Seçme Eserlerden Seçme Tesbitler: MUKADDİME-I (İbn Haldun)

  • Tarihin içinde saklanan mânâ ise; incelemek, düşünmek, araştırmaktan ve varlığın (kainatın) sebep ve illetlerini dikkatle anlamak ve hadiselerin vuku ve cereyanının sebep ve tertibini inceleyip bilmekten ibarettir. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Tarih, gelip geçmiş kavimlerin hâl ve ahlaklarını, Tanrı elçilerini, kılık, hâl ve hareketlerini, hükümdarların ve idare ettikleri devletlerin durumunu ve takip etmiş oldukları siyaseti öğretir.
  • Haberler yalnız nakil ve rivayete dayanır. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Tarih bir asra veyahut bir kavme mahsus olan haberleri anmaktır.
  • Her bilginin üstünde daha iyi ve mükemmel bilen bir bilgin vardır ki, ancak o her nesneyi künhiyle bilir ve bütün ilimlerin kaynağı odur; o bütün ilimleri ihata eder. İnsanın bilgisi ise mahdut ve eksiktir. İnsan kendi kusur ve aczini itiraf etmelidir. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Âlemde cereyan etmiş olan olayların sebep ve illetleri anlatıldı, böylelikle eser hikmet ve felsefenin mahfazası ve tarihin dağarcığı oldu. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Nesepler… andlaşma, azadetme, himaye, intisap etme… gibi sebeplerden dolayı birbirlerine karışırlar. K.S (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Acemler, aile, sülale, boy ve dallarına yabancı unsurlar karışmamasına dikkat ve itibar etmezler. Nesebin muhafazası ancak Arap’lara mahsus bir özelliktir. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Kavimlerin şevket ve kudret kazanmaları ancak nesep bağı ile birbirine bağlanmaları veyahut buna benzer bir bağ sayesinde olabilir. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Şeref ve şan; kavim ve nesillerin arasında saygı kazanmış, şeref sahibi baba ve atalardan doğmakla kazanılır. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Asil bir aileden ve şeref asalet sahibi olmanın gerçek anlamı; kudret ve şevket sahibi olan sülalelere mahsus bulunduğundan, bunlardan başkalarının asalet ve şeref vasfı ile tavsifi; teşbihî, mecazî anlamdadır. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Bir kavmin azatlısı o kavimden sayılar. Salim Kureyş’ten olan Huzeyfe’nin azatlısı olduğu için onun velâ, yani Kureyş’e intisap hakkı sabittir ve Kureyş’ten sayılır. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Hamama giren adamın tabiat ve mizaçları rahatlar, rakı gibi sevinç ve neş’e verir… (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Deve eti yiyerek ve sütünü içerek geçinenlerin ahlakına, dayanıklılık ve tahammüllerine devenin tesiri görülmüştür. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Sahra ve yahut şehir ahalisinden olup da nefsini açlığa ve dünyanın lezzetlerinden uzaklaştırmaya alıştıranların diyanete ve kendilerini ibadete vermek hususunda, genişlik ve bolluk içinde yaşayanlara nispetle daha yüksek bir durumda oldukları ve ibadetlere daha ziyade dayandıkları görülmektedir. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Hafiflik, sevinç, neşe ve işin sonundan haberi olmamak hâli Mısırlılarda galiptir. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Endülüs ahalisi başkalarında bulunmayacak derecede zeka, akıl, tenlerinin hafifliği ve öğretimi kabule olan istidatları ile ayrılır. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Sudanlıların tabiatlarında umumiyetle hafiflik, kararsızlık, kaygusuzluk, oyun ve eğlence düşkünlüğü görüyoruz. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Çöl ve sahralarda göçebe hayatı yaşayan kavimler diğer kavimlere galebe çalarlar. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Önce kendilerinden üstün ve kendi neseplerinden olan sülale tarafından mahrum edildikleri devlete sahip olmak emel ve ümitleri artar. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Nefis ve kalb, daima, kendi kavimlerine galebe çalmış ve kendi kavmine boyun eğdirmiş olanların olgunluk ve üstünlüklerine inanır… (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Yenilmiş kavimler, giyim ve kuşam, mezhep, diyanet ve başkaca hâl ve itiyatlarında kendilerini yenen kavim ve hükümdarları örnek edinir. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Bir kavim yenilerek başka kavimlerin buyruk ve idareleri altına geçtiğinde tembelleşir, köle hâline girmekle başkasının aleti olur ve geçinmesinde içerdeki müstevlilere muhtaç olur. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Yenilerek başka kavimlerin idareleri altına giren kavimler çabuk yıkılacaktır. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Göçebelik; şehirlerin ve medine hayatının aslıdır ve bütün insanların yerleşik hayat yaşamadan önce yaşadıkları ve geçirdikleri bir devredir. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Göçebelik şehirlilik hayatından öncedir, çöl hayatı cemiyetler hâlinde dünyayı imar etmenin başlangıcı ve şehirlerin asıl ve temeli ve bu ikisinin yardımcısıdır. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Göçebeler, şehir ahalisine nispetle hayır ve iyiliği kabule daha yakın bir hâldedir. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Açlık ise çöl hayvanlarının şekil ve suretlerini güzelleştirmiştir. İnsanların hâli de böyledir. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Bunlar vahşet ve şiddetlerinden dolayı hüküm ve sorumluluğa tâbi değildirler. Şeyh ve başkanları dahi, devletçiliğe mahsus olan siyaset ile idare ederek bunları cezalara çarptırmak kudretinde değildir. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Göçebe olan boy ve uruğlara gelince, bunların aralarındaki çekişmelere, hepsinin kalbi onların vakar ve ululuğu ile dolmuş olan şeyhlerinin ve büyüklerinin müdahalesiyle son verilir. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Asabiyet bağları çözülmesin diye, başkan, onları hoşlukla elde tutmaya ve onları darıltmaktan sakınmaya mecburdur. Çünkü asabiyet bağı çözülerek kendisini korumadıkları takdirde, başkanın kendisi de uyruğu da mahvolacaktır. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Akrabalardan biri zulüm ve tecavüze uğrar ise, öteki kardeşlerin hamiyetleri kaynar, zelil ve hakir düşmekten sakınarak onun hak ve hukukun korurlar. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Sahibi, serkeş atı, hayvanı, demirden olan gemini çekerek idare ettiği gibi, onlar da, hükümetin kahır ve şiddetli hüküm ve kaideleri ile, ahalisini zulüm ve saldırganlıktan alıkoymaktadır. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Göçebe kavimler; bereketli, verimli bölgelerde yerleşerek nimetler içine daldıktan ve bolluğun âdet ve itiyatlarına alıştıktan sonra, vahşilik ve göçebelikten uzaklaşarak, göçebelikteki alışkanlıklarını bırakmaları nispetinde bahadırlık ve şecaatlerini de kaybederler. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Din, onları maslahat ve menfaatlerinde basiretli düşünmeye sevk eder, amaç ve hedefleri bir ve hepsi için de eşit bir derecede olduğu için, maksatlarına ulaşmalarına kimse engel olamaz. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Bununla beraber, tabiatlarında selamet olup, kötü alışkanlıkların ve çöllerde dolaşmanın bir sonucu olarak, vahşi hayvanlar gibi kaba kılıklı olmaları istisna edilirse, onlar kötü ahlaktan uzak bulundukları için, hak ve hakikati çabuk kabul ederler ve hayrı kabule hazır bir hâldedirler. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Şehirliler… kendilerini güven içinde saymıştır. Göçebelere gelince… onlar saldırılara karşı korunma hususunda kendilerinden başka kimseye güvenmezler. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Şehir ahalisinin çoğunluğu o şehrin etrafından gelen göçebe ve köy ahalisindendir. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Çöl ve sahralarda yaşayan uruğ ve boylar, şehirlilere muhtaç ve onlara yenilmiş bir hâlde bulunur. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Sahralarda yaşamaya devam ve devlet kurarak şehirleri ele geçirmedikleri müddetçe, şehirlilere olan bu ihtiyaçtan kurtulamazlar. Sahralılar şehirlilere muhtaç oldukları için, şehir hâlkı tarafından çağrıldıkları takdirde onların hizmetlerinde bulunurlar ve onlara itaat ederler. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Göçebeler…zenginlik elde ederlerse, bu hâl onları bir yerde yerleşmeye ve geniş yaşayışa sevk eder. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Evlerini yüksek olarak bina ederler, konak ve saraylar vücuda getirirler… (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • İlk nesil (göçebelik)… asabiyetin şiddet ve kudretini muhafaza eder ve kılıçlarının çalım yerleri keskin olur. İkinci batın… Bolluk ve refah içinde yaşamak sonunda göçebelik hâlini bırakarak, yerleşik hayata alışır. Bu değişikliklerin bir sonucu olarak asabiyetin şiddet ve kuvveti az çok kırılır. Üçüncü batın’a gelince, bunlar kabalığı büsbütün unuturlar… asabiyet büsbütün kaybolur. (MUKADDİME-I –  İBN HALDUN)
  • Arap ve Arap olmayan kavimlerin masal ve tarihlerini, sözlerini, hareket tarzlarını, kılık ve ahlaklarını öğreniniz… Hesap öğrenmek, haraç katibi olan memurların işidir. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Âd kavmi… Semud… Hımyer’ler… Farslar… Bunların hepsinin temeli asabiyet; yani bir nesilden gelenlerin bir araya toplanarak bir kuvvet, kudret ve üstünlük sahibi olmaları ve bir ideal etrafında toplanmasıdır. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Şeddad: ‘Ben Cennetin benzerini elbette bina edeceğim’ dedi ve üç yüz yıl içinde Aden sahrasında İrem Şehrini bina etti… Aden sahrası, Yemen’in ortasında bir yer… Seslerin şiddetinden helak oldu… (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Bazıları… Dimeşk’in İrem olduğunu söylerler. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • İsrailoğullarının Tih çölünde kırk yıl dolaşmaya mahkum edilmelerinin sebep ve hikmeti, düşkünlük, kahır ve hakirliğe alışmış nesli yok etmek ve yeni nesil yaratmaktadır. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Arap kavminin devlet kurması ancak peygamberlerden birinin dinine inkıyat etmek yahut bir veliye… tabiiyet etmekle olur. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Kureyş’te asabiyet, yani devleti korumak için gereken kudretin bulunması… (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Araplar tarafından ele geçirilen yurtlar çabuk yıkılırlar. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Araplar, ancak düz yer ve bölgeleri ele geçirir. (…) Güçleri yettiği kadar ellerine geçirebildiklerini yağma ettikten sonra çöldeki yurtlarına kaçarlar. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Arap kavimlerinin kurmuş oldukları devletler, devleti siyasetle idareden en uzak olan devletlerdir. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Araplar darlık ve kaba yaşayışa alışmış oldukları için başka kavimlere ve onların istihsallerine muhtaç bir durumda değildirler. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Araplar… Tabiatında, kaba kılıklı, kibirli ve gururlu, himmetleri büyük, başkanlık ve baş olmak için birbirleriyle yarışan ve çekişen bir kavim olduklarından pek zorlukla birbirlerine boyun eğerler… (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • İslamlar Medayin’i ele geçirmekle Fars devleti tamamıyla yıkıldı… Doğu Roma imparatorluğu bunun tersine olarak Müslümanlar etrafını istila ettikten sonra da yaşadı. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Arap, Rum, Fars, İsrail oğulları, Yunan, Sint, Hint ve Çinliler gibi bu iklimlerde yaşayan kavimler her bakımdan diğerlerinden ayrılmış ve peygamberler dahi bunların arasından seçilmiş, hükümdarlık etmişler, devletler kurmuşlardır. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Kadisiye ve Yermuk savaşlarında Müslümanların sayısı bütün ordugahta 30 binden fazla değildi. Kadisiyye’de savaşan Fars orduların sayısı 120 bin, Herakliyus orduları, Vakidî’ye göre, 400 bin idi. Her iki ordu Arap askerlerine karşı koyamadı. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Sa’d bin Ebi Vakkas, Akik’teki konağın yüksek ve geniş olarak yaptırdı. Dinleri onları servet sahibi yapmaktan alıkoymuyorlardı… Onlar servetlerini israf derecesinde sarf etmiyorlardı… Dünyanın servetinin yerilen tarafı, o serveti israf etmek ve sarf ederken itidalden ayrılmaktır. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Abbasiler… İlk hâlifeleri olan Seffah çağından Harun el-Reşid’in son gününe kadar adaleti hakim kıldılar. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Halife Reşid… O, bir yıl gazaya, ikinci yıl hacca giderdi. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Abbasiler Memun’un Ali bin Musa’yı veliaht tayin etmesini protesto ettiler, Memun’a olan biatlerini bozarak Memun’u hâl ettikten sonra amcası İbrahim bin Mehdi’yi hâlife seçtiler. Bu tayinden sonra Bağdat altüst oldu…
  • Hint hükümdarı sefere çıktığında, sefere çıkmadan önce, erkek ve kadınlar, çoluk çocukları dahil, şehrinin nüfusunu saydırır, onlara altı aylık yiyecek erzak tahsis eder,… (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Her kavmin kültür ve medeniyeti o devletin büyüklüğü ile mütenasip olur. Çünkü medeniyet servet ve nimete tabi olan bolluk ve genişliğin bir sonucudur. Servet ile nimet ise, devlete tabidir. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Bolluk ve genişlik içinde yaşayarak her türlü katık ve yemekleri yiyenler, açlık çağlarında çok ölür iseler de, darlık içinde yaşamaya alışmış olanlar sağ kalırlar, ölmezler. (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)
  • Açlık yıllarında ölenleri açlık öldürmez, onları alışmış oldukları tokluk öldürür… (MUKADDİME-I – İBN HALDUN)

Seçme Eserlerden Seçme Tesbitler: MUKADDİME-II (İbn Haldun)

Seçme Eserlerden Seçme Tesbitler: FAYDALANILAN KİTAPLARIN KÜNYELERİ

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi giriniz!

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR