Zülkarneyn: İki boynuzlu demek… Kur’ân’da ismi geçen ve Peygamber olup olmadığı bilinmeyen büyük bir zâttır; Hazret-i İbrahim devrinde yaşamış, Yemenli bir Padişah’tır; Hazret-i Hızır’dan ders almıştır. İskender-i Kebir diye anılmıştır; bu isim, çoğu zaman Yunanlı Büyük İskender’le karıştırılır. Zülkarneyn’e bu ismin verilmesi, doğu ve batının hâkimi olduğu içindir. Yecüc-Mecüc: Kur’ân’da geçen kıssa, meâlen şöyle: Kıyamet öncesinde yeniden yeryüzünde ortaya çıkacaklarına inanılan, geçmişte yaşamış, çok kısa boylu, atlı savaşçılar olan, iki topluluğun adıdır. Zülkarneyn’in doğu seferinde karşılaştığı bu toplulukların ismi, Kur’ân’da iki sefer geçmekte; Zülkarneyn bir set yaptırarak onları engellemiştir. Kıyamet’e yakın seti yıkarak, tekrar ortaya çıkacaklardır… Kehf Sûresi’nin 83’den 96’ya kadar âyetleri bununla ilgilidir. Muhyiddin-i Arabî Hazretleri’nin tefsirinden anlaşıldığına göre, tıpkı “veli kelâmından ne fayda gelir?” suâline, “onlar mânâ ordusunun bir kısım askerleridir ki, sıkışanın imdadına yetişir!” cevabındaki gibi, beden ve ruh kuvvetlerine, bunlara musallat olanlara dair, suret mevkiindeki kavramlardır. “Suret olmadan mânâlar ebediyyen tecelliye gelmez” hakikatinde, umumiyetle suretten, madde veya ona taalluk eden mânâlar anlaşılırken, aslında maddi nesne karşılığı olmayan mânâların da bir suretinin bulunduğu unutulur. Sözkonusu Zülkarneyn ve Yecüc-Mecüc kıssasında, mecazla birlikte, sözkonusu hakikate de dikkat… Zülkarneyn, “iki boynuzlu” demek; boynuzlardan kasıd, doğu ve batı, ondan kasıd da “doğu ve batıya hâkim”, kalb hakikati. Yecüc, vehim menşeli içgüdü ve arzular; Mecüc ise, vesveseler ve hayalî müessirler ki, her iki topluluk da bozgunculuk yapmaktadırlar… İşleri beden arzında rezillikler; düzene aykırı şehevî arzuları teşvik etmek, düzeni bozan hareketleri, bid’atleri cazib kılmak, hikmet kurallarını gereksiz kılmak, fitnelere yol açmak, ekini ve nesli ifsad ederek bozgunculuk yapmak. Beden ve ruha bağlı kuvvetlerin, Zülkarneyn’den istedikleri yardım ve neticede buna engel olmak üzere yapılan set… Setin mahiyeti de, mânâda engel şeklinde. Zülkarneyn’in, Romalı bir komutan olduğu ve Allah Sevgilisi’nin zamanına yakın bir dönemde yaşadığı da, (hatâ varsa mütercimin boynuna), aynı tefsirde geçmekte. TEFSİR-İ KEBİR-TE’VİLAT… Mütercim: Vahdettin İnce. Kalbî Hikmet: Kalb hikmeti, asılda Şuayb Aleyhisselâma isnad edilmiştir. Kalb, bedenin itidaline ve nefsin adaletine sebeb olmakla beraber, İLÂHÎ FEYZ de kalbden çıkarak müsavî surette yayıldığından, o ruhanî ve cismanî kuvvetlerin merkezi sayılmış, BÂTIN İLE ZÂHİR ARASINDA BERZAH, yâni ayırıcı bir nokta itibar edilmiştir. Şuayb Peygamber de, cüz’i ve küllî mefhumları İlâhî ahlâkta toplamış bir kâmildi… Kudsî hadîs’te: “Yere göğe sığmam, bir mümin kulumun kalbine sığarım!”… Kalb hikmetine ermiş olanların kalbi, Allah’ın rahmeti cümlesindendir; hattâ daha da geniş, çünkü Allah’ın rahmeti, O’nu çevreleyemez.
Kaynak: https://www.barandergisi.net/olum-odasi-b-yedi/olum-odasi-byedi-sis-8-h171.html
Yecüc ve Mecuc Kitab-ı Mukaddeste geçen iki isimdir ve iki topluluğu değil bir padişah ve bir topluluğu ifade eder. Yani Yecüc(orjinaliyle Gog) padişah Magog ise kavim topluluk ve /veya Magog’un yaşadığı memleket.
(Hahamlar veya Papazlar değiştirmedi ve değiştirmesi için de bir sebep yoktur)