Külliyatta Başyücelik Devleti: MAHKEME

“Kemmiyet ve dış kalıp plânında her şey ve her zaman değiştirilebilir ve icaplara uydurulabilir. Değişemez olan ruh ve keyfiyettir. Dâva, sadece, bu ruh ve keyfiyete denk, dış kalıp ve teşkilâtı, usta mimarlar eliyle petekleştirebilmekte…” (NFK)

  • Bizde mahkeme, en alt seviyesinden en üst kademesine kadar Başyüce (devlet reisi) adına kaza icra eyler.
  • Bu öyle bir kaza icrasıdır ki, devlet reisine nispeti, sadece onun temsil ettiği fikirler ve ölçüler manzumesine (sembol) olması bakımındandır ve aynı Başyüce, kendi nasbettiği hâkim karşısında, şahsiyle, en aşağı fertten daha zâiftir.
  • Fatih Sultan Mehmed’e kendi kadısının «ayağa kalk; şer murafaası üstündesin ve hâkim karşısındasın!» ihtarını, Halifeler Halifesi Hazret-i Ömer’in de kendisini görünce ayağa kalkmak isteyen kadıya «oturunuz; taraf tutmanın ilk alâmeti budur!» dediğini hatırlayalım! Bu iki tabloda, adına kaza icra edilen devlet reisiyle hâkim arasındaki bütün münasebet, olanca incelikleriyle pırıldar.
  • Büyük Doğu fikir ve ahlâk ikliminin en nadir ve nadide mahsulü olan hâkime, bağlı olduğu ölçüler karşısında, ne devlet, ne menfaat, ne kadın, ne his, ne merhamet, tesiri mümkün hiçbir şey düşünülemez.
  • Büyük Doğu nizamında, hâkim, tatbik ettiği kanuna, mahkûm da hesab verdiği hâkime inanır; ve eski bir atasözü olan şu ölçü, taraflarca kanun itimadının ruhunu teşkil eder, «Şeriatin kestiği parmak acımaz!»
  • Büyük Doğu adalet cihazında, merhamet cemiyete, riayet kanuna ve ibret suçluya ve bütün suç istidatlılarınadır. «Bu medeniyet asrında bu kadar ağır ceza olur mu?» diye bir görüş, suça gelişme payı vermekten ve tek ferde acıma bahanesi altında cemiyeti feda etmekten başka bir şey değildir. Büyük Doğu adaletinde kanun ve hâkim, boyuna olagelen ve cezalandırılan fiillerin böylece ilelebet devamını değil, kökünden kazınmasını hedef tutar.
  • Büyük Doğu mahkemesinde hiçbir dâva sürüncemede kalmaz, bir mevsimden öbürüne geçmez ve en hızlı (prosedür – muhâkeme şekli) içinde ve her delili tamam olarak hak ve adalete kavuşturulur.
  • Büyük Doğu adalet nizamında Allah üzerine yemin eden şahit, âmme haklarının müdafii savcı, birer emin vazife örneğidir; ve işlerinde gösterecekleri en küçük uygunsuzluk, cezaların en büyüğünü çekici mahiyettedir.
  • Büyük Doğu mahkemelerinin, idam, hapis, sürgün, mecburî işçilik vesaire gibi hükümler dışında, suçluya karşı ve suçuna göre en tesirli ceza müeyyidesi mânevîdir ve suçlunun cemiyette teşhiridir. Bu teşhir, suçlunun, suç işlediği ve hüküm giydiği beldenin meydan yerinde, göğsünde yafta, muayyen merasimle sabahtan akşama kadar bekletilmesidir.
  • Beraetle neticelenen haksız takipten mânevî zarar ve ziyanını devlet öder ve sebep olanları cezalandırır.
  • Büyük Doğu hâkimi, geçimi ve içtimaî mevkiiyle mütenasip her türlü ihtiyacı için gereken parayı, elindeki harcama mevzularını gösteren resmî cetvele göre, hesap vermeksizin ve herhangi bir muameleye tâbi olmaksızın devlet kasasından çeker; ve devlet, sadece hâkimin ne çektiğini bilmekle kalır. Mübalağayla kanaat gösterenlere seneden seneye münasip bir ikramiye ödeneceği gibi, tekaüt zamanında da hâkime, bellibaşlı kıdem ve liyakat ölçülerine göre bir maaş biçilir. Tek cümleyle hâkim, kendisinden beklenen ilmî ve ahlâkî vasıfların korunması adına, her türlü ihtiyaçtan âzade tutulur ve başka bir vazifeye tâyini halinde muayyen bir maaş derecesini daima muhafaza eder.

Kaynak: Necib Fazıl, İDEOLOCYA ÖRGÜSÜ, Büyük Doğu Yayınları, 30. Basım, İstanbul 2021, s. 259-261.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi giriniz!

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR