“Kemmiyet ve dış kalıp plânında her şey ve her zaman değiştirilebilir ve icaplara uydurulabilir. Değişemez olan ruh ve keyfiyettir. Dâva, sadece, bu ruh ve keyfiyete denk, dış kalıp ve teşkilâtı, usta mimarlar eliyle petekleştirebilmekte…” (NFK)
- İşçi sınıfı bizde, orduda nefer gibi, cemiyetine karşı hiçbir sınıfî ve nefsanî hak iddiasına kudreti olmayan; ve her hakkı cemiyeti tarafından tekeffül edilen tâbi zümre…
- İşçi sınıfı bizde, kendisini gözü kapalı, doktora teslim eden bir hasta vaziyetinde, her himayeyi, doktorun ilmine mütenazır olarak, cemiyetinin bağlı olduğu adalet ölçüsünden bekler ve eksiksiz görür.
- İşçi sınıfı bizde seviyesine göre bir talim ve terbiye sistemi içinde, her şeyden evvel 19’uncu asrın ikinci yarısından bu yana, kendi hakkında uydurulan ütopyaları ve bu ütopyaların tatbik sahalarındaki sahtekârlıkları yakından görecek ve cemiyetinde fâni, ayrıca meslekî imtiyazı olmayan idealist işçiyi örnekleştirecek ve cihana takdim edecektir.
- Bu vasıflar içinde bizim işçimiz, demokrasilerin, bir taraftan patronu şişirirken, öbür taraftan işçiye cemiyetini tehdit hakkını tanıyan tezatlı sistemine zıt olarak, grev, boykot, (lokavt) ve her türlü direnme ve ayaklanma kuvvet ve salâhiyetinden arınmıştır.
- Açık bir içtimaî (şantaj) ifade eden ve karnı acıkanı ekmeği, üşüyeni kömürü, yolcuyu nakil vasıtası, hastayı ilâcından yoksun bırakma tehdidi yolundan hak arayan böyle liberalizma maskaralıklarından Büyük Doğu ikliminde ve işçisinde tek bir iz bulamazsınız!
- (Karl Marks)ın “patron kasasında kârdan her metelik, hakkı eksik ödenen işçinin emeğinden hırsızlamadır!” düsturu, maliyet hesabiyle kâr arasında, tespiti gayet kolay bir bilânço arzeden sınaî manzumenin bu basit ve sathî ifadesinden faydalanılarak ileriye atılmış bir (diyalektik) oyunudur. Bu takdirde, zararlı patrona ait her meteliği tazmin etmekle mükellef bulunanın işçi olup olmadığı sorulabileceği gibi, 1 kilometrelik yola sırtında 100 kilo yükü 5 liraya taşıyan hamala bağlı hakkın da neyle ve nasıl hesap edilebileceği sorulabilir.
- Bütün dâva, malın ve mutlak mülkiyetin Allah’a ait olduğunu bilen bir cemiyette, en adaletli bir kıymet takdiri ölçüsüyle emekleri değerlendirmek; ve komünizma ütopyasının dışarıya doğru şımartıp içeride esir gibi kullandığı işçiye, mutlak bir askerî nizam içinde, patron-emekçi muvazenesinin sadece İslâmiyette bulunduğunu göstermektir.
- Mü’min sermayenin işçisi mazlum ve haksızlığa mahkûm olamaz.
- Mü’min işçi ise cemiyet içinde ayrı bir sınıf olmak imtiyaz ve istismariyle nefsine hâkimiyet tanıyamaz, ve her zümreyle beraber hakka mahkûm olduğunu takdir eder.
Kaynak: Necib Fazıl, İDEOLOCYA ÖRGÜSÜ, Büyük Doğu Yayınları, 30. Basım, İstanbul 2021, s. 377-379.