Yazar: Cemil Meriç
Eserin Adı: Saint-Simon: İlk Sosyolog – İlk Sosyalist
Basım: 16. Basım
Yayınevi: İletişim Yayınları
Yayın Yeri: İstanbul
Yayın Yılı: 2012
YAZARIN HAYATI
Cemil Meriç, 1916 yılında Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde doğdu. Hatay Lisesi’ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümüne girdi. Öğrenimini tamamlayamadan Hatay’a döndü. Bir süre ilkokul öğretmenliği ve nahiye müdürlüğü, Tercüme Kalemi’nde reis muavinliği yaptı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Elâzığ Lisesi’nde Fransızca öğretmenliği yaptı (1942-45). İstanbul Üniversitesi yabancı diller okulunda okutman olarak çalıştı (1946). 1955’te gözleri görmez oldu. Fakat talebelerinin yardımıyla çalışmalarını ölümüne kadar sürdürdü. 1974 senesinde İstanbul Üniversitesi’nden emekli oldu. 13 Haziran 1987 günü İstanbul’da vefat etti.
Cemil Meriç’in ilk yazısı Hatay’da Yeni Gün Gazetesi’nde çıktı (1928). Sonra Yirminci Asır, Yeni İnsan, Hisar, Türk Edebiyatı, Yeni Devir, Pınar, Doğuş ve Edebiyat dergilerinde yazılar yazdı. Cemil Meriç, gençlik yıllarında Fransızcadan tercümeye başladı. Honore de Balzac ve Victor Hugo’dan yaptığı tercümelerle kuvvetli bir mütercim olduğunu gösterdi. Batı medeniyetinin temelini araştırdı. Dil meseleleri üzerinde önemle durdu. Dilin, bir milletin özü olduğunu savundu. “Kamusa uzanan el namusa uzanmıştır” sözü, dile karşı göstermiş olduğu hassasiyetin Cemil Meriç’in kendi dilindeki yankılanışıdır.
ESERLERİ: Hind Edebiyatı (1964), Saint Simon; İlk Sosyolog – İlk Sosyalist (1967), Umrândan Uygarlığa (1974), Bir Dünyanın Eşiğinde (1976), Işık Doğudan Gelir (1984), Kültürden İrfana (1985), Mağaradakiler (1978), Bu Ülke (1974, 1985), Jurnal I (1992), Jurnal II (1994), Kırk Ambar, (1980), Bir Facianın Hikâyesi (1981), Sosyoloji Notları ve Konferanslar (1993)
ESERİN İÇİNDEKİLER
İLK SOSYALİST
1- LİBERALİZMDEN SOSYALİZME
2- SAİNT-SİMON VE SOSYALİZM
ŞAKİRTLER
1- SAİNT-SİMON VE AUGUSTE COMTE
2- SAİNT-SİMON OKULU
3- SAİNT-SİMON VE KARL MARX
İLK SOSYOLOG
1- SOSYOLOJİ
2- AHLÂK
3- AHLÂK
ESERİN KONUSU
Eserin giriş bölümünü, Cemil Meriç’in oğlu Mahmut Ali Meriç yazmıştır. Bu kısımda Cemil Meriç’in neden Saint-Simon’u konu edindiğini, Saint-Simon’un çağımız için önemini, Batı karşısındaki durumumuzu, Cemil Meriç’in ifâdeleriyle yazmıştır. İşte Cemil Meriç’in bu bölümde yer alan bir tesbiti:
– «Hint meçhule açılan bir kapıydı, meçhule yani insana. Dört yıl Ganj kıyılarında vecitle dolaştım, sağ dediler… Saint-Simon’la uğraştım iki yıl, çağımız onunla başlıyordu, sol dediler. Hind’i yazarken tek amacım vardı: Asya’nın büyüklüğünü haykırmak, yani bir vehmi devirmek, bir iftirayı yok etmek. Saint-Simon’u putları yıkmak için kaleme almıştım.» [1]
Kitabın giriş bölümü, âdeta kitabın özeti gibidir.
Eserdeki Saint-Simon’un hayatıyla ilgili bölümde, onun fikrî mücadelesini ve Avrupa’nın o dönemdeki buhrandan kurtuluş mücadelesini verirken yazmış olduğu şu ifâdeler dikkat çekicidir:
– «On beş gündür kuru ekmek yiyorum. Odamda ateş yok. Kitabımın kopya masraflarını karşılamak için elbiselerimi sattım. İlim aşkı, insanlığı mutluluğa kavuşturmak, Avrupa’yı buhrandan kurtarmak arzusu beni bu hâle düşürdü. Niçin yüzüm kızarsın, eserimi tamamlamak için yardım istiyorum.» [2]
İlk sosyalist başlıklı bölümde ise yazarın liberalizmden sosyalizme geçiş süreci anlatılmaktadır.
– «Saint-Simon endüstriyle ilgili incelemeler yapmakla kalmıyor, çağdaş toplumu endüstriye dayanarak yorumlayan sosyal bir felsefe kuruyordu. Üreticiler sınıfı, endüstri şeflerinin yönetiminde maddi-manevi bütün güçlere el koymalıydı Saint-Simon’a göre. Asilzadeler ve rahipler gibi asalak sınıflar ortadan kalkmalıydı.» [3]
Saint-Simon’a göre toplumda tek sınıf kalmalıdır: Çalışanlar sınıfı.
Kitabın ikinci bölümü ise Saint-Simon’un şakirtleri üzerine… Bu bölümde Saint-Simon’un önce kâtibi, daha sonrasında ise yazı arkadaşı olan Comte’un şu görüşlerine yer vermektedir:
– «Sosyal hayat, medeniyetin o günkü ifadesidir ve sosyal güçlerle birlikte değişir. Ortaçağı ilahiyatçılar yönetiyordu, 18. asrı metafizikçiler, 19. asrı bilginler idare edecektir.» [4]
Cemil Meriç, Saint-Simon’un gerçek şakirdi olarak Karl Marx’ı görür. Saint Simon’la Karl Marx’ı karşılaştırırken, “Marx’ın doktrini de Saint-Simon’unki gibi tarih ile iktisada dayanmaktadır, ikisi de üretimi artırmak için toplumu ekonomik plânda düzenlemek ister. Marx’a göre, geleceğin mimarı proletaryadır” der. [5]
Yazarımız son bölümde Saint-Simon’un sosyoloji hakkındaki fikirlerine eğilir ve “sosyoloji Comte’un uydurduğu bir kelime. Saint-Simon sosyal gerçeği inceleyen ilme “insan ilmi”, “sosyal fizyoloji”, “hürriyet ilmi” adını verir. Saint-Simon filozofların insan ve toplumu pozitif bir görüşle incelemesi gerektiğini ifade eder” şeklinde bir tesbite yer verir. [6]
DEĞERLENDİRME
Saint-Simon kimdir? Bana kalırsa, “her şey vatan için” sloganını alıp, “her şey üreticiler için” şekline dönüştüren adamdır!
Saint-Simon’un en önemli tarafı, Descartes’çı, bilimci, pozitif bilimleri savunuyor oluşu. Ona göre fizyoloji, özellikle de sosyal fizyoloji, toplumların yeniden düzenlenmesinde en önemli rehber. Amaç, en kalabalık ve yoksul sınıfın, üstelik üreten sınıfın, hem emeğinin karşılığını tam olarak alması hem de kendi kendini yönetmesi… İnsanlığı gelecekteki “Altun Çağ”a ulaştırmak için öncelikle tarihten ders almalı, bilim de, sanayi de, din de, bu uğurda seferber edilmeli.
Eğer bu kitabı alıp okumalı mı derseniz, cevabımız “evet okunmalı” olacaktır. Peki, bu kitabın anlattığı kişinin fikirlerini nereye koymalı derseniz, o zaman da bu fikirlerin yeniden ele alınması gerektiği şeklinde cevab veririz.
Emile Faguet’in Saint-Simon hakkında yapmış olduğu ve bizim de kısmen katılmış olduğumuz şu değerlendirmeyle sonlandıralım:
– «Saint-Simon, inkârları ve eğilimleri ile sosyalist, şakirtleri ile sosyalist, eserinin bütünü ile sosyalist. Yalnız, aristokratik bir sosyalizm bu. Saint-Simon’da sosyalist bir sistem yoktur. Ama bütün sosyalist mektepler onun bazı cümlelerine, hatta bazı sayfalarına dayanırlar. Saint-Simon’a göre dünya hürriyete doğru gitmiyor, gidemez de. Sebep, gittikçe artan iş bölümü. İnsana hürsün demek, fabrikanın çarklarında herhangi birine hürsün demek kadar saçma. Hürriyetle medeniyet birbirinin zıddı. Toplum sözleşmesinin amacı kişiye daha çok hürriyet değil, mutluluk sağlamak. Saint-Simon mülkiyete bağlı, çünkü aristokrat. Mülk sahibi topluma yararlı olmağa zorlanınca, mülkiyetin mahzuru kalmaz. Hem aristokrat, hem sosyalist Saint-Simon. Tezatlarının kaynağı bu ikilik. İlkel bir sosyalizm diyor Faguet, ilkel, kimine göre de çocuksu ama öncü.» [7]
FRAGMANLAR
– «Yirminci asır, on dokuzuncunun entellektüel fetihlerini aşamadı, hâlâ Nietzsche, hâlâ Kierkegaard, hâlâ Marx…
Düşünce dünyasının bu rakipsiz tâcidarları içinde ismi en çok tekrarlanan şüphe yok ki Marx. Kiliseleri, rahipleri, orduları var, Aristo’nunkini aşan bir hâkimiyet. Çağımız insanı Marx’ın dostu, şakirdi veya düşmanı olarak mevcut. Kapital yazarı belli kinleri, belli ümitleri bayraklaştırdığı için cihanşümul, ‘ilmî sosyalizm’, sosyalizmlerin en serti, en tutarlısı. Marksizm bir terkip:
Alman felsefesini, Fransız sosyalizmini, İngiliz ekonomi politiğini kucaklıyor.
Ama Marx’ın bu terkibe giren unsurları bütün canlılıkları, bütün usareleri, bütün zenginlikleriyle muhafaza ettiği söylenemez. O, çağdaş Batı düşüncesini, belli bir mizacın, belli bir sınıfın, belli bir dönemin ihtiyaçlarına göre ayıklayan ve aktaran bir fikir adamıdır. Avrupalı için Marx’ı tanımak, Marx’ı hazırlayan bir yaratıcılar zümresini de hiç değilse hatırlamaktır. Avrupalı tecessüsünü sınırlamak zorunda değildir, kitaptan kütüphanelere atlamak elindedir.» [8]
– «Saint-Simonculara göre tarih, “insanın insanı sömürmesi tarihi”.
Bu sömürme çağlar boyu çeşitli kılıklara girmiş. Esaretin yerine toprak köleliği geçmiş, şimdi de proletarya (emekçi sınıfı, işçi sınıfı) sömürülmekte, iki sınıf var: sömürenler, sömürülenler; yani efendilerle ecirler, plebler ve patriciler. İşçinin hayatı da, hürriyeti de, ailesi de, servet monopolünü elinde tutan, yani üretim araçlarına sahip olan küçük bir azınlığın elindedir. Ne yapsa boşuna. Görülüyor ki, Bazard’ın, Enfantin’in ve arkadaşlarının gözünde “insanların bir kısmı ötekinin sırtından geçinmektedir”. Sismondi’nin zengin-fakir tezadı şimdi burjuva-proleter çatışması hâline gelmiştir. Bu çatışmayı ilk belirten Saint-Simon’culardır. Ne var ki, insanın insan üzerindeki hâkimiyeti gün geçtikçe azalıyor. İnsanın madde üzerindeki saltanatı her gün bir parça daha artmakta. Kendimizi tarihin bu akışına uydurmalıyız.
İşte fetih ve asalet hakkının yerini alacak olan yeni hak: insan artık insanı sömürmeyecek, insanla birleşerek tabiata ferman dinletecek, insanlığın hızla koştuğu amaç: bütün kuvvetlerini barış uğruna birleştirmek.» [9]
1 Cemil Meriç, SAİNT-SİMON: İLK SOSYOLOG – İLK SOSYALİST, 16. Basım, İletişim Yay., İstanbul 2012, s. 8.
2 Cemil Meriç, a.g.e., s. 27.
3 Cemil Meriç, a.g.e., s. 55.
4 Cemil Meriç, a.g.e., s. 84.
5 Cemil Meriç, a.g.e., s. 111.
6 Cemil Meriç, a.g.e., s. 127.
7 Cemil Meriç, a.g.e., s. 66.
8 Cemil Meriç, a.g.e., s. 8-9.
9 Cemil Meriç, a.g.e., s. 98.