Sayı ve Hesab Lûgatı

1999’un hatırasına

  • “Şâh-ı Nakşibend Hazretleri:

«— Vukuf-u Adedî» denilen hassa, Ledün ilminin ilk mertebesidir.

Bu görüşten murad, başlangıçta bulunanlara ait tasarruf ve cezbe eserleri olmak gerektir.

Nitekim Alâeddin Attar Hazretleri buyurdular:

— Öyle bir halet ve keyfiyet ki, yakınlık ve Ledün ilminin başlangıcı onda tecelli eder. «Vukuf-u Adedî»nin Ledün ilminde başlangıç noktası olduğu, Mutlak Bir’in adetler âleminde belirmesi sırrından haber vermesiyledir. «Vâhid»in esasta, sayılara çekirdeki teşkil etmesi gibi…

İki mısra:

Görünen çokluk sureti bir nümayişten ibarettir;
Tecellilerde hakikat «Bir»den başkası değil…

Bir kıta:

Çokluk ayniyle birliktir;
Varlık «bir»dedir.
Her neyi iki görürsen sen
Bil ki, o yine birdir.

Bir kıta:

Hakikat ehlinin mezhebince
Bütün sayılar «bir»in içindedir.
Zira sayılar ne kadar çoğalsa
Hakikatleri yine birdir.

İşte Ledün ilminin ilk merhalesi olan «Vukuf-u adedî» böyle bir anlayışa ermektir.

Ledün ilmi öyle bir bilgidir ki, yakınlık ehline ancak Allahın talimiyle malûm olur; akla bağlı deliller ve müşahedelerle değil.. Nitekim Kur’ân, Hızır’ı Ledün ilmine malik olmakla över. Yakîn ilmiyle Ledün ilmi arasında fark şudur ki, yakîn ilmi, ilâhî zat ve sıfat nurunu idrakten ibaretken, Ledün ilmi, Allahtan ilham yoluyle mânalar kavramak işi…” (BV, s.60-61)

  • Dedi ki:

— (Rakam, kitabettir… Yâni yazmak… Kitabet, bilindiği gibi, bir harfi diğerine bağlamaktır; tâ ki, kelime vücut bula…) (Kökler, s.171)

Tablo: Kusto, Küsto

  • Topalak dedikleri ot; kust… Karasevda…İnceden inceye araştırmak… Bir şeyin hakikatine ermek… Tetkikten sonra karar vermek… Bir şeyi araştırarak öğrenmek… Birbirini tanımak… Birbirine tanış çıkmak… Geleceği önceden tahmin etmek… Derin derin düşünmek… Bir meselede referans, icazet… Sipariş almak… Alışkanlık kazanmak… Alışılmış, ünsiyet edilmiş… Alıcının üzerine göre malın özelliklerini değiştirmek, adapte etmek… Kilise hiyerarşisinde üstün seviye… Amerkan devlet başkanlarına verilen ünvan… İnşâ etme, oluşturma… Öldürülmüş, maktul… Öldürmek… Kesmek… Selma… Fatma… Selâm… Üçışık… İslâm… Bir sistem içinde düzenleme… Bir şey ortaya koymak, sistemleştirmek… Benzer tipler oluşturmak… Kalıba dökmek… Geri dönmek… Rücû etmek… Gemiye geri dönmek… Pehlivanlık, güreşme… Mezar sandukalarının yan taşları… Oyunda aktör seçmek… Aktöre rol vermek… Birinin alınyazısını paylaşmak… Tarihteki uzak bir ataya benzerlik göstermek… Boks müsabakalarındaki gibi, yenmek… İsim… Lâkab… Şöhret, şan… Zâhir olmak… Yayılmak, saçılmak… Rahmet… Kartal… Yönlendirmek… Bir kenara atmak… Tarih… Ünvan veya hediye olarak vermek… Fırat… Ara, orta… Merkez, nokta… Ebced hesabında rakam ekleme… Yıldız falı… Med ve ceziri yorumlama… Av köpeklerinin koku takibi… Şahin bakıcılarının bir seferde bıraktıkları şahin çifti… Malûm, bilinen… Nizam… Tertibetmek… Hesap… Son olmak… Kıyamet… Netice, bitim… Irak, uzak… Adil… Kıvam… Hukuk… Büyük terazi… Kanuna uygun… Geleneklere ait… An’ane… Son sınır… Erişilecek olan en son nokta… Son derecede bulunan… Kelimenin sonuna, «h, t» veya «o» ilave etmek… Bir cemiyetin yazılı kuralları… Toplama, cem etme… Aceleyle yerleştirmek… Şiddetle atmak… Şuuraltı… İbranice’de 21. harf olan «şın»; sin… Garip yaratık… Cevr ve zulmetmek… Çalışma, çabalama, gayret sarfetme… Mizân, ölçü… Müemmer… Bir şehre veya beldeye vâli olan kimse… Bir şeyi kısımlara ayırmak, ayırdetmek… Tırnak kesintisi… Nesl… Aşiret… Kavim… Hakikat… Delik… Gümrük binası… Gardiyan… Gözetici… Gözcü… Kapıcı… Kalp şeklinde elmaya benzer bir meyve… Vergi… Haraç… Kira… Kabak… Salata… Hayır… Kaş… Kuş… Kura çekmek… Zar atmak… Olta atmak… 60… Doğurmak… Avlanmak, av… İlk hâlini değiştirme… Dikkate almak… Kıvırmak, sarmak… Üzmek, cesaretini kırmak… Rey, düşünce… Tüccar, tacir… Ticaret yapmak… Çarşı pazar adamı… Adres… Kuyumcu, sarraf… Kesilmiş veya kurban edilmiş koyun… Et… Burnun yassı ve çökük olması… Büluğdan sonra kızın kendi evlerinde çok durması… Çok acı sarmısak… Az şey… Hisse… Nâhiye, yan… Davul, darbuka, kös… Gözleri veya bakışları yere indirmek… Temizlemek… Örgüde ilmek atmak… Sürgün… Sürüp çıkarmak… Kusmak… Gözleri veya başı aniden kaldırmak… Sürekli bir yana doğru dönmek, yönelmek… Kayaların arasında dolarak katılaşan madde… Kırılan uzvu alçıya almak… Çok hafif renk izi… Dış görünüş… Tür, nev, cins… Vâli… Mizah, hiciv… Zayıflık… Temiz, safiyâne, samimi… Saffet… Salih… Nazif… Köşe… Lânetlenmiş kişi… Kötülenmiş kimse… Halis… Sahil, kıyı!.. (TG, 17 Ağustos, Medhe Lâyık Takdim, 1.cilt, s.14)

Tablo: Olta

  • 60… «Sin» harfi… Okçuların başparmaklarına taktıkları yüksük… Parıldamak… Bir şeyi birbirine katıp karıştırmak… Uzun ve yeynicek olmak… Dolu sokak… Boya otu… Kaba ve galiz yer… Son, netice.. Haşinlik… Sütü girmiş hayvan… 6… Vav… Tilki… Uzak… Ayakkabısının tasması parçalanmış olan… Sütü az deve… Davet lisânı… Şiddet… Yaramazlık… Sığır üstüne yük vurmak… Acele… Gerdanlık… Ulâ… Birinci… Şanlı şerefli kimse… Kadınların, süs olarak yüzlerine çektikleri siyah çizgi… İki ışık… Silâh atmak… Şuuraltı… Hesap… Dua… Muammer… Müemmer… (TG, 1 Eylül, Vanlı Büyük Kaptan, 1.cilt, s.140)

 

Vâridât: Musallat Fikir

  • Musallat, musallat olma… Hakikate yapışmak ve asılmak bakımından «misâl, vârî ve benzer»den, keyfiyet ve kemmiyetteki «toplu kuvvet» ve teferruatı kendi mıknatısiyetinde toplayan «mihrak»a, oradan «dinin direği» buyrulan «namaz»a, derken «şiddetli kuvvet» mânâsına «sultan» ve «reis»e, Üstadım’ın bir mısraında belirttiği gibi «Günahtan baskın RAHMET»e, «rahmet» ile «rahim»in eşliğine, giderek «bütün satan, bütün satıcı» mânâlarını da kapsayan «rakam»a, cemaat tabirindeki «cem» keyfiyetine haiz «insanlar ve cinler» hâline, buradan kıvrılarak «can sıkıcı, çirkin, ekşi suratlı» karakterine, «istenilmek» mânâsına musallat olunmuş «hasta»ya, «çokluk» ve «sır» remzi «sakal»a, «sakal»ın kendine bağladığı «çocuğun ölümü»ne, ölümden de «hindu-ben»e ve daha neye ve neye sarkan «musallat»… Şu «musallat» kelimesine bile musallat aşk var ya, o çözdü bilmeceyi!.. «Müjde» mi?.. Evet!.. Bana ve dostlarıma!..

(..)

  • Cifir ve ebced hesabıyla alâkalı olarak, Hazret-I Ali tarafından telif edilen Süryanice bir kasîde var… İsmi, Celcelûtiye… Bütün asırlarda, hâle ve istikbâle ait hadiselerin hecelenmesi bâbında, büyük ulemâlar ve meraklılar, ondan işaret çıkarmak için uğraşmışlar… Celcelûtiye, Süryânî dilinde bedi’ ve ibda demek!.. (TG, 3 Eylül, Yelkeni Çekilmiş Gemi, 1.cilt, s.160)

 

Tablo: İhsan

  • Fazıl… Artık… Küsur… Yakın… Ziyade… Işıklı… Kusur… İyilik, lütuf, bağışlamak… Cömertlik yapmak… Allahı görür gibi ibadet yapmak… Güzel bilmek… Güzel eylemek… Sağlamlaştırmak… Tahkim etmek… Kadın, kendini haramdan sakınmak… Zevcesini nâmahremden korumak… Ehl-i azamet olmak… Sayım ile alâkalı, istatistiki… Hediye… Atiyye… (TG, 6 Eylül, Dünyayı Sarsan Hadise, 1.cilt, s.184)

 

Tablo: Balık Avlamak

  • Ulaşmak… Tarla ve bostana su akıtmak için açılan yol, cedvel, hark… Çadıra diktikleri direk… Duvar içinde kerpiç ve taş arasına konulan ağaç… Terleme… Asil… Hesap ehli olan… Kırılma, gücenme… Kıskançlık… Kin, nefret, düşmanlık… Uykusuz kimse, uykusuz olma hâlindeki… Bir meslek veya topluluk sınıfı arasında kullanılan özel söz… Argo… Serserilerin ve külhanbeylerin kullandığı söz veya deyim… Zinakâr kadın… Aceleci… Kuvvetli büyük deve… İfrat… (TG, 19 Eylül, Külhanbeyi ve Adil, 1.cilt, s.293)

 

Tablo: Kavun, Karpuz

  • Alçı taşı, kireç… Sıvacı, badanacı… Üzüm teknesi… Kötü huylu, kısa boylu… Pis, necis… Yeni… Casus, hafiye… Kılı çok olan… Bir otun adı… Tecessüs, merak… Çok nesne… Hurma ağacının yeni çıkan budağı… Kara karınca… Korkutmak… Bir kimsenin elinin, çalışmaktan iri iri olması… Koparmak… Bal mumu… İçinde arının kanadı ve gövdesi karışmış olan şey… Yapışmak… Araştırma, tahkik etme… El ile yoklama… Gizli şeyleri araştıran… Harp gemisi… Sıçrayan, atlayan… Azar azar, parça, parça… Kaçmak, kurtulmak… Mavi boncuk… Katı, hırslı olmak… Bulgur… Dövmek, vurmak, kırmak… Bir nesneyi pâk ve temiz etmek… Ziyâfet, şölen… Bayram… Sayı… Tekrar… Coşmak, kaynamak, taşmak, deprenmek… Neş’e ve ahenk… Durmak, kıyam… Huruç etmek, çıkmak… Hafif yay… Çok yemekten dolayı genirmek… Göğüs, sadır… Cüsse, gövde, kalıp, beden… Atmak, yere vurmak… Ahlâksız kadın… Cefa eden, eziyet veren… İki parça etmek… (TG, 26 Eylül, Perde Perde Ben, 1.cilt, s.354)

 

Tablo: İd

  • Bayram günü… Gidip tekrar gelen, bir kimsede âdet olup alışılan şey… Emânet bırakmak… Bozulmak, helâk olmak… Boş olmak… «Ben», nokta… Yardım etmek, hâmi… Düşman etmek… Sıçratmak… Geri getirmek… Zâyi etmek… Boşuna harcamak… Üstünlük, galibiyet, zafer… Balık… Kuvvet, zor… Saymak… Borç…İsim… Halife… Ud… İsim… Tütsü yapılan ve güzel kokusu olan Hind bitkisi… (TG, 27 Eylül, Elçi Ebu Firas, 1.cilt, s.362)

 

Tablo: Aynı Döşekte Yatmak

  • Yiğit, kahraman, savaşçı… Kust… Düz yer… Pek küçük, çok ufak… Pusuya saklanmış adam… Pusu… Belirsiz… Gizli yer… Aciz… Noksan… Fakr… Fikir adamı… Gizli yer… Belirsiz… Kemmiyet… Silahlı adam… Katı yüzlü, kaba ve tıknaz kimse… Pelit ağacına benzer bir ağacın zamkı veya kabuğu… Bir cins ipek kumaş… Gözsüzlük… Şair… Miktar… Sayı… Gizlemek… Gizlenmek… Karasu denilen bir göz hastalığı… Yer mantarı… Yayı andırır her şey… Keman… Yay… Kavis… Ok atmakta usta olan… Sırdaş… (TG, 6 Ekim, Aynı Döşekte Yatmak, 1.cilt, s.436)

 

Vâridât: Cevad Ülger Karamehmetler

  • Balıkçı; asil, hesap ehli, su yolu, kust, ter, tarikat… (TG, 6 Ekim, Aynı Döşekte Yatmak, 1.cilt, s.438)

 

Tefe’ül: Sığır

  • Geniş… Aslan… Göz damarı… Öküz… Dana… Çobanları ile beraber olan sığır sürüsü… Taze… El sürülmemiş… Bozulmamış… Erken… Yensiz gömlek… Karnı, yavrusundan dolayı yarılan deve… Bekâr… Sığır çobanı… Açmak, genişletmek… Budala… Çekirdek… Evvel yetişen… Turfanda yemiş… Şimşek… Deniz… Lisân… Nasip, pay… Sarhoş… Sabah… Kuyu ve benzerlerinde kullanılan makara, çıkrık, çark… Mafsallarda bulunan makara şeklindeki kemik… Genç erkek deve… Kârsız, işsiz kimse… Hesabsız… Herşeyin evveli… Mesbûk-ı bilmesel olmayan her âmel ve vaziyet… İlmi çok olan… Ağız kokusu… Dikensiz… Misk kabı… Van… Mirza… (TG, 8 Ekim, Emin’de Kaynak Eser, 1.cilt, s.447)

 

Vâridât: Hazret-i Ömer’den

  • İyiyi kötüden ayırma hissi: Ayrı bir kavim… Akıl, fikir, zekâ… Ruh, can… Ölüm… Zehir… Vahşi hayvanlar… Alçak küçük tepe… Başak, sünbül… Salkım… Kaleler… Korunacak sağlam yerler… Hurma yaprağı… Bir kavim üzerine nâzil olan umûr… Dikmek… Darlık vermek… İki şeyi bir araya getirmek… Erkeklik bezleri, hayalar… Süratle gitmek, koşmak… Mübalağa ile kandırmak… Güzellik… Bedi’… İffet… Eğrelti otu… Kamıştan yapılmış ev… Hesap… Silâh atmak… Topraklı yer… Haşinlik… Huşû içinde olanlar… Tevazu… Helâ, tuvalet… Necâset mahreci… Netice, son!.. (TG, 10 Ekim, Bir Daire Dört İnsan, 1.cilt, s.467)

 

Tefe’ül: Ateş

  • Gözyaşı… Nalân… Bir mürşide bağlanmak… Harun… Hiddet, gazab, kızgınlık… Başlangıç… Takdim… Feth… Harf…Şafak… Yangın… Elçi, risâlet… Hararet… Susama… Hastalık… Harp, savaş… Aksırmak… Hayvanın çevik, hareketli ve oynak olması… (TG, 11 Ekim, Müjdeli Haber Veren, 1.cilt, s.470)

 

Tablo: Gözucu İle Bakmak

  • Misâl… Mal… Rızık… Eve ait lüzumlu şeyler… Temel… Kök… Şart… Esas… Hakikat ve mahiyetler… Kendiliğinden… Asıl… Atmak… Hesab…Şuuraltı… Merhem, ilâç… Koyunu çağırmak… Benzer, vâri… Ruhî… İsa… (TG, 13 Ekim, Lisân Mânâya Mezar, 1.cilt, s.483)

 

Tefe’ül: Kebap Yapmak

  • Toprak… Örtü… Kabir…İstikbâl… Mahzen… Lisân… Kandırmak… Çok fazla deprenmek… Koparmak… Açık ve aşikâr olma… Bir şeyi diğer bir şey içinde, iyice birleşmesi için karıştırıp sallama… Ufak taş… Seri, çabuk, hızlı… Cömert kimse… Koparılmış olmak… Görünme, zâhir olma… Resim… Hasan… Bediî… Saman parçası… Saymak… (TG, 17 Ekim, Son Gününe Yetişen, 2.cilt, s.10)

 

Vâridât: Kendini Beğenmişlik

  • Çok kibirli, mağrur: Toz, sığınak, öc almalar, fakirlik, güçlük, şiddet, fikir, çarpık suratlı, eğri yüzlü, eğri boyunlu, vazifeler, yükler, kabahatler, eserler, izler, nişanlar, abideler, adetler, kurumayıp daima sulanır çıban, yağ satan, asırlar, anber ve misk gibi şeylerin kokması, sayı, hesab, solak kimse, dayanılması çok zor, sürçme, yanılma, ayak kayması, hata, ihtimâl, kanat yeleklerinden evvel ucunda olan beyaz yelekler, bir efsaneyi rivayet eden, «ben», hindû, ölüm, muttalî olmak, gözcülük etmek!.. (TG, 18 Ekim, Beyaz At Keskin Bıçak, 2.cilt, s.23)

Vâridât: Endişe ve Korku

  • Engâre: Tamamlamayan, eksik kalan iş, nakış veya taslak. Hikâye, efsâne, roman, kıssa. Başdan geçen bir olayı tekrarlama. Hesap defteri. Utanarak geri geri çekilme… Engâr: Sanma, zan, tasavvur.Şüphelenme. Tamamlanmayan, eksik kalan iş. (TG, 21 Ekim, Fikir Sultan Ahmet’te, 2.cilt, s.46)

Tablo: Aklın Bozulması

  • Delilik… Harf… Hararetiyle dili yakan tad… Bir kimsenin geçineceği şeyler… Ev için yapılan güz hazırlıkları… Toy kuşunun erkeği… Yanmak… Delmek… Kulağı delik koyun… Güneş ışığının bulutlara vurması… Kat’etmek, kesmek… Örtü, perde… Bozmak… Devâ, ilâç… Ahmak, bön… İri yapılı kaz… Eşekçi… Ehl-i lisân… Muharebe… Seyis… «Şey» mânâsında kullanılan bir isim… Bir ot cinsi… Alaca yılan… Bir kuş cinsi… Delil ve vesika hazırlama… Harb… Şeyh… (TG, 22 Ekim, Deli Delil Hikâye, 2.cilt, s.52)

 

Tefe’ül: Elbise

  • Hece… Harflerin sesleri… Elif-bâ sırasına göre dizili harfler… Bir sözü harfleri ile söylemek…Şekil… Kıyafet… Yemek… Sükût etmek… Kurbağa… Örtü, örtünme… Uzun ve şişman gövdeli kimse… Başı dazlak, yaşlı kimse… Başı dazlak deve kuşu… Yer yarığı… Derin dere… Çağırmak… Pek hızlı yürüyen bir cins deve… Arap atı ile diğer bir cins attan doğmuş melez at… Cemil… Hoca… Bulmaca, bilmece… Ufuk… Hüccet, şâhid… Sevgili, yâr, dost… Delil, vesika… Horoz ibiği… Çok nikâh… Gök ve yıldız ilmi… Birlik teşkil eden şahısların toplamı… Bir şeyin dış görünüşü, zâhiri… Heyet, suret… Ferâset… Bir şeyin ardınca olmak… (TG, 29 Ekim, Kayan Yıldız Sırrı, 2.cilt, s.106)

 

Tablo: İdman

  • Bahçeler… Ağaçlık, çimenlik yerler… Yeşil bahçeler… Kabir… Şerif… Hayır… İstikbâl… Perde… Lisan… Müjde… Torun… Az gıda ile yaşamak… Fikir, ilim ve ibadetle meşgul olmak… Hesap ve hendeseye dairHesabla alâkalı… Samimiyet… Hesab ilmi… Nefsi terbiye etmek… Riyazet… Alıştırmak… Bir şeyde meleke kazanmak için tekrar tekrar hareket yapmak… Kan alma… Kanatma… İdam… Devam ettirme… Talihsizlik… Birbiri ardınca devam üzere olmak… Bir şeyi kökünden kesip dağlayanlar… Fırtına… Hasımlar, düşmanlar… Keskin kılıç… Keskinlik… Telmih… (TG, 2 Kasım, Zaman Şaşmaz Bir Oktur, 2.cilt, s.137)

Tablo: Mevlüt

  • Sadrî… Baş, reis, başkan… Baş köşede oturan… Serdar… Öne geçme, başta bulunmak… Doğmak, tulû etmek… Huruc etmek, çıkmak… Celcelûtiye… İkiye bölünmüş bir şeyin yarısı… Öz kardeş… Ağlayan… Nalân… Meşakkatli ve güç… Balık… Devr… Hafiye, casus… Şikâyet eden… Silâhlı kişi… Haydut… Harb… Harf… Semra… Yemiş toplama zamanı… Sonbahar… Vesvese… Suya dalan… Fakr… Fikir adamı… Diş sarılığı… Nevzad… Birden zuhur etme… Bir şeye vakıf olup bilme… Hazırlıksız olarak birden kalbe gelen mânâlar… Süt…Çok uzun… Boynun ön tarafı… Hayvanları içeriye koymak… Bel ağrısı… Zahmet… Balık… Belirtilen zaman… Boy… Ömür ve hayat… Ömer… Muammer… Ayşe… Uzamak… Zaman çokluğu… Çokluk, bolluk… Fazl… Teferruatçılık şuuru… Göğüs önü… Boyun önü… (TG, 4 Kasım, Fazıl Suya Bakan, 2.cilt, s.155)

 

Vâridât: Abdülhakîm Arvasî

  • Kabartma, «relief»: Sıkıntıdan kurtarma veya kurtulma. İç ferahlığı, avuntu, teselli. İmdad, yardım, sadaka… Kurtarma, kurtuluş. Takviye kuvvetleri. Çare, derman. İşten kurtulma. Nöbet değiştirme. Nöbeti devralan kişi. Engebe, ârıza. Belirgin; tezat; Kuşatılmış bir şehri kurtarmak. Görevi devralmak. Yeknesaklığı gidermek, güzelleştirmek. Haksızlığı onarmak. Göze çarpar hâle koymak, belirtmek. Boy, bos, endam. Sayı, rakam, adet. Biçim,şekil. Vücut. Kişi, sima, şahsiyet. Fiyat. Aritmetik, hesap. Yüz, çehre. Görünüş, intibâ, etki, tesir. Raks. Küçük heykelcik. (TG, 8 Kasım, Hakîm Ayırtedici Üstün, 2.cilt, s.186)

 

Vâridât: Merve ve Medine

  • Suyun akması… Çalışıp çabalama, gayret sarfetme… Hızlı yürüme… Cüret etme… Hücum etme… Yönelme, teveccüh etme…. Ziyaret etme… Gammazlık yapma…«Say» bu!.. (TG, 9 Kasım, Yeşil Medeniyet Yazarı, 2.cilt, s.190)

 

Tablo: Silâh

  • Tepe ile alın arasındaki yer… Beyin… Can… Yaşayış… Dost, muhib, sevgili… Bir şeye candan bağlanmış… Güzel yüzlü… Cin… Salih… Halis, öz… (TG, 11 Kasım, Muhsine Altın Bulak, 2.cilt, s.201)

 

Tablo: Muhsin, Muhsine

  • İyilik ve ihsan edici… Hasır… Fert… Yıldırım… Tilki… Kale duvarı… Tabyanın gezinti yeri, hisar burnu, sur… Sığınak, siper… Çabuk kızan, hiddete kapılan… Barut… Dal… Işık… Fare… Kırmızı gül… Yol… Sayı sayan… Kerim, cömert, fazıl, cevad… Allah’ı görür gibi ona ibadet eden… Hesap eden… Akıl… Bülûğ… İslâmiyet… Sahih nikâhla teehhül vasıflarını camî olan kimse… Temiz ve namuslu… Nazif… Ev eşyası, mal, mülk… (TG, 11 Kasım, Muhsine Altın Bulak, 2.cilt, s.201)

 

Tablo: Sevgi, Muhabbet

  • Hesap, sayı… Sayan, sayıcı… Hesap edilmiş, sayılmış…Bir kimseye bağlı olan… Tokat… Eden, edici… Dağ tepeleri… Hurma veya üzüm salkımları… Hızlı yürüyen deve… Katı, şiddetli, şedid… Yürürken sallanmak… (TG, 15 Kasım, Hindû Mahmut Kaya, 2.cilt, s.230)

 

Tefe’ül: Söğüt Ağacı

  • Yeni hâdis olan…İlim, şecaat ve şerâfette kâmil ve yegâne… Sermaye, ana para… Tahsil olunmuş ilim… Bid’atlar… Sonradan meydana çıkan şeyler… Yok olma… Boş olma… Birden dokuza kadar veya üçten ona, yahut da onikiden yirmiye kadar olan sayılar… Birkaç… Gecenin bir kısmı… Zalimlik… Adaletsizlik… İşkence… Sert başlı huysuz at, aygır… Bedahet… (TG, 16 Kasım, «İlk Fikir» Bende, 2.cilt, s.239)

 

Tablo: Şekil, Figür

  • Yazıya nokta, hareke ve irâb koyma… Şebih ve misil… Bir adamın huyuna ve karakterine uygun olan şey… Surette benzerlik… Biçim, dış görünüş… Çehre… Tarz… Formül… Muhtelif, müşkül işlerin her biri… Bir şeyin gerek hissedilen, gerek mevhum sureti… Bir veya daha fazla hudut vasıtasıyla mahdut ve mahsur olan şey… Aruz ıstılâhında mısraların sayısına ve kafiyelerin sırasına göre ortaya çıkan şekil… Hacet ve ihtiyaç… Beyaz dişi koyun… Sahil… İnsanlar ve cinler… Sakal… Çirkin, kaba… Şema… Bir aruz vezni… Oyuncunun hareketi… Resim, canlı resim… Kabartma…. Mecaz… İncinmiş, yaralı, müteessir… Hakkında konuşulan… Kelime… (TG, 30 Kasım, Erzin Can Figürleri, 2.cilt, s.353)

 

Tablo: Silâh Atmak

  • İlka etmek… Terk etmek… Koymak, bırakmak… Öne atmak… Döllenmek, döllemek… Gebe bırakmak… Çabuk ezberlemek… İki ayrı cins hücrenin birleşmesi… Hesap… Şuuraltı… Sin; ibranicenin 21. harfi… 60, altmış… İki aşık… Bir tarafa atılmış… Tarih… Çiğ, kırağı… Yüksek, yüce, âlâ… Emsal, misil, benzer… Ortak… İlke… Kemiğin içinde bulunan madde… Elbise düğmesinin geçtiği delik… (TG, 30 Kasım, Erzin Can Figürleri, 2.cilt, s.353)

Tablo: Hesap

  • Şeref… Kifâyet… Vavî… Tilki… Ufuk… Kafa… Tamahkâr, cimri… Zan, benzer… İhtimal… Vârî… İtikad, inanç… Ecir, sevap… Belediye zabıtası… Aritmetik, matematik… Nişan, iz… Yüzyıl… Kabahat, cürüm… 21 sayısı… Ömür… Ayşe… Sin… Toz… Sığınak… Ölüm… Şuuraltı… «Ben», hindu… Araştırma… Hoşa giden garip ve tuhaf şeyler… (TG, 2 Aralık, Kusto Mühür Sahibi, 2.cilt, s.369)

Tablo: Neclâ

  • Asil… Soylu… Soyu temiz… Ağaç yaprağından bir cins… Oğul, evlat, çocuk… Kuşak, nesil, sülâle… Atmak… Hesap yapmak…Şuuraltı… Ayak ucuyla vurmak… İstihrac etmek, meydana çıkarmak… Yerden çıkan su… (TG, 4 Aralık, Dâi Üç Işık, 2.cilt, s.388)

 

Tefe’ül: İfrat

  • Takatinden ziyade iş vermek… Haddinden geçmek… Kaçırılmak… Kaçırmak… Firar mecbur etmek… Kesmek… Yarmak… Korkunç, kızgın ve öfkeli insan… İfrit… Belirsiz bir şeyi belirtme… Şüphe ve tereddüdü giderme… Kuş yavrulama… Tohum yeşerme… Ferahlandırmak… Memnun etmek… Harf… Yemiş toplama… Fakih… Tek olarak söylemek… (TG, 11 Aralık, Nesli Han Hakîm, 2.cilt, s.445)

Levha: 14 Aralık 1985

  • (TG, 14 Aralık, Serdar Aziz Nimet, 2.cilt, s.472)

Tefe’ül: Karşılaşmak

  • Yüzyüze gelme… Savaşma… Bir hizmet veya muvaffakiyet ve iyiliğe karşı verilen karşılık… Beraberlik… Takdirnâme… Mükâfat… Eşitlik, denklik… Harf… Yemiş toplama… Karşılıklı görüşme… Buluşma, kavuşma… (TG, 19 Aralık, Gaib Hil’âtı Talih, 3.cilt, s.29)

 

Tefe’ül: Tarihi Konumuş, Tarihli

  • Tarihçi, tarih yazan… Ebced hesabıyla tarih düşüren kimse… Gizlenmek… Örtmek, setretmek… Kısaltan… Ferahlık veren, iç açıcı… Kurtarıcı… Kadr, kıymet, itibar… Ayıran, tefrik eden… İfrat eden… Mübalâğalı… Terk olunup unutulmuş… Ölçüsüz ve taşkın hareket eden… Tek başına, yalnız… Dal budak salan… Dökülmüş… Üzüntüden kurtulmuş… Meydanı olan… Geniş… Fenalıktan uzak kalmış… Temiz… Berât… Beraat… Yemini tasdik olunmuş… Delilli ve isbatlı… Delillerle sabit olmuş… Bir kimsenin iş ortağından veya karısından anlaşarak ayrılması… Kusur yapan, eksik işleyen… (TG, 23 Aralık, Nisbetlerin Kıvamı, 3.cilt, s.72)

 

Tablo: Muz

  • Bükülmüş, dürülü, kıvrılmış şey… Ağaç kabuğunu soymayıp üstünde bırakmak… Bakiyye, artık… Ermiş sanılan… Bir şey konulacak yer… Bahis… Aşağılanmış olan… Konulmuş, vaz olunmuş… Uydurma, hakikat olmayan… Geçer olan, muteber, işlemekte olan, cari… Kabul edilmiş esas… İlk önce ele alınan fikir… Müsellem ve aşikâr olan kaziyye, hüküm… Mevzuat, tatbikat hâlinde olan hükümler ve kaideler… Vezinli, ölçülü, tartılı, düzgün… Yakışıklı… Her bir vasfı ölçülen ve itidal üzere bulunup, sırf iyi ve güzel şeylere nâil olan…Hesaplı ve düzenli… Meydana çıkaran, açığa vuran, aydınlatan… Hafiye… Bir miktar et parçası… Bardağın dibinde kalan su artığı… Ziyâ… Mayhoş, ekşimtrak… Süslü, bezenmiş… Yağmurlu bulut… Beyaz bulut parçası… Fahiş, aşırı, ifrat… İlân etme… “Birdenbire, bir de bakılır ki”… Zâyi etme, kaybetme… (TG, 25 Aralık, Anahtar Çekirdek Hece, 3.cilt, s.92)

Tablo: Sin

  • İbranicede 21. harf… Şın harfi… Günah işlemek… Çok evlilik… Çin… Kirli olan ve kokan deve yünü… Musa Peygamberin Allah Kelâmına nâil olduğu, Arabistan’da Süveyş ile Akabe Körfezi arasındaki bir yer ve dağ ismi… İki kere iade olunan nesne… Deve ayağına bağladıkları ip… Mızrak, süngü… Sinân… Ân… Bir lâhzacık… İki ağızlı balta… Göğüs, sadır, kalb… Tilki… Ufuk… Uyuklamak… Uyku ile uyanıklık arası… Büyük tepsi… Diş çukuru… Sene… Yaş… Yaşanmış olan zaman… Diş… Yaban öküzü… Medine’de bir dağın ismi… Ot kurutmak… Kalem başı… Sapan demiri… Orta, merkez, nokta… Vasıta… Her nesnenin büklümü… Dağın kısıkdar yeri… İyeği kemiklerinin arka tarafının ucu… İkinci… Saniye… (TG, 2 Ocak, “Sin İki Kişi Demek”, 3.cilt, s.163)

Tablo: Kutu

  • Hokka gibi olan ağız, biçimli ağız… Türac denilen kuş… Dürmek… Geçmek… Koymak… Merdiven… Kanatlarının içi beyaz ve dışı siyah olan bağırtlak kuşu… Küçük kapı, oyma kapı, pencere… Miktar, rütbe, derece… Sayı, hesab…İçine almak, katmak… Kitaba koymak… Nakışlı kağıt üzerine yazılan yazı… Hattatın yazılmış yazı tomarı… Can içinde… Hâle… Teyze… Ay ve güneş ağılı… Katı, şedid, şiddetli… İçine girme, yazılma… Yarmak, şakk… Neşeli, sevinçli, bahtiyar kimse… Darlık… Kalbin muzdarip olması, gönlün acı çekmesi… Boksör… Fok balığı… (TG, 4 Ocak, Serseri Kaldırımlar, 3.cilt, s.179)

Tablo: Roman

  • Tamamlanmayan, eksik kalan iş, nakış veya taslak… Hikâye, kıssa, efsâne… Başdan geçen bir olayı tekrarlama… Hesap defteri… Utanarak geri geri çekilme… Sanma, zan, tasavvur…Şüphelenme… Üzüm… Gözbebeği… Şaka, lâtife… İki parça… Yarım… Kesmek… Perde… Nehirler, ırmaklar, çaylar… (TG, 6 Ocak, Rehber Salih Güleray, 3.cilt, s.198)

Tablo: Güzel Koku

  • Yapı yapan, mimar, kalfa… Zeki… “Ben”, nokta… Dölyatağı, rahim… Çağırmak, bağırmak… Pak, arı, temiz… Saf ve temiz kimse… Lisan kokusu… Yükletmek… Uzun… Kaba, yoğun… Eğri… Cimâ etmek… Hafif.. Bir karınca cinsi… Çocukların oynayıp sıçramaları… Tadan, lezzet alan… Herkesin anlamayacağı zârif ince mânâlı sözler… Nükteler… Arif… Faik… Mübalâğalı övme… Tırnak… Ayırdedici… Nesil… Akbaba… Gerdanlık… Ehl-i beyt… Yaprakları güzel kokulu bir bitki… (TG, 11 Ocak, Yosun Yeşili Kıyam, 3.cilt, s.250)

Tablo: Anye

  • Güçlük, engel, zorluk, meşakkat… Kuvvet, cebr, zorakilik, zorlamak, zor… Hesap… Kahretmek, galip olmak…İsyankâr, kavgacı… Davarların önünde yürüyen davar… Çöl ortasındaki küçük dağ ve tepe… Yakında geçen, pek yakın geçmişte… Gençlik çağının başlangıcı… Yukarıda, az evvel… Sert, kaba… Son derece kızgın su… Yemek kapları, tabaklar, kap-kacaklar… Burun… (TG, 15 Ocak, İhtilâlin Gençlik Çağı, 3.cilt, s.285)

Tablo: Maruf Olmayan Hesap

  • Kolay anlaşılmayan ince mesele… Derin… Anlaşılmaz, anlaşılması güç… Kapalı ve karışık söz… Çukur yer… Zayıf kişi… Malın ve davarın kemi ve küçüğü… Sözün anlaşılmasını zorlaştırmak… Gamze, çene ve yanak çukurluğu… Göz yummak, gizli olmak, yumuşak muamele etmek… Kolay görerek ihmâl etmek… (TG, 18 Ocak, Tabakta Savaş Seyri, 3.cilt, s.312)

Tablo: Ankara

  • Kumandanlık hâli… Emredici olmak, amir… Devlete âit, mirî… İmâr olunmuş… Mâmur, şen… Büyük memur… İş gösteren… Emreden büyük kimseye yakışır şekilde… Muammer… Emretmeye tayin eden… Yaşlı kişi, ihtiyar… Pir… Tilki… Sinler, yaşlar… Mesut hayat… Hoşa gidecek garip ve tuhaf şeyler… Hesap… Araştırma… Yapmak… Tamir etmek… Beylik… Hayrat için fakirlere yemek verilen yer… Kadın… (6), altı… Hırsız… (TG, 28 Ocak, Emretmeye Tayin Eden, 3.cilt, s.402)

Tablo: Gazete

  • Çorak ve verimsiz yer… Yalnız, tenhâ… Resmi dairelerin büyük hesaplarının tutulduğu defter… Hurma budağı… Yaprağı dökülmüş olan hurma ağacı… Çıplak olma… Yaralı… Tüysüz, dazlak… Ot ve ağaç yetişmeyen yer… Elbisesini çıkarma, çıplak hâle getirme… Karıştırılmamış… Çekirge… Yağmacılar gürûhu… Asr-ı Saadetten önce yaşamış, kitaplarda Allah Sevgilisi’nin vasıflarını görüp imân eden bir zat… Süvari… Tüylari kısa olan at… At ve eşek zekeri… Soyulmuş nesne… (TG, 31 Ocak, Hapisten Hürriyete, 3.cilt, s.437)

 

Vâridât: Cefâ

  • Afiş: Kazık. Destek. Asmak, ilân yapıştırmak. Memuriyet, görev, iş. Karakol. Koymak, yerleştirmek. Posta. Postaya vermek. Hesapları, yevmiye defterinden ana deftere geçirmek. Netice. Poster, yafta. Döl, zürriyet. Gelecek nesiller, halefler. (TG, 31 Ocak, Hapisten Hürriyete, 3.cilt, s.438)

Tablo: Para Cüzdanı

  • Kust… “Kimdir?” mânâsına soru… Kestirme yol… Çiftçi, ekinci… Kaptan… Tarla… Ekin… Rahimde döl yatağı… Bedende bazı sıvıların toplandığı kese biçiminde oyuklar… Din, mezheb… Sadık… Şimşir… Yoğurt kesesi… Para hesabı… Öz para… (TG, 2Şubat, Kusto Sadık Ekinci, 3.cilt, s.459)

Tefe’ül: Rakam, Şekil

  • Endam, boy bos, vücut yapısı… Şahsiyet, şahıs… Mecaz… Dans figürü… Fiyat… Temsil etmek… Desenlerle süslemek… Tasavvur etmek… Hayal etmek… Resmetmek, zihinde canlandırmak… Heykel, heykelcik… (TG, 4 Şubat, Herşey Suda Başladı, 3.cilt, s.481)

Tablo: Tahmini Hesab Yapmak

  • Yeni ayın görülmesi… Hilâl… Bir şeyi buhurlamak… Bir şeyin umumî olması… Ateşe öd ağacı koymak… Atın sıçrayarak yürümesi… Süratle yürümek… Bir araya toplamak… İnce fikirli… Akıllı, anlayışlı… Zeki… Fehim… Beş yaşına girmemiş deve… Isırmak… Kuyruk dibi… Nihayet, son… Yeni… Yenileyen… Nevzad… Çekirdek… Alim, öğretmen, hoca… Kabahat yapma, cürüm işleme… Kayseri… Büyük şeyh… (TG, 6 Şubat, Bir Bütün – İki Parça, 3.cilt, s.498)

Tablo: Meal

  • Meydana gelen netice… Mefhum… Kömür… Fehim… Mânâsı… Geri dönmek, rücû eylemek… Kaymak… Husûl yeri, peydah olunacak yer… Son, sonuç… Mal… Masal… Misâl, benzer, nazir… Acele etmek, tez tez gitmek… Alıp kaçmak… Süren, sürücü, sürülen, takılan… Derin ve yüksek fikir… Ululuk, şeref, itibar… Duvarcı malası… Dolu, çok fazla…Muhasebe… Kıymet… İlletli, hasta, sakat, kötürüm… Harpte bir uzvunu kaybetmiş gazi… Eser, iz, işaret, alâmet… (TG, 6 Şubat, Bir Bütün – İki Parça, 3.cilt, s.498)

Vâridât: Şıkk

  • Mark?.. Mark: Alman parası… Mark: Nişân, alâmet, marka, işaret; etiketleme, damga; yara izi; yer, nokta, benek; şöhret; iz, eser, delil, emare; numune, örnek, norm, standart; (okul); not, derece, numara; (spor); başlama çizigisi, nişân, hedef; (veterinerlikte); damga… Beyan etmek, nazarı dikkate almak, hesaba katmak, dikkat etmek, zihinde tutmak!.. (TG, 6 Şubat, Bir Bütün – İki Parça, 3.cilt, s.500)

Tefe’ül: Bilet

  • Etiket… Aday listesi… Trafikte para cezası… Karakol davetiyesi… Ehliyet cüzdanı… Kene… kılıf… Tıkırtı… Saatin tik tak sesi… Doğru işareti… İşaret koymak, çetele çekmek…İşaretleyerek saymak… Azarlamak, haşlamak, paylamak… Veresiye… Kalp… Yürek, cesaret… (TG, 9 Şubat, Zamandan Belli Dilim, 3.cilt, s.522)

Tablo: Çukur

  • Maruf olmayan hesab… Top… Yuvarlak şey… Anlaşılmaz, anlaşılması güç… Derin… Kolay anlaşılmayan ince mesele… Zayıf kişi… Gamze… Hakîm… Filozof… Akrep… Pamuk çekirdeği… Düz yer… Ayırmak… Faruk… Berzah… Bir şey hakkında etrafıyla söz söyleyip hakikati araştırma… Teftiş… Gümrük almak… Hakikat… Aşık, tutkun… Delikanlı… Bir dinden bir dine geçmek… (TG, 11 Şubat, Çocukta Toplu Gerçek, 3.cilt, s.536)

Vâridât: Derviş Muhammed

  • Harf: Yemiş toplama… Fakih: Yaş meyve, yemiş. Hurma ağacı. Şenlendiren, sevindiren… Fâkih: Fıkıh ilmini bilen… Fıkıh: Derin ve ince anlayış. Bir şeyi hakkı ile, künhü ile bilmek. Bir şeyi iz’an ile ve fetanetle şuurlu bir şekilde idrak etmek. Bilmek, anlamak. Kapalı bir şeyin hakikatine ermek. Kendisine hüküm taallûk eden gizli bir mânâya muttali olmak. İslâm hukuku. İnsanın amel ciheti ile lehine ve aleyhine olan şer’î hükümleri bir meleke hâlinde bilmesi; ki, bu ahkâmı bilmeğe “fakahet”, bu ahkâmı böylece bilen zata da “fâkih” denir… Fakahet: Şeriat bilgisinde âlimlik. Anlayışlı olmak… Fakahet: El ayası. El ayasındaki çizgiler: Esrar. Sır… Fehîm: Kömür… Fehîm: Anlayışlı, akıllı, zeki kimse… Fehme: Kömür. Karanlık. Fehm: Ulu kişi… (TG, 11 Şubat, Çocukta Toplu Gerçek, 3.cilt, s.538)

Tablo: Tavan

  • Işıklı, parlak… Parlayan güneş… Yaratılıştan, doğuştan… Huy ve tabiat itibariyle… El ayası, avuç içi… Taban… Güç, kuvvet, takat… Hararet… Karakter… Mühür… Damga basmak… Kitap basmak… Lâtife etmek, şaka yapmak… Bulaşmak, sirayet… Demirin paslanması… Kir… Okumak… Hekim, hakîm, hâkim… Kuş gagası… Adet… Maharet, ustalık… Alim… Hurma… Şarap… Tava… “İyi ve temiz olsun” mânâsına… Akıllılık… Matbaacı… Birisinin arkası sıra giden, tâbi… Boyun eğern, itaat eden… Kendiliğinden… Normal olarak… Karıştırmak… Beslemek, terbiye etmek… Hazırlamak… Huy, karakter… Askerlerin bir arazide düşmana karşı tam tedbir ve nizam üzere yerleştirme… Muvafakkiyet için kullanılan vasıtalar… Su çağıltısı… Tanbur… Defnetmek, gömmek… (TG, 11 Şubat, Hece Taşı Gölgeler, 4.cilt, s.56)

Tablo: Dal

  • Ağacın verdiği ilk kol… “Dal” harfi ki ebced değeri dört… Meyl, eğrilik, kuvvet… Ağır yük götürmek… İçmek… Semiz avret… Şiman kadın… “Yaban sediri” denen bir ot… Şiddet… Şaşkın… Azdırıcı… Muhkem, sağlam, sert… Taşlı, sert yer… Delil olan, delâlet eden… Yol göstereici, kılavuz… Lisân… Bildiren… Gözyaşı… Deniz… Tuzak, ağ, hile… Gönül, kalb… Niyet… Cesaret, yürek… Mandıra, ağıl… Üstünlük… Lûgat… Yarımada… Dedikodu, çekiştirme… (TG, 23 Şubat, Yürüyen Büyük Doğu, 4.cilt, s.73)

Tablo: Kusmak

  • Yağmurlu hava… Kadının veya kocanın erkek kardeşi… Kaya… Demircilik… Demirci… Hayr… Kul, köle… Kayınpeder… At ve deve ayaklarının ip bağlanacak ve köstek vurulacak yeri… Fakirlik… Evin ortası… Sağlam, metin, kuvvetli, güçlü… Varlıklı, zengin, salih, emin, mûtemed… Yakan, yakıcı, dağlayan… Kat’i olarak, şüphesiz olarak… Kesmek… Çukur kazmak… Kavis… İhtiyaç miktarı yemek yemek… Koyun sürüsü… Erkek dişiye aşmak… Üstüne hurma ve buğday döktükleri düz yer… Kimse olmayan ıssız yer… Üç… İki tarafına yağmur yağıp ona yağmayan yer… İncikleri ince olan kadın… Hizmet… Sürur ve neşeyle ağır ağır yürümek… Adımını birbirine yakın atmak… Kâtib… Kaptan… Duymazlık, işitmezlik… Yaramaz gönüllü olmak… “Ne vakit, ne zaman?”… Şah, hükümdar, hakan… Dal… “Nasıl? Nice?”… Harf nisbeti… Harf nasibi… Adama veya davara yapılan nişan… Yıldız… (TG, 23 Şubat, Yürüyen Büyük Doğu, 4.cilt, s.74)

Vâridât: Veli’nin Evi

  • Âhâd: Birler. Birden dokuza olan sayılar… Üstadım’ın sevdiği bir sayıdır 9…

(…)

  • Sin ve ye harflerinden meydana gelen sî: Otuz… Sin ve ye harflerinden meydana gelen Siyy: Çöl. Sahra. Benzer, misil. (TG, 3 Mart, Ufukİle Hafiye, 4.cilt, s.154)

Tefe’ül: Riyâzet

  • Bahçeler… Ağaçlık, çimenlik yerler… Yeşil bahçeler… İdman… Matematiğe ait… Hesap ve hendeseye dair…Nefsi kırma… Fanî şeylerden nefsini çekerek kanaat içinde yaşamak… (TG, 8 Mart, Büyük Doğu’da Sin, 4.cilt, s.191)

Tablo: Levha

  • Üzerinde yazı veya resim bulunan, duvara asılacak kâğıt… Bir sayfanın üzerindeki kalın yazı… Görünen ibretli manzara… Üzerinde yazı veya şekil çizillebilir düzlük… Seyredilen yerin çizili sureti, harita… Âyet, hadîs veya büyüklerin ders verici sözleri… Yazılı şey… Şimşek çakmak… Susamak… Zâhir olmak… Çalıp almak… Rakam… Kitap… Halife… Kuvvet… (TG, 22 Mart, “Levhalar Devam Edecek”, 4.cilt, s.310)

Tablo: Ördek

  • Karşılık olarak verilen şey… Bedel… Mukabil… Hazırlanmış, nizamlanmış, düzülmüş… Kaz… Makas… Gövdesi bodur kimse… Salih kişi… Hacet, ihtiyaç… Sığınma… Sığınak… Melce… Suların biriktiği yer… Havuz, göl… Bir şeyin bulunmaması… Boşluk… Nam, şöhret, ün… Yüksek ses… Sadâ… Sadî… Nefret, ikrah… Âvize… Asılan, asılı bulunan… Muallâk… Harika… Hoca… Kaş kemiği… Ölçme… Tartma… Hesaplama… Tartılacak şey… Ağırlık… Terazi… Barut yuvası… Hafif, zarif kişi… Soğuk… Ayıp… Asil… Kısa boylu… (TG, 23 Mart, “Balık Karnında Hesap”, 4.cilt, s.320)

Vâridât: Büyük Balık

  • İlk söz, ilk insanla vardı; ve ilk insan, ilk Peygamber’di… Doğru düşünme olmadan doğru düşünme faaliyeti olamayacağı gibi, “doğru düşünce olmadan doğru düşünme faaliyeti olmaz!” doğrusu da olmayacak ve varılanın doğru olup olmadığı bilinemiyecekti… Her türlü insan verimini kendisine bağlayan bu hakikat, öz ve formül hâlinde Esseyid Abdülhakîm Arvasî tarafından şöyle buyurulmuştur:

— “Bütün ilimler, (kök bakımından) Peygamberlerden kalma… Riyaziye ilmi de birçok ilim gibi, semavîdir.”

Üstadım’ın “Peygamberler olmasaydı insanoğlu iki sayıyı üstüste yazıp toplayabilmekten bile âciz kalırdı” sözüne verdikleri bu karşılık, topyekûn tefekkürün insanoğluna nereden ve nasıl geldiğini gösterici kıstâs…

  • Yazı ilmini ilk getiren Peygamber: İdris Aleyhisselam. (TG, 23 Mart, “Balık Karnında Hesap”, 4.cilt, s.329)

Tablo: Harf

  • Ağızdan çıkan her bi sese âit verilen işaret… Alfabeyi meydana getiren şekilli çizgilerin herbiri… Mustakil bir mânâya değil de başka harflerle birleşerek, başka muayyen ve mustakil çok mânâların ifadesi için kullanılan şekil… Başkasının mânâlarını gösteren işaret… Vecih, üslûb… Her şeyin ucu, kenarı, sivri ve keskin kıyısı… Sahibi tanıtmak için olan… Başkasının mânâsı için yazılan… Yemiş toplama… Semra… Harb… Bir kimsenin geçinebileceği şey… Meslekdaş, sanat arkadaşı… Teklifsiz dost… Meyve toplama zamanı… Sonbahar… Günlük olaylardan bahseden defter… Zan, vârî, benzer… Tilki… Meş’ale… Işık… (TG, 24 Mart, Mübdi Ahmet Salih, 4.cilt, s.334)

Vâridât: Hakîm S. Mirzabeyoğlu

  • Terhîm: (Rahm kökünden) Bir ismi kısaltmak. Yumuşatmak. Atmak. Kolaylaştırmak. Deveyi illetsiz kesmek… Terkîm: Rakamlamak, rakam koymak. Nişan eylemek. Yazma. Yarma. (TG, 24 Mart, Mübdi Ahmet Salih, 4.cilt, s.338)

Tablo: Sayı

  • Bütün satıcı, bütün satan… Yazı ile işaret, sayıları gösteren işaret… Yazı yazmak… Çizen… Bir yerin deniz seviyesinden yüksekliği… Belâ, musibet, zahmet… Hediye… Dâhî… Yazılmış nesne… Yazı yazılacak levha… Ashâb-ı kehfin isim ve kıssalarının yazılı bulunduğu kitabe… Mektub… Mühür yapmak… Derenin kenarı… Bahçe… Kabir, mezar… Süngü batıran, mızrak saplayan… Miskle karıştırılan siyah madde… Çok az şey… Nefes alacak kadar kalan hava… Birbiri üstüne kat kat yığılan nesne… Durmak, ikamet… Boz renk… Kısrak at… Biriktirme, yığma… Cem olmuş, toplanmış… Parça, cüz… Yön, taraf… Koyun sürüsü… Çekirge çokluğu… Toprak… Hak… Örtü, perde… Bir işi birisine zor ile tutturmak… Kahretmek… Merhamet… Galip olan, muzaffer… Yiğit, kahraman, savaşçı… Kust… (TG, 26 Mart, Salih Emin Umman, 4.cilt, s.355)

Vâridât: 8 Nisan

  • 36 ve nokta… Nokta: 0… Sıfır: 5… 365 gün… Eski rakamlarda nokta, sıfırın karşılığı… Sıfır (0) da, yeni rakamlarda 5 sayısının karşılığı!..

(…)

  • Ta’miye: Ebced hesabiyle düşürülen bir tarihin, hesabı doldurmak için çıkartılacak veya eklenecek sayılarını işaret etme. Körletme. Kör etme. Kapalı şekilde anlatmak… Tamiye: Dudak kabarmak. (TG, 8 Nisan, Şiir İdrakı İ-bd-a, 4.cilt, s.494)

Tablo: Hasibe

  • Zayıf… Tipi… Ortalığı toza toprağa boğan şiddetli rüzgâr… Hesab eden, hesab edici… Cömert kimse… Hayır sahibi ve eli açık adam… Bolluk yer, ucuzluk… Muhterem, itibarlı, soyu temiz ve eli açık kimse… Muhasebeci… Sararmış… Rengi ve parlaklığı kalmamış… Suyu hiç kesilmeyen kuyu… Yağmuru çok olan bulut… Ak ile kara, alaca renkli urgan… İki renkten meydana gelen… Aklı başında, olgun ve kâmil adam… Gizlenen kin, hasedlik, düşmanlık… Kıskanan… Tarlada kalan ekin… Odun… Hurması çok olan hurma ağacı… Hurma yaprağı… Hurma yaprağından örülen kap… Rey sağlamlığı… Hükümde kuvvet ve olgunluk… Taş atmak… Ufak taşları savuran rüzgâr… Fahiş… Ufak taş… Kızamık hastalığı… Hesabedilmiş… Ecir, sevab… Karşılıksız, Allah rızası için… İçten, samimi… Ay tutulması… Işığı sönmek… Ayakkabı dikmek… Birbirine yapıştırmak… Tasmalı nâlin… Ağacın yaprağının dökülmesi… (TG, 17 Nisan, “Okurlar Fermanını İmânın”, 5.cilt, s.12)

Tablo: Sayma, Sayış

  • İslâm içinde kazılan kuyu… Evvel, ibtidâ, başlangıç… Hisse, nasip… Fikir, rey… Çöle çıkmak… Büyü yapmak… Hayret verici, yenilik ve iyiliklerde üstünlük… Acîb ve garip olma… Yeni zuhur etme, bedîîlik… Fırka, savaşacak akran… Birdenbire… Belli, açık, aşikâr… Gözükme, zahir olmak… Adet… Hazırlanma, hazırlanılma… Mübalağa ile ısırmak… Gücünü aştırma, gücünün üstüne çıkarma… Kurban kesmek… Dağılmak… Koyunun yününü kırkmak… Borçlanma, borca girme… Dinini sakınmak… Yakın olmak… Tenezzül etme… Aşağı inme… Bir şeyi hatıra getirmek… Tedaî… Birbirini bir iş için davet etmek… Yıkılıp harap olmak… Dumanlanma, tütsülenme… Güzel kokulu yağ sürmek… Yağlamak… Borcunu vermek… Eda etmek… Ödenmiş para… Verilmiş borç… (TG,19 Nisan, Yeni Devirde Ben, 5.cilt, s.36)

Vâridât: Boy Bos

  • Muîdd: Sayan.İâde eden. Hazırlayıcı. Âmâde edici… Muîd: Mubassır. Yardımcı. Dersi iâde eden, tekrar ettiren. Muallim yardımcısı. Geri çevirtici. Bir şeyi âdet edinmiş olan. Tecrübeli. Güçlü. Kuvvetli. Arslan. Gazâ ve cihad eden kimse… Muâd: Geri çevrilmiş, iâde edilmiş, döndürülmüş… Muadd: Hazırlanmış. (TG, 19 Nisan, Yeni Devirde Ben, 5.cilt, s.39)

Tefe’ül: Aded

  • Sayılar… İnce ve kısa kollu adam… Bazular… Kollar… Havuzun çevre kenarına konan taş… Isırıp yedikleri nesne… Pazuda olur bir hastalık… İsim, nam, şöhret, şân, itibar, haysiyet… Kendinden sonra gelen ismi çeken… Etrafı yollarla çevrili arsa ve binalar takımı… Ada… Düşmanlar… En zâlim… Kurban… Deniz kenarı… (TG, 22 Nisan, “Rüyaların İzinde”, 5.cilt, s.61)

Vâridât: Şair Nizamî

  • Hamse: 5 sayısı… Roma rakamında 5 sayısı “V” harfi şeklinde; lûgatta “V”nin karşılıklarından biri de “Roma’da 5 rakamı”… Bizim eski yazıda 5 rakamnın yazılışı da “0”; yani Roma rakamındaki sıfır, bizim eski yazıda 5… Sıfır lâtin alfabesinde “o” harfi ve işaret zamiri. Sıfırın, bizim eski yazıdaki işareti ise “nokta”… Nokta: Durak işareti… Kur’ân alfabesinde durak işareti: Hemze… (TG, 22 Nisan, “Rüyaların İzinde”, 5.cilt, s.65)

Levha: 23 Nisan 1987

  • (TG, 22 Nisan, “Tâbirlerin Peşinde”, 5.cilt, s.69)

Tablo: Ân

  • En kısa bir zaman… Lahza, dem… Çok sıcak… Bir saat lâtife… Yüksek büyük dağ… Uzağı gösteren işâret… Şu, bu, o… Güzellik cazibesi… Melâhât, güzellik… Gemici… Sirayet eden… Kelimenin sonuna getirilerek onu çoğullaştıran cemî edatı… Su… Buud… Gece yarısı vakitleri… Nahiyeler, yönler, taraflar… Zahmet, meşakkat… Hayr, çok ferah, çok sürûrlu… Çok yakışıklı… Balık… Ufuklar… Onlar… Ağacın ucu… Bulutlar… Semâ, gökyüzü… Rivayetler, gelenekler… Silsile… Sayı… Ağızdan nakledilen söz, haber… Bir tek bulut… Tane, çekirdek… Önde giden… Kavgacı… Ermek… İdrak… Saat… Eğlenmek… Yavaş hareket… Ben, benlik… Kendine taraftarlık… Zamir… Anne… Acı ve sızıdan inleyiş… İn, mağara… Veli… İri ve güzel gözlüler… Kabkacak, tencere gibi lüzumlu ev eşyası… Bir şeyin vakti gelip çatmak… Uzaklaştırma… Zahmete uğramak… Yemiş toplama zamanı… Zayıf düşürme… Geciktirme, alıkoyma… Lisan… Dizgin… İdare etme, yürütme… Büyü ile bağlama… (TG, 26 Nisan, “Onlar Bana, Ben Sana!”, 5.cilt, s.101)

Vâridât: Kust Bilmecesi

  • 36 sayısının tekzib edilirken doğrulanışı ve “hatırlama-hatırlatılma”ya ait mânâsı yanında, “rakam” bahsi… Erkam: Rakamlar. Sayı işaretleri. Yazılar… Erkam: Alaca yılan… Erhâm: Döl yatakları, rahimler. Yakın hısımlar, akrabalar… Erham: En rahîm, en merhabetli, en çok şefkatli.
  • Rakam: Bütün satıcı, bütün satan… Rakam: Yazı ile işaret, sayıları gösteren işaret. Yazı yazmak… Râkım: Kod. Bir yerin debiz seviyesinden yükseklik derecesi. Rakam yazan. Çizen. Tahrir eden… Rakım: Belâ, musibet. Zahmet. Dâhiye… Rakîm: Yazı yazacak levha. Yazılmış nesne. Ashâb-ı Kehf’in mağarasının bulunduğu dağ veya bazılarınca mağaranın bulunduğu dere veya Ashâb-ı Kehf’in başka bir ismi. Ashâb-ı Kehf’in isim ve kıssalarının yazılı bulunduğu kitabe… Tedaisi, Üstadım’ın “bana elinizle bir şey yazıp verir misiniz? Hep üzerimde taşımam için” demesi üzerine, Efendi Hazretlerinin Ashâb-ı Kehf’in isimlerini yazıp vermesi:

— “Muradım, bazı dolandırıcıların önüne gelene yazıp verdikleri ve münezzeh kıymetlerini kendi kokmuş nefslerine düşürdükleri nüsha muskalar kabilinden değil de, en büyük velî elinden çıkma ve onun münasip göreceği herhangi bir yazı… Derhâl kâğıt ve kalem getirttiler, Ashab-ı Kehf’in isimlerini sıraladılar ve bana uzattılar: “Üzerinden hiç ayırma!”… Mezara da benimle girecek… Niçin Ashab-ı Kehf’in isimleri; ne maksatla?.. Herşey gibi bu da bir sır… Kendileri biliyordu. Kendileri bilir.”

  • Rakîme: Yazılmış kâğıt. Mektub… Rakm: Yazmak. Mühür yapmak… Rakme: Bahçe. Derenin kenarı… Rekâm: Birbiri üstüne kat kat yığılmış nesne… Regamî: Çekirge çokluğu… Rehâmet: Sözün, sesin yavaş, ince ve tatlı olması. (TG, 29 Nisan, Salih Aziz Demirci, 5.cilt, s.137)

Tablo: Ayşe

  • Dirilik, hayat, yaşama… Ömer… Muammer… Emretmeye tayin eden… Zevk ve sefâ… Sık ağaçlık yer, koruluk… Devr… Asker… Hafiye… Menî… Mal… Masal… Misâl… Benzer, vârî… Tilki… Ufuk… Cimâ etmek… Bozmak… Beyaz deve… Yumuşak yer… Sarhoş… Gözsüz, amâ… Aysel… (TG, 2 Mayıs, Batan Güneşte Leylâ, 5.cilt, s.157)

Tablo: Dört

  • Ulu, ulvî, âlâ… Reis, başkan, şef… Mir, mirza, bey, kaptan, kumandan… Fayda, kazanç, kâr… Ticaret… Kusto… Faiz… Fazıl… Bakiye… Sahipler… Rabler… İlâhlar… Maharet sahibi… Elinden iyi iş çıkan kimse… Bir işin ehli… Çok güzel olan genç… Son derece yiğit, cesur ve bahadır adam…. Korkmak… Ruhlar… Canlar… Adımları biribirine yakın olan… Halk içinde yürürken at üzerindeymiş gibi görünen uzun boylu kimse… Çadırlar… Sâfi nesne… Uzun dişli adam… (TG, 8 Mayıs, Yol Gösteren Tilki, 5.cilt, s.217)

Vâridât: “Olur Böyle Şeyler!”

  • İdâd: Hesap etmek. Saymak. Sayı. Ölüm vakti. Fark. Vergi. Bahşiş. Denk, beraber. Delilik emâresi. Parmakla hesab etmek… İdâd: Üstünlük, galibiyet, zafer. Kuvvet, zor. İ’dâd: Hazırlama. Yetiştirme. Geliştirme. İd’âd: Korkutmak. İdâde: Kol bağı. (TG, 8 Mayıs, Yol Gösteren Tilki, 5.cilt,s.220)

Tablo: Kalem

  • Kamış… Yazı için ucu inceltilen bir nevî ince ve sert kamış… Yazı yazmak için kullanılan her türlü âlet… İfade, üslub… Maden, taş ve tahta üzerinde oymak için ucu sivri çelik âlet… İnce boya, boya fırçası… Resim… Nakış… Resmî dairelerde kâtiplerin çalıştıkları oda… Ağacı aşılamak için kullanılan ucu kalem gibi yontulmuş ince çöp… Ok… Selma… Çiçek ve sâir hastalıklara karşı kullanılan aşıyı havî ufak şişe… Sayıca, sayı bakımından… Kesmek… (TG, 10 Mayıs, Nefsi Mübarek Bahtsız, 5.cilt, s.236)

Tablo: Kabuk

  • Boyu, endamı güzel… Bir yerden bir şeyi çıkarmak… Üstüne binen kişinin ayaklarını sallamasından dolayı, devenin yanlarında meydana gelen ayak izleri… Salih… Dış taraf… Elbise… Sebil… Ekincilerin kesmik dedikleri başakta kalan buğday… Buğday çalkalandığında kalbur içinde kalan buğday… Hıyar… Titreme… Tavuk derisi gibi ürperip kabarmış deri… Âcizlik, güçsüzlük… Kusur, noksan… Cem olmalar… Pahalanmak… Şiddetli olan şeyin yavaşlayıp sakin olması… Bereketlenmek… Bir hesabın üstü… Artan kısım… Saray, köşk… Yakın… Akraba… Akrep… Çok mal… Hikâyeler… Kesir… (TG, 18 Mayıs, “Hikemiyât” Ve Üstadım, 5.cilt, s.323)

Tablo: Delilik Emaresi

  • “Ben”, nokta… Hesab etmek… Denk, eş, hemta… Saymak Sayı Fark… Vergi… Bahşiş… Ölüm vakti… Parmakla hesab etmek… Korkutmak… Kol bağı… Geri getirmek… Bayram… Hazırlığa ait… Orta tahsili veren okullar… İdadiye… Borç, ödünç verme… İsim verme… (TG, 19 Mayıs, Orhan Şahin Kaya, 5.cilt, s.332)

Tablo: Merhamet

  • Rakam… Esirgemek, korumak… Mühür, imza… “Mim” ruhu… Süngü, mızrak… Mermer… Mermerden yapılmış… Rahîm olanlar… Rahmet… Ashâb-ı kehfin isim ve kıssalarının bulunduğu kitabe… Yazı yazılacak levha… Mektub… Bahçe… Başı beyaz olan dişi koyun… Nizâm ve adalet sahibi… Acıma, şefkat etme… Hısımlık, akrabalık… Çocuğun, içinde yetiştiği ve dişi canlılara mahsus organ… Hafif sesli, lâtif sözlü kız… Marmara… Acıyı teskin eden şey… (TG, 19 Mayıs, Orhan Şahin Kaya, 5.cilt, s.333)

Tablo: Ud

  • Odun, ağaç… Meşhur bir sazın adı… Hoş kokulu bir buhur… Ağaç parçası, budak, dal… Düşman… Gelecek zaman hadiseleri için, darlığa düşmemek için mal ve silâh gibi şeylerde hazırlık… Mühim levâzımat… İstidad… Gençlerin yüzlerinde çıkan sivilce… Düşman… İnce taştan kapak… Mesel, bulmaca, hikâye, yanıltmaca… Zulmeden, zalim… Âidat, gelir, tahsisat… Dönme, geri gelme… Aleyhine veya lehine dönme… Müslümanlığa dönen, asılına dönen… Abid… Sayı, rakam… Kul… (TG, 29 Mayıs, Gök Gözlü Hakan, 5.cilt, s.446)

Tablo: Harabe

  • Viran… Issız… Yıkık… Perişan… Şehir veya ev yıkıntısı… Meyhane… İnce kemikli, genç ve güzel kadın… Uzun… Yeşil üzüm çubuğu… Yıkılma, yıkılış… Zillet ve sefalet içinde oluş…Harf… Delilik… Yarmak… Kısa mızrak… Haydut… Teklifsiz dost… Vari, benzer… Kerre… Takvim… Günlük… (TG, 30 Mayıs, “Hem Aynıyım Hem Gayrı”, 5.cilt, s.456)

Tablo: Heyecan

  • Telâş… Galeyan… Kavga, harp, cenk… Harf… Semra… Yemiş toplamak… Fıkıh… Birdenbire şiddetle hislenme… Ürperme… Coşkunluk… Coşma… Esmer kadın… Kıssa anlatmak, hikâye anlatmak… Karışık sözlü… Ehl-i tarîk… (TG, 6 Haziran, “Noktayı Gördünüz Mü?”, 5.cilt, s.533)

Tablo: Hâinlik Yapmak

  • Bir ot cinsi… Hayran… Uzak, ırak… Kaynamak… Zahireler, mahsüller… Akarat kiraları… Çok susamış olan… İfrat… Düşünce… Dert, sıkıntı, baş belâsı… Yüksek kıymet, pahalılık… Bir şeyin haddini aşması… Kaideye uymayan söz… Hata, yanlış… Ağaçlı çukur yer… Muz ağacı… Selem ağacının bittiği yer… Süratle gitmek… Gecenin gitmesi… Haber vermek…Hesapta yanılmak… Korulukta akan su… Yerinde duramamak, coşup taşmak… Güneşin harareti… Hammaliye kirası… Ev kirâsı gelirleri… Girmek, sokmak, akmak… Boynunu, elini zincirle bağlamak… Ganimet malından hırsızlık etmek… Misk ve amberden yapılmış meşhur koku… Hoş kokulu kıymetli madde… Çoban mayası… Yuvarlanan, tekerlenen… Top… Kişiyi zora düşüren meseleler… (TG, 10 Haziran, Büzürg; Dört-İki Ağaç; İki Şâhit, 5.cilt, s.577)

Tablo: İki

  • Çift… Gölge… Gölgeli… Zayıf… Taban… Mâzi… Gayrı, mâadâ… Çiftçi… Kaptan… Cimâ… Cem, topluluk… Üç… Güç… İktidar… (TG, 10 Haziran, Büzürg; Dört-İki Ağaç; İki Şâhit, 5.cilt, s.577)

Levha: 1 Temmuz 1989

  • (TG, 1 Temmuz, “Neslihan’ı Da Anlat!”, 6.cilt, s.190)

Vâridât: Neslihan Gazalî

  • Sin: Sin+(elif)+ nun… 60+1+50=111… Sine: Uykuda dalma başlangıcı… Uyku ile uyanıklık arası… Sine: Ân. Bir lâhzacık. İki ağızlı balta. (Tabir)… Sîne: Göğüs. Sadır. Kalb… TİLKİ!.. (TG, 1 Temmuz, “Neslihan’ı Da Anlat!”, 6.cilt, s.204)

Levha: 2 Temmuz 1984

  • (TG, 2 Temmuz, “Resim Red Kökündendir!”, 6.cilt, s.209)

Levha: … Temmuz 1983

  • (TG, 2 Temmuz, “Resim Red Kökündendir!”, 6.cilt, s.210)

Tablo: Hesap

  • (TG, 2 Temmuz, “Resim Red Kökündendir!”, 6.cilt, s.212)

Ufuk: Ressam Lemî

  • (TG, 2 Temmuz, “Resim Red Kökündendir!”, 6.cilt, s.212)
  • 7: Tablo: Yakmak (TG, 8 Eylül, Suya Dalan Çocuk, 1.cilt, s.201)
  • 8: Tablo: Bursa (TG, 22 Eylül, Büyük Ağaçta Kaptan, 1.cilt, s.317)
  • 2: Tablo: Baba (TG, 29 Eylül, Kedi Kedi Olalı…, 1.cilt, s.380)
  • 9: Tablo: Silah Kuşanmak (TG, 17 Ekim, Son Gününe Yetişen, 2.cilt, s.10)
  • 30: Tablo: Hatay (TG, 6 Kasım, «Bütün Hüviyetinle Görüneceksin!», 2.cilt, s.168)
  • 8: Tablo:İniş (TG, 5 Şubat, Kürdistan’da Mer’aş, 3.cilt, s.489)
  • 7: Tablo: Hafta (TG, 7 Şubat, Muhammed Şerif Fazıl, 3.cilt, s.507)
  • 30: Tablo: Servet (TG, 19Şubat, İslâm’a Muhatap Anlayış, 4.cilt, s.33)
  • 8: Tablo: Gümüş Eşya (TG, 19 Şubat, İslâm’a Muhatap Anlayış, 4.cilt, s.33)
  • 90: Tablo: Nikâh (TG, 25 Şubat, “Balık Karnında Hesap”, 4.cilt, s.96)
  • 100: Tablo: Sahil (TG, 3 Mart, Ufukİle Hafiye, 4.cilt, s.147)
  • 5: Tablo: Rivâyet (TG, 23 Mart, “Balık Karnında Hesap”, 4.cilt, s.319)
  • 5: Tablo: Ayrılma, Ayrılık (TG, 29 Mart, “Tilki İninde Cumhur”, 4.cilt, s.382)
  • 6, 8, 80: Tablo: Tilki (TG, 18 Nisan, Perdeler Candır-Canlar Perde, 5.cilt, s.25)
  • 4: Tablo: Rauf (TG, 20 Mayıs, “Müslüman Sürünmez”, 5.cilt, s.342)
  • 6: Tefe’ül:Şişe (TG, 21 Mayıs, “Bu Asrın Sahibisiniz!”, 5.cilt, s.349)
  • 5, 50: Tablo: Perşembe Günü (TG, 21 Mayıs, “Bu Asrın Sahibisiniz!”, 5.cilt, s.350)

ÂBAR: Kuyular. Su kuyuları. Hesap defteri. (204)

ADD: Hesaplamak. Saymak. Sayılmak. İtibar etmek. (74)

ADED: Sayı. Tâne. Rakam. Miktar. (78)

ADLA’: Kaburgalar. Geometrik şekillerin kenarları, sayı kökleri. (901)

AMAR(E): Hesap. Araştırma. Karında su toplanma hastalığı. İstiska’. (242)

ASARE: Sayı, hesap. (267)

BEDÂD: Gözükme, zahir olmak. Sayış, sayma. Fırka. Savaşacak akran. Nasip, hisse, pay. (11)

BİLİNC: f. Bir şeyin ölçü ve miktarı. (85)

CEBİR: Zabtetmek. Zor. Kuvvet. Bir şeyi ıslah ve tamir etmek, düzeltmek. Batıl bir fırka. Harflerle yapılan hesap. Fevkalade ameliyat, kırık kemiği sarıp bütünlemek. Kırık veya çıkık uzva sarılan tahtalar. (205)

CERİDE: Gazete. Resmi dairelerin büyük hesaplarının kaydedildiği defter. (222)

CİFR: Harflere verilen sayı kıymeti ile, geleceğe veya geçen hâdiselere, ibarelerden tarih veya isme dâir işaretler çıkarmak ilmi. (283)

CÜMMEL: Harflerin, sayı kıymetine göre hesaplanması. Ebced. Birkaç urganın birleştirilmesinden meydana gelmiş olan çok kalın gemi halatı. (73)

EBCED: Arabça Eski Sâmi alfabesindeki harf sırasının sayı değerine göre tertiplenmesinden meydana gelen birinci kelime. Bu tertip İbrâni ve Süryâni Alfabesindeki harfleri içine alır. Harflerin sayı değerleri ile yapılan hesap. (10)

ENDAZE: Ölçü, mikyas. Arşının bez, basma, vs. ölçmeğe mahsus küçük cinsi. (60 cm.dir) Tahmin, takdir. Derece, mertebe. Hesap. (68)

ENGARE: Tamamlanmayan, eksik kalan iş, nakış veya taslak. Hikâye, efsane, roman, kıssa. Baştan geçen bir olayı tekrarlama. Hesap defteri. Utanarak geri geri çekilmek. (277)

EYAR: f. Mayıs ayı. Hesap. (212)

FÜNDAK: Hesap defteri. (235)

GALET: Hesapta yanılmak. (1330)

GAMIZA: Kolay anlaşılmayan ince mesele. Derin. Maruf ve mütebeyyin olmayan hesap. (1846)

GEZ: f. Endaze, arşın. İlgın ağacı. Okun çentiği. Tâlim için yapılmış kısa ok. (27)

HARF: Harf. Başkasının mânâlarını gösteren işâret. Vecih, üslub. Her şeyin ucu, kenarı, sivri ve keskin kıyısı. (288)

HEBÎR(E): f. Hesabın toplanıp hazırlanması. Kum yığını. (812-817)

HEMAR(E): f. Daima, hemişe. Hesap, endaze. Miktar, amare. (246, 251)

HENDESE: Şekil bilgisi. Geometri. (124)

HİSAB: Hesap, aritmetik. (71)

İCMAR: Bir araya toplamak. Süratle yürümek. Atın sıçrayarak yürümesi. Bir şeyin umumi olması. Ateşe öd ağacı koymak. Bir şeyi buhurlamak. Tahmini hesap yapmak. Yeni ayın görülmesi. (245)

İHSA: Saymak. Sayılmak. İstatistik, sayım. Kendırmak, aldatmak. Zaptetmek. Ezber etmek. Fehmetmek. İdrâk eylemek. (100-101)

İDAD: Saymak. Sayı. Hesab etmek. Ölüm vakti. Fark. Vergi. Bahşiş. Küfüv, denk, hemtâ. Delilik emâresi. Parmakla hesap etmek. (79)

İMARE: f. Sayı, hesap. (247)

KAFİZ: Ölçek. (197)

KAYD: Kelepçe, bağ. Bağlamak. Bir şeyi bir yere yazmak. Deftere geçirmek. Sınırlamak. Şart. (114)

KEŞEK: f. Saksağan kuşu. Çizgi yazı. (340)

KEYL: Ölçme. Kile. Hububat ölçüsü. Ölçek. (60)

KITT: Nasip, hisse. Kitap ve kâğıt. Erkek kedi. (109)

KİSE: Küçük, büyük torba. Para kesesi. Kumaştan çanta biçiminde torba kap. Yoğurt kasesi. Para. Para hesabı. Öz para. Kestirme yol. (95)

KİTAB: Kitab. Levh-i mahfuz. Kur’ân. (423)

LEMK: Yazmak. Bozmak, mahvetmek. Vurmak. (170)

MUHARECE: Parmaklarıyla hesap edip taksim etmek. (257)

MÂRE: f. Defter, hesap, âmâre. (246)

MİSAHA: Ölçmek, miktarını bilmek. (114)

MÜNAFEŞE: Hesap görürken iyice araştırıp, bir şei terketmemek. (476)

NAKD: Madeni para, akçe. Bir şeyin bedelini peşinen ödemek. Para olarak bulunan servet. Vezin ve ayarı tamam olan para. Bir şeye hırsızlamasına bakma. Seçmek. Saymak. (154)

NEBK: Yazmak. Husumet etmek, düşmanlık yapmak. Düz etmek, düzleştirmek. (152)

NEMK: Yazmak. Düzeltmek. (190)

NEZ’: Çekip koparmak, ayırmak. Can çekişmek. Çekip almak. Kuyudan kovayı çekip çıkarmak. Saymak. Kaldırmak, yok etmek. (127)

NOTA: Emir ve istek bildiren yazı. Bir şeyi sonradan hatırlamak için konan işaret. Resmi veya siyasi mektup. Mülahazat. Hesap pusulası. Müziğe âit yazı. (70)

NÜHA: Yüksek olmak. Miktar. Bir kimse hakkında olan yasak ve men. (65)

PEYMAY: Tartıcı, ölçücü. (63)

RADDE: Derece. Rütbe. Sıra. Kerte. Mertebe. Aşağı yukarı. Fayda, menfaat. Çizgi, hat. (210)

RAKAM: Yazı ile işaret, sayıları gösteren işaret. Yazı yazmak. (340)

RİYAZİYE: Hesap ilmi. Matematik bilgisi. Hesapla alâkalı. Bir yazı çeşidi. (1026)

SEBT: Yazma, deftere geçirme, bir yere kaydetme. (902)

SEFR: Ev süpürmek. Yüzünü açmak. Yazı yazmak. Islah etmek, düzeltmek. (340)

SEHL: Beyaz pamuk bezinden olan elbise. Nakit, para. Nakit akçe. İpliği bir kat bükmek. Ezmek. Dövmek. (98)

SEMÎRE: f. Hat, çizgi. (315)

SER: f. Baş, üst, yukarı. Fikir, hayal. Meyil, sevda, muhabbet, istek. Yan, taraf, cihet. Sayı, adet. Bir kavmin ulusu, serdar. Zübde, hülasa. Güç. Kuvvet. (260)

SETR: Hat. Saf. Yazmak. (269)

SİYÂHE: f. Hesap, eşya, müfredat defteri. Oruspu. (80-81)

ŞAFAK: Tan zamanı. Güneş doğmaya yakın zaman veya güneş battıktan sonraki alacakaranlık. Gündüz. Nahiye. Canip. Nasihat eden kimsenin “nasihatım te’sir etsin, sözüm tutulsun” diye ıslah için gayret göstermesi. Merhamet. Harf. (480)

ŞAHIS: Ölçmek için dikilen ve işaret tutulan nişan. Belirten. (691)

ŞEY’: Miktar. Uzaklık. Arslan eniği. (380)

TÂ(Y): Bir urbalık kumaş. Sayı. Deste. Kat. Tek, fert. Eş. Denk. Benzeyiş. Yük dengi. (401)

TAHRİR: Yazmak. Yazılmak. Kaydetmek. Hürriyetine kavuşmak. (818)

TERTİL: Saçı yağlamak. Tartmak, ölçmek. (649)

TEŞBİR: Karışlama. Ölçme. (912)

TUR: Dağ. Had ve miktar. (215)

ÜSTÜKUS: Cevher, madde, adıl. Geometri. (230)

VAR(E): f. Gibi. Nöbet, kerre. Resim ve adet. (212)

VEZN: Tartma, ölçme. Hesaplama. Tartacak şey. Tartı. Ağırlık. (63)

YAZİDEN: f. Uzamak, boy çekmek. Meyil ve kasdetmek. El uzatmak. Ölçmek. Adımlamak. (82)

ZEBR: Kitap. Cüz. Kitap yaprağı. Yazı yazma. Söz. Yazı. Akıl. Zekâ. Kuvvetli, sağlam, şiddetli adam. Men’eylemek. (209)

ZER’: Ölçmek. Kederli ve tasalı olmak. Kalb. El yaymak. Kudret, kuvvet, tâkat. (970)

 

İngilizce’den

ACCOUNT: Hesap, pusula. Tarif, beyan. Rivayet, hikâye. İzahat. Ehemmiyet. Kıymet, değer. Sebep, cihet.

CIPHER: Sıfır. Şifre. Önemsiz şey veya kimse.

COMPUTE: Hesap etmek. Tahmin etmek.

COUNT: Sayı, aded, hesap. Sayma, itibar. Dava ve şikayet fıkrası, madde

FIGURE: Rakam, numara, adet. Değer, fiyat. Endam. Çehre, sima, görünüş. Resim, şekil, suret. Hesaplamak.

LETTER: Harf. Mektup, tezkere. İlim, edebiyat, bilgi.

MENSURAL: Ölçüye âit. Ölçmeyle ilgili.

NAUGHT: Hiç, hiçbir şey. Sıfır.

NUMBER: Sayı, aded, numara, rakam. Çokluk. Şiir, vezin. Saymak, hesap etmek. Numara koymak, sayısını tahdit etmek.

RECKON: Saymak, hesap etmek. Tutmak, addetmek. Sanmak, farz etmek. Hükmünde tutmak.

TALE: Hikâye, masal. Dedikodu, yalan. Sayı, toplam.

 

Almanca’dan

KONTO: Hesap faslı.

MESSEN: Ölçmek, mesaha etmek. İki şeyi birbiriyle mukayese etmek. Ölçüp biçmek.

QUANTUM: Miktar, sayı, meblağ.

RECHNEN: Saymak. Bir şeyin hesabını yapmak. Tahmin (takdir) etmek, saymak. İstinat etmek.

REGEL: Cetvel. Usul. Nizam. Kaide, adet. Kadınların aybaşı görmeleri.

ZAHL: Adet, sayı, rakam.

ZIFFER: Rakam.

 

Fransızca’dan

ACTUAIRE: Mali meselelerde istatistiklere dayanarak nisbi hesaplar çıkaran uzman. İstatistik hesap uzmanı.

ARCANE: Simyacıların mistik hareketleri. Sır, gizli tutulan şey, püf noktası.

CALCUL: Hesap. Tahmin. Hesap, oyun, plân. Taş.

CARACTÉRE: Harf, yazı. Basım harfi, dökme harf. Karakter. Yüreklilik, cesaret, irade. Unvan, vazife. Şahsiyet, şahıs. Mahiyet, keyfiyet.

CHIFFRE: Rakam. Şifre. Tutar. Marka.

COMPTE: Hesap. Çıkar, kâr. Toplam, sonuç. Sayma, sayım. Pay, hisse.

COTER: Numaralamak, bir numara vermek. Değerini, fiyatını, rayicini belirtmek. Değer vermek, saymak. Rakımını belirtmek. Takdir etmek, beğenmek.

NOMBRE: Rakam. Miktar, adet. Ahenk. Kemmiyet.

RECENSEMENT: Sayım.

SUPPUTATION: Hesaplama. Kestirme. Tahmin.

US: Adet, alışkanlık.

 

Latince’den

ADMETIOR: Ölçmek, ölçüp ayırmak. Ölçerek bölmek.

CALCULUS: Küçük taş, çakıl. (dama, vs) taş, pul. Hesap etmede kullanılan taş. Hesap. Hesaplama.

COMMETIOR: Ölçmek.

COMPENSO: İki şeyi birbiriyle tartmak. İki şey arasında denge kurmak. Telafi etmek.

COMPUTO: Saymak, hesap etmek.

DEMETIOR: Bütünüyle ölçmek, ölçmek.

DIGITUS: Parmak. Ayak parmağı. Sayma becerisi.

FIGURA: Biçim, şekil, suret, endam. Tabiat, tür, cins. Hayalet. Mecaz.

GRAPHIUM: Tablet üzerine yazı yazmak için kullanılan iğne veya madeni kalem.

LITTERA: Harf, yazı. Mektup. Belge. Edebiyat. Alimlik. İlim, bilgi, irfan.

MENSOR: Ay. Ölçen, tartıcı, müfettiş. Mimar. Mühendis. Arazi ölçücüsü.

MODUS: Ölçü. Ebat. Vezn, müzik, ritmik hareket, süre. (müzikte) yol, usûl, tarz, sınır, nihayet.

NUMERUS: Sayı. Çokluk. (Askerlikte) Birlik. (Mecazen) Şifre. Matematik, kategori, mertebe, ritm, ölçü, mizan.

RATIO: Hesaplama, hesap. Liste, pusula, kütük. İş, mahiyet. Meslek, vazife. Gözönüne alma. İtibar, sayma. İşlem, usûl, sistem, yol, plân, proje. Muhakeme etme, düşünce. İllet, dürtü, sebep. İlim, bilgi, felsefe.

 

Yunanca’dan

GRAMMA: Marf. Mektup.

GRAFI: Yazı, kitap.

ARITHMITIS: Sayma.

ITHOS: Adet, ahlak.

LOGARIAO: Hesap etmek, saymak. Nazarı itibara almak.

MATHIMA: Ders, öğüt, nasihat, tedris, öğrenme, ibret.

METRIMA: Ölçme, sayma, mukayese.

MIDEN: Sıfır.

IPOLOGIZO: Hesap etmek, tahmin etmek.

(2004 / İstanbul)

Notlar

– BV, Necip Fazıl Kısakürek, Başbuğ Velilerden 33 – Altun Silsile, B.D. Yayınları, 4. Basım, Mayıs 1993, İstanbul.

– Kökler, Salih Mirzabeyoğlu, İbda Yayınları, 2. Basım, Şubat 1996, İstanbul.

– TG, Salih Mirzabeyoğlu, Tilki Günlüğü – Ufuk İle Hafiye, 6 Cilt, İbda Yayınları, İstanbul.

– Metindeki koyu veya italik harfle vurgular bize âiddir.

Kaynak: M.E.D. “Akademya’ya Doğru Sitesi”, 2001-2005. (Arşiv makalelerimizde yazarlarımızın adları, açık isimleriyle yayınlandıklarında makalelerini yeniden tashih ihtiyacı duyabilecekleri ihtimaline nazaran, yazarlarımızın talebi olmadıkça sadece isimlerinin baş harfleriyle paylaşılmakta, böylece bu önemli ve değerli arşivimizden kamuoyunun istifadesi amaçlanmaktadır.)

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi giriniz!

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR