KİTAPLAR VE NECİP FAZIL – 17 (Shakespeare, Bergson ve Diğerleri)

Fransız edebiyatının son büyük isimlerinden ortalama 300 yıl evvel, “üstünde güneşin batmadığı bir imparatorluk haşmetine bağlı bir (melankoli)nin” ifadecisi, şiirle tiyatroyu birleştirip her iki zaviyeden de Üstad Necib Fazıl’ın takdirini kazanan, İngilizlerin dünya edebiyatına en büyük armağanı bir Shakespeare vardır. Bu vesileyle, Türk edebiyatının en güçlü sahne eserlerine imza atan “Bir Adam Yaratmak” müellifinin engin tiyatro kültüründen ufacık bir bölümü seyredebiliriz. Yıl 1939 ve Necib Fazıl, “sevdiğiniz piyes muharrirleri kimlerdir” sorusunu cevablıyor:

– “Samimî olmak lâzımsa, benim seven tarafım pek o kadar inkişaf etmiş değildir. Meselâ birçoklarının bayıldığı (Pirandello)yu hiç sevmem. Talaştan çıkarılmış, Alman icadı ipekli kumaşlar gibi bence onun sun’i bir özü vardır. Fransız tiyatrosunda da beni kapmış ve sürüklemiş tektük eser hatırlıyorum. (Strindberg) ve (Ibsen) usanç verecek kadar bana tek cepheli ve tek sesli görünürler. Bugün için binbir iptidaîliğine rağmen Shakespeare’e pes.”

(Necib Fazıl, Konuşmalar, Büyük Doğu Yay., İstanbul 1990, s. 23)

Tam 40 yıl sonra bir başka “konuşma”… Ve Necib Fazıl’ın Shakespeare’e bakışı hâlâ değişmemiştir:

– “(Şekspir)i çok beğenirim. Cidden çok severim onu… “Cins kafa” tâbiri (Şekspir) için caiz…”

(Konuşmalar, s. 167)

Birçok eserinde, “Hamlet”, “Othello”, “Romeo ve Jülyet” gibi Shakespeare imzalı ünlü klâsiklerden bahseder. Ayrıca, “Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu”nda “Fırtına”ya, “Cinnet Mustatili”nde “Macbeth”e, “Bâbıâli”de ise “Kral Lear”a göndermede bulunmuştur. Hattâ tıpkı “Danton’un Katli” kitabıyla Sokrat’ın “Apolocya”sı gibi, “Othello”nun da bahsini mahkeme müdafaalarına taşır:

“Dünya edebiyatında kıskançlığın şaheseri (Otello)dur. (Şekspir)in meşhur (Otello)su. İmdi; hastalık derecesinde kıskanç bir koca, sırf bu hissi yüzünden karısını öldürse de cebinden (Otello) çıksa, şu, kürsüsünün üzerine eğilmiş beni hayretle dinleyen kaytan bıyıklı savcı, (Şekspir)in iskeletine pranga vurulması için Londra Savcılığına müzekkere mi yazacaktır?”

(Necib Fazıl, Müdafaalarım, 2. Basım, Büyük Doğu Yay., İstanbul 1985, s. 187)

Üstad, gerek okuyarak, gerek Muhsin Ertuğrul’un “şehir tiyatrosunda” sergilediği oyunlar vasıtasıyla Shakespeare’i çok iyi biliyordu. “Namık Kemâl”le ilgili eserinde Shakespeare’e dair yazdıklarını hatırlamamak olmaz:

– “Tiyatroda en büyük şiiri, en büyük fikri, en büyük duyguyu, en aç, titiz ve obur sahne mizacına göre pişiren büyücü hamurkâr Shakespeare’dir. Shakespeare, edebiyatın mücerret tefekkür ve tahassüs ufkunu çizerken kıymetlerini tiyatro âletini patlatacak kadar doldurup da verebilen kahraman…”

(Necib Fazıl, Namık Kemâl, 3. Basım, Büyük Doğu Yay., İstanbul 1992, s. 331)

Üstad’ın, “büyük muztaribler” arasında saydığı isimlerden Pascal’a olan alâkası da bilinmektedir. Shakespeare’e yakın bir devirde yaşayan ve daha çocuk yaşta bazı fizik kanunları keşfeden bu dehânın arayış destanına ve imân arzusuna bayılır. Onun çilesini ve arayıcılığını İmâm-ı Gazzâlî’ninkine benzetir; aklın rehberliğinde nereye kadar gidilecekse oraya tırmandığını, ama kurtuluş gemisinin eşiğinden içeri adım atamadığını belirtir ve bazı sözlerini sık sık vurgular. Pascal’ın “Düşünceler” adıyla dilimize çevrilen eserini biraz inceleyen birisi, Üstad Necib Fazıl’ın “saf tefekkür” plânında bu eserden de istifâde ettiğini hissedecektir.

Büyük Doğu Mimarı’nın “20. asrın en büyük filozofu” kabul ettiği Bergson’a olan ilgisine de değinmek gerekiyor. 15 Mart 1939 tarihli “Çerçeve”den:

– “Büyük Filozof Bergson, “Din ve ahlakın iki kaynağı” isimli eserinde, kudretin yalnız (mistik) görüşte bulunduğunu kaydeder. Zira (mistik) görüş maddeyi aşmak, eşya ve hâdiselerin maverasına ulaşmak hamlesidir.”

(Necib Fazıl, Çerçeve 1, Büyük Doğu Yay., “15 Mart 1939” tarihli Çerçeve, s. 66)

“Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu”ndan:

– “(Bergson) “Yaratıcı Tekâmül”, sonra “Yaratıcı Muhayyile” eseriyle aklı son hududuna kadar tarif, aklın kifayetsizliğini akılla ispat etmiştir.”

(Necib Fazıl, Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu, Büyük Doğu Yay., İstanbul 1982, s. 92)

Ve Bergson’un bir başka eserine dair yazdıkları:

– “Filozof (Bergson)un dilimize “Gülmek nedir, kime gülüyoruz?” başlığı ile çevrilmiş (Le Rire – Gülmek) isimli eseri… Bu eserde gülmek, gülünç bulmak keyfiyetini birtakım ruhî sebeplere bağlayan Filozof, kitabının son baskısına meşhur güldürücü (Şarlo)yu da almıştır.”

(Necib Fazıl, Rapor 7/9, 2. Basım, Büyük Doğu Yay., s. 53)

Necib Fazıl, Bergson’u “Fransa’nın tefekkürde (Eyfel) kulesi” olarak görür. Tıpkı İmâm-ı Gazzâlî ve Pascal gibi, neredeyse bütün fikrî eserlerinde onunla ilgili bir bahis vardır. Üstad’ın “Bergson felsefesini” çok iyi bildiği ve onunla ciddi anlamda meşgul olduğu anlaşılmaktadır. Freud’un ölümü üzerine yazdığı fıkrada da bunu belirtir:

– “Modern filozoflar içinde (Freud), ırkdaşı (Bergson)dan sonra, üstünde en fazla meşgul olduklarımdan…”

(Necib Fazıl, Çerçeve 1, s. 254)

Zaten Bergson felsefesinin Türkiye temsilcisi Mustafa Şekip Tunç, Darülfünûn’da Necib Fazıl’ın felsefe hocası ve sonrasında uzun yıllar arkadaşıdır. Ağaç’ta ve ilk dönem Büyük Doğu’larda değerli yazılar yazmıştır.

Üstad, Bergson’dan sonra, yakın zamanların filozoflarından Blondel’i de beğenir. Kendisinden dinleyelim:

– “(Blondel) yeni ölmüş bir adamdır, modern bir filozof kabul edilir… (L’Action) yâni (Aksiyon) isimli bir müstakil kitabın sahibidir. Bu kitabı 1893 senesinde doktora tezi olarak yazdı, fakat bir daha bu eseri aşamadı. Ondan sonraki eserler hep onun tekrarı oldu. Meselâ 1936’da “Fikir” isimli eseri, bu eserin biraz daha genişletilmiş olmasından ibâret…”

(Necib Fazıl, Sahte Kahramanlar -İman ve Aksiyon-, 3. Basım, Büyük Doğu Yay., İstanbul 1984, s. 161)

“Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu”na baktığımızda, büyük filozof Sokrates’i, Eflâtun ve Aristo’nun eserlerini, Descartes’tan “Usul Hakkında Nutuk”u, meşhur dinsiz Voltaire’in “Felsefî Hikayeler” ve “Felsefî Mektuplar”ını, Kant’ın “Saf Aklın Tenkidi”ni, Hegel’in diyalektiğini, Marks ve Engels’in çıkış noktasını, Nietzsche’yi, Durkheim sosyolojisini, Heidegger’in “sıkıntı felsefesi”ni, çağdaşlarından Jean-Paul Sartre’a kadar daha onlarca düşünce adamı ve felsefesini okuduğunu görüyor, Batı fikir tarihine dair köklü bir kültürü, zengin bir birikimi olduğunu hemen fark ediyoruz. Bir başka konferansında “çağdışı tekerlemecilerine” şunları sorması boşuna mıdır? Necib Fazıl soruyor:

– “Sen çağın buhranını biliyor musun? Bugün, bu çağ felsefesinin (angs-filozofi) diye anıldığından haberin var mı?.. (Rosenberg)i okudun mu?.. (Haydeger)den malumatın var mı? (Eksistansiyalist)leri biliyor musun?.. (Blondel)i okudun mu? Ya makinenin insanları nereye götürdüğünü?.. Bir gün elektronik beynin çıkıp da senin beynini deleceğini biliyor musun?”

(Necib Fazıl, Hesaplaşma, Büyük Doğu Yay., İstanbul 1985, s. 45)

Başlıbaşına bir “kütübhâne” olan “İdeolocya Örgüsü”nde bazı Batılı entellektüellerin “Doğu ve Batı” mukayesesine dair yazdıklarından iktibaslar vardır. Üstad’ın bu iki ayrı dünyanın muhasebesine verdiği önemin büyüklüğü bilinmekte olup, aynı mevzudaki yayın ve eserleri dikkatle takib ettiği muhakkaktır.

Kaynak: H.Y. “Kitaplar ve Necip Fazıl” başlıklı henüz yayınlanmamış bir eser çalışmasının bölümler hâlinde naklidir. “Akademya’ya Doğru Sitesi”, 2001-2005 (2010 öncesi arşiv yazılarımızda yazarlarımızın adları, açık isimleriyle yayınlandıklarında yazılarını yeniden tashih ihtiyacı duyabilecekleri ihtimaline nazaran, yazarlarımızın talebi olmadıkça sadece isimlerinin baş harfleriyle paylaşılmakta, böylece bu önemli ve değerli arşivimizden kamuoyunun istifadesi amaçlanmaktadır.)

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi giriniz!