ETİK VE AHLÂK
En başta şunu diyebiliriz ki; nasıl ki Doğudaki “ilmi hilafü cedel” ile Batıdaki “diyalektik” kavramı, belli farkları olmalarına mukabil, yerine göre hemen hemen aynı şeyi ifade ediyorsa, etik ve ahlâk arasında da benzeri bir ilişki var. Bu bakımdan, Mühendislik Etiği demekle Mühendis Ahlâkı demek arasında çok bir fark yok diyebiliriz. Fakat takdir edersiniz ki, teknik ilerleme Batının elinde olduğu için, dolaylı olarak bu işin “ruha bakan tarafını” araştırma işi de Batı eliyle yapılmıştır çoğu.
MÜHENDİSLİK VE ETİK-AHLÂK İLİŞKİSİ
İBDA Külliyatından öğrendiğimiz veçhile, insan aynı zamanda ahlâkî yönü olan bir varlıktır. Dolayısıyla, onu ilgilendiren her şey, bir şekilde ahlâkla da ilişkilidir. Mühendislik ise, tabiat ve matematikle alâkalı ilimlerden faydalanıp tabiattaki madde ve kuvvetleri insanlık yararına en ekonomik ve kullanışlı şekilde sunma işidir. Bu, mühendisin, muhatab olduğu tabiata ve yararı için çalıştığı insanlığa karşı, bu işi yaparken gösterdiği bir ahlâkı vardır demektir. Fakat meselenin Mühendislik Etiği başlığı altında toplanması, mühendisin alâkalı olduğu teknik kavram ve işlere bitişik çok özel etik kuralları olduğunu vehmettirmemelidir. Bu “etik”, birçoğumuzun aileden sahib olduğu ahlâkî prensiblerle çoğu defa aynıdır. Kaldı ki, Mühendislik Etiği diye ayrı bir “etik” oluşturulması hangi ihtiyaca cevab olarak ortaya çıkmıştır sorusunu da sormamız gerekir bizce. Malûm olduğu üzere, Batı geçen yüzyıllarda giderek makineleşmiş, bu makineye hâkim olacak ruh bulunamamış, insan ruhu hiçe sayılmış, bunun neticesinde ruhsuz ve ahlâksız denilebilecek raddede insanlar ortalığı kaplamış, belki de bunun önüne geçmek için “şu etiği, bu etiği” gibi kavramlar devreye sokulmuş ve ders olarak okutulmaya başlanmıştır. Fakat, her ne olursa olsun, biz Mühendislik Etiği benzeri bir çalışmanın gerekliliğine inanıyoruz. Şöyle ki; insanın eşya ve hâdise karşısında gösterdiği tavra “ahlâk” dendiğini külliyatımızdan öğreniyoruz. Dolayısıyla, eşya ve hâdisenin her ân değişmesine ve mühendisliğin de artık muazzam ölçülerde hayatımıza girmesine mukabil, bu değişimlere kendisi de muhatab ve üstelik merkezî rolde bir ferd olarak mühendis için de, eşya ve hâdiseye hâkim yeni bir mühendis ahlâkı örgüleştirilmelidir. Bununsa yeni bir dünya görüşünün ışığı altında olması gereği, gören göze malûmdur.
MÜHENDİSLİK ETİĞİ
Mühendislik etiği, bir mühendisin topluma, işyerindeki meslekdaşlarına, altında çalışanlara ve üstlerine karşı takınması gereken iyi ve kötü değerlerin belirtildiği kurallardır. Belli başlı ortak kuralları olmasına mukabil, bazı mühendislik dalları arasında farklılıklar da bulunmaktadır.
Sözkonusu kurallara örnek olarak, Doğruluk, Kanunîlik, Yeterlilik, Mesleğe Bağlılık, Adalet, Eşitlik, Tarafsızlık, Kanun Dışı Emirlere Karşı Direnme, Sorumluluk, Güvenilirlik, İnsan Hakları, Hümanizm, Bağlılık, Hukukun Üstünlüğü, Sevgi, Saygı, Hoşgörü, Laiklik, Tutumluluk, Demokrasi, Olumlu İnsan İlişkileri, Açıklık, Hak ve Özgürlükler, Emeğin Hakkını Vermek sıralanabilir. Geçmişteki Ahilik teşkilatının belirlemiş olduğu kurallar da bir nevi meslekî etik sınıfından sayılabilir zaten.
İlk mühendislik etiği kuralları, 1912 yılında American Institute of Electrical Engineers (Amerika Elektrik Mühendisleri Enstitüsü) isimli kuruluş tarafından oluşturulmuştur. 1976 yılına gelindiğinde ise, Illionis Institute of Technology (İlinoy Teknoloji Enstitüsü) isimli kuruluşun bünyesinde çeşitli meslek dallarına ait etik değerlerle alakalı çalışma yapmak için, Center of The Study of Ethics in the Professions (Meslekî Etik Çalışma Merkezi) isimli bir merkez kurulmuştur. Bugün bu merkezin internet üzerinden erişilebilir kütübhanesinde, 10 ülkeden 21 farklı birlik tarafından oluşturulmuş güncel 90 adet etik kural bulunmaktadır.
Ne var ki, sıralanan kurallar ne derece olumlu gözükürse gözüksün ve çoğunluğu bizce de makbul olursa olsun, tüm bunların hangi “sistem”i yaşattığıdır temel soru veya problem. Çünkü bunlar, bir şirkette çalışan ve kapitalizmin muradına uygun bir mühendis için oluşturulmuştur. Neticede “tepedekiler”, her türlü zulmü ve adaletsizliği yaparken, kurdukları bu düzenin işleyişinin bozulmaması için “alttakiler”in düzen içinde olmasını isterler. Böylece sorunsuz biçimde işleyecektir kurdukları düzen.
Bizce, bir mühendise veya mühendis adayına her şeyden önce öğretilmesi gereken ilk etik kural, mesleğinin gaye değil vasıta olduğudur. Çünkü “kendini mesleğiyle tanımlayanlar, emekli olduklarında bir hiç olduklarını anlar” şeklinde güzel bir söz vardır. Şu hâlde mühendis için, insanın varoluş problemiyle de içiçe bir şekilde, mesleğinin ve yaptığı işin “neye vasıta” olduğu mutlaka belirtilmelidir. Fakat bugün bu soru, güya belirtenler tarafından bile tam anlamıyla cevabı verilemeyen bir sorudur.
Kaldı ki, bir insanın kendisini yorulmak bilmez bir şekilde peşinden koşturan mücerret bir ideali olmazsa, kendisine günübirlik, hazza odaklı ve bol kazançlı süflî amaçlar edinebilmektedir. Teknik de bu yüzden putlaştırılmamış mıdır zaten?
Sonuç olarak, hem bir fikir sistemi olarak dünya görüşü, hem bir değerler sistemi olarak bu dünya görüşünün ahlâkı, hem bu kuşatıcı ahlâkın bir alt şûbesi olarak mühendislik ahlâkı, hem de tüm bu sıraladıklarımız karşısında şu ân yaşamakta olduğumuz dünya ve karşılaştığımız manzara üzerine söylenmesi gereken çok şey, araştırılması ve çerçevelenmesi gereken sayısız bahis var muhakkak. Bu “girişin girişi” mikyasındaki kısa değerlendirmemizin ardından, sonraki makalelerimizde biz de gücümüzün müsaade ettiği kadarıyla elimizden gelen katkıyı sunmaya çalışacağız inşallah.
KUBİLAY AKIN GÜREL – BÜYÜK DOĞU’DA RUH EMRİNE VERİLMİŞ SANAYİ:
KUBİLAY AKIN GÜREL – ZAMANININ ÖTESİNDEKİ DEHA: TESLA