T.C.
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
EDEBİYAT FAKÜLTESİ
BİLGİ VE BELGE YÖNETİMİ (İ.Ö.)
BİLGİ KAYNAKLARI 1
DOÇ. DR. IŞIL İLKNUR SERT
YÂDİGÂR BAYRAKTAR / 0346160020
KONU: SÂLİH İZZET ERDİŞ (MİRZABEYOĞLU) ESERLERİ
ÖNSÖZ
Öncelikle bu yazarın bibliyografyasını yapmamın sebebi lise bir yıllarında, Necip Fazıl Kısakürek’i anma programına katıldım ve o programda Sâlih Mirzabeyoğlu’nun Necip Fazıl ile birlikte olduğu bir fotoğrafla karşılaştım. Bunun sonucunda merak ederek, kim olduğunu araştırdım ve davasını kendi davam bilip yolumu o davaya adadım. Bu süreçte basımı olan olmayan tüm eserlerini toplamaya çalıştım ve Salih Mirzabeyoğlu külliyatı oluşturmayı başardım. Bu eserleri toplamamda yardımcı olan, başta Adımlar Dergisi sahibi Ali Osman ZOR ağabeyime ve Kökler Kitabevi çalışanlarından Ümit ELÖNÜ ağabeyime sonsuz şükranlarımı sunarım.
Bunun yanı sıra, külliyata sahip olmamla birlikte kitap arayışına girmeden sürâtle eserlerin özünü yazmış olmam, daha önce bu tarz bir fikri arkadaşım Bilgehan Durmuş SAYIN (Allah rahmet etsin) ile düşünüp, kitapların çekimini yapıp bir süre rafa kaldırmıştık. Başta kitapların çekimi için bize kapısını açan Beyrut Kafe’ye teşekkür eder, geçenlerde vefat haberini aldığım Sayın kardeşime sonsuz şükranlarımı sunuyor, bu ödevi O’na armağan ediyorum.
Ödevi hazırlamamda yardımcı olan Furkan Dergisi’ne, Baran Dergisi’ne, Akademya Dergisi’ne, bana Mirzabeyoğlu’unu tanıtan ve bunu ödev konusu yapmama vesile olan arkadaşım Esma İNCİ ve Taha İNCİ’ye ve son olarak böyle bir ödevi bize veren İstanbul Üniversitesi Bilgi Belge Yönetimi Bölümü öğretim üyelerinden Doçent Doktor Işıl İlknur SERT Hanımefendi’ye/Hocamız’a sonsuz şükranlarımı sunuyorum.
İÇİNDEKİLER
1) AYDINLIK SAVAŞÇILARI -MORO DESTANI- ………………………….1
2) DAMLAYA DAMLAYA -YILANLI KUYUDAN NOTLAR -…….…………2
3) GÖLGELER -YAŞADIĞIMIZ GÜNLER- ………………………………….3
4) İBDA DİYALEKTİĞİ -KURTULUŞ YOLU- ………………..……………….4
5) İDEOLOCYA ve İHTİLÂL ………….……………………………………….5
6) İSLÂMA MUHATAP ANLAYIŞ -TEORİK DİL ALANI……………………..6
7) İSTİKBÂL İSLÂMINDIR -DENENMEMİŞ TEK NİZÂM- …….………..7
8) KAVGAM 1-2 -NECİP FAZIL- …………………………………………….8
9) KÜLTÜR DAVAMIZ -TEMEL MESELELER-.…………………………….9
10) KAYAN YILDIZIN SIRRI -ŞÂH ESER ‘ ŞÂHESER- …………………10
11) MÜJDELERİN MÜJDESİ -MİM MİM’İN HİKÂYESİ- ………………….11
12) MÜNŞEAT -ÖNSÖZ ‘ BAYRAMLIK- ……………………………..…….12
13) NECİP FAZIL’LA BAŞBAŞA -İNTİBÂ ve İLHÂM- …………….…….13
14) SAHÂBÎLERİN ROLÜ VE MÂNÂSI -PEYGAMBER HALKASI- …….14
15) TARİHTEN BİR YAPRAK ………………………………..……………….15
1) MİRZABEYOĞLU, Salih. Aydınlık savaşçıları -Moro destanı- , İstanbul, Gönüldaş Yayınları, 1981.
ÖZ
Şiir kitabıdır. Dünya’nın bir ucunda ülke olan Moro ve Moro’lu “Mutlak Fikir” bağlılarına zulmeden bir Amerikan uşağı diktatör Marcsos’a karşı Moro’lu Akıncı, emperyalizme ve onun uşağı Marcos’a karşı dik duruşu şiirsel dille ifade edilen bir kitaptır. Bunun yanı sıra bu süreçte Türkiye’nin de “Mutlak Fikir” bağlılarına destek çıkışını ve bu zulme karşı duruşlarını edebiyat ile sergilemiş olmalarına bu kitap bir örnektir.
Kitabın alt başlığı olan Moro Destanı adlı şiir ise Yenidevir Gazetesinde yayınlanmış, daha sonra kartpostal olmuş ve poster olmuştur. Bunun yanında marş olmuş, dilden dile gezinmiş bu şiir ruhları yangın yerine çevirmiş güçlü bir eserdir. Bakıldığı zaman Moro Destanı edebiyatın silah olarak kullanımının ‘nasıl’ına mükemmel bir cevaptır. Bir iktibas ile sonlandırmak gerekirse;
…bu yol bu bu uğurda /ne yasası, ne ilkesi /ne polis, ne askeri /ne topu – tüfeği marcosun /ne zulüm ne işkencesi /durduramadı onları /ne onu oynatan eller…
2) MİRZABEYOĞLU, Salih. Damlaya damlaya -yılanlı kuyudan notlar- , İstanbul, İbda Yayınları, 1997.
ÖZ
Eserin alt başlığı “Yılanlı Kuyudan”, Üstadı’nın yani Necip Fazıl Kısakürek’in ismini sonradan “Cinnet Mustatili”ne çevirdiği, hapishâne hatıralarını çerçeveleyen bir eserdir. Üstad ismini Cinnet Mustatili’ne çevirdi ve bir nevi çile çekilen dekorda insan yerine, doğrudan doğruya çile çeken insanı vurgulamak üzere dekoru ona çerçeve göstermişti. Yazar buna binaen “pek de iyi yaptı” diyerekten yazara göre “Yılanlı Kuyudan” ismi, eserin kendi keyfiyetinden ayrı olarak zengin tedailerle yüklü bir mısra gibi içinde yaşadığını ifade etmektedir.
Esere bakıldığı zaman zindan içinde zindan gören ve onunda içinde bulunduğu en geniş çerçevede hayat ıstırabını, çabasını, en aleladeden en giriftine kadar başvurmaları ve tesbitleri, bir kapta toplanan damlalar hâlinde önümüze sunuyor.
Eser, kendi içerisinde gün, ay ve yıl belirtmek üzere bölüm bölüm tarihler altında iktibaslar anlatılmıştır.
3) MİRZABEYOĞLU, Salih. Gölgeler -yaşadığımız günler- , İstanbul, İbda Yayınları, 2001.
ÖZ
İlk baskısı 1984, ikinci baskısı 1987 ve üçüncü baskısı 2001 olan eser, yazarın da alt başlığında belirttiği gibi yaşanılan günlerden bahsedilmektedir.
Eser levhalar hâlinde olup, levhalar ise kendi içinde de ayrılmaktadır.
Eserde 20-30 yıl öncesinin insanını konu almasına rağmen günümüz insanına örnek bir kitap olduğu anlaşılmaktadır. Buna binaen geçmişteki birini anlatmakla, o kişi olmakla ayrı şeyler olsa dahi yaşanılanlara bakılınca meselâ Adem denilen şahsın işkence hayatı gibi, günümüzde bu durumda olamayacağımızı bildiğimiz hâlde bu süreçte Adem’in nasıl bir keyfiyetle duruş sağladığını görüyor, işkence gibi geçen hayatlara örnek olmuş oluyor.
Eserde yazar kendi gözüyle bakarak kaleme alırken, karakter olan Adem’in de gözünden bakarak kaleme almıştır. Bunun yanı sıra başlıklara bakıldığı zaman “Adem ve Ben”, “Leylâ ile Adem”, levha olarak “Adem’in Gözüyle” açılmış bir başlığın alt başlığına “Büyük Kaza”, “Leylâ ile Meçhul Genç” gibi başlıklar yanı sıra “Hayat-Sanat-Ölüm”, “Dergide Adem”, “Banker Cahit ve Adem” gibi başlıklara da bakılınca, ana karakter yazar, Adem ve diğer kişiler olduğu açıkça aşikârdır.
Bunun yanı sıra levhalar hâlinde olan eserin birbirinden bağımsız karakterlerin olduğu da aşikârdır. Meselâ son levha “Adalet Hanım” başlığından oluşmuş ve Adem denilen karakter ile hiçbir bağlantısı olmayıp aksine Atıf Hoca’dan, Veremli Kadınlar’dan ve Adalet Hanım’dan bahsedilmiştir.
4) MİRZABEYOĞLU, Salih. İbda diyalektiği -kurtuluş yolu- , İstanbul, İbda Yayınları, 1995.
ÖZ
İlk baskısı 1984, ikinci baskısı 1985 ve son olarak 1995 yılında basılan bu eser, Büyük Doğu Mimarı’nın (Necip Fazıl Kısakürek’in) bu yol üzerinde, İslâm fikir ve aksiyonunu tezgâhlamanın ana kalıbıdır. İnsan ve toplumun meselelerine “Kurtuluş Yolu” hakikatine uygun olarak yanaşabilmenin ‘ilmî’ hâlidir. Bilerek yahut bilmeyerek İslâm’a hainlik edenleri tespit edebilmenin biricik kaynağıdır. Bugüne kadar içtimaî plânda elverişsiz noktalardan ve ne yapacağını aslında kendi de bilmez Müslüman -geçinen- camianın “topluluk hakikati”ni temin cehdinindir.
Kitabın alt başlığı olan “Kurtuluş Yolu” kavramının, Allah Resûlü’nün etrafında toplanan sahâbîlere, ince bir değnekle kum üzerine derince ve dümdüz bir çizgi çekip ve sonra bu çizginin iki yanına kırkayağa benzer birtakım kısa hatlar ekleyerek buyuruyor:
-“Şu dosdoğru çizgi kurtuluş yoludur; ondan kopma küçük hatlarsa felâket yönleri…” bu mevzudan esinlenerek başlığa yoldaş olduğu anlaşılmaktadır.
Kitap içeriği levhalar şeklinde ayrılmış, levhalar da kendi aralarında küçük başlıklar hâlinde ayrılarak birbirini tamamlayan iktibaslar meydana gelmiştir.
Temelinde İmân ve İslâm ilişkisinden bahseden eser bunun yanı sıra İslâm’ın birçok etkilediği kesimden bahsederek, bir çıkış yolunu göz edip bu çıkış yolunun Kurtuluş Yolu olduğunu dile getirerek İbda’dan bahsedilmiştir.
5) MİRZABEYOĞLU, Salih. İdeolocya ve ihtilâl, İsanbul, Göy Yayınları, 1980.
ÖZ
İlk baskısı 1980, ikinci baskısı 1987 ve üçüncü baskısı 2003 olan eserin, “kavganın içinden” anlayışı ile yazıldığı ve bahsi geçen kavganın neden ve kime karşı olduğunu anlatan yazar, üçüncü basımın kitap kapağının tasarımında “Kavganın İçinden” cümlesini alt başlık olarak kullanmıştır.
Kitap iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısmın muhtevasında, geçmişe bağlı kılınarak günün içinden, dünün muhasebesini yapan ve ufku hedefleyen yazılar; hâdiselerin tahlili yanında, hâdiselerin tahlili için gerekli bilgi hamulesinin kazandırılması işi mevcuttur.
İkinci kısmın muhtevasında ise, Üstad’ın yâni Necip Fazıl Kısakürek’in Rapor’daki yazılarına dair, göndermelerin ve yazarın Üstad’ı adına tertiplediği Kavgam isimle eserinden de iktibaslar yer almaktadır.
Yazarın, eserdeki birinci baskısında Üstad’ına hitâben; “Dâvadan zerre tâviz vermez ve her türlü yarım oluşun engelcisi ÜSTADIM’a… O’nun bu tavrı karşısında, kaçan keleşlerden olmayan ve ‘oluş’ zorluklarını sıçrama tahtası bilenlere…” yazdığı cümleye son 2003 baskılı eserin birinci kısma gelmeden ve takdimden sonraki kısımda yer vermiştir.
6) MİRZABEYOĞLU, Salih. İslâma muhatap anlayış -teorik dil alanı- , İstanbul, İbda Yayınları, 2015.
ÖZ
İlk baskısı 1984, ikinci baskısı 1987 ve üçüncü baskısı 2015 olan eserin, İbda Diyalektiği
-Kurtuluş Yolu- adlı eserinin devamı niteliğinde diyebileceğimiz eseri destekleyici şekilde “İslâm’a muhatap anlayış” davasına umumî bir bakış, bu çerçevede birtakım iç’e ve dış’a yöneliş çizgileri üzerinde durulmaktadır.
Yeryüzünde var olan aksiyonun neye karşı bir aksiyon olduğu ve hatta sadece aksiyon diye bir şeyin olmadığını, bunun yanında bir fikrinde varlığının söz konusu olduğu ve bu fikrin ne olduğuna dair iktibaslar ile neye göre aksiyon sorusuna cevap veren bu eser, teorik dilin havasını yansıtmaktadır. Bir aksiyon, bir aksiyonla körletilir, fakat aksiyon körletilmez. Kötü aksiyondan nefretimiz, aksiyondan nefretimizi değil, aksiyona hürmetimizi gerektirir düşüncesiyle, aksiyonu doğuran fikir, sanat, ilim, siyaset ve fiil plânında ele atılan her meselede büyük İslâm diyalektiğinin tahassüsünü gösterecek, ruhun talim, terbiye, tahkik, tahkim ve ana yol gayesi ölçülendirilmesini izah edici bir eser olarak ortaya konulacak ve bu konuluşun Büyük Doğu- İbda’nın aynı olarak belirecektir.
Kitap içeriği levhalar şeklinde ayrılmış, levhalar da kendi aralarında küçük başlıklar hâlinde ayrılarak birbirini tamamlayan iktibaslar meydana gelmiştir.
7) MİRZABEYOĞLU, Salih. İstikbâl islâmındır -denenmemiş tek nizâm- , İstanbul, İbda Yayınları, 2014.
ÖZ
İlk baskısı 1983, ikinci baskısı 1984, üçüncü baskısı 1995 ve dördüncü baskısı 2014 olan eserin giriş kısmında yazarın çizdiği iki el iki kalem olup bir elde “büyük doğu” ve kaleminde “ibda”, diğer elde “ibda” ve kaleminde “büyük doğu” yazmakta iken bu iki elin yazdığı şey ise “istikbâl islâmındır”.
Bir diğer yandan ise, “İstikbâl İslâmındır” yazısı, şu cümlelerle; “bu eserin içine konulduğu zarfa kadar yayınlanmasını gerektirecek bir mânâsı ve kıymet ifadesi var.” İfade edilerek bu yüzden ikinci sayfada Necip Fazıl Kısakürek’in el yazısına yer verilmiştir.
Esere bakıldığı zaman, yapılan işin basit bir habercilik soyundan bir iş olmadığı; İstikbâl İslâmındır etrafında bir bakıma çeşni kabilinden ferdî tezahürlere de yer verirken, zıtları da göz önünde tutmak ve terkibî bir fikir keyfiyetinin görünüşüne vesile unsurlar hâlinde işaretlemek amaçlanmıştır.
Dünya’nın bir inkilâp beklediğini ve bu inkilâbın İslâm olduğunu anlatan ve bunu eserin alt başlığı ile ‘denenmemiş tek nizâm’ olarak desteklenmiştir.
Kitap içeriği levhalar şeklinde ayrılmış, levhalar da kendi aralarında küçük başlıklar hâlinde ayrılarak birbirini tamamlayan iktibaslar meydana gelmiştir.
8) MİRZABEYOĞLU, Salih. Kavgam 1-2 -Necip Fazıl- , İstanbul, İbda Yayınları, 1987.
ÖZ
Eserde yazarın benzetmesi üzerine, resim yapmayı bilmeyen bir ressam düşünülmezse, bir fikir-sanat ve aksiyon adamının da, has ve hususî bir usul, üslûp, şekil ve tarz belirtmemesi düşünülemez. Bu ölçü içinde ve yapanı yaptırandan gelici bir tecrit bünyesinin haysiyetini ortaya koyarak, işçilik yönünden kolayların en kolayını gösteren bu eser, varoluş misyonuna denk bir görev ve mesuliyet idrakının ifadesi hâlinde, zorların zoruna mevzu olmuştur.
Görenle görünenin hakikatini bir sır birliğinde bitiştirici nasıl bir gözlükle nereye oturmak ve modele olanca karakterini fikrin niçini açısından ifşa ettirmek niyetiyle, nasıl bir duruşla nereye oturtmak sorusuna cevap niteliğinde bir eserdir.
Model mevkiindeki malzemeden bahseden yazar, yeni şekil ve tertibi içine, hikmet, tarih, polemik, sanat, siyaset, ekonomi, ahlâk ve muhakeme usulünün, temel bir örneği olan eserin, modelin var olduğu noktanın İBDA olduğunu da vurgulamıştır.
Netice olarak bu eser, bir “İslâmcı mücadele” klâsiğidir.
Yazarın da belirttiği gibi:
-“Aya gitmek hüner değil, bu sesleri Güneş’ten duyulacak derecede fikirde ve aksiyonda yükseltmek marifet…”
9) MİRZABEYOĞLU, Salih. Kültür davamız -temel meseleler- , İstanbul, İbda Yayınları, 1993.
ÖZ
İlk baskısı 1982, ikinci baskısı 1985 ve üçüncü baskısı 1993 olan eser için Necip Fazıl Kısakürek “ bu kitap, Cumhuriyet sonrası kavruk nesillerin ilk ciddi fikir sesi ve ilk çileli nefs murakebesi eseridir” demiş ve hatta yazar bu cümlenin el yazılı hâlini (Necip Fazıl’a ait olan) eserin girişinde kullanmıştır.
Bunun yanı sıra yazar ise şuan elimizde bulunan üçüncü baskının giriş kısmına, birinci baskıdan kalma bir anektod düşerek Necip Fazıl’dan başlığı ile kitabına giriş yapmıştır. Bu anektod ise “azat kabul etmez bir zaptolunmuşluk hissiyle ve bunu hayatının mânâsı bilen gençlik adına Üstadım’a…”
10) MİRZABEYOĞLU, Salih. Kayan yıldızın sırrı -şâh eser ‘ şâheser- , İstanbul, İbda Yayınları, 1983.
ÖZ
İlk baskısı 1983, ikinci baskısı 1984, üçüncü baskısı 1986 ve dördüncü baskısı 1996 yılında olan eser, levhalar hâlinde başlıklar adı altında oluşan şiirlerin derlemesidir.
Yazarın edindiği dava ve bunun içinde bulunduğu şartları, kendi benzetmesi ile bülbülün, öteceği gül bahçesini de kendisinin kurması gibi, sanatkârından zamanın gayesi noktası nisbetiyle yüzyılın diyalektiğini ister ve böyle bir tesbit noktasına bağlanmayan her verim, rastgelelikte ve havada kalır. Bu sebepten sanat üzerine ve sanat üzerine düşünme bahsinde İBDA mayasında kendisine hayat hakkı aramayan ve bulamayanlar hoş karşılanmaz ki yazarın tabiri ile o kişilere “yuh olsun!..”
Yazara göre şiir, kaynağı Allah’ın sanatında bulunan bir marifettir. Şâirin, İlâhi bir yardıma mazhar olmaksızın şiir söylemeye gücü yetmez. Bununla beraber şiir, dünya insanlarına mahsus bir sanattır; çünkü şiir, biz gibi eksiklerin süsüdür. Buna binaen yazara göre üstünde “şâir” yazan bir tenekeyi gezdirmeyi kâr bilen panayır soytarısı dungul dungul “müteşâir”lerden iğreniyoruz ve böyle olmamak düşüncesi ile ortaya eser koymuştur.
11) MİRZABEYOĞLU, Salih. Müjdelerin müjdesi -min mim’in hikâyesi- , İstanbul, Göy Yayınları, 1984.
ÖZ
İlk baskısı 1982, ikincisi baskısı 2004 olan eser, levhalar hâlinde ve levhaların alt başlığı olmakla birlikte hikâye şeklinde yazılmıştır. Hikâyenin oluşunu hâdiseye bağlayan yazar hâdiseyi; vakıa, hayâl ve rüyâ soyundan bir genişlikte bu, ilm-i edeb’in bütünü demek olan ‘edebiyat’ın kendisidir diye tanımlamıştır.
Eserde “ben anlattığımın ne olduğunu görmeden, düşündüğümün ne olduğunu ne bileyim!” diyesiye bir mücerrede ve ruhîliğe kadar, işlerin eğrisi ve doğrusu ayrı bir mesele olaraktan, bir nev’î hikâye, gerçek bir hâdisenin bir hayâlin bir rüyanın anlatıldığı görülmektedir. Hikâyenin tarifi ve unsurları ile tahlili üzerinde değil de, bu hikâyede yazar birkaç nükteyi belirtme hevesindedir. 1982 öncesinde ve sonrasında yaşadığı çeşitli fikir ve edebiyat tarzları çerçevesinde iç içe bir örgüyle İBDA külliyatı adı altında, 1982’de basılan bu kitabın, söz konusu bütünlüğe nazaran “tarihin hikâyeleştirilmesi” diye takdim edilmiş bir eserdir. Bir diğer hevesi ise, Üstadın’ın yâni Necip Fazıl Kısakürek’in sevgili dostu Muhib Efendi, onun için, ‘Efendi Hazretleri ne derse yaparım, Necip Fazıl ne yazarsa okurum!’ demiştir. Bunun üzerine fikir başka, edebiyat başka; mütefekkir olmakla, yazar olmak ki bunların iç içe görünümleri başka, bu tarzı o tarzda kullanmak başka düşüncesiyle öyle denilmek istendiği için bu eseri takdim etmiştir.
12) MİRZABEYOĞLU, Salih. Münşeat -önsöz ‘ bayramlık- , İstanbul, İbda Yayınları, 2004.
ÖZ
Şiir kitabıdır. 2004 yılında basılan eser, muhtevası nesir tarzında ele alınmış bir eser değil, bir edebiyat nev’î olarak kendini unsurlarıyla tanıtan ‘şiir’ olmadığı gibi, aynı şekilde bilinen ‘mensur şiir’ de değildir. Yazarın “ not defteri” kabilinden karalamalardan ayıran hususta, keyfiyet cihetinden karalama olmayan muhtevası ve mücerret şiiriyet belirten edasıdır.
Yazarın da belirttiği gibi hususi bir tarz, bir usul ismi; “icadımın ismi!”.
Bir iktibas ile sonlandırmak gerekirse;
I./ en çok önsöz’leri severim / önsöz çoğu son nefestir / bana sorarsan derim ki / ön söze sözden başlamalı.
II./ sözün özü son nefesten/ başlamalıydım yaşamaya.
13) MİRZABEYOĞLU, Salih. Necip Fazıl’la başbaşa -intibâ ve ilhâm- , İstanbul, İbda Yayınları, 1989.
ÖZ
Necip Fazıl Kısakürek’in değimiyle “hakkımda yazılmış tek harika kitap” olan bu eser kendi fikir keyfiyetinden ayrı olarak, kendisinden geçit bulan Kültür Davamız isimli esere nisbet edilip, Cumhuriyet sonrası kavruk nesillerin (yazarın deyimi) ilk ciddi fikir sesi ve ilk çileli nefs murakabesine temel olmak bakımından, Cumhuriyet öncesini sonrasıyla pürüzsüz bir İslâmî çizgide birleştirmiştir. Kültür Davamız adlı eserin yanı sıra, Estetik ve Ahlâk, Damlaya Damlaya adlı eserlerin ipuçları da bu eserde mevcuttur.
Eserde, Büyük Doğu Mimarından insanlığa tevdi olunan mânâdan bahsetmektedir. Bu mânânın özü ise, Büyük Doğu’nun muradı ve maksadı, onun ancak İBDA buudunun görünüşünden tahkik edilebileceği, İBDA içe doğru olmak ve dışa doğru oldurmak borcu altında, fikirde, ilimde, sanat ve aksiyonda, Büyük Doğu’nun fetih ve oluş buudu olduğu; nakkaşlık mânâsı, madde plânında da, genişliğine insan oluşunun en büyüğünü yâni gözleyiciyi bildiren, anlatan ve anlattıran yazarın bizzat Üstad’ı yani Necip Fazıl Kısakürek ile konuşmalarının yer aldığı bu eserle ulaşmış oluyoruz.
Bundandır ki Necip Fazıl Kısakürek ise, Salih Mirzabeyoğlu için şu sözleri sarf etmektedir:
-“Benim yanıma bugüne kadar hep budala hayranlık gösterenlerden başka kimse gelmedi… İş yok!.. Benim için bana karşı gelecek, arkamdan kavgamı yapacak, fikrini ileriye sürecek… Başımı dizlerine koyup yatarken, sırtımdan emin olabileceğim bir dost… Çok şükür buldum!”
Kitap içeriği tarihli levhalar şeklinde ayrılmış, levhalar da kendi aralarında küçük başlıklar hâlinde ayrılarak birbirini tamamlayan iktibaslar meydana gelmiştir.
14) MİRZABEYOĞLU, Salih. Sahâbîlerin rolü ve mânâsı -peygamber halkası- , İstanbul, İbda Yayınları, 1994.
ÖZ
Eser levhalar hâlinde olup küçük başlıkların bir araya gelmesi ile ortaya konulmuştur.
Yazara göre:
-“Elinizdeki eser, ‘biliyorum’ sanılan sahâbî vasfını hiç bilmiyormuşçasına okumayı ve onun rolü ve mânâsının aslıyla keşfedilmesi zaruretini ihtar kasdıyla kaleme alındı… Sahâbînin rolü ve mânâsı anlaşıldığı zaman, bütün sapık kolların çöküşü ve İslâm’ın bütün haşmetiyle görünmesi davası söz konusudur!..”
Yazara göre sâhâbî, ümmetin temel taşı ve temel yapısıdır. Bu vesile ile ortaya koyduğu eser yine kendi yazdığı “Hakikat-i Ferdiyye” ve Üstad’ının yâni Necip Fazıl Kısakürek’in kaleme aldığı “Peygamber Halkası” adlı eserlere eşlik eden bir eser olmuştur.
Dört büyük halifeden bahseden eser, bunun yanı sına sâhâbîlerin Allah’a ve Resül’e karşı olan tutumlarını, sâhâbîlere uzatılan dillerin ne hâle geldiğini yahut geleceğini, hatta neden dil uzatıldığına dair iktibasların yer aldığı ve bunun sonucunda peygamberin kitabından başlığı adı altında Hz. Peygamber’e ait sözlere de yer verilmiştir.
15) MİRZABEYOĞLU, Salih. Tarihten bir yaprak, İstanbul, Gönüldaş Yayınları, 1981.
ÖZ
Esere bakıldığı zaman, nasıl ki lügatten kelimelerin ölü klişeler hâlinde ezberlenmesiyle lisan öğrenilmezse ve her ilim öğrenilmesi gereken ayrı bir dilse, bir dünya görüşü çatısı altında her mevzuun kuruluşu da ona bağlı bir dilin kuruluşudur. Bu bakımdan “hareket sistemi”ni oluşturma yolunda her adım, daha önceki meselelere aydınlık getiren bir kutuplaşmadır; değişik meseleler ve açılardan birbirini aydınlatarak berraklaşma özü. “Tarih şuuru” da, bütünlemeye gidilen yolda, özellikle durum çözümlemesiyle birlikte göz önünde tutulmadı gereken, “ temsil edilen mana” üzerine çekilmiş bir kat.
Bir toplumda “ruhi muvazene- denge” bozulmadan ve bunun tezahürleri hâlinde, psikolojik, siyasi, iktisadi, idari, sosyal, kültürel vs. dengeler bozulmadan, kısaca iç ve dış şartlar olgunlaşmadan kitapta bahsi geçen ihtilâl gerçekleştirilemez; yine kitapta bahsi geçen ihtilâlci hareketin niteliğini belirttiği oluş sürecine ve göre hareketi, “evrimci” veya “devrimci” bir mahiyet arz eder.
Kitabın şu an basımı olmamakla birlikte, piyasada da bulunmamaktadır.