“Kemmiyet ve dış kalıp plânında her şey ve her zaman değiştirilebilir ve icaplara uydurulabilir. Değişemez olan ruh ve keyfiyettir. Dâva, sadece, bu ruh ve keyfiyete denk, dış kalıp ve teşkilâtı, usta mimarlar eliyle petekleştirebilmekte…” (NFK)
- Bir daha kaydedelim: Büyük Doğu ideali orducudur. (Antimilitarist)lere zıt…
- Fakat bu orduculuk, silâha, madde gücüne, madde manivelâsına dayalı, vaktiyle Yeniçeri Ortalarında olduğu gibi, kaba ve fikirsiz bir tasallût taraftarlığı değildir. Büyük Doğu ideali, böylesine en fazla zıt…
- İlâhî mimarîde her şey, ters cephesiyle, ulvîliği nisbetinde süflîliğe namzet olduğu için, orduculuk mefkûresini, bağlı bulunduğu iman ve dâva kutbundan ayırıp orduyu öz nefsaniyetiyle azizleştirmek, her şeyden evvel o mübarek ocağa kıymak olur.
- Ordu için ordu yok; millet için ordu vardır.
- Ok, tüfek veya atom bombası… Üçü de keyfiyet ve gayede bir… Farkları kemmiyette… Ok da, tüfek de, atom bombası da bir gaye ve dâva emrine girmedikçe, kendi zatî madde imkânları ve iş görme avantajlariyle hiçbir hak ve imtiyaz belirtmez. Hak ve imtiyaz, onları kullanan ele, elin bağlı olduğu kafaya, o kafaya yön veren ruha göredir. Aynı ok, Kerbelâda Peygamber Torununun mukaddes yüreğine saplanabileceği gibi, kör Deccal’ın iki kaşı arasından da girip geçebilir.
- Ordu bir oktur; onu kullanan el, aynı okun şuur merkezi subaydır; elin bağlı olduğu kafa, fikir ve hakikattir; kafaya yön verici ruh da millet ve cemiyet… Ve olanca hak ve hakikat, değer ve imtiyaz, sırasiyle ve derece derece , ruh, kafa, el ve âlete ait…
- Ordu ki, cemiyetin yumruğudur; gömülü olduğu eti acıtmayan bir tırnak gibi, başiyle âhenk halinde bulundukça, o cemiyet salim, o baş aziz ve o yumruk mübarektir.
- Tarihte bütün büyük orduları saran kanun ve hikmete misal: Fransaya Papa’ların hazinelerini ve (Rönesans)ın sanat eserlerini taşıyan (Napolyon)un Büyük Ordusiyle, haşmetli Prusya ordu idealinin billûrlaştırdığı asker…
- «Altun Ordu»yu kuran Türk de, ordu ve millet, baş ve yumruk tamamlığının en parlak örneği… Şu var ki, Türk, o devirde ordu – millet halindedir ve ayrı bir vasfa malik değildir.
- (Sivil) mefhumuna bağlı medeniyet çağındaysa ordu – millet yok, millet – ordu var… Bağlı olduğu başın hamle ve iradesini heykelleştirici mübarek yumruk…
- Bu yumruk, başiyle ihtilâfa düşer ve kendisini kendi zatiyle imtiyazlandırmaya kalkarsa, o milletin, başını dövmesinden başka bir netice doğmaz. Öz yumruğu öz başına inen millet…
- Nitekim tarihimizde, büyük ruh dayanağımızı kazandıktan sonra iç ve dış bütün fetihlerimiz millet – ordu sayesinde olmuş; bu ordu, dayanaklarıyle alâkasını kaybedince de bozgun çığırımız açılmış ve aynı ordu, Tanzimata kadar milletin başını cenderelemiştir. Düşmana mağlûp bir mekânizmanın kendi öz milletine galip gelmeye kalkması, yumruğun ağızdan girip damağı çatlatması ve beyni ezmesi, ne korkunç hâile!.. İşte Yeniçeri felâketinin tam izahı!..
- Her zaman ve mekânda, ordunun, bağlı olduğu ruh ve kafaya ait fesadı görür görmez yumruğu ağızdan sokması, damağı çatlatması ve beyni ezmesi haktır. Şu incecik farkla ki, beyin yerine geçen yumruğun kafa kadrosu hemen yumrukluktan çıkıp beyinleşecek, bunun için haysiyetli bir fikirle gelmiş olacak, her fikir gibi sivilleşecek, kendisine inandıracak; peşinden, yumruğu (ast) ve beyni (üst) makama iade edecek ve böylece beyin yine beyin ve yumruk yine yumruk kalacaktır.
- Millet – ordu budur! Türk ordusu Tanzimattan beri bu Garplı ölçü etrafında şekillenmek istemiştir. 50 küsur yıl evvelki dâsitânî zaferini bu ruhla kazanmıştır ve bugün…
- Bugün, millet – ordular topluluğu manzumesindeki itibarlı mevkiini yine bu eski ruha borçludur. Esasta ve kökte münezzeh, fakat son zamanlarda yönü değiştirilmek ve bazı hiziplerin eline teslim edilmek istenen bu ruh, Mehmetçikle subayının şiârı oldukça Türk milleti kendisini mutlu sayabilir.
Kaynak: Necib Fazıl, İDEOLOCYA ÖRGÜSÜ, Büyük Doğu Yayınları, 30. Basım, İstanbul 2021, s. 272-275.