Külliyatta Başyücelik Devleti: BAŞYÜCELİKTE İŞ ÖLÇÜSÜ

· “Başyücelik Devleti”nde, maddî ve mânevî her ne şekilde olursa olsun, tufeylî; başkalarının kazanç ve emeğine musallat tek fert bulunmaması gâyedir.

· Tufeylîlerin başında, dilenciler, bütün işsizler ve mesleksizler, her türlü verimsizler, kaçaklar ve ahlâk dışı tertiplerle kazanç sağlamaya bakanlar vardır.

· “Başyücelik Devleti”nde ana prensip, ferdin, devlet murakabesi altında, ister hükûmet ve ister cemiyete mesul bir ifadeyle, bellibaşlı bir verim ve işe memur bulunmasıdır. Bu millî ve umumî memuriyet, sadece bellibaşlı yaş hadleri ve bellibaşlı sağlık şartlariyle sınırlıdır.

· Devletin, millet ve cemiyet iradesini temsil yoliyle iş ve meslek diye kabul etmediği ve içtimaî faydasına inanmadığı faaliyet şekilleri, iş ve meslek değildir. Meselâ “Başyücelik Devleti”nde, köşebaşlarında boynu bükük bekleyip otomobillerin kapısını açarak bahşiş toplıyan, nüfuzlu ve tesirli şahısların başları etrafında sivri sinekler gibi dolaşa dolaşa dalkavukluk şarkıları söyleyen, hiçbir hak ve gerçeğe bağlı olmaksızın mâneviyat istismarcılığı yapan ve uzaktan ve yakından bunları andıran örneklere yer yoktur.

· Tufeylî olmaya doğru giden verimsiz şahıs, ya iş bulamadığı, ya iş görebilmek şartlarına malik olmadığı, yahut iş görmek istemediği için bu vaziyete sürükleneceğine göre, birinci halde işi “Düzenleme Vekâleti” yoliyle devletten isteyecek, ikinci halde ve aile himayesinden mahrum kalmış olmak şartiyle “Devlet Bakım Evleri”nde yaşayacak, üçüncü halde de kafasına vurula vurula iş sahalarına sürülecektir. İş ve meslek sahibi olma çağındaki “Başyüce”nin oğlu bile aynı ölçünün en aciz mahkûmu ve takip hedefidir. “Başyücelik Devleti”nde babaya ve mirasa dayanma yoktur. Mutlaka iş ve emek…

· Başyücelikte iş ölçüsü ve iş dağıtımına memur hükûmet organizması, açık ve tabiî yollardan bir mesleğe ulaşamayan ve bir meslekte tutunamayan ferdi, maddî ve mânevî en sıkı ve en doğru muayeneden geçirip, rençberlikten ameleliğe veya talebelikten herhangi bir memurluğa kadar lâyık olduğu verim toprağına dikmek, orada tutturmak ve geliştirmekle mükelleftir. Böylece içtimaî müspet sınıflar dışı bir iş kaçağından, bir gün, bir “Başyüce” meydana gelmesi ihtimalinin yolu açıktır.

· Bakımından mesul olacak hiçbir yakını veya isteklisi bulunmayan maddî veya mânevî sakat fert, illetinin iyileşme veya iyileşmesine bağlı imkân kadrosu içinde, şifasına veya ölümüne kadar devlet hastahanelerinin, devlet ıslahhânelerinin ve “Devlet Bakım Evleri”nin en has ve en kıymetli konuğudur. Buralarda cemiyetin çürük ve tortu kısmı, en şefkatli gizlenme ve bakılma örtüsü altında sokaklardan ve meydanlardan nihândır. Her türlü yakınlık himayesi ve gelirden ve tam mânâsiyle iş iktidarından mahrum ileri ihtiyarların da yeri, “Devlet Bakım Evleri”nin hususî şubeleridir.

· Devlet, çocuklara masal anlatmak kabiliyetinde bir ihtiyardan, parmak uçlarına inen temas dehâsiyle bir hasır iskemle örebilecek körlere kadar herkesi en rahat iktidarı içinde verimlendirmekle mükellef olduğuna göre, “Devlet Bakım Evleri”nin topyekûn verimsiz konukları, topyekûn iktidarsızlardır. Bu bakımdan devlet, bir taraftan kendi girift ve muhteşem teşkilâtı, öbür taraftan da irade mihrakını teşkil ettiği cemiyette aile ocaklarıyla sıkı ve uyanık bir bağlantıya sahiptir.

· Başyücelikte iş ölçüsü ve iş dağıtımına memur hükûmet organizmasının, evvelâ önlemek ve sonra verimlendirmekle mükellef olduğu tufeylîler ve serseriler mevzuunda, ihtiyarlar ve illetliler zümresinin karşı kutbu olan başıboş çocuk bulunmaktadır. Esasta ana baba murakabe çerçevesi içine sımsıkı mıhlı, bu çerçeveden kaydığı ve kaydırıldığı nisbette ana ve babaya büyük mesuliyetler yükletici, ancak bellibaşlı şartların zoriyle bu çerçeveden kopar kopmaz ve her türlü yakınlık himayesinden mahrum kalır kalmaz da hemen devlet eline geçmeye ve devlet elinde yetiştirilmeye mahkûm, fevkalâde hassas, başıboş çocuklar mevzuu… Devlet, doğrudan doğruya kendi eline geçme vaziyetindeki çocukları, bir taraftan onları evlât edinecek aile ocaklarına arzederken öbür taraftan da bizzat kendi müessiselerinde yetiştirip, en parlak istikbâle takdim etmek; böylece insan, istidat, kabiliyet ve iş tasarrufunu son haddiyle misallendirmek borcundadır.

 

Kaynak: Necib Fazıl, İDEOLOCYA ÖRGÜSÜ, Büyük Doğu Yayınları, 30. Basım, İstanbul 2021, s. 307-309.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi giriniz!

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR