Sağdan Soldan Estarabim – Eylül

11 Eylül’le ilgili olarak bir sürü soru ve bilinmeyen var piyasada. Bazılarını da biz soralım: “11-12 Eylül 2001 Yahudi Yeni Yılı’na tekabül ediyordu” diyenler yanılıyorlar, bu yıl Yahudi yılbaşısı (Roş Haşana: Hüküm günü), 11-12 Eylül tarihlerine değil, 18-19 Eylül tarihlerine denk geliyor. Yahudi takvimindeki Elul ayının sonuyla Tişrî (Teşrin) ayının başlangıç bölümü Yahudi yeni yılının başlangıcıdır. Fakat bu tezin doğru bir yanı da var zira, Yahudiler, aynı Hristiyanların Noel’i gibi, kutlamalarını bir hafta öncesinden başlatıyorlar yani bu tarihlerde yahudilerin “tatil”de olması muhtemel. O nedenle dünyanın her tarafındaki Yahudiler İbranice şu soruyu sordular muhtemelen: “Ma miştana ha-layla ha-ze” (Neden bu gece diğer tüm gecelerden farklı?) Kuşkusuz, 10 Eylül 2001 gecesinin diğer bütün gecelerden niye daha farklı bir gece olduğunu en iyi bilenler Yahudiler olmalılar. Dünya Ticaret Merkezi’nde çeşitli kademelerde çalışan veya mülk sahibi olan Yahudiler’in sayısı kimilerine göre 3000, kimilerine göre 5000, bazılarına ise 10.000. Ancak 11 Eylül günü orada bulunanların sayısı az. Peki neden? Çünkü tatil!

Ah Eylül Ah! Akla hemen Sabra ve Şatilla katliamları geliyor. İsrail, 16-17 Eylül 1982 tarihlerinde dünyanın en büyük katliamlarından birini gerçekleştirdi. Sayısız masumu, çoluk çocuğu, savunmasız kadını-ihtiyarı zulmün en ağır biçimiyle derdest etti. 17 Eylül 1982 Cuma, eşdeyişle “Kara Cuma” da ne hikmetse yeni yıl günüydü ve dönemin savunma bakanı general Ariel Şaron, harekatı büyük bir keyifle yönetiyor ve yeni Yahudi yılını kutluyordu. Yine ilginçtir, saat tam 11:00’de bir İsrail subayı, “amirinden” şu emri alıyordu: “Bu iş bizi memnun etmek için yapılmıyor, fakat kamplarda cereyan eden olaylara müdahalede bulunmayı hepinize yasaklıyorum.” Ne kadar da “objektif” bir bakış açısı değil mi? Memnun olmuyorlar ama, Ariel Şaron şampanya patlatıyor. Evet 1982’nin yeni Yahudi yılı 17 Eylül Cuma’ya tekabül ediyordu ve en büyük katliam o gün gerçekleşiyordu. Olaydan birkaç gün öncesine kadar Beyrut’ta bulunan Amerikan, Fransız, İngiliz, Belçikalı ve İtalyan askerler, “görevlerini” bir anda unutup Lübnan’ı apar topar terkediyorlardı. Yani, kuzu kurda teslim ediliyordu.

Kimlerin “whole flat” veya “block flat”leri (Bütün kat, bütün daire-blok kat) vardı WTC’da? Bazılarını söyleyelim: Henry Kissenger’in, Richard Holbroke’un, David Goldsmith’in, George Saros’un, Berezowsky’nin Bill Gates’in, Abee Rockfeller’in, CNN’in, Rotschild ailesinin, Stevan Spielberg’ün ve daha başka bazı “soydaş”larının. Nedir bunların ortak özelliği? Hepsi dünyaya hükmeden Yahudiler. O gün hiçbiri orada değillerdi, üstelik sık sık da uğruyorlardı o “twins”e. Ama o “mübarek” günde hiçbiri gelmediler, adamları da orada değillerdi. Kumandan’ın “Tilki Günlüğü”nde 12 Eylül’e âit değerlendirilmesini okuyunca herşey netleşiyor.

Bir iddiaya göre, dünyanın en büyük spekülatörü Budapeşte yahudisi George Soros, Londra’daki Creechurch Lane sinagogunda bir törene katılmıştı. Herhalde “insanlığın ihyası” için dua ediyordu. Belki de, “Haggada” (hikâyeyi anlatmak) ile ilgiliydi, kimbilir? Ve muhtemelen “Avinu Malkenu” (Babamız, kralımız) ilahisini söylüyordu. Aynı günlerde Moşe Fayz adlı Yunan Yahudisi de, “Komotini sinagogu bir nostalji mi?” adlı yazısında, “Harab olmuş havraların ihyası” için elden gelen bütün çabanın gösterilmesini istiyor, “demokrat!” yahudi ve İsrail dışişleri bakanı Şimon Peres, “dünyanın, terörizmin ne menem birşey olduğunu gördüğünü ve kendilerine artık herkesin hak verececeklerini” söylüyordu. Şimon’un istihbaratının benden fersah fersah fazla olduğunu söylememe herhalde gerek yoktur… İşte bu ifade tam da, “Şecaat arzederken Merd-i Kıptî sirkatin söyler” deyimine uyuyordu. Şimon sirkatini söylüyordu, onun Türkiye’deki soydaşlarından dışişleri bakanı Samuel Jim İpektsi (İsmail Cem İpekçi), dünyanın bir “demokrasi-terörizm” savaşı sürecine girdiğini, kendilerinin de “demokrasi”nin yanında ve “terörizm”e karşı savaşacaklarını söylüyorlardı. “Demokratlar” ve “barış havarileri” ABD’nin tarafında “Asil Kartal” olup, “terörist” cebhedeki “hain uqabları” ortadan kaldırmak için harekete geçiyorlar. Ama muhtemelen, dünya sinema tarihinin en önemli filmlerinden olan “The three days of the condor” (Akbabanın üç günü) adlı filmi seyretmedi, “sayın Jim”. Sonra operasyonun ismi değişti ve “Ebedî Adalet”! oldu. Aslında “İlâhî Adalet” demek istiyorlardı ama güçlerinin ona yetmeyeceğini bildikleri için olsa gerek “Ebedî”yi kullandılar, yani sonsuza kadar veya kıyamete kadar. Kim bu “adil”? ABD-İsrail-TC v.d. Peki “teröristler”? Müslümanlar, mazlum halklar, soykırıma uğrayanlar, çöplerden ekmek toplayanlar, hastane kapılarında, emeklilik maaşı için banka kuyruklarında, mağaralarda, soğuktan, açlıktan, takatsizlikten kırılıp ölenler. YDD’e göre, onlar yani “teröristler” bu dünyadan temizlenmeliler. Bu bir “tabiî seçinim” (Natural Selection) değil, “Sunî Seçinim” (Artificial Selection) olmalı. Kim Seçecek? “Asil Kartal-David’in Aslanı-Yoz Kurt”. Nasıl seçecek? “Ebedî Adalet” mücadelesiyle. 7 kollu şamdanın aydınlattığı kartal pençeli ve ulumaların eksik olmadığı bir dünya! Ne güzel değil mi? Çok hoş…

Bu vesileyle yine bazı örnekler verelim ve “demokratları” kızdıralım: Moses Maimonides (Musa Bin Meymın) diyor ki: “Türkler ve kuzeydeki göçebeler ve zenciler ve güneydeki göçebeler ve bizim coğrafyamızda yaşayıp da onlara benzeyenler, bunların tabiati daha ziyade, düşük sesli bazı hayvanların tabiatına benzer. Benim düşünceme göre, bunlar insan seviyesinde değildirler. Seviyeleri bir insan ile bir maymunun seviyeleri arasında bir yerdedir. Çünkü görünüşleri maymundan daha çok insana benzemektedir.” Kim bu Meymun? Hal-i hazırda da Yahudiliğin en büyük ideoloğu konumunda olan, Talmud’u kaleme alan, 12. y.y.’da yaşayan bir rabbi. Meymun’a göre, Türkler, zenciler, kuzey ve güney göçebeleri ve bizim coğrafyamızda yaşayıp da onlara benzeyenler, yani Araplar ve diğer Yahudi olmayan unsurlar. Buna göre, mevcut dünya nüfusunun (Afrika’nın tamamı, Orta Asya ve Ortadoğu’nun kahhar bir çoğunluğu ile ABD ve Avrupa’nın yarısı) neredeyse ¾’ü hayvan, sadece Yahudiler insan. Hep söylüyoruz, lütfen ama lütfen “Talmud”u, “Zohar”ı, “Kabbala”yı, “Torah”ı ve fırsatınız varsa Gersom Sholem’in eserlerini okuyunuz. Bunlar tam olarak yetmez ama önemli bir başlangıçtır. Bir tür silah talimidir.

Şimdi de bazı kavramlara göz atalım:

“Apokalips” kelimesi. Aslı Yunanca, “Aποκαλυψ” (Apokalips) kelimesinden geliyor. “Aποκαλύπτω” (Apokalîpto) fiili, “Ortaya çıkarmak, örtüsünü kaldırmak” anlamında ve “kıyamet” olarak çevriliyor. Amerika’da ve Avrupa’da 11 Eylül olayı “Apokalips” olarak değerlendiriliyor. Keşke diyoruz, belki bu “Apokalips”in başlangıcı değil de, Müslümanların uyanışına, “hibernation” (kışlama, kış uykusu) halinde bulunan bazı “ayı”ların gaflet uykularından uyanmalarına vesile olur. Sırtındaki cehalet ve hıyanet örtülerini kaldırmayanlar için belki hakikaten “kıyamet” olacaktır ama hayatları boyunca hiç battaniye kullanmamış olan baldırıçıplaklar için de gerçek bir kalkışma. Öyle ya da böyle “Örtü” kalkacak, başka yolu yok.

“Armaggedon”. Hz. Süleyman’ın kraliyet haralarının bulunduğu tarihî bir kent olan “Megido” veya “Mecido”dan mülhem bir kelime. Büyük bir savaş, kıyamet savaşı olarak da algılanabilir. Taşın taş üstünde kalmayacağı, dehşetli bir savaş. Müslüman’ın görevi Armaggedon’a en iyi biçimde hazırlanmak, kılıçları bir ân evvel bilemek.

“Demokrasi”. Yunanca “Δημοκρτια” (Dimokratia) kelimesinden geliyor. “Δημος” (Dimos): Halk, kitle, topluluk ve Kρατω (Krato): İdare etmek, yönetmek, nizama sokmak kelimelerinin yanyana gelmesinden oluşuyor.

Evet, halkımızın iradesi ve idaresi. Kime karşı gösterilecek bu irade ve idare? Asil Kartal, Uluyan Kurt v.s. bilumum hayvanata karşı. Bizi hayvan ilan edenlere karşı vermemiz gereken cevabın insanca olmasını kim bekleyebilir? Öyle demiyor mu Meymun: “Düşük sesli bazı hayvanlar!” Sesimizin gür ve tabiatımızın da insanoğlu insan olduğunu göstermeye hazır olmalıyız, vesselam.

Kaynak: H.A. “Akademya’ya Doğru Sitesi”, 2001-2005 (2010 öncesi arşiv makalelerimizde yazarlarımızın adları, açık isimleriyle yayınlandıklarında makalelerini yeniden tashih ihtiyacı duyabilecekleri ihtimaline nazaran, yazarlarımızın talebi olmadıkça sadece isimlerinin baş harfleriyle paylaşılmakta, böylece bu önemli ve değerli arşivimizden kamuoyunun istifadesi amaçlanmaktadır.)

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi giriniz!

İlginizi Çekebilir