• İnsan… şu iki şeyle uğraşmıştır: Kendisine bir an’aneler zinciri meydana getirmek… Bunların faydalı etkileri aşınmaya başladıktan sonra bu gelenekleri yıkmak… (KİTLELER PSİKOLOJİSİ – GUSTAVE LE BON)
• Kavimlerin gerçek kılavuzları gelenekleridir ve kavimler bu geleneklerin yalnız dış şekillerini kolayca değiştirebilirler. Geleneksiz yani millî ruhsuz hiçbir uygarlık mümkün değildir. (KİTLELER PSİKOLOJİSİ – GUSTAVE LE BON)
• En iptidaî ve basitlerinden en mütekâmil ve mürekkep olanlarına kadar her cemiyet, kendi kültürüne, onun unsurlarına, bilhassa kendi yaşayış tarzına, örf ve âdetlerine, an’anelerine hususi bir ehemmiyet vermekte, başkalarınınkine üstün görmekte veya tercih etmektedir. (KÜLTÜR DEĞİŞMELERİ – MÜMTAZ TURHAN)
• Gelenekler “her şeyin kralıdır” fakat farklı insanlar farklı krallara itaat ederler. (AKLA VEDA – PAUL FEYERABEND)
• Kavimlerin hayatında müesseseler ve hükümetler pek zayıf bir rol oynarlar. Kavimler, ırkların ruhiyle, yani toplamı bu ruh olan ve ecdattan doğru gelen birikmeler, bakiyeler, irsî âmillerle sevk ve idare olunurlar. (KİTLELER PSİKOLOJİSİ – GUSTAVE LE BON)
• Bir kavim, âdetlerinin kuşaklar boyunca sabit kalmasına çalıştığı zaman artık ilerleyemez. (KİTLELER PSİKOLOJİSİ – GUSTAVE LE BON)
• Tarihî gelenekler uzaktan anlaşılamazlar. Varsayımları, imkânları, taşıyıcılarının (çoğu kez şuur dışı) arzuları, ancak içlerine girmekle bulunabilir, yani insan hayatı dönüştürmek istiyorsa, onu yaşamalıdır. (AKLA VEDA – PAUL FEYERABEND)
• Geleneksel toplumda saygıyla anılan, genelde tartışmasız ahlâkî otoriteye sahip olan yaşlılar, herkesin önünde açıkça gülünç duruma düşürülmüşlerdir. (YERYÜZÜNÜN LANETLİLERİ – FRANTZ FANON)
• Göreneklerce soyluluk diye nitelendirildiği yerlerde, düellolardaki cinayetler hiçbir zaman vicdan azabı duyulmadan işlenir… (İNSANIN ANLAMA YETİSİ ÜZERİNE BİR DENEME – JOHN LOCKE)
• İlkeller… bulundukları çevrenin canlı olduğuna ve çevrelerindeki her şeyin az çok konuştuğuna inanırlar. (BİLİNÇ VE BİLİNÇALTININ İŞLEVİ – C. G. JUNG)
• Bir ilkel için resim, onun ruhu demektir. Fotoğrafını çekip bunu yanınızda götürdüğünüzde, ruhlarından birini alıp kaçırdınız demektir. (BİLİNÇ VE BİLİNÇALTININ İŞLEVİ – C. G. JUNG)
• Yerliler ava çıkmadan önce dans ederler, gidecekleri avı mimik ve hareketlerle önceden yaşarlar… İradeyi uyandırmak zorundadırlar… Av dönüşü ise, günlük hayata dönüşü ve sakinleşmeyi amaç güden karmaşık ve benzer törenler yapılır. (BİLİNÇ VE BİLİNÇALTININ İŞLEVİ – C. G. JUNG)
• İlkeller, içlerinden birini gömdükleri, üzerine döktükleri taze toprağı dikkatle gözlerler. Topraktan çıkan ilk hayvan yahut böcek, ölünün ruhunu alan canlıdır ve o hayvana saygı duyulur. (BİLİNÇ VE BİLİNÇALTININ İŞLEVİ – C. G. JUNG)
• Âyinler, oyunlar, şarkılar, köyün veya kabilenin müşterek malıdır… Tören başlayınca herkes iştirak eder. (DOĞU VE BATI ARASINDA İSLÂM – ALİYA İZZETBEGOVİÇ)
• Bütün dünyada, dinî evrimin belirli bir döneminde, kutsal hayvanlar ve insanlar törende öldürülüp yenmiştir. (BATI FELSEFESİ TARİHİ – BERTRAND RUSSELL)
• İlkel kavimlerde, yaşlıların, ölü kocalarının arkasından karılarının, hattâ hizmetçilerinin intihar etmeleri bir gelenekti, bir vazifeydi. Bunu gibi, Danimarka savaşçıları, rahat döşeklerinde ölmemek için –savaşta vurulmazlarsa– intihar ederlerdi. Gotlarda, Vizigotlarda, tabiî ölümle ölmek ayıp, hattâ günah sayılırdı. (SOSYOLOJİ TARİHİ – NURETTİN ŞAZİ KÖSEMİHAL)
• Bugün öyle yabanî kavimler vardır ki, bunlar, çalışamayacak kadar yaşlanan ana babalarını, onlar yemek için satın alan yamyamlara satarlar. (İKTİDAR – BERTRAND RUSSELL)
• Gobineau: Aztek kavmi, son derece mutaassıptı. Tanrılarına insanı bile kurban ederlerdi. Böyle oldukları hâlde, bu taassup bu kavmi yıkmak şöyle dursun, tersine ömrünü arttırmıştır… (SOSYOLOJİ TARİHİ – NURETTİN ŞAZİ KÖSEMİHAL)
• İskitler yabancıları tapınaklarında kesip kurban ederlermiş; başka kavimlerde ise tapınağa girene dokunulmaz. (DENEMELER – MONTAİGNE)
• Bir hayvanın veya savaşçının etini yemekle, kurbanın yaşarken sahip olduğu faziletleri elde edebileceklerine inanırlar. (SORGULAYAN DENEMELER – BERTRAND RUSSELL)
• Suç işleyen birisini, Tatarlar, bir uzvunu tahtadan bir âlet arasında sıkıştırdıktan sonra, açlıktan ölmek istemediği takdirde kurtulabilmek için o uzvunu kesmek üzere, yanına bir de bıçak bırakırlarmış… (VADİDEKİ ZAMBAK – BALZAC)
• Babil krallarının ordularında İskit’ler bulunduğu kesin gibidir. Bu İskit’ler, yendikleri düşmanların kafataslarından kan içiyor; atlarını, kimi zaman da insan eti yiyorlardı. (FELSEFE SÖZLÜĞÜ I. CİLT – VOLTAİRE)
• İbranilerin “yaşlılar”ı, Isparta’nın “ihtiyarlar”ı, Roma’nın Senatosu ve hatta bizim “senyör” kelimemizin kökbilgisi, geçmiş zamanlarda ihtiyarlığın ne kadar saygı gördüğünü gösterir. (İNSANLAR ARASINDAKİ EŞİTSİZLİĞİN KAYNAĞI – JEAN-JACQUES ROUSSEAU)
• Hıristiyan bir topluluk olan Mingrelian halkı, çocuklarını hiç acımadan diri diri gömerler… Karaib yerlileri, çocuklarını semizleşmesi için önce hadım ederler, sonra yerler… Tououpi Namboo kabilesinin cenneti kazanmak için fazilet saydıkları şeyler, intikam ve düşmanlarını yemekti. (İNSANIN ANLAMA YETİSİ ÜZERİNE BİR DENEME – JOHN LOCKE)
• Yunanlılar ve Romalılar arasında, masum bebeklerini acımadan ölüme terk etmenin bir gelenek olduğu düşünülürse, böylesi yaşantılara yalnızca barbar ve yabanî kavimlerde rastlanan bir insanlık dışı tavır olarak bakmak da yanlıştır. (İNSANIN ANLAMA YETİSİ ÜZERİNE BİR DENEME – JOHN LOCKE)
• Roma’da genç oğlanlarla sevişmek o kadar almış yürümüştü ki herkesin kendini kapıp koyuverdiği bu saçmalığı cezalandırmak kimsenin aklına bile gelmiyordu. (FELSEFE SÖZLÜĞÜ I. CİLT – VOLTAİRE)
• Plutarkhos, karısı genç olan yaşlı çocuksuz birinin, karısına, başka bir genç erkekten çocuk sahibi olması yolunda izin vermesini kınamayacağını söyler…. Yabancı erkek, bu verimli tarlayı sürüp, biçimli çocukların tohumunu ekebilecekti. Aptalca kıskançlığa gerek yoktu… (BATI FELSEFESİ TARİHİ – BERTRAND RUSSELL)
• (Isparta’da) Bir çocuk doğunca, baba onu muayene için, ailenin yaşlıları önüne getirir. Eğer çocuk sağlıklıysa yetiştirilmek üzere babasına bırakılır, değilse derin bir su çukuruna atılırdı… 12 yaşından sonra ceket giymezler, daima kirli ve pasaklı gezerler, yılın belirli günleri dışında yıkanmazlar… çalmayı öğrenirler, yakalanırlarsa, çaldıkları için değil yakalandıkları için ceza görürlerdi. Kadınlar ve erkekler arasında eşcinsel sevgi yaygındı… Ispartalı yurttaş, kenti içinde, hangi gelirle yaşayacağını ve hangi işi yapacağını bildiği bir kampta yaşar gibiydi… Tüm yurttaşlar, kendilerine değil, ülkelerine hizmet etmek için doğmuş oldukları düşüncesine sahipti… Yolculuk yapmalarına izin verilmezdi Ispartalıların. Yabancılar da Isparta’ya kabul edilmezlerdi… (BATI FELSEFESİ TARİHİ – BERTRAND RUSSELL)
• Isparta’da kadınlar sınırsız yaşar, her türlü başıboşluğu sürer ve lüksü tadarlar… Erkek homoseksüelliğinin açıktan açığa onaylandığı Keltler ve öteki halklar dışında, bütün asker ve savaşçı topluluklar hep bu durumdadır. (POLİTİKA – ARİSTOTELES)
• Ispartalı bir koca, çocuklarının daha yetkin olması için, karısını kendisinden üstün herhangi bir adamdan ya da hayvanca birinden gebe kalmasına özen göstermesi durumunda, genel bir kınama şöyle dursun, halkın beğenisini kazanıyordu. (SAVAŞ VE UYGARLIK – ARNOLD TOYNBEE)
• Avrupa’da, üç yüz yıl önce, “en iyi kişiler”in en küçük bir kışkırtmada düello etmeleri beklenirdi; şimdi ise beklenmez. (DENEMELER – ALDOUS HUXLEY)
• Gerçek bir Çeçen yiğidinin elbisesi, daima bol, yırtık, ihtimamsızdır. Sadece kolları pahalı şeylerdendir. (KAZAKLAR – TOLSTOY)
• Ruslar, kendilerinden bir rütbe olsun yüksek biriyle tanışmaya bayılırlar. Bir kontla, bir prensle sadece şapka çıkarıp selâmlaşmaktan ibaret bir ahbaplığı, başkalarıyla canciğer dost olmaya tercih ederler. (ÖLÜ CANLAR – GOGOL)
• Hindistan’da, kendi ölülerini yakarlar, Dul kalan karıları ise kendilerini aynı ateşe atarlar. Bu âdet Hindistan’da asil sınıfa aittir. (VADİDEKİ ZAMBAK – BALZAC)
• Hindistan’da geleneklere göre dul kadınların yeniden evlenmeleri akıl almaz ölçüde korkunç bir şey sayılar. Katolik ülkelerde boşanmak çok büyük bir günah olarak düşünülürken, evlilikte sadakat kurallarına yapılan bazı ihlaller, en azından erkeklerce yapılmışsa, hoş görüyle karşılanır… Müslümanlar, bize çok aşağılayıcı gelen çok eşliliğe inanır. Bütün bu farklı görüşler aşırı bir şiddetle savunulur… Bir kadının birden fazla kocası olduğu Tibet gelenekleri için ne söylenebilir? Tibet’i görenler, oradaki aile hayatının en az Avrupa’daki kadar uyumlu olduğu konusunda bize güvence veriyorlar. (SORGULAYAN DENEMELER – BERTRAND RUSSELL)
• Hindistan’da kadınların çoğu ayakta doğurur… (SOSYOLOJİ TARİHİ – NURETTİN ŞAZİ KÖSEMİHAL)
• Japonlar, göbeğe hara derler. Harakiri’deki gibi. Selâmlaşırken birbirlerine göbeklerinin durumunu sorarlar. Onlarda sabit nokta, hayatın iç merkezi hara’dır. Hissî Batı geleneğindeki gibi kalb değil. (AZİZLER VE ALİMLER – TERRY EAGLETON)
• Tataristan’ın bir bölgesinde, sihirbaz veya rahiplerin, ölüme mahkûm edilen katillerin etini yemeye hakları varmış. Kendi benzerlerini yiyenler, gördüğümüze göre, yalnız Tatarlarla Yahudiler değil. Bizim din savaşları sırasında, Sancerre ve Paris kuşatmalarında, açlık, umutsuzluk, anaları kendi çocuklarının etiyle beslenmek zorunda bırakmıştı. (FELSEFE SÖZLÜĞÜ I. CİLT – VOLTAİRE)
Seçme Eserlerden Seçme Tesbitler: FAYDALANILAN KİTAPLARIN KÜNYELERİ