Halil İbrahim Karaca
Yazar: Montaigne
Eserin Adı: Denemeler
Tercüman: Sabahattin Eyüboğlu
Kaçıncı Basım: 43. Basım
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Yayın Yeri: İstanbul
Yayın Yılı: 2021
Sayfa Sayısı: 314
Montaigne Kimdir?
28 Şubat 1533 tarihinde Fransa’da dünyaya gelen ve varlıklı bir ailenin çocuğu olan Montaigne, ailesi tarafından Horstanus adında Fransızca bilmeyen bir Almanın eğitimine verilir. Bu süreçte küçük yaşta Latince konuşarak yetişen Montaigne, Bordeaux’da edebiyat fakültesinde felsefe okur. Daha sonra Toulouse’da hukuk mektebine gider.
Bir dönem belediye başkanlığı ve milletvekilliği de yapan Montaigne, 1579 yılında Essais (Denemeler) kitabını yazmaya başlar. Böylece, Deneme türünün ilk örneğini de verir ve bu türün babası olur.
Montaigne, ailesinden kalan malikânesinde kendisini yazmaya ve okumaya verir. Herakleitos, Sextus Empiricus, Seneca, Plutarkhos, Cato, Cicero, Lucretius gibi isimlerden bilhassa etkilenmiştir.
Hümanist bir anlayışa sahiptir. Kilisenin insanların aklını baskılamasını eleştiren bir tarzda yazmıştır. Avrupalıların coğrafi keşiflerde tanıdığı yeni medeniyetleri köleleştirme, yok sayma teşebbüslerine karşı çıkar. Keşfedilen yeni medeniyetlerin ”barbar, yamyam” olarak nitelenmesini şiddetle reddeder.
Montaigne’e göre, insan hakikati öğrenmek istiyorsa, kuşkuyu şiar edinmelidir. Bunun için de aklını kullanması gerekir. Fakat yalnız akıl ve tecrübe yoluyla da bütün hakikatler kavranamaz. Bu yüzden insan kesin hükümlerden kaçınmalı ve kişiyi hakikate götürecek yeni kaynaklar aramalıdır. Ona göre bu yeni kaynaklardan biri inanç olabilir.
1589 yılında Montaigne eserine yeni eklemeler yapar ve kitap en olgun hâlini alır. Birkaç sene sonrasında ise hayata gözlerini yumar (1592).
Montaigne, bu eserde birçok konuda düşündüklerini ve fikirlerini yazmışsa da bunları hep kendi benliği merkezinde özgürce yorumlamıştır. Eserinin başlangıcında okuyucuya seslenir ve şöyle der Montaigne:
“Okuyucu, bu kitabta yalan dolan yok. Sana baştan söyleyeyim ki, ben burada yakınlarım ve kendim dışında hiçbir amaç gütmedim… Kısacası, okuyucu, kitabımın özü benim.”
Kilisenin söylediğinin kanun olduğu bir dönemde hem kanunları hem kiliseyi eleştirerek bir dönemin başlangıcına öncülük etmiştir denilebilir.
Montaigne yüzyıllar boyunca sayısız insanı etkilemiş, eseri klâsikleşmiştir. İnsanlar, Denemeler’in “aynasında” kendilerini gördüklerini ifâde etmişlerdir. İşte birkaç örnek:
“Çocukken babamın kitaplığından bana Denemeler çevirisinin perişan bir cildi kalmıştı. Seneler sonra, kolejden çıkışımda bu cildi okudum ve ötekilerini arayıp buldum. Bu kitapta ne büyük haz ve hayranlık saatleri geçirdiğimi hatırlıyorum. Bu kitabı, yaşadığım başka bir hayatta yazmışım gibi geliyordu bana, o kadar candan bana, benim düşüncemi, benim hayat tecrübemi söylüyordu.” (Emerson)
“Montaigne amma da fikir çalmış benden.” (Béranger)
“Denemeler’de gördüğüm her şeyi Montaigne’de değil kendimde buluyorum.” (Pascal)
Eserin İçindekiler
Önsöz I (1940)
Önsöz II (1950)
Önsöz III (1952)
Önsöz IV (1970)
Montaigne’in Hayatı
Montaigne Üzerine Düşünceler
Okuyucuya
Kendisi
Denemelerin Konusu
Kendimizi Anlatmak
Nasıl Yazmalı
Hayat ve Felsefe
Yasalar Üstüne
Bilgi ve Düşünce
Yaşamak ve Çalışmak
Ruh ve Beden
İnsan ve Ötesi
Evini Koruma
Aşk Üstüne
Dostluk
Dostluk Bağları
Dırdırcılar
Yalnızlık
Devrim
Paris
Çeviri
İnsan Doğası
İnsanın Güçsüzlüğü
Ün
Tanrılar Üstüne
Aylak Ruhlar
Bilinçsiz Duyular
Filozoflar ve Tanrılar
Arama Sevgisi
Mutluluk Üstüne
Amerika’nın Bulunuşu
Hasta Görünmenin Zararları Üstüne
Vicdan Üstüne
Kendi Kendisiyle Yetinme
İyi Amaç Uğruna Kötü Yollar
Kendimizi İnceleme
Ruh ve Beden Hazları
Doğaya Uyma
İnsan Aklı
Cinsel Yanımız
İnsanın Durumu
Özgürlük Üstüne
Mutluluk
Ölüm
Yaşayan Ölüler
Kökleşen Yanılmalar
İnsan Ömrü
Varlık ve İnsan
İnsan ve Akıl
Ölçü
Tartışmalar
Gerçek Nedenler
Korku Üstüne
Kendine Acındırmak
Alışkanlık
Hayat ve Bilim
Yamyamlar Üstüne
Birine Yarar, Ötekine Zarar
Akıl Erdiremediğimiz Gerçekler
Babalar ve Çocuklar
Dizginsiz Tutkular
Değişen Dil ve İnsan
İnsanlar ve Hayvanlar
Öldürülme Tehlikesine Karşı
Ölmek Özgürlüğü
Gülmek ve Ağlamak
Hainlere Hıyanet
Hastalık
Sağlık Üstüne
Üç Büyük Adam
Her Şey Mevsiminde
İnsanın Kararsızlığı
Ruh Eşitliği
Dünyanın Bize Göreliği
İnsanlar Arasında
Hekimlik Üstüne
İnsanın İstekleri
İnsan Bilgisi
Dil Üstüne
Kitap ve Yaşam
Kitapların Değeri
Düşünce Gelenekleri
Yasalar
Söz Özgürlüğü
Vicdan Özgürlüğü
Kitaplar
Dünya Yurttaşlığı
Baştakiler ve Biz
Yabancıdan Kaçınma
Halk ve Kral
Pazarlık
Savaş Üstüne
Bilgelik ve Mutluluk
Öfke Üstüne
Körükörüne İnanmak
Ödemeli Kötülük
Bitki ve İnsan
Aramızdaki Eşitsizlik
İnsan ve Evren
Her Şeyin Göreceliği
Nasıl Konuşmalı?
İyilerin En İyisi
Doğruluk Kaygısı
Yaşamak Sanatı
Romalı ve Osmanlı Büyüklüğü
Bilgi ve İnanç
Eser ve Çocuk
Hüzün Düşkünlüğü
Şiir Üstüne
Eğitim ve Halk
Gerçeküstü Kandırmacaları
Yararlı ve Güzel Üstüne
Sevenler ve Sevilenler
Ölümün Tadına Varmak
Yaşama Bağlılık
Herkesin Değeri Kendine Göre
Zorluğun Değeri
Düşünmede Kendindenlik
Uydurma Nedenler
Efendiler ve Uşaklar
Peşin ve Kesin Yargılara Karşı
Bilmediğini Söyleyebilme
Büyüklük ve İnsancalık
Kendi Zenginliğimiz
Türk Ordularındaki Disiplin
Ölüme Hazırlanma
Çirkinlik Üstüne
Cinsel Eylem Üstüne
İnsana Güven Göstermenin Yararı
Kendini Öldürme
Büyük Eylemler ve Yaş
Saklanan Kötülükler
Kitaplar ve İnsanlar
Mutluluğun Bize Göreliği
Eserden Birkaç Fragman
“Kendini olduğundan az göstermek tevazu değil budalalıktır. Kendine değerinden az paha biçmek korkaklıktır, pısırıklıktır. Aristoteles’e göre hiçbir iyilik sahtelikle bir arada gitmez, doğru hiçbir zaman yanlışa yer vermez. Kendini olduğundan fazla göstermek de çok defa gururdan değil budalalıktandır.” (s. 8)
“Bize yaşamayı hayat geçtikten sonra öğretiyorlar.” (s. 13)
“Kanunlar doğru oldukları için değil, kanun oldukları için yürürlükte kalırlar…” (s. 14).
“Kendini beğenmek insanın özünde, yaratılışında olan bir hastalıktır. İnsan yaratıkların en zavallısı, en cılızıdır; öyleyken en mağruru da odur.” (s. 19)
“Bunca bekçili silahlı evler yok oldu gitti de benimki niçin duruyor? Anlaşılan, diyorum, o evler bekçili, silahlı oldukları için yok olup gittiler. Korunmak saldırana hem istek veriyor, hem de hak kazandırıyor: Her korunma savaşçı bir kılığa girer ister istemez.” (s. 21)
“Sokrates’e birisi için, seyahat onu hiç değiştirmedi demişler. O da: Gayet tabiî, çünkü kendisini de beraber götürmüştür, demiş.” (s. 32)
“İnsan tabiatının yetersizliği yüzünden hiçbir şeyi duru ve yalın hâlinde tutamıyoruz. Kullandığımız her şeyin özü bozulmuştur. Madenlerin bile. Altını işimize yarar hâle getirmek için başka bir madde ile karıştırıp bozmak zorunda kalıyoruz.” (s. 39)
“Ufacık bir toprak davası için halkın içinden on beş kişi seçmeyi akıl ediyoruz, sonra en ehemmiyetli davamızı tutup bilgisizliğin, adaletsizliğin ve kararsızlığın anası olan halkın oyuna bırakıyoruz. Akıllı bir insanın, hayatını düşüncesiz bir sürünün oyuna bırakması akıl kârı mıdır?” (s. 46-47)
“Kendimi hem yürekçe, asıl iş yürekli olmakta çünkü, hem varlıkça öyle hazırlıyorum ki, başka her şeyimi yitirdiğim zaman kendimle yetinmesini bileyim.” (s. 82)
“Alçakgönüllülüğün başka bir çeşidi vardır ki kendini yüksek görmekten gelir. Birçok şeylerde bilgisizliğimizi kabul ederiz, akıl erdiremediğimiz taraflar olduğunu edebimizle açığa vururuz. İsteriz ki bizi dürüst, namuslu adam bilsinler ve başka şeyleri bildiğimizi ileri sürdüğümüz zaman inansınlar bize…” (s. 206)
“İki alışveriş (dostluk ve aşk), rastlantılara ve başkalarına bağlıdır; biri aramakla bulunmaz kolay kolay, öteki yaşla solar gider. Onun için hayatımı doldurup doyuramazdı onlar. Üçüncü alışveriş kitablarla kurduğumuz ilişkidir ki daha sağlam ve daha çok bizimdir.” (s. 223)
“Çağımda yüzlerce işçi, yüzlerce çiftçi gördüm ki üniversite rektörlerinden daha bilge ve daha mutluydular ve ben daha çok onlara benzemek isterdim.” (s. 234)
“Bizim köyde bağları kırağı çaldı mı, rahib efendi, Tanrının insanlara kızdığını, aynı âfetin yamyamların bağlarına da düştüğünü ileri sürer. İç savaşlarımız karşısında da herkes, dünya bozuldu, kıyamet günü yaklaştı diye vahlanır. Oysa ki dünyada daha ne kötü şeyler oldu. Hem sonra kim bilir biz bu hâlde iken dünyanın kaç yeri güllük gülistanlıktır. Başına dolu yağan, dünyanın dört bucağını fırtına içinde sanır. Savoie’lı köylü demiş ki: “Şu akılsız Fransa kralı biraz işini bilse pekâlâ bizim beyin kâhyası olabilir.” Adamın hayâl gücü efendisinin üstünde bir büyüklük tasarlayamıyor. Hepimiz, farkında olmadan bu çeşit yanılgılara düşeriz ve bundan çok büyük zararlar görürüz. Ancak tabiat anamızı bütün genişliği içinde seyredebilen, onun durmadan değişen sınırsız yüzünü görebilen, değil yalnız kendini, bütün memleketini o kâinat içinde ufacık bir nokta olarak düşünebilen insan her şeyin gerçek değerini kestirebilir.” (s. 247)
“Bana doğru gibi gelen hiçbir şey yoktur ki yanlış gibi de gelmesin.” (s. 267)
“İnsan toplumunun en zorunlu, en yararlı eylemini, evlenmeyi alalım. Azizlere göre güzel ve dürüst olan evlenmemektir; en şerefli saydıkları görevlerinde evlenmeye yer vermezler: Oysa biz haralarda, yalnız az değerli hayvanların çiftleşmesine engel oluruz.” (s. 271)
“Platon’un bir öğüdü hiç hoşuma gitmez: Kadın olsun, erkek olsun hizmetçilerimizle şakalaşmadan, senli benli olmadan, hep bir efendi ağzıyla konuşmalıymışız. Benim aklım buna ermedikten başka, servet üstünlüğüne öylesine önem vermek hiç de insanca ve haklı bir davranış değil. Uşaklarla efendiler arasındaki ayrılığın daha az göze battığı yerde daha adaletli bir düzen vardır bence.” (s. 286)
“Ne yapacağız bu insanlarla? Yalnız kitaba girmiş şâhidlere önem veriyor, insanlara kitaba girmedikçe, doğruluğu geçerli yaşı olmadıkça inanmıyorlar. Budalalıklarımızı harflere dökünce saygınlaştırmış oluyoruz. Okudum demek, birinden duydum demekten çok daha ağır basıyor…” (s. 309).
“Büyük ve yüksek şeyleri görebilmek için onlara göre bir ruhumuz olması gerekir.” (s. 311)