RAHİB BAHİRA: Süryani Rahiblerinden… Zamanının ilim ve fenlerine vakıf ve bilhassa “Hey’et-Gök ve yıldız ilmi. Suret, şekil, renk, ahlâk, sıfat. Duruş, vaziyet, keyfiyet. Tabiat ve cibiliyyet, karakter, seciye. Bir şeyin cibili vaziyeti, huyu. Birlik teşkil eden şahsî ve hükmî şahısların mecmuu, küllü, bütünü” ve “Nücum-Mübarek yıldızlar, parlaklıklar” ve “tulu’-doğuşlar, zâhir oluşlar”da ihtisas sahibi bir ulu kişi… Bu yüzden, rahiblerin cahilleri kendisinden hiç hoşlanmıyordu. Hazret-i İsa’nın uluhiyetini ve Hazret-i Meryem’in ümmullah olduğunu inkâr ettiğinden, bulunduğu Manastır’dan kovulmuş ve Şâm yolu civarında BUSRA denilen yerde bir Manastır edinmişti. İbn-i Hişâm’ın siretinde, İbn-i İshak’tan rivayet olunarak: “Bahîra, Kilise âleminde büyükten büyüğe intikal edip gelen bir kitaba mâlik bulunuyordu. Allah Sevgilisi’nin bütün ahvâl ve evsafı bu kitabta yazılıydı” deniliyor ki, bu kitab EN-ENBÂ ünvanıyla bıraktığı rivayet olunan bir kitab olacaktır. Kitabın başlıca bahisleri, yakında Arabistan’da bir Peygamber çıkacağı, Tevhid itikadına davet edeceği ve putlara ibadetten nehyedeceği mevzuu etrafında toplanıyordu. Meşhur Rahib Bahira’nın meşhur kıssasında: “Nübüvvet’ten evvel Allah Sevgilisi, Ebu Tâlib ve bir kısım Kureyşî ile beraber, ŞAM tarafına ticarete gidiyorlar. Rahib Bahira’nın Kilisesi etrafına geldikleri vakit oturdular. İnsan ile karışmayan münzevî Rahib Bahira, birden çıkageldi… Kafile içinde Muhammed-ül Emin’i gördü ve kafileye “Şu Seyyid-ül Âlemin’dir ve Peygamber olacaktır!”… Kureyşliler, “Nereden biliyorsun?” dediler. Mübarek Rahib, “Siz gelirken baktım ki, havada üstünüzde bir parça bulut vardı. Siz otururken, O’nun tarafına bir meyil yaptı, gölge etti. Hem görüyordum ki, taş, ağaç, ona secde eder gibi bir vaziyet aldı. Bu ise Nebilere yapılır!”… Ve sırtı açılırsa, ortada Nübüvvet mührünün görüleceğini söyledi ve oradakiler bunu gördü.