Ölüm Odası B-Yedi’den: ADLÎ TIBB (İLİMDE AMEL)

İlim’le amel etmek, “İlimde amel”le başlar; aradığının ne olduğunu bilmezsen, bulduğunun da ne olduğunu bilmezsin – bildiğin, aradığın olsun; yoksa ezbere bilgi, tekerler gidersin… “Şeriat, zahiri akıldır ve tarikat batınî şeriat”; aklın ruhîleşerek derinliğine ve incelerek genişliğine iki yönü budur… İslâma muhatab anlayış: Umum için… İrfan: Aydınlar sınıfı için… Takva: Seçkinler için… İmân mevzuu etrafındaki meseleler, iç ve dışa doğru zembereği tahkim için… Bildiğini seversin, sevdiğinden korkarsın; uzak düşmekten korku, sevginin şâhididir!

*

İMÂM-I GAZALÎ’den: Bugün kim “Fürû-u Fıkıh”ın inceliklerini bilir ve onlarla fazla meşgul olursa, ona FAKİH derler. Halbuki birinci asırda, AHİRET yolu ve NEFSİN afetlerinin (kusurlarının) incelikleri bilgileriyle AMELLERİ bozan şeyleri bilmeye, DÜNYALIK yerine AHİRET nimetlerine bağlanmaya, (O mu ona, o mu ona tâbi meselesi), kalbini ALLAH KORKUSU’nun (Allah’ın azametini hissetmesinin) kaplamasına FIKIH İLMİ denirdi. Nitekim Allah, Tevbe Sûresi’nde geçen bir âyet’te bunu açıkça göstermiştir: “Dinde fakîh olup, kavim ve kabileleri yanlış iş yaptıkları zaman onları korkutmak için”… Korkutmak kendisiyle mümkün olan; işte bu, FIKIH’tır… Yoksa, “Talâk, itak, li’an, selem ve icare” meselelerini bilmek değildir; çünkü bu meselelerle, ne çekindirme ve ne de korkutma olur. Belki yalnız bunlarla uğraşmak, kalbin korkusunu azaltır ve kalbi karartır; nitekim sadece bunlarla uğraşanlarda olduğu gibi… Bu günler hakkında Allah, A’raf Sûresi’nde şöyle buyuruyor: “Onlar için kalbler var ki, o kalblerle anlamazlar”… Burada FIKIH kelimesinden “Fetvaları anlamazlar” değil, İMÂN’ın ne demek olduğunu anlamazlar mânâsı murad edilmiştir. Ömrüme yemin ederim ki, “Fıkh” ve “Fehm-Anlayış” kelimelerinin ikisi de Lûgat’ta aynı mânâdadır. Arablar arasında eski ve yeni şivelerde ikisi de bir mânâda konuşulur. Nitekim Haşr Sûresi’nde, “Bu ise anlayışlı bir kavim olmadıklarındandır” buyurulmuştur. İnsanların, Allah’tan korkularının azlığı ve saldırılarını büyütmeleri, FIKIH azlığına havâle ediliyor. Bak bakalım, bunların FAKİH olmamaları, FETVALAR’ın çeşitlerini bilmedikleri için mi, yoksa bizim anlattıklarımızı bilmedikleri için midir? Peygamber Efendimiz (S.A.V), kendisini ziyarete gelen bir cemaat hakkında, “İmân, amel ve ahlâk” esaslarını öğrenmelerini ve iyi hasletlerini anlatmaları üzerine, “Alimdirler, hakîmdirler, fakihdirler!” buyurmuştur; halbuki bunların hiçbiri diğer mânâda FIKIH meselelerini bilmezlerdi. Zührî Kabilesi’nden İbrahim oğlu Sa’d’a (R.A), “Hangi şehir halkı daha fakihdir?” diye sorulması üzerine, “Allah’tan daha çok korkan!” cevabını vermiş, Fıkıh’ın “gaye ve neticesine” işaret etmiştir. Çünkü, İLMİN BATINÎ NETİCESİ FETVA HÜKÜMLERİ DEĞİL, TAKVADIR!

 

Kaynak:

https://www.barandergisi.net/m/olum-odasi-b-yedi/olum-odasi-byedi-kaptan-musluman-eyalat-yayi-332-h3149.html

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi giriniz!