Son zamanlar hâriç, sık rüyâ görmeyen bir insandım ve bu nedenle de hayıflanıyordum. O kadar nâdir rüyâ görüyordum ki, âdeta onların üzerine titriyordum ve bir kısmına tarih düşüyordum. Hemen hiçbirini de paylaşmadım. Fakat son zamanlarda gördüğüm bazı rüyâlar ve yakaza hâlleri, bu konudaki ileri derecede cehâletim sebebiyle beni gönüldaşlarla -tâbir edebilme temelinde- paylaşmaya sevketti.
Evvelâ geçmişte gördüğüm bazı rüyâları tarih düşerek anlatmak istiyorum…
*
16 Mart 1999, Sabaha karşı:
E-5 yolunun Okmeydanı çıkışındayım, küçük bir tepenin üzerinde. Kumandan, başında neftî bir sarık ve altın sarısı bir kaftan içinde. Etrafında silâhlı bir grup insan var. Bana dönüp, “Aramızdaki sakallı haini tesbit edebildin mi? O Büyük Köpek’in çocuğudur”. Diyor. Ben, “Hayır, ben böyle birini tanımıyorum.” Diye cevap veriyorum. “O hâlde, yağmurlu bir akşamüstü üniversite kampüsündeki otobüs durağında beklerken, sol cenahtaki ağacın üst dallarına iyi bak; orada belirecek ve sen onu göreceksin.” Diyor. “Pekiyi.” Diyorum…
K’ı rüyâmda ilk görüşüm budur.
*
23 Şubat 2001:
Koltukta TV seyrediyorum; fonda Belçika kökenli Fransız şarkıcı Jacques Brel’in “Ne me quitte pas” (Beni terketme) şarkısı çalıyor. Dalmışım (yakaza hâlindeyim). Birden kapı açılıyor, ve K içeriye giriyor. Yanında simsiyah iri bir kurt kırması var. Köpek bana hırlıyor, korkuyorum. Sonra sakinleşiyor. Şaşkınlık içinde K’a Yunanca “Τί είναι ΙΜΠΔΑ;” (İbda nedir?) diye soruyorum. Bana İngilizce bir cevap veriyor:
“IBDA is the story of an epic Journey, both real and spiritual, undertaken by the Prophet, Prince of the Red Forest, in his search for true coldness. He’s destroying the CONFESSIO AMANTIS.”
Türkçesi şöyle: İBDA, Peygamber tarafından yüklenilmiş / güven altına alınmış, hem gerçek hem ruhî, destanî bir seyahatin hikâyesidir ki; Kızıl Orman’ın prensi (Peygamber) hakikî soğukluğun araştırmasındadır. O, Aşkî Günah Çıkarma’yı imhâ ediyor.
*
29 Temmuz 2001, Trendeyim:
Çok kasvetli, loş bir ortam. K’la beraberiz fakat hiç konuşmuyoruz. Âniden içeri üst tarafı çıplak bir kadın giriyor; 35-40 yaşlarında… Konağında bir “garden party” vereceğini ve benim de oraya dâvetli olduğumu söylüyor. Sıradışı olan bu partide içki olarak “taze insan kanı” ikram edileceğini de ekliyor. K, hiç konuşmuyor…
*
12 Ekim 2002:
Ben, Mustafa Saka ve K aynı ortamdayız. Mustafa Saka’nın sakalları ağarmış, başı önünde. K, bana hitâben “Gortin’den iki Palu’ya iki ayrı hat çek; iş bu hatta bitecek, özellikle de 40 Şehitler Denizi’nde.” diyor…
Gortinia isimli bir yerin, Peleponisos (Mora) yarımadasında, Arkadia adı verilen bir bölgede mevcut olduğunu öğrendim. Katedilen “Gortin”in burası olup olmadığını bilmiyorum, yalnız bu bölgede bulunan bir eski resimli belgenin üzerinde, “Dikkat et, Mavi Elma da Şeytan da burada” şeklinde bir ifâde bulunduğunu duydum.
40 Şehitler Denizi’nin (veya gölü) nerede olduğunu bilmiyorum; araştırıyorum. 2 Palu’dan kastedilen eğer (biri) benim bildiğim Palu ise (ki bu çok açık bir yorum olur) Elazığ’ın bir ilçesi. Yine Latince “Palus”, solgun mânâsına geliyor. Fakat bu veriler çok yetersiz.
*
İşte rüyâlar ve yakazalar bunlar…
Kaynak: H.A. “Akademya’ya Doğru Sitesi”, 2001-2005 (2010 öncesi arşiv makalelerimizde yazarlarımızın adları, açık isimleriyle yayınlandıklarında makalelerini yeniden tashih ihtiyacı duyabilecekleri ihtimaline nazaran, yazarlarımızın talebi olmadıkça sadece isimlerinin baş harfleriyle paylaşılmakta, böylece bu önemli ve değerli arşivimizden kamuoyunun istifadesi amaçlanmaktadır.)