 

– Bilginin bu üç temel ayırımında, “kendinde bilgi”nin faaliyet gerektirmediğini gözönüne alırsak; faaliyetler “dış”a ve “iç”e doğru iki “yön” arzeder. Bütün faaliyetler bu temel iki yönün mevzuu ve şubeleri içinde… 

– “Faaliyet”, iradenin davranışını, yani “iradî davranış”ı gösterir… 

– “Bilinen”e doğru faaliyetle, yani “keşif”le kazanılan bilgi, “aktif bilgi”dir. Kendinde bilgi ise “pasif bilgi”… 

– Faaliyetle “dışlaştırılmış” ve “dışlaştırılmamış” bilgi, -ki dışlaştırılması mümkün olmayanı da kapsar-, “aktif bilgi” ve “pasif bilgi”dir.  

– “Kendinde bilgi”ye doğru faaliyet mümkün oluyor ise, “kendinde bilgi”, “kendi için bilgi” faaliyetinin hem sebebi, hem de gayesidir.  

– Buna göre; “kendi için bilgi”, “kendinde bilgi”nin hem neticesi ve hem de gayesidir.  

Aynı şekilde; “kendinde bilgi”, “kendi için bilgi”nin hem neticesi ve hem de gayesidir. 

– “Kendi için bilgi”, “kendinde bilgi”nin hem sebebi ve hem de neticesidir.  

Kendinde bilgi” ise, “kendi için bilgi”nin hem sebebi ve hem de neticesidir.  

– “Kendi için bilgi”, “kendinde bilgi”nin hem gayesi ve hem de sebebidir.  

Kendinde bilgi”, “kendi için bilgi”nin hem gayesi ve hem de sebebidir.  

– Sebep, gaye ve netice olarak, “kendi için” ve “kendinde bilgi”; ruhun bilgisi… Ruhun ruhla sezilişi hâlinde ruh. 

– Ruh, hem “bilen” ve hem de “bilinen”… 

– Ruhun ruhla sezilişi hâlinde “bilen”in “bilinen”den devşirdiği bilginin ötesi, “imkân” ve “ihtimâl”dir; meçhuldür. 

– “Kendinde bilgi” ve “kendi için bilgi” olarak ruh, kendisinin hem sebebi, hem faaliyeti ve hem de gayesidir. “Bilen”in “bilinen”den devşirdiği bilginin ötesi, “imkân” ve “ihtimâl” olarak, alınacak –bilinecek- yoldur. 

– Ruh bilgisi, hem “bilen” hem de “bilinen” ve “bilinecek” olarak, hem “bilgi” ve hem de “bilgisizlik”tir; bilgisizlik bilgisi ve bilgide bilgisizlik… 

– “Ruhun bilgisi”, ruhun sezişinden ibarettir.» [*] 

* Salih Mirzabeyoğlu, Kültür Davamız – Temel Meseleler, 3. Basım, İBDA Yayınları, İstanbul 1993, s. 93-96. 

18 Ocak 2012

NOT: Bu metnin şerhi ve ayrıntılı yorumu için alttaki linke bakınız.

‘Bilgi ve Düşünce Faaliyeti’ Hakkında Mülâkat

Sakat Muhakeme – Salih Mirzabeyoğlu (Kültür Davamız)

Muhafazakârlık – Salih Mirzabeyoğlu (Kültür Davamız)

Kaynak: S.G. “İBDA Külliyatı / Salih Mirzabeyoğlu’nun Eserlerine Giriş Mahiyetinde Denemeler” ismiyle 2015 yılında Akademya tarafından basılmış ve bir süre sonra tükenmiş bir eserden kamuoyunun istifâdesi amacıyla yapılmış iktibaslardır. Eser, Türkiye’nin en çok takib edilen forum sitesinde İBDA Külliyatını tanıtma gâyesiyle 2011-2014 yılları arasında kaleme alınmış denemelerden oluşmaktadır.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi giriniz!

İlginizi Çekebilir