“Başyüce”, kaba ve umumî mânâsıyla herhangi bir devlet reisi değil, derin ve girift, içtimaî bir remzdir. Bir timsal…
Bütün selâhiyetler beşerî haddin en üstünüyle eline teslim edilmiş kâmil ferdin, Allah’ı, vicdanı ve milleti arasında terkibleştirmeye memur bulunduğu kâmil âhenk uğrunda, öz nefsini selâhiyetsizlikte son mertebeye indirmesi… “Başyüce”nin heykelleştirdiği remz, işte bu mânânın temsilciliği ve şahıslandırıcılığıdır.
“Başyüce”, milletini tek şahıs içinde yekûnlaştıran baş örnek… Onun içindir ki, selâhiyeti, hak ve hakikate karşı bu yekûna eş, kendi öz nefsine karşı da bu yekûnun en ufak parçasından daha küçük…
“Başyüce”nin kendi öz lisanından başka her edası ve işi, “ben milletimin görünürde en ahlâklı, en bilgili ve en akıllı ferdiyim!” diye ilân edecektir.
“Başyüce”, “Yüceler Kurultayı”nın her şubede lif lif örülmüş kanunlar manzumesine aykırı emir veremez ve vermez; fakat her emri, kanunu tamamlayıcı ve belirtici ayrı bir kanundur. Kanunun birşey söylemediği yerde “Başyüce”nin emri, kat’îdir.
“Başyüce”nin bir emriyle hükümet değişir.
Bütün hükûmet manzumesi, en büyük mümessilinden en küçüğüne kadar onun adına iş görür.
Kaza cihazı onun adına işler ve adalet onun adına dağıtılır.
“Başyüce”, bütün icra vasıtalarının ve bütün şubeleriyle ordunun başıdır. Başbuğ, doğrudan doğruya “Başyüce”nin vekilidir.
Anlaşılıyor ki, “Başyüce”, İslâm’ın “Ulülemr” diye isimlendirdiği büyük içtimaî irade ve icra makamını, bu makama en küçük nefs ve hırsı karıştırmamak ve kendi öz nefsaniyeti bakımından mâdum kalmak borcu altında, şahsıyla dolduran ideal ferddir. “Başyüce”, temsil ettiği imân ve hakikat kutbunun, en ileri hürriyet içinde her şeyi ve herkesi köleleştiren mânâsına karşı mukaddes mizân önünde, bizzat, her şeyden ve herkesten fazla köleleşecektir. “Başyüce”, temsil ettiği hudutsuz mânânın altında evvelâ kendisini ezecek; ve sonra bağlı olduğu mânâlar âleminin temsil hadleri içinde, fâni şahsını -fâni şahsına hiçbir pay vermeksizin- en göz kamaştırıcı kudret ve haşmet ifâdesiyle alabildiğine pırıldatmaktan çekinmeyecektir. “Başyüce”de pırıldayan kudret ve haşmet ifâdesi, onun değil, bütün milletiyle bağlı olduğu mânâlar âleminin; ve oradan aksederek, milletinindir.
Cemiyetin, hangi sahada olursa olsun, en dertli ve ıstırablı unsuru, “Başyüce”yi, kendisi kadar dert ve ıstırab içinde olup olmadığını ve derdinin çaresini elinde tutup tutmadığını anlamak bakımından, her ân hesaba çekmeye muktedir, kanunî bir imkân sahibi olacaktır. En küçük suistimale karşı, cüret edicisine en büyük cezayı davet edecek olan bu imkân, her vatandaşın evinde, keyf için çekilmesi yasak bir imdat işareti koludur.
“Yüceler Kurultayı”, beş yıl için seçtiği “Başyüce”yi tekrar intihab edebilir.
Tekrar seçilmeyen “Başyüce”, yaş haddini aşmamış bulunuyorsa, “Yüceler Kurultayı”ndaki yerine avdet eder.
Kaynak: Salih Mirzabeyoğlu, BAŞYÜCELİK DEVLETİ -Yeni Dünya Düzeni-, İBDA Yayınları, 2. Basım, İstanbul 2004, s. 197-199.