Salih Mirzabeyoğlu ve Telegram

Bilindiği gibi 28 Şubatçıların yürüttüğü operasyon dahilinde 29 Aralık 1998’te Ramazan ayında tutuklanarak cezaevine sevkedilen Salih Mirzabeyoğlu, dâvasında İddianame ve Gerekçeli Kararı’nda da geçtiği şekilde; “her ne kadar bir eylemi ve eylem tâlimatı olduğu tesbit edilememiş olsa da” idama mahkûm edilmiştir. O tarihten itibaren geçen 12 yılın 6 yılını 3 metrelik hücrede geçiren Mütefekkir, bu yetmiyormuş gibi tam 11 yıldır da “Telegram” işkencesine mâruz kalmaktadır.

Bu süre içinde “Telegram” ve diğer işkencelerin muhakemesi, verilen hukuk mücadelesi gibi konuların yanısıra, 15 cildi cezaevinde yazılmak kaydıyda 56 ciltlik eser sahibi olan Salih Mirzabeyoğlu’nun çilesini, dâvasını, fikirlerini ve şahsiyetini bir bir izaha çalışmak, kitablık çapta bir eser gerektirdiğinden dolayı bu mevzuuları saded dışı tutarak meramımızı kestirmeden ifade etmek durumundayız.

Salih Mirzabeyoğlu tam 11 yıldır “Telegram” işkencesine mâruz kalmasına ve bu konuda “Telegram” ve “Ölüm Odası” adlı iki eser yazmasına rağmen, hükûmet erkanı ve resmî kurumlar başta olmak kaydıyla, partiler, sivil örgütler, cemaatler, basın vesair kim varsa, bugüne kadar hepsi birden ağız birliği etmişcesine bu işkenceyi görmemezlikten, bu sesi duymamazlıktan gelmektedir.

Her vicdan taşıyıcı insanı çıldırtması gereken bu sessizlik, İrfan Sultanı Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun eserlerini okuyan ve O’na, dâvasına kendini yakın hisseden her “gönüldaş”ı yıllardır derinden yaralamakta, bir çığlık, bir haykırış ile dahi olsa, seslerinin cemiyet meydanında yankılanması için nasıl bir çaba sarfedilmesi gerektiğinin münazarası yapılmakta ve; “şöyle yapılmalı, böyle hareket edilmeli” şeklinde çeşitli fikir ve kanaatler beyan edilmektedir.

Nihayet bu sessizliği bozmak isteyen birkaç gönüldaş, 8 Kasım 2010 tarihinde Ak Parti Genel Merkezi’ne bir dilekçe vermek sûretiyle harekete geçmiştir. 22 Kasım 2010 tarihinde CHP Genel Merkezi’ne, 29 Kasım 2010 tarihinde MHP Genel Merkezi’ne, 6 Aralık 2010 tarihinde SP Genel Merkezi’ne, 15 Aralık 2010 tarihinde BBP Genel Merkezi’ne, 28 Aralık 2010 tarihinde TP Genel Merkezi’ne dilekçe verilmiştir. 13 Aralık 2010 tarihinde Has Parti ziyaret edilmiş herhangi bir yetkili ile görüşülemediğinden dolayı randevu talebinde bulunulmuş fakat o tarihten itibaren randevu talebine henüz bir cevab verilmemiştir.

Bu görüşmeler, eksiğiyle fazlasıyla bazı dergi ve internet sitelerinde yayınlanmıştır. Burada çok kısa olarak bu görüşmelerin muhtevâsını paylaşmak istiyoruz.

PARTİLERE VERİLEN DİLEKÇE VE YETKİLİLERİN İFADELERİ

Ak Parti’ye yedi, MHP, CHP, SP, BBP ve TP’ye de on maddelik dilekçeye ek olarak Salih Mirzabeyoğlu’nun avukatlarından Sayın Ali Rıza Yaman’ın Gazeteci Samed Doğan ile yaptığı ve www.habertaraf.com isimli sitede yayınlanan dört küsür sayfalık raportajı adı geçen Partilerin genel merkezlerindeki yetkililere takdim edilmiştir. Bu dilekçelerin hûlâsası şöyledir: Hayatı boyunca yerli-yabancı hiçbir kimsenin piyonu olmayan ve asla olmayacak olan ve tamamen bu toprakların, yani “öz” malımız olan; bize “kökler”imizi hatırlatan fikirlerden müteşekkil 56 ciltlik eserin altında imzası olan Salih Mirzabeyoğlu’nun tutuklanması ve onanan idam kararının hukuk dışı olması, şahsına yapılan “Telegram” işkencesinin durdurulması ve işkencecilerin tesbit edilerek adâlet önünde hesab vermeleri için yetkililerin harekete geçmesi; bu sessizliğin, vurdumduymazlığın son bulması…

Parti Genel Merkezlerindeki intıbâların hûlâsası:

AK Parti Genel Merkezi’ne verilen dilekçeye dair yetkililer, Adeviye Yeşiloğlu ve Ayşe Tercan’a adı geçen dilekçenin “Adâlet Bakanlığı’na verileceğini” ifade etmişler, ayrıca, Genel Başkan Yardımcısı Sayın Abdulkadir Aksu’ya dilekçenin bir nüshası takdim edilmiş, Sayın Aksu “konuyla ilgileneceğini” beyan etmiştir.

CHP Genel Merkezi’nde dilekçe, Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin’e takdim edilmiştir. “Telegram” işkencesine benzer işkence türlerinin bir kısmından haberdar olduğunu beyan eden Sayın Gürsel, “bu tür işkencelerin Amerika tarafından organize edildiği”ne dikkat çektikten sonra bu meseleyi Genel Başkanı ile konuşacağını ifade etmiştir. Sayın Tekin ayrıca, Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart’dan randevu taleb ederek arkadaşlarla bizzat görüşmesini ricâ etmiştir. 24 Kasım 2010 tarihinde de randevu gerçekleşmiş, Milletvekili Atilla Kart, Meclis Komisyonuna “Telegram” işkencesi hakkında “en kısa zamanda bir soru önergesi vereceğini ve meselenin takibçisi olacağını” ifade etmiştir.

MHP Genel Merkezi’nde dilekçe, İnsan Hakları Komisyon Başkan Yardımcısı Yozgat Milletvekili Sayın Mehmed Ekici’ye takdim edilmiştir. Sayın Ekici de “bu tür işkence ve benzerlerinin İsrail tarafından uygulandığını fakat isbatının şu ân mümkün olmadığını” beyan etmiş, ayrıca, “Bolu Cezaevi ziyaretinde Salih Mirzabeyoğlu ile bizzat görüşeceğini ve elinden geleni yapacağını” samimiyetle ifade etmiştir. Sayın Ekici, meselenin İnsan Hakları Komisyonu’na taşınması gerektiğini, bunun usûlünün de Salih Mirzabeyoğlu’nun avukatları yahud yakınları tarafından Komisyon’a bir dilekçe sunulması şeklinde olacağını söylemekle birlikte, takdire şâyandır ki, “Mirzabeyoğlu’nun asla böyle bir dilekçe vermeyeceğini” ifade etmeyi ihmâl etmemiştir.

SP Genel Merkezi’nde dilekçe, Teşkilat Başkanı Sayın Birol Aydın’a verilmiştir. Sayın Aydın, “Salih Mirzabeyoğlu’na yapılan işkencenin kabul edilemez” olduğunu belirtip, “Allah yardımcısı olsun!” temennisinde bulunmuştur. Ayrıca, Genel Başkan Yardımcısı Temel Karamollaoğlu ile görüşülmüştür. Sayın Karamollaoğlu “Telegram gibi işkencelerin masonlar ve yahudiler tarafından uygulandığını” belirtip Mirzabeyoğlu’na yapılan işkencenin kabul edilemez olduğunu, bu meselenin kendisi ile her zaman görüşülebileceğini ve bunun İnsan Hakları Komisyonu ve diğer platformlara taşınması gerektiğini beyan etmiştir. Genel Merkez’e yakın olan Millî Gazete bürosundaki muhabirler de Salih Mirzabeyoğlu’nun maruz kaldığı “Telegram” işkencesi ile yakından ilgilenmiş, kendilerinin bilgilendirilmesi neticesinde 9 Aralık 2010 tarihinde haber manşete taşınmıştır.

BBP Genel Merkezi’nde dilekçe, Genel Başkan Yalçın Topçu’ya takdim edilmiştir. Sayın Topçu, “kendisinin ve arkadaşlarının da işkence gördüğünü ve bazı arkadaşlarının hâlen mahpushânede yattığını” belirttikten sonra Sayın Muhsin Yazıcıoğlu’nun şehâdetiyle noktalanan helikopter kazasında “suikast ihtimali” üzerinde durduklarını ve bu meseleyle ilgili Sayın Başbakan’a rapor vereceğini, bu arada Salih Mirzabeyoğlu’nun maruz kaldığı “Telegram” işkencesi ve ilgili talebleri Sayın Başbakan’a bildireceğini beyan etmiştir. Ayrıca Sayın Topçu, Salih Mirzabeyoğlu ve O’na uygulanan “Telegram” işkencesinin siyasî partiler dahil olmak üzere hiçbir sivil inisiyatif kurumu tarafından -“siyasî rant” için dahi olsa- dile getirilmeye pek yanaşılmayacağını da özellikle vurgulamıştır.

TP Genel Merkezi’nde dilekçe, Genel Başkan Abdullatif Şener’e takdim edilmiştir. Sayın Şener, “1974 Gölge ve 1979-80 yıllarındaki Akıncı Güç dergilerinden itibaren Salih Mirzabeyoğlu’ndan haberdar olduğunu ve fikirlerini biraz da olsa bildiğini fakat, fikirlerini bu zamana uyarlamanın mümkün olmadığını” ifade etmiştir; hattâ, Mirzabeyoğlu’nun “Moro Destanı” adlı şiir kitabından bir şiiri ezbere okuduktan sonra, uzun zamandır Mirzabeyoğlu’nun ne durumda olduğundan haberdar olmadığını söylemiştir. Sayın Şener ayrıca, Salih Mirzabeyoğlu’nun maruz kaldığı “Telegram” işkencesinin kabul edilemez olduğunu ve “56 cilt eser sahibi birisine bu kadar ağır ceza verilmemesi” lâzım geldiğini de beyan etmiştir. Sayın Şener, kendisini ziyaret eden arkadaşların herbirine bir gazeteci ile yaptığı raportajdan oluşan kendi kitabını hediye etme nezâketinde de bulunmuştur.

Has Parti Genel Merkezi’nden randuvu talebimize henüz bir cevab gelmemiştir. Bundan sonra da uygun görülen parti ve sivil kuruluşlara ziyaret ve bir kısım faaliyetlerin ardı arkası kesilmeden ülke çapında sürdürülmesi temennimizdir.

ZİYARETLERİN GAYESİ

Şimdiye kadar gerçekleştirdiğimiz ziyaretlerden biricik gayemiz, İrfan Sultanı Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun mâruz kaldığı “Telegram” işkencesinin, tabandan tavana kadar her vicdan sahibi insan tarafından sesli, rahat ve korkusuz bir şekilde cemiyet meydanında konuşulabilmesini sağlayabilmektir.

Babasını kesen, anasını satırla doğruyan ne caniler, kadın-ihtiyar, çoluk-çocuk ayırdetmeden nice mazlum insanların üzerine mermi boşaltan nice katiller sözkonusu olduğu zaman bile bu fiil ve sahibleri cemiyet meydanında rahat bir şekilde konuşuyor, konuşuluyor, bir kısım medya tarafından “reyting” malzemesi olarak kullanılıyor; hattâ bir kısım zümre tarafından bunların yaptıkları fiiller tasvib edilmekle birlikte müdafâ da ediliyor. Fakat, 56 cilt eser sahibi olan Salih Mirzabeyoğlu sözkonusu olduğu zaman ekseriyet lâl da oluyor, kör de oluyor, sağır da…

Bu sessizliği bozabilir, bu vurdumduymazlığa son verebilir, vicdan sahibi her insanda sesimizin yankısını duyabilir ve böylece her vicdan avcısının maskesini indirebilirsek, ne alâ..

Herkesin anladığı bildiği dünya, gördüğü, idrak ettiği dünyadır. Herkes fikir ve kanaatleri, söz ve hadiseleri ancak istidadı nisbetince idrak eder. Edâ ve tavırlarına da bu çerçevede çekidüzen verir. Bu düsturu mevzuumuzla, yani her türlü kurum ve kuruluşa ziyaretimizle alâkalandıracak olursak, önce bizi, bizim anlattığımız gibi anlamak ve tarif etmek gerektiği, şuurla hareket eden her ehl-i vicdan tarafından kabul edilir, dolayısıyla bu yolculuktaki murad da gayet rahat bir şekilde anlaşılır.

Biz, şimdiye kadar gerçekleştirdiğimiz ziyaretlerde hiçbir yerden; kimseden aman aman bir ricada bulunmadık, asla minnet altında kalmayı istemedik ve hiçbir kimsenin umudumuz olmasını beklemedik; zira Salih Mirzabeyoğlu’nun kimseye bir ricâsı, bir minneti yok. Bir borcu yok!..

Biz, sadece sesimizi duyurmak ve cemiyet meydanında bu sesin yankılanmasını istedik. Vicdanı olan, yüreği yeten herkesi de bu sesi yankılandırmaya dâvet ettik. Daha sonra “şunu da yapacağız, bunu da yapacağız!” gibi şeylerin söylenmesini ise mahzur addettik, zira hem hiçbir şeyin garantisi yok, hem de sesimizin yankısı henüz muamma. Yürüyüp göreceğiz. Netice; Takdir-i İlâhi ne ise, o olur!..

Bu yolculuk sürecinde sesimizin az da olsa cemiyet meydanında yankılanması ve bazı şahsiyetlerin ifadeleri bizi memnun ettiği gibi, bizi inciten ve müteessir eden bazı şeyler de oldu. Bunlar bir yere kadar önemli. Bundan sonra önemli olan, bu sesin, Salih Mirzabeyoğlu’nun sesinin her yerde yankılanmasıdır.

İrfan Sultanı Salih Mirzabeyoğlu: “Kalem kullanacak yerde kılıç, kılıç kullanacak yerde kalem kullanılmaz!” der. Bizim faaliyetlerimizi “kalem” faaliyetleri olarak değerlendirilebilir. Biz, mazlumuz fakat, korkak değiliz. Korkuyoruz fakat, insanlardan değil, üzerimizdeki vebâlden; Allah’tan. Başarmak istiyoruz fakat, başkalaşarak değil; kendimiz kalarak. Yoksa ölüm, dünyada herkesin nihaî kaderi…

“Bir türlü kurtaramadınız gitti!” Ne diyelim: bir türlü kendimizi kurtaramadık gitti!..

NE YAPILMASI GEREKTİĞİNE DAİR HÂSIL OLAN KANAATLER

Gerçekleştirdiğimiz ziyaretlerin neredeyse tamamında görüşme yaptığımız her şahsiyet bu teşebbüsün bir “dernek” çatısı altında olup olmadığını sordu. Bir derneğimizin olmaması ise, büyük bir eksiklik olarak ifade edildi. Ayrıca, görüştüğümüz her şahsiyet, “Telegram” hakkında mevzunun uzmanı olan resmî bir yetkili veya en azından meseleyle ilgilenen bir avukat ile görüşmek istediklerini beyan etti. Hattâ, İnsan Hakları Komisyonu’na “Telegram” işkencesi ile ilgili bir dilekçe verilmesinin akabinde meselenin Meclis gündemine taşınabileceğinden tutun da, Salih Mirzabeyoğlu’nun yeniden yargılanması için tekrar dâva açılması gerektiğinden bahsedenler dahi oldu.

Kısaca, Parti Genel Merkezlerine yapılan ziyaret ve yetkililerle görüşmeler, netice itibarıyla bundan sonra “neler yapılması gerektiği”ne dair bizde bazı kanaatler oluşturdu. Bu kanaatleri sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Akademya, İlmâ, Aylık, Furkan ve Baran dergileri öncülüğünde ve en az iki avukatın katılımıyla “Telegram İşkencesiyle Mücadele Derneği” kurulabilir. Her tarafta bu çatı altında “imza kampanyası” başlatılabilir. Panel düzenlenebilir, konferans verilebilir. Kısa broşürler dağıtılabilir. Ferdî diyaloglardan bereketli mahsûller devşirilebilir. Bunların toplamı ile tekrar partilere ve sivil örgütlere vb. Düzenlenecek ziyaretler, istenilen netice elde edilene kadar sürdürülebilir. Ayrıca, itidal sahibi büyüklerin öncülüğünde; şuurlu bir şekilde hareket edebilecek şahsiyeti hâiz olan herkesle istişare yapılarak, fikir ve kanaatler biraraya getirilebilir, hangi fikir ve kanaatin önce, hangisinin sonra yapılması veya yapılmaması gerektiğine dair karar alınarak uygulamaya geçilebilir.

Bütün bunlar yapılırken “Salih Mirzabeyoğlu” imajına en ufak bir halel gelmemesine özen gösterilmesinin, yapılacak olanlardan daha mühim olduğu herkes tarafından bilinmelidir. Zira; açıkça ifade edilse de edilmese de “bu ülke”nin istikbâli için Salih Mirzabeyoğlu bir “umut”tur; O, beklenendir. Yani, “bu ülke”nin insanları bir “kurtarıcı” bekliyor. Kurtarıcının O olduğuna inananlar bir tarafa, inanmayan veya bilmeyenlere bu “kurtarıcı”nın Salih Mirzabeyoğlu’ndan -külliyatı da, duruşu da malûm- başkası olamayacağı nazikâne bir lisanla anlatılmalıdır. Ki, evveliyatından itibaren binlerce insan ile diyalog neticesinde, üç-beş kendini bilmez dışında hiçbir ferdin Salih Mirzabeyoğlu ismine en ufak bir saygısızlıkta bulunmadığının şâhidleriyiz. O’nun maruz kaldığı “Telegram” işkencesi ve tecrit hâli, “kökler”ine sadık her insanın vicdanını sızlattığı gibi, hiçbir şey yapamamanın ıztırabı ve utancı ifadelere yansıyor, simâlardan okunuyor.

Hûlâsa; Bu hareketin uzun vadede nizam ve intizam içinde yürütülebilmesi ve olumlu bir şekilde neticelendirilebilmesi, ancak ehil olanlar nezaretinde yapılacak istişare neticesinde hâsıl olan proje ve bunun organizasyonunun bir “dernek-kuruluş” çatısı altında faaliyet göstermesi ile mümkündür. Bu öncülük vasıtasıyla içimizde kaynaştığımız gibi dışımızdakileri de toparlayabiliriz. Bu “çatı”yı kurana kadar da her fert, mes’ûliyeti kendinde bilici şuuruyla, karınca kaderince faaliyetlerde bulunabilir. Fayda devşirdiği herşeyi de sözkonusu “dernek-kuruluş” çatısı altında biriktirir.

Kaynak: Akademya Dergisi, II. Dönem, Sayı 2, Eylül-Aralık 2011, s. 172-176

İBDA KÜLLİYATI ÜZERİNE DENEMELER – 38 (Telegram)

Salih Mirzabeyoğlu’nun Telegram isimli eserinin 2. baskısı çıktı

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi giriniz!

İlginizi Çekebilir