Judaizm’in, İsrail devletine empoze ettiği temel düşüncelerden biri ve belki de en önemlisi, Vadedilmiş Topraklar (Promised Lands, Arz-ı Mev’ud) dır. Judaizm, Allah tarafından İsrailoğulları’na kutsal kitapta vadedilen toprakların bugün de İsrail devletine ait olmasını öngörür.
Buna göre; Mısır ırmağından büyük ırmağa, Fırat ırmağına kadar, eşdeyişle Nil’den Fırat’a kadar, kimilerine göre ise Ceyhun ve Seyhun ırmaklarına kadar uzanan topraklar Yahudiler’e vadedilmiş olan kutsal topraklardır. Kemal de, önüne bu ideolojiyi koymuştur.
“O vakit Rab Allah, bütün milletleri önünüzden kovacak ve sizden büyük ve kuvvetli olan milletlerin mülkünü alacaksınız. Ayağınızın basacağı her yer sizin olacak, sınırınız çölden ve Lübnan’dan, ırmaktan, Fırat ırmağından, Batı denizine kadar olacak. Önünüzde kimse duramayacak, Allah’ınız Rabb’ın size söylediği gibi dehşetinizi ve korkunuzu ayak basamayacağınız bütün diyarlar üzerine koyacaktır. (Tesniye, Bap 11, Ayet:2325).
Yahudi topraklarının Tevratsal sınırlarına şöyle bir göz atalım: Güney’de Nil. Eğer Nil’i kaynağından alırsak, bir yandan Tanzanya’ya diğer yandan Ethiopia’ya kadar uzanmak gerekir. Ethiopia büyük ölçüde Judaizm’in etkisindedir. Tanzanya’da da yahudilerin, Müslümanlar ve Hristiyanlar arasına sızdığı ve ajan faaliyetleri yürüttüğü biliniyor. Nil, yukarı Mısır’a kadar gelir ve oradan da Akdeniz’e dökülür. Yani Mısır’ın bir bölümü de Yahudi ilahı tarafından, İsrailoğulları’na vadedilmiş oluyor. Ürdün, Lübnan, Suriye’nin bir bölümü, Irak’ın bir bölümü, Kürdistan ve Türkiye’nin az bir bölümü ve hatta Kıbrıs da Yahudiler’e vadedilmiş durumda. İsrail görev aşkıyla yanıp tutuşuyor…
Filistin kasabı olarak da tanınan Ariel Şaron, 1993 yılının Mayıs’ında yapılan Likud kongresinde, İsrail’in “Tevratsal Sınırları”nın resmi politika olarak benimsenmesini önerdi.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin haritalarında da, TC devletinin normal sınırlarının 36-42 kuzey paralelleri ve 26-45 doğu meridyenleri olarak belirlenmiş olmalarına karşın, bu sınırlar, aşağı ve yukarı doğru 2 paralel ve sağa ve sola doğru 2 meridyen artırılarak gösterilmektedir. Bu da, Judaist Kemalizm’in ukdelerinden biridir.
Judaizm’in, İsrail devletinin önüne koyduğu harita-takdir edilmelidir ki-çok büyük bir coğrafyayı kapsamakta ve yerine getirilmesi zor bir ideali oluşturmaktadır. Ancak, hedef nihaidir ve kaçınılmaz.
Bu emperyal vizyon, daimi bir paranoya içinde yaşayan bir ülke için aşırı sayılabilir, bazılarına göre. İlk bakışta, Yahudi devletinin böyle bir ütopyanın peşinde koşması irrasyonel (gayrı akli) olarak görülebilir. Ama unutulmamalıdır ki, İsrail sözkonusu olduğunda kaba matematik pek yürümez. 1800’lü yılların sonlarında da politik siyonizm’in babası Theodore Herzl, İsrail devletinin 50 yıl içinde kurulacağını söylerken de herkes gülüyordu ama söylenen yerine getirildi ve İsrail devleti 1948 yılında kuruldu hem de sayıları 1 milyonu bile bulmayan taşıma yahudiye karşı 100 milyon Arap popülasyonuna rağmen. Bu nedenle, Judaizm kendi önüne koyduğu nihai hedeften vazgeçmez, üzerine gider. Daha da ötesi, İsrail rahata kavuşmanın yolunun Ortadoğu’daki temizlikten geçtiğine inanmaktadır.
Dünya üzerine kaç tane İsrail olduğu tartışmalıdır. Yalnızca Ortadoğu’da yeralan bildiğimiz İsrail midir bu? Yoksa başka İsrail’ler de var mıdır? TC’nin bir ikinci İsrail olduğu zaten tartışma kabul etmez bir gerçektir. Eski deniz kuvvetleri komutanı ve mevcut başbakanlık danışmanı Güven Erkaya, dışişleri bakanı İsmail Cem İpekçi, devlet bakanı Şükrü Sina Gürel, başbakan Ecevit’in karısı Rahşan Ecevit, Alarko, Profilo, Vakko, Panda, Beymen, Altınyoldız, Alkent, Uzan ailesi, Ar ailesi, Öze ailesi, Menase ailesi, Levante ailesi, Kaslıwsky’ler, Canetti’ler, Cauki’ler, Acımanlar, Beharlar, Leviler, Bezmen’ler, Simaviler ve daha binlerce yahudi TC’yi yönetmektedir. TC, İsrail’in kutsal haritasındaki Fırat ve Dicle’nin kaynaklarını elinde tutmakla zaten haritanın kuzey bölümünü İsrail’e kazandırmış bulunmaktadır. Üçüncü İsrail Yemen’dir ve oradaki mevcut “sosyal demokrat” yönetimin başındaki şahıs da bir İsrail ajanıdır. Dördüncü İsrail, Erithre’dir. Bu ülkenin Yahudi devlet başkanı İsaiah Afewerhi bir yahudidir ve Erithre’yi İsrail’in emrine vermiştir. Beşinci İsrail Ethiopia’dır. İsrail burada da çok etkilidir ve TC de devreye girmekte ve şu anda üretilen savaşa kimse aldanmasın, o bir hedef saptırma operasyonudur. Böylece Eretz İsrail’in yetiştirmesi ve M.Kemal’in en yakın arkadaşlarından olan ve kendisini de bir Kemalist ilan eden kan içici diktatör Habib Bourgiba’nın öğrencisi Zeynel Abidin bin Ali ve onun tayfası şu anda Tunus’ta iş başındadır. Bilindiği gibi, 1988 yılında, şu andaki İşçi Partisi’nin lideri ve eski başbakan Ehoud Barak’ın yönettiği bir operasyonla Tunus’ta bulunan FKÖ’nün ikinci adamı Ebu Halil ve 80 Filistinli katledildi. Bu operasyonla Tunus da, gemileri, helikopterler, uçaklar ve 200 kadar İsrail deniz komandosuyla (İDF) birlikte Tunus’lu kolluk güçleri de katıldı. Hiçbir gizliliği olmayan bu operasyonu Zeynel Abidin bin Ali’nin Ehoud Barakl’la birlikte yürüttüğü aşıkardır. Yedinci İsrail, Romanya’dır. Romanya devlet sabık başkanı Emil Constantinescu, eski başbakan ve koalisyon ortağı Petre Roman Yahudi’dir ve Romanya Parlamentosu’ndaki Yahudiler’in toplam sayısı 84’tür. 1996 Aralık seçimlerinin galibi olan Constantinescu ve hükümet üyeleri yine aynı yılın Bilderberg Mason toplantısında kararlaştırılmıştır. Sekizinci İsrail, Hırvatistan’dır ve devlet eski başkanı Franjo Tundjman bir Yahudi’dir, İsrail ve TC’nin Hırvatistan’da büyük yatırımları vardır. Bazı yatırımlar ise “düşman kardeş!” Almanya ile ortaktır. Oh ne güzel, Almanya-İsrail-TC elele. Dokuzuncu İsrail Kenya’dır ve bir Yahudi olan Daniel Arap Moi, kendisini “milli şef” ilan etmiştir ve ülkesini Kemalist-Judaist normlara göre geliştirmektedir (Apo’nun bu tuzağa düşmesi ise bambaşka bir muammadır). Onuncu İsrail, Güney Afrika Cumhuriyeti’dir ve “Yahudi Bolşevizmi”nin en büyük teorisyenlerinden biri olarak kabul edilen ve Talmud üzmanı olan Joe Şlomo, Ev ekonomisi bakanı ve Mandela’nın bir no.lu yardımcısıdır. Onbirinci İsrail, Rusya’dır. Eski devlet başkanı Boris (Baruh) Eltsine, eski başbakan Krienko, dışişleri eski bakanı Yevgeni (Eugene) Primakov, BDT genel sekreteri dolar milyarderi Berezowsky, muhalefet liderlerinden Vladimir Jirinowsky ve birçok üst düzey bürokrat yahudidir. Onikinci İsrail, Makedonya’dır. Makedonya devlet eski başkanı Kiri Gligorof (asıl ismi Mousi Mousegief’tir) da bir yahudidir ve TC’nin bu ülkede çük büyük yatırımları vardır. Onüçüncü İsrail, ABD’dir. Başkan Jefferson Bill (Williams) Clinton, dışişleri bakanı Madeleine Allbright, savunma bakanı William Cohen, dışişleri sözcüsü James Rubin ve daha sayamayacağımız kadar üst düzey bürokrat yahudidir. Ondördüncü İsrail, Avusturya’dır. Avusturya eski başbakanı Viktor Klima bir yahudidir. Heider’i istifa ettiren de yahudilerdir. Onbeşinci İsrail, Ürdün’dür. Ürdün kralı Hüseyin, aynı dedesi, büyük dedesi ve babası gibi üst düzey bir masondur ve Ürdün, İsrail Ordusu’nun kullanımı için “askeri üs” açan tek Arap ülkesidir. Onaltıncı İsrail, Gürcistan’dır. Gürcistan devlet bakanı Edouard Schwardnadze, bir siyonist-Mason’dur. Onyedinci İsraiL, Yunanistan’dır. Başbakan Costas Smitis’in dedesinin esas ismi “Saron Avouris (Evreos)”tur yani “Yahudi Aaron (Harun)”. Dışişleri bakanı Yorgo Papandreu da ana tarafından yahudidir. Keza Miltiadis Evert de, Yannis CEN de. Yeni Zelanda ve İsviçre başbakanlarının da yahudi olduklarını belirtelim. Diğerlerini saymaya gerek yok. Görüldüğü gibi dünya üzerinde kaç tane İsrail olduğu bilinmiyor ama kesin olan tek bir şey var, o da “bir” den çok daha fazla, belki 20, belki 50, belki de 100, kim bilir!
Sentez şudur: Yahudi Devleti, “Yahudi ideolojisi” tarafından kendisine gösterilen emperyal vizyona sadık kalmalıdır. Bir başka deyişle, eğer Ortadoğu’yu kendisi için güvenli bir yer haline getirmek istiyorsa, bunu Nil’den Fırat’a uzanan coğrafya üzerinde egemenlik kurarak gerçekleştirmelidir. En iyi savunmanın saldırı olduğu şeklindeki klasik kurala uygun olarak şekillenen bu sentez, Ortadoğu’nun Yahudi Devleti için bir “hayat sahası” haline getirilmesini öngörmekte ve bunun da İsrail’in bekasının tek yolu olduüunu savunmaktadır.
M.Kemal’in Cumhuriyetçi kadrosunda görev alanların büyük bir bölümü yahudi ve/veya Masondur!
Bir bakıma yönetinin yürütülmesi Masonlar’a emanet edilmiştir. Şöyle bir hatırlanırsa: Fethi Okyar, Rauf Orbay, Refet Bele Paşa, Ali İhsan Sabis Paşa, Meclis Başkanı Kazım Özalp Paşa, Meclis Başkanı Abdülhalik Renda, Başbakan Hasan Saka, İçişleri Bakanları Şükrü Kaya ve Mehmet Cemil Ubaydın, Dışişleri Bakanları Bekir Sami Kunduh ve Tevfik Rüştü Aras, Sağlık Bakanları Dr. Rıza Nur, Adnan Adıvar, Refik Saydam, Behçet Uz, Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip ve Hasan Ali Yücel, Ekonomi Bakanı Sırrı Bellioğlu, Milletvekilleri Cevat Abbas, Atıf Bey, Edip Servet Tör, Yunus Nadi, Reşit Saffet Atabinen, Memduh Şevket Esendal, Hilmi Uran, Tevfik Fikret Sılay, Ahmet Ağaoğlu, Ankara Valisi Nevzat Tandoğan ve Belediye Başkanı Süleyman Asaf İlbay, İstanbul Valileri Muhittin Üstündağ ve Lütfü Kırdar, Danıştay Başkanı Mustafa Reşat Mimaroğlu, Yargıtay Üyesi Servet Yesari, Parti Müfettişi Hakkı Şinasi Paşa, Polis Müdürleri Bedri Bey, Zeki Derviş, Muhip Nihat Kuran, Jandarma Genel Komutanı Galip Paşa, İstiklal Mahkemesi Başkanı Necip Ali Küçüka, Amiral Mehmet Ali Paşa, Prof. Fuat Süreyya Paşa, Halide Edip Adıvar, Afet İnan, İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Sabiha Gökçen M. Kemal’in çevresindeki belli başlı yahudi ve/veya Masonlar’dır.
A) Filistin hakkında genel bilgi
1-Filistin’in tarihi sınırları, isimleri ve coğrafi konumu
Kimilerine göre Filistin, Ürdün nehrinin her iki tarafında kalan toprakları ifade eder. Modern İsrail ise, vadedilmiş toprakların sadece 1/9’luk kısmına tekabül etmektedir. Buna göre, 9 misli toprak daha işgal etmesi gerekmektedir. Önündeki hedef budur. Örneğin Ürdün’ün büyük bir bölümü, yahudi ideolojisine göre hala Araplar’ın yani düşmanın işgali altındadır.
Filistin ismi “Pelesef”ten hasıl olmuştur. Yahudiler, Filistinliler’in yerleştirdikleri bütün mahallere bu ismi vermekteydiler. Filistin ismi ile, bir vakitler İsrailoğulları’nın yaşadığı ufak ülke anlaşılırdı. Filistin toprakları, kuzeyden güneye 49, doğudan batıya 32 kilometredir, yani bütün sathı (yüzeyi) yaklaşık 1568 km2 dir. Tarihçi İeronimus, Filistin kıtasının pek ufak olduğunu dostu Dardanos’a yazdığı mektupta anlatır. Ünlü şair ve hatip Çiçero da Filistin kıtasının çok küçük olduğunu, yazdığı eserinde açıkça ifade ediyor. Filistin’in eski ismi “Kanaan” (Kenan) dı. Bu isim, o yerlerin ahalisinin ecdadı olan “Ham”ın torunu olan Kanaan’dan kalmıştır. Kanaan toprağı bütün Yahudi toprakları kadar geniş olmayıp ancak Iordan (Ürdün) ırmağı ile Akdeniz arasındaki bölgeyi içerir. Filistin’e başka isimler de verilmiştir: Arz-ı Yahud (Yahudi toprağı), Arz-ı İsrail (İsrail toprağı), Arz-ı Yuda (Yuda toprağı), Arz-ı Mukaddes (Kutsal toprak). Şerif Evangelion (Şerefli İncil)da, Filistin’e, Arz-ı Mev’ud (Vadedilmiş toprak) adı da verilir.
Filistin’in sınırları çeşitli dönemlerde değiştiğinden net olarak saptanması çok güçtür. Genesis (Oluş, Tekvin) kitabına göre, Arz-ı Kanaan (Kenan topraklarının)ın batı sınırı Sidon sahilinden Gaza sahillerine, güney sahili Gaza’dan Lot (Lut) gölüne kadar uzanır, doğu sınırını ise Iordan (Ürdün) ırmağı oluşturur.
David (Davud) ve Solomon (Süleyman) devirlerinde Yahudi devletinin sınırları çok genişlemişti. Kitab-ı Mukaddes’e göre, Yahudiler’in ülkesi doğuda lordan nehrinin diğer köşesindeki Euphrates (Fırat) ırmağına, kuzeyde Sam ile Cebel-i Seyh’e (Anti-Lübnan dağları) ve Tirioslar ülkesine, batıda Mısır’ın şimdi Quad-el Arif adı verilen ırmağının doğduğu yere kadar Akdeniz’e ve güneyde adı geçen ırmaktan Lut gölünün güneyine kadar uzanmaktaydı. Bu son nokta, Yahudiler’le Moablar’ı ayırıyordu.
2-Filistin’in zemini
Hz. Musa’nın Yahudiler’e hitaben: “Size kalacak olan toprak, çıktığınız Mısır toprağı, aletlerle sulanacak cinsten değildir. Bu toprak dağlık ve ovalık olup yalnız Sema’dan düşecek yağmur taneleri ile sulanır” demesi ve Agia Grafi’nin birçok yerinde “Filistin’e çıkmak” yahut “Filistin’e ermek” deyimlerinin kullanılması orasının dağlık bir mahal olduğunu tasdik ediyor. Lodan nehrinin doğu ve batı taraflarına Cebel-i Lübnan (Lübnan dağları) dan başlayan büyük dağ silsilesi Filistin’i kuzeyden güneye doğru ikiye böler ve bu iki dağın arasında oluşan Gor ismindeki büyük tepeden lodan ırmağı geçer. Kuzey tarafının dağları ağaçlı, yeşillikli ise de güney tarafı tamamen çıplak ve kurudur. Lut gölüne yakın olan yerler birçok defa depremlere maruz kalmıştır.
3-Filistin’in dağları
Filistin’in en büyük dağı Lübnan dağıdır ki, Kenan toprağının Suriye’den ayırarak Lübnan ve Anti Lübnan adlı iki parçaya bölerse de, Agia Grafi’de ikisine birden Lübnan’ın ancak güney kolu Yahudi ülkesine doğru uzanır ki, Ermon adı verilen tepe bunun ilavesidir. Anti-Lübnan’ın kolunu Neftali dağı, güney-doğu kolunu Karmilos dağı oluşturur. Bu dağlar bitki örtüsünden zengindir. Karmilos dağına 7-8 saat uzaklıkta Thavor dağı bulunur. Bu dağın sıralarından olan Efraim dağlarını Geval ve Garizin tepeleri teşkil eder ki, Musa peygamberin emri ile İsrail kavminin 12 kabilesi bu tepelerin üzerinde korkunç beddualar etmişlerdir. Efraim dağlarının güney sınırında Gelvos dağları bulunur. Burada Filsitinliler’le İsrailliler savaşmış ve Saoul ile oğulları bu savaşta ölmüşlerdi. Bölgede, Yahudiler’in gelişinden önce, Amorreon adı verilen dağlar arasında Kitab-ı Mukaddes’te geçen ünlü Sion ve E leon (Zeytunluk) dağları vardır. Bir diğer önemli dağ ise, Musa peygamberin ARZ-I MUKADDES’i (Kutsal toprakları) temaşa etmek üzere çıktığı Navaü dağıdır.
B) Filistin’in taksimatı
Filistin’i iki Aksam-ı Tabiiyye yani, İordan ırmağının “bu” ve “öte” geçitleri diye taksim edilebilir. Yahudiler’in Filistin’e varıiından evvel ovalarda iskan eden ahalinin isimleri ile müsemma birçok kısımlara taksim olunmuşsa da Yahudiler’in zaptından sonra kendilerinin 12 kabilelerinin adedine göre 12 kısma taksim olunmuş ve ayrılmışlar ve o vakit memleket 2 hükümdarlığa yani İsrail ve İudae (Yuda, Juda) hükümdarlılarına taksim olunmuştur. Yahudiler’in esaretinden, Büyük İskender’e kadar Filistin taksimatı hakkında mevsuk (yazılı belge) malumat yoktur lakin Romalılar’ın, İeruşalim’i Maccabiler’den zaptlarına kadar Filistin’in Galilea (Celile), Samariyye, İudea ve Perea eyaltlerine taksim olundukları tarihte görülüyor ki, Perea gün doğusunda ve diğerleri gün batısında idi. Bu taksimat tabii bir taksimattır ki, Tarih-i Mukaddes ile Şerif İncil’in gösterdikleri vukuatın ekserisi de bu taksimatla mütenasiptir. Bir vakit sonra bir de Kilise taksimatı vuk’u buldu ise de Glilea, Samariyye, İudea isimleri yine ahalinin ağzından asla kayıp olmamıştır.
1- GALİLEA (CELİLE): Galilea ismi İbranice “daire” manasında olan “Galil” kelimesinden gelir. Galil ismi ********* kitabında da görülüp Şimali Filistin (Kuzey Filistin) in bir kısmını ve başlıca Neftali toprağını beyan eder. Hz. Solomon (Süleyman), Galielea’nın 20 kıta şehrini Tirioslular’ın hükümdarı Hiram’a heba (hibe) etmişti. Bu eyalette Fenikeliler ve millet-i saire iskan ettiğinden, “Milletler’in Galilea’sı” namını da haiz idi. Galilea, kuzeyde Ati-Lübnan’dan, doğuda İordan ırmağından, batıda Fenike sahillerinden, güneyde Ginea (Cinin) ile Efraim dağlarından hudutlu idi. Yahudiler’in, Babylon (eski Bağdat)dan Filistin’e avdetinden (dönüşünden) sonra Galilea’da eski vakitten ziyade (çok sayıda) putperest bulunup bunlar Galilea Yahudiler’inden nefret ederler. Galilea, İuedea’dan ufak ve Samariyye’den büyük olup ahalisi ise diğerlerininkinden fazla ve öbur Yahudiler’den daha ziyade cenkçi idiler. İudea muharebesinde Yusur, 100.000 cenkçiden bir orduyu kolayca teşkil etmiş idi. Galilea’nın kuzeyi dağ ve güneyi de ova olduğundan yukarı ve aşağı Galilea’ya taksim olunurlardı. Galilea’nın en meşhur şehirleri şunlardır:
Dan şehri: Eskiden Lahis olarak isimlenirken Dan kabilesinin iskan ettiği için bu ismi almıştı.
Kadis (Henereth) şehri: Bu şehir, evvelce Gennisaret denilen denizin ismi de olan Tiberias’a tebdil edilmişti.
Kefernaum (Kapernaum) şehri: Bu şehir İncil’de çok zikrolunur.
Bunlardan başka, Bethsaida, Hourazin, Tiberias, Sepforis (Burası Galilea’nın merkezi olup İerşalim’in harap olmasından sonra da Yahudiler’in meclis-i kebir’i de bu şehirde burası tarihte meşhurdur), Nazareth (Nasıra; herkesçe malumdur). Endor, Naim (Burada dul kadının oğlu mucize ile dirilmiş idi), Ptolemais (eski ismi Akka. Şimdilerde Akri olarak isimlendirilir. Akra (Akko, Ptolemais) şehri birçok önemli Yahudi ve Hristiyan şahsiyeti tarafından ziyaret edilmiştir).
2- SAMARİYYE: Bu eyalet öbür 3 eyaletten ufak olup kuzeyde Galilea’dan, doğuda İordan’dan, güneyde İudea’dan, batıda Akdeniz’den mahdud idi. Pek mümbit toprakları olup buğday, pamuk, tütün ve zeytun çıkarır. Bu eyalet şimdi Nablus olarak isimlenir. Samariyye’nin meşhur şehirleri şunlardır:
Bethan (badehu Skithopolis adını alarak Filistin’in de 2. Metropolü olmuştur), Salim (İoannis Prodromos; 1. John yani Vaktizci Yahya bu şehr civarında vaftiz ederdi), Kassariye (Staton’un kalesi ismini de haizdir), Yezrael (Bu şehir tıpkı isimde olan Yezrael vadisi civarındadır ki, Ahavin konakları burada idi ve İzabel (Jezabel) bu konak pencerelerinden kendini aşağı atmış idi), Samariyye (İsrail hükümdarlarının merkezi idi. Geval ve Garizin dağlarının arasındadır.).
3- İUDEA: İudea ismi bazı defalar Yahudiler’in bütün iskan ettikleri yerlere de denilirse de asıl İudea eyaleti, Samariyye’nin güney sınırlarından Petrea Arabia’ya kadar uzanan mahal idi ki, orası İordan ırmağının bu köşesindeki Plaestin dağlarından çok yüksek ve tepeleri de sivridir. Toprağı oldukça mahsuldardır. Bu eyalete hükümdar İoannis Ourganos (Urkanos) zamanın da İdoumea toprakları da ilave olunmuştu. Eyalete bağlı temel yerleşimler şunlardır:
İeruşalim (Kudüs, Aelia Capitolina, Hieroshalim, Yeruşalim)
“Ve vaki oldu ki, krallığının dokuzuncu yılında, onuncu ayda, ayın onuncu gününde, Babil kralı Nebukadnezat kendisi ve bütün ordusu Yeruşalim’in (Kudüs) karşısına geldi ve ona karşı ordugah kurdu… Ve Rabb’in evini ve kralın evini ve Yeruşalim’in bütün evlerini, her büyük evi ateşe verdi”. (Eski Ahit, ıı Krallar, 25;1,9)
Fars Kralı Kiros şöyle der: “Göklerin Tanrısı Yehova, dünyanın bütün krallıklarını bana verdi; ve Yahuda’da olan Yeruşalim’de kendisi için ev yapayım diye bana emretti”. (Eski Ahit, ıı. Tarihler, 36;23)
Jerusalem: Şehir muhtelif dönemlerde farklı isimler almıştır. Hz. İbrahim döneminde şehre “Şalim” denildiği Eski Ahid’de yazar. Aziz Paul, İbraniler’e Mektuplar’ında “Şalim” kelimesinin barış anlamına geldiğini söyler. Ancak, Eski Ahid’de Melkisedek hükümdarın başşehri gibi gösterilen Şalim şehrinin, bildiğimiz Yeruşalim ise Melkisedek’in aslında Hz. İsa’nın ta kendisi olduğunu (tebdil-i Vücud) ve Şalim’in Hz. İsa’nın payitahtı istenmesidir. Şehrin bir diğer ismi “İevus”tur. Bu isim de Eski Ahid’de geçer. Bu isim kökenini burada yaşayan Kenani halkının bir kolu olan İevuslar’dan alır. Üçüncü isim İeruşalim’dir. Bu isme de Eski Ahid’de rastlanmaktadır. Bu ismin bir yahudi krala ait olduğu iddiası vardır. Bunu ünlü tarihçi Tacitus beyan eder. Attika anlamına gelmektedir. İeros denmesinden kasıt da, bu şehirde bulunan “Beytullah” eşdeyişle Hz. Süleyman’ın inşa ettirdiği “Sahratullah” mabedidir. Yani şöyle de adlandırılıyor: “İeron Solomontos”. Daha sonra kelimeler kaynaşıp İeroşalim’e evrilmiştir. Tarihçi Rolands, “İeron kelimesinin İbranice, “varis olmak” anlamına gelen “Yaras” kelimesinden köken aldığını iddia eder. Buradan yola çıkarak, İeruşalim’in manasının “Veraset-i Sulh” yahut “Muktesebat-ı Irsiyye-i Sulh” anlamında olduğu ileri sürülmektedir. Tarihçi Gnesios ise, “İeron” kelimesinin İbranice “mesken” anlamına geldiğini ve İeroşalim’in de “Sulh Meskeni” manasında olduğunu söylemektedir. Bazı tarihçilere göre, “İeron” kelimesi İbranice “Görmek” anlamına gelen “Raa” kelimesi ile bağlantılıdır. Buradan hareketle bakılırsa, İeroşalim, “Sulhu görmek” demektir. Şehrin bir başka ismi, “Kaditis” dir. Bu kelimeyi Yunan seyyah-tarihçi Herodotos beyan ediyor. Bu kelimenin, çok eski tarihlerde yahudilerin şehre verdiği “Kud’usa” isminden geldiği sanılıyor. Bir diğer isim “Ailia” (Elia) dır. Ailia Capitolia da denir. Bu isim, İ.S.136 yılında kente gelen Roma imparatoru Ailios Adrianos tarafından verilmiştir. Capitolios denmesinin sebebi ise bölgede zeus Kapitolü adı verilen bir tapınağın bulunmasıdır. Bulunan sikkelerin üzerinde “COL AELCAP.” Yani (Colonia Ailia Kapitolina) yazıları görülmektedir. İznik (Nikea) da gerçekleşen 1. Konsil (1. Ekümenik Sinodos) nizamnamesinin 7. Bendinde dahi İeruşalim episkoposundan bahsedilirken, “Episkopos Ailias” denilmiştir. Müslümanlar ve Araplar şehri “Beyt-ül Mukaddes” (Aziz Hane, Kutsal Ev) veya “El-Quds” ya da “Quds-ü Şerif” olarak isimlendirirler. (Yahudi ideolojisine göre iki tane İeruşalim vardır: İlahi plandaki İeruşalim ve yeryüzü planındaki İeruşalim. Yeryüzü planındaki İeruşalim, İlahi iradenin en üst düzeydeki yansıma alanıdır. Öte yandan yeryüzü planındaki İeruşalim. Yeryüzü planındaki İeruşalim, İlahi iradenin en üst düzeydeki yansıma alanıdır. Öte yandan yeryüzü planındaki İeruşalim, İhali kattaki İeruşalim’i etkiler. Bu bağlamda iki plan arasında bir tür interaction (karşılıklı etkileşim) sözkonusudur. Yahudiler’in İeruşalim’i bu kadar önemsemelerinin nedenlerinden biri de budur. Hem Yahudiler’in, hem Müslümanlar’ın hem de Hristiyanlar’ın kutsal şehri. Süleyman Mabedi, Kutsal Mezat Kilisesi ve Mescid-i Aksa burada bulunmaktadır. İsrail işgali altındadır. Aziz Petrus ve İsa peygamber de burada yaşamıştır. İlk Hristiyan şehidi olarak kabul edilen, bir rivayete göre, Aziz Stephen de Kudüs’te yahudiler tarafından taşlanarak öldürülmüştür. Yahudiler’in, Kudüs’e verdiği önemi göstermesi açısından Mezmurlar’da bulunan şu şiir kaydadeğerdir:
Babil nehirlerinde, orada oturduk ve ağladık
Sion’u anımsadığımız zaman
Söğütlerin üzerinde, onun ortasında çalgılarımızı astık
Çünkü bizi tutsak alanlar
Orada, bizden naşide sözlerini istediler.
Ve bizi harap edenler, ilahi, dediler:
Bize Sion’un kasidelerinden teganni edin.
Nasıl ecnebi bir toprakta,
Allah’ın kasidesini teganni edebiliriz;
Eğer seni herhangi bir vakitte unutursam Yeruşalim,
Elim unutulsun
Dilim gırtlağımı örtsün
Eğer seni düşünmezsem ve seni anmazsam Yeruşalim
Sevincin çılgınlığı içinde de…
Evet, yahudii Kudüs için bu kdar kararlı iken bizler neler yapıyoruz, bunu sorgulamak gerekir.
Lvdda 1872 yılı nüfusu 6000’dir. 4000 Müslüman, 2000 Yunan Ortodox. Şehir Yahudi kabilelerinden Binyamin tarafından inşa edilmiştir. Yahudiler bu şehre Lodd, Araplar ise Li’d derler. Samariye’den İoudea eyaletine geçmiştir. Hristiyan inancına göre, Aziz Petrus, burada Aineas adlı kötürüm adamı iyileştirmiştir. Romalılar bu şehre Diospolis adını veriler. Agios Georgios ismine merbuttur. Agios Georgios’un İzmir’de şehit edildiğine inanılır. Araplar, Aziz Georgios’a “Hıdır” adını verirler ve ona büyük bir saygı duyarlar. Bir efsaneye göre, Latin episkoposu mezarı açtırmaya kalkışmış fakat daha taşa dokunulur dokunulmaz mezardan fışkıran kaynar su, 2 kişiyi tamen haşlamış olup, girişimden vazgeçilmiştir.
Hebron: Yahudiliğin en eski merkezi olup “Kariath Arvo” (4 şehir) olarak bilinir. Böyle denmesinin sebebi, Hz. Adem, Hz. İbrahim, Hz. İshak ve Hz. Yakup’un mezarlarının bulunduğuna inanılmasıdır. Yine yahudi inanışına göre, Hz. İbrahim, tarlasında bulunan Mamvri Çınarı altında 3 büyük melekle görüşmüştür. Eşi Sara da bu tarlada bulunan Efron mağarasında medfundur. Oğlu Hz. İshak’ın (İsaac), İshak’ın eşi Rebecca, Hz. Yakup (İakov) ve eşi Leia da burada medfundurlar. Hz. Davud da, Kudüs’ü fethetmeden önce burada hükümdarlık etmiştir. Müslümanlar da bu şehrin kudsiyetine binaen buraya “Mescid-ül Halil”i inşa etmişlerdir. Bu mezarların yanısıra, Saul’un seraskeri Avennir’in ve İessai’nin mezarlarının da bulunduğu sanılmaktadır.
Arimathae (Rmathem, Remli): 1850 itibariyla nüfusu 5000 olup, 400’ü Müslüman, 700’ü Ortodox Hristiyan, 200’ü Yahudi, 100’ü Ermeni’dir. Şaron Vadisi’nin ortasında yer alır. Bu şehir de Aziz Georgios’a çok bağlı olup onun adında bir manastır bulunmaktadır. Şehirde bir Latin manastırı da bulunur ve bunun yanındaki kuleye “40 şehitler kulesi” adı verilir. Azize Eleni Sarnıçları da bu mahaldedir. Nait adı verilen bir Hristiyan grubun da bu şehirde yaşadığı söylenir.
Geth (Gitta): Goliath (Calud’un vatanı), Gofna, Akrata, Thamna, Emmaous, Pella, Idoumea, Eggadi, İrodion ve İericho (Jericho), Galgala (Yahudi devletinin ordugahlarından), Zogora, Gavon, Ramathaim (Armatahaim: Hz. İsmail’in [Samuel] toprakları), Bethleem (Hz. İsa’nın doğduğu yer), Thekoe, Birsavee, Azotos, SİLO, Bethil (Hz. Yakub’un rüyası üzerine bu yerleşimin ismi, Louza’dan Bethil’e çevrilmiştir).
4-PEREA: Perea eyaletine Galaad ismi de verilir. Hz. Musa, bu topraklarda bulunan Basau hükümetinin lideri Og İle harp emiş ve onu yenmiştir. Belli başlı şehirleri şunlardır:
Kesariya Filippu (bu şehrin kuzeyinde bulunan bir mağara ve etrafındaki orman Pan ilahlarına adanmış olup, ismi Panion’dur). Ürdün ırmak silsilesini oluşturan ırmaklardan biri de buradan kaynak alır. Bu mağarada bulunan taştan yapılma kapların üzerinde yazılar hala çözülebilmiş değildir. Yahudi kralı Hirodes (İrod), bu mağaranın civarında imparator Augustus adına bir tapınak yaptırmıştır. Hz. İsa, bu şehri ziyaret etmiştir. Tarihçi Eusebius’un, “Kilise Tarihi” adlı eserinin 7. Babında, amansız bir derde tutulan kadının, Hz. İsa’nın eteğine tutunmakla şifası bulması bu şehirde gerçekleşmiştir. Gamala (Gennisaret yolunun civarındaki dağ üzerinde kurulmuştur).
Gadara (Şifalı pınarlarıyla ünlüdür. Araplar bu pınarlara Hamam-üs Şeyh derlerdi).
Gavlon (Çiolan).
Edrain (Basau hükümetinin merkezlerindendi. Haouran antik bölgesinde yer alır).
Astaroth (Basau hükümetinin merkezlerinden).
Bosrta, Gerasa, Ramoth (Gad kabilesinin yerleşimidir. Eskiden sürgün yeriydi. Diğer ismi Es-Salt’tır. Joshua (Osie) peygamberin mezarının burada olduğu belirtilmektedir).
Esevon ( Huspan: Taştan oyma kuyularıyla meşhurdur).
Meelmeon (Main),
İassa (Hz. Musa, Amhorreoslar’ın liderleri Sion’u burada yenilgiye uğratmıştır).
Dovon (Divon Gad İsaiah (İşaya) peygamber bu şehrin ahalisine hitapla, “Moabit şehrinin harabiyetine ağlamak için Moab dağına çıkınız” diye seslenmiştir.
Aroir.
Diğer bazı yerleşimler:
Beyrut (Bertus): Hristiyan Haçlılar tarafından Vaftizci Yahya (Hz. Yahya)ya adanmıştır. Halen Lübnan’ın başşehridir.
Sayda (Sidon): Hz. İsa’nın ziyaret ettiği yerlerdendir.
Zarefat (Sarafand): Elyeşa peygamber burada mülteci konumunda bulnmuştur. (1. Krallar, 17:9).
Sur (Tyre, Tyrus): Asilzadeler şehri. Fenikelilerin en önemli ticaret merkezlerinden biri.
Kanah (Qana): Aşher kablesinin ve daha sonra Kenan kabilesinin yerleşimi.
Abel Beth Maasah: Hz. Davud’a karşı ayaklananların lideri Seba burada yakalandı ve kellesi Davud’un ordusunun kumandanı olan Joab’a sunuldu.
Aszib: Kenan kabilesinin yerleşimlerinden.
Nahariye: Kenan kabilesinin kutsal yerleşimi.
Migdal (Magdala, Mecdel): Maria Magdalena’nın doğduğu yer.
Karmel tepesi: Eliyah’ın ayaklanma çağrısı yaptığı tepe
Mugharet el Wad: Bu bölgenin en eski halkı olarak kabul edilen Natufyalılar’ın yerleşimi.İ.Ö.8000.
Armageddon (Megiddo): İ.Ö. 3500 yılları. Hz. Süleyman’ın ahırlarının bulunduğu efsanevi yerleşim.
Jezreel (Yizre’el): Jezebel’in, Naboth’u taşlatarak öldürdüğü yer.
Caeserea (Kisariya, Sezariye): Aziz Petrus’un, Cornelius’u vaftiz ettiği yer. Aziz Paul, burada iki yıl hapiste yattı.
Şaron vadisi: Hz. Davud’un en sevdiği yerlerden biri olarak kabul edilir.
Yafa: Kelime, İbranice “güzellik”, Fenike dilinde ise “yüksek” manasına gelir. Hem yahudi, hem Ermeni, hem Müslüman hem de Yunan halk yaşar. 1870 yılı itibarıyla Yafa’nın demografik yapısı şöyleydi: toplam nüfus 7000. Müslüman: 4900, Orthodox Hristiyan (büyük çoğunluğu yunan): 100, Katolik yunan: 300, Katolik Latin: 300, Marounit Hristiyan: 50, Ermeni: 20, Yahudi: 430. Yunan mitolojisine göre; Andromeda adlı genç bir kadın, deniz canavarına nafaka (adak) olmak üzere Yafa kayalıklarına zincirlenir. Fakat Perseus bu canavarı öldürür. Ellerini yıkamak üzere bir pınara gider ancak pınardan kan akmaya başlar. Şehir, Yahudi kabilelerinden Dan kabilesine tahsis edilmiştir, Yafa Hz. Yunus’un (Yonas), balık tarafından yutulduğu yerin de Yafa açıklarında olduğu kabul edilir. Hz. Yunus, Ninive (Ninova) kentin ahalisine hitab ederek Allah’ın emirlerini tebliğ etmek yerine Yafa sahilinden yola çıkarak Tarsis’e geçerken yolda gemiden atlar ve balık tarafından yutulur. Roma imparatoru Vespasianus burada büyük bir katliam gerçekleştirmiş ve 10.000 kişi bu katliamda hayatını yitirmiştir.
Modi’in: İ.Ö.167 yılında, Maccabiler’in başkaldırısı burada gerçekleşti. Bu başkaldırı dini temeldeydi ve 4. Antiochos’a karşı geliştirilmişti.
Gezer: En eski İsrail yazıtlarından olan Gezer Takvimi burada bulundu. İ.Ö. 10. yy’da yazıldığı sanılıyor.
Aşkelon (Aşkalon): Filistin’deki 5 site- devletten biri. Diğerleri şunlardır: Asdod, Ekron, Gath, Gazze (Samson burada kör edilmiştir).
Lasis (Tel ed Duweir: Duweir tepesi): Yeremya’nın (Jeremiah) mektupları bu şehirde bulundu. Şehir, İ.Ö. 588 yılında kral Nabukadnezar (Nabulhodonossor) tarafından fethedildi.
Ziklag: Hz. Davud’un, Amalekler’i sıkıştırdığı yer.
Anata (Anathoth): Yeremya peygamberin doğum yeri
En-Gedi: Davud peygamberin Saul’u affettiği yer.
Massada: 960 Zealot militanının, Romalılar’la savaşa tutuşup, nihayetinde topluca intihar ettiği yer.
Dhiban (Dibon): Kral Mesa’nın zaferine ilişkin Moab Anıtı’nın bulunduğu yer.
Nebo Dağı: Hz. Musa, Vadedilmiş Topraklar’ın yerini burada tahsil etti.
Khirbet Qumran: 1947 yılında bir çoban tarafından bulunan ve içinde ilk İncil tomarlarının bulunduğu iddia edilen mağara. Burasının bir Esseni kütüphanesi ve mabedi olduğu kabul ediliyor
Amman (Ammon, Rabbah): Ammon krallığının ve bugün Ürdün’ün başşehri.
Abel-Meholah: Elyeşa peygamberin doğum yeri.
Berhel (Beitin):İsrail kraliyet sunağı. Kudüs’teki Süleyman mabedinin rakibi konumundaydı.
Nablus (Sesem): Hz. İsa’nın Samariyalı kadınla görüştüğü yer. Joshua, İsrail kabileleriyle büyük toplantısını burada yaptı.
Siloah: İsrail’in eski merkezi tapınağı.
Efraim ormanı: Absalom’un, babası Davud’a karşı bu ormanda örgütlendi.
Penuel: Yakub’un, büyük bir melekle güreştiğine inanılan yer.
Sebastiye (Samariye): İ.Ö. 870 yılında, Omri döneminde İsrail’in başşehri. İ.Ö. 721 yılında Asurlular’ın eline geçti.
Dothan: Hz. Yusuf’un, kardeşleri tarafından köleliğe terkedildiği yer.
Ein Dor (Endor): Saul’un öldüğü yer.
Hazor: Önemli Kenan yerleşimlerinden.
Baniyas (Caesarea Philippi): Hz. İsa’nın Kudüs’e dönmeye karar verdiği yer.
İ.Ö. 70 (ya da 74) yılında Kudüs kenti kuşatma altındadır. Kentin güçlü surları, o sıralarda altın çağını yaşamakta olan Roma İmparatorluğu’nun görkemli orduları tarafından çevrelenmiştir ve haftalardır sürmekte olan bu ağır muhasaraya karşı Yahudiler direnmektedirler. Karşılarındaki ordu, ünlü Komutan Titus tarafından yönetilen “dünyanın en güçlü ordusu”dur. Rasyonel bir değerlendirme, Yahudiler’in direnerek bir zafere ulaşmalarının mümkün olmadığını açıkça göstermektedir.
Buna karşın, “Zealotlar” sonuna kadar savaşmakta kararlıdırlar. Bir şekilde bir “mucize”nin gerçekleşeceğine ve Roma’yı ne olursa olsun yeneceklerine inandırmışlardır kendilerini. Teslim olma yanlısı, ihanetçi haham Ben Zakkai’yi pasifize ederler ve Kudüs’ün ve tüm Yahudi ulusunun kaderini kendi ellerine alırlar. Romalıların “teslim olun” çağrısına “sonuna kadar savaş” sloganıyla yanıt verirler.
Romalılar, Filistin’i İ.Ö. 63 yılında kansız bir fetihle imparatorluklarına katmışlar, sonra da zamanın şartlarına göre “hoşgörülü” sayılabilecek bir yönetim biçimi oluşturdular. İmparatorluk içinde başka hiçbir azınlığa tanınmamış olan hak ve ayrıcalıklar verildi Yahudiler’e. Yahudiler yine kendi kralları tarafından yönetiliyorlardı. Tabii ki bu kral kukla bir kraldı ve Roma’nın işbirlikçisiydi. Dini işlerinde özerktiler.
Buna rağmen özgürlük iradesi ağır bastı ve Yahudiler, Zealotlar’ın öncülüğünde “Büyük Yahudi İsyanı”nı, İ.S. 66 yılında başlattılar. İsyan Kudüs’ün yakınlarında, Masada kayalıklarındaki iyi korunan bir kalede başladı. Kaledeki Roma garnizonu Yahudiler’in ani bir saldırısı ile gafil avlandı ve Yahudiler garnizondaki askerlerin tümünü tasfiye etti. Benzer bir saldırı, Antonia kalesindeki Roma garnizonuna karşı gerçekleşti ve buradaki askerler de tasfiye oldular.
Roma ordularına karşı girişilen bu savaş, oldukça güçlü direnişlere karşın M.S. 70 (veya 74) yılında Kudüs’ün kuşatılmasıyla sonuçlandı. Yahudiler, bu bağımsızlık deneyimlerinde başarısız oldular. Kudüs’teki Yahudi direnişi çok güçlü oldu ve Roma epeyce asker yitirdi. Hz. Süleyman tapınağına sığınan Yahudiler, 8 günlük bir direnişten sonra teslim oldular. Bu çatışmalar sırasında tapınak hemen tamamen yokoldu. Geriye bir tek tapınağın batı tarafındaki duvarı kaldı; ilerleyen yüzyıllar boyunca bu duvar, Kudüs’teki tarihi hezimetin anısına, Yahudiler tarafından “Ağlama Duvarı” olarak kabul edilecekti. Bu yenilgiyle birlikte Kudüs yerle bir oldu ve yaklaşık bir milyon Yahudi ya öldürüldü ya da köle olarak satıldı. Yahudiler, teslimiyeti kabul etmediler ve bunun bedelini çok ağır bir biçimde ödediler. Roma Ordusu’nun en çok uğraştıranlar onlar oldu. Fakat durmadılar, Kudüs’teki kıyımdan kurtulanlar, isyanın başladığı yerde, Masada kalesinde bir kez daha örgütlendiler ve yeniden Roma’ya karşı silahlı mücadeleye giriştiler. Sonunda, 73 (veya 77) yılında, 100 kadar Yahudi gerilla, eşleri ve çocukları ile birlikte Masada’da sıkıştırıldılar ve teslim olmaya zorlandılar. Ancak Romalılar kaleye girdiklerinde tek bir canlı Yahudi bile bulamadılar; Yahudi militanlar, teslimiyeti reddederek topluca intihar etmeyi seçmişlerdi.
Hezimetin anısına, Yahudiler tarafından “Ağlama Duvarı” olarak kabul edilecekti. Bu yenilgiyle birlikte Kudüs yerle bir oldu ve yaklaşık bir milyon Yahudi ya öldürüldü ya da köle olarak satıldı. Yahudiler, teslimiyeti kabul etmediler ve bunun bedelini çok ağır bir biçimde ödediler. Roma Ordusu’nu en çok uğraştıranlar onlar oldu. Fakat durmadılar, Kudüs’teki kıyımdan kurtulanlar, isyanın başladığı yerde, Masada kalesinde bir kez daha örgütlendiler ve yeniden Roma’ya karşı silahlı mücadeleye giriştiler. Sonunda, 73 (veya 77) yılında, 1000 kadar Yahudi gerilla, eşleri ve çocukları ile birlikte Masada’da sıkıştırıldılar ve teslim olmaya zorladılar, teslimiyeti reddederek topluca intihar etmeyi seçmişlerdi.
Çatışmalar hiçbir zaman, tamamen ortadan kalkmadı ve yer yer devam etti. M.S. 136 yılında, Haham Akiba ve genç Yahudi öncü-militan Bar-Kokba’nın önderliğinde yeni bir isyan daha başladı. Bar Kokba, Roma birliklerine karşı bazı galibiyetler elde etti ve halkının morali yükseldi. Ancak, bu isyan da, Roma Ordusu tarafından, 138 yılında, çok kanlı bir biçimde bastırıldı. Bar-Kokba ve Akiba hemen infaz edildiler. Bu gelişmelerin ardından Roma Ordusu büyük bir kıyıma girişti. Bu kez katliam, Kudüs’te yaşanandan da büyüktü. Yaklaşık yarım milyon Yahudi öldürüldü ve kalanlar da Filistin den tamamen sürüldüler. Kudüs’e ayak basmaya kalkan her Yahudi’nin idam edileceği duyuruldu ve bu hüküm, Roma’nın çöküşüne kadar devam etti.
Kaynak: H.A. “Akademya’ya Doğru Sitesi”, 2001-2005 (2010 öncesi arşiv makalelerimizde yazarlarımızın adları, açık isimleriyle yayınlandıklarında makalelerini yeniden tashih ihtiyacı duyabilecekleri ihtimaline nazaran, yazarlarımızın talebi olmadıkça sadece isimlerinin baş harfleriyle paylaşılmakta, böylece bu önemli ve değerli arşivimizden kamuoyunun istifadesi amaçlanmaktadır.)