Röportaj:TURAN DEMİR
TAYFUN ŞAHİN KİMDİR
2004 yılı İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü mezunu. Felsefe eğitiminden sonra İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde Uygulamalı Psikoloji yüksek lisansını tamamladı.
1999 yılında, üniversitelerde hipnozu anlatan, Türk kamuoyunun yakından tanıdığı hipnoz duayeni, Hipnoterapist Dr. Mehmet Ayvacı’yla tanıştı. Dört yıl süreyle öğrenciliğini ve asistanlığını yaptı.
2001 yılından bu yana hipnozla ilgileniyor. Özel bir psikolojik danışmanlık merkezinde analitik, klinik ve tıbbî hipnoterapi alanında çalışmalarını sürdüyor. Özel ilgi alanlarından birisi de hipnotik performans.
Kendisiyle Akademya yazarı Turan Demir, “Yorum Türkiye” sitesi (yorumturkiye.com) adına görüştü.
***
Yorumturkiye: Sibernetik bilimi niçin ve nasıl doğdu?
Tayfun Şahin: Sibernetik bilimi, tıpkı internet sisteminin geliştirilmesi gibi, askerî ihtiyaçlardan doğdu. II. Dünya Savaşı’nda Amerika’da; savaş uçaklarının havadayken nasıl saptanacakları ve ayrıca bir savaş uçağına yerden fırlatılan bir saldırı mermisine karşı pilotun nasıl davranacağı konusu araştırılırken doğmuştur. Amerika’da yapılan çalışmalar sonucunda insanlar ile makineler; makineler ile makineler arasında bilgi alışverişi, kontrol ve yönetim bilimi olarak Sibernetik biliminin ortaya çıkması sağlanmıştır. 1940’larda Amerikalı matematik prefösörü Dr. Norbert Wiener ve İngiliz nörologlar Dr. Ross Ashby ve Dr. Grey Walter tarafından bu teori kavramsallaştırılmıştır. Bu teori, sistemlerin “canlılığının devamını sağlama kanunları” üzerinde durur.
Yorumturkiye: Sibernetik ile hipnoz arasında kurduğunuz bağlantıyı anlatır mısınız?
Tayfun Şahin: Burada öncelikle yumuşak bir geçiş yapıp önce sibernetik teorinin insanla ilişkisine bakalım. Sibernetik teori, insanı beyin ve sinir sistemiyle ele aldığında, ondaki otomatizme dikkat çeker. Otomatizmin olduğu her yerde, bir sistemin ve programın kaçınılmazlığını belirtir. O, insanın kendisinin kullandığı bir makine yapısına sahip olduğunu söylüyor. İnsandaki biyolojik, fizyolojik, nörolojik sistemlere vurgu yaptığını düşünebiliriz. Fakat bu sistemi ruh ve beden dualitesi kapsamında ele alır ve bizim için önemli noktaya gelmiş oluyoruz. Bu dualitenin insan davranışlarını belirlediğini belirtir. İşte bu muhakeme yolumuzu “Psikosibernetik” kavramına çıkarıyor.
1969’da bu kavramı oluşturan kişi Dr. Maxwell Maltz’tır. O, “insan beynini, sinir sistemini, sibernetik esaslara göre kendiliğinden çalışan bir sistem olarak düşündüğümüzde, insan davranışlarının nedenlerini anlamakta yeni bir görüşe varıyoruz. Ben bu yeni kavramı, sibernetik esasların insan beynine uygulanması şeklinde psikosibernetik olarak tanımlıyorum” demiştir.
Dr. Maltz, bilinçaltında (dışında) kendiliğinden çalışan sistemlerin bulunduğu ve bu sistemlerin de ancak sibernetik esaslarla kavranabileceğini belirtmiştir. O bilinçaltını, derinde kendiliğinden çalışan bir “otomatik akıl” olarak tanımlamıştır. Buradan artık “Hipnosibernetik”e geçiş yapabiliriz.
Sidney Petrie ve Robert Stone, 1970’lerde yazdıkları Hipnosibernetik kitabında, “hipnotizm, bilinçaltı adını verdiğimiz beynimizin geniş bölümü ile ilişki kurma olanağı tanır. Biz sibernetik sayesinde de herhangi bir otomatik makineyi meydana getirebilmekte ve programlayabilmekteyiz. Böylece –hipnosibernetik- bizim geniş ve büyük olan bilinçaltı akıl ile ilişki kurmamızı ve onu programlayabilmemizi ve yönetmemizi sağlar” demiştir.
Programlı bir yapıda haberleşme, kontrol, ayarlama ve dengeleme; sibernetik teorinin, sistemin devamlılığı için ele aldığı aşamalardır. Buradan, bilinçaltı zihindeki “denge”sizlik durumlarını düzenleme, duygusal, düşünsel, davranışsal sorunlarımızı daha sağlıklı şekilde düzenleme fırsatından bahsediliyor. Bilinçaltı zihnin, insanın amaçları, beden ve ruh sağlığı yönünde programlanması olanağının olduğunu görüyoruz. Bu programlamanın dili, malzemesi ve şekli; bilincin pasif tutulduğu bir durumda (transta) telkin, duygu, ve tahayyül (imajinasyon)dur.
Yorumturkiye: Sibernetiğin hangi yasalarını hipnoza uyguluyorsunuz? Ayrıca, sibernetiğin yasalarını hipnoz yaparken nasıl kullanıyorsunuz?
Tayfun Şahin: Yukarıda bahsettiğimiz gibi sibernetik; bir sistemin canlılığının devam etme kanunlarını inceler. Bu anlamda odaklandığı aşamalara baktığımızda; haberleşmeyi, kontrolü, ayarlamayı ve denge faktörlerini görürüz. Sistemin devamı buralardaki işleyişten geçiyor. Sistem eğer bir hatayla karşılaşırsa, otomatik olarak o hatayı ayıklayıp, sistemin dışına iterek üst denge durumuna kavuşuyor. Dolayısıyla, bize psikolojik, psikosomatik sorunlarla gelen insanların ne tür bir “dengesiz”lik yaşadıklarını tespit ettiğimizde; sistemin, yapıcı bir denge durumu oluşturan bir noktaya gelmesi için telkinlerle programlanmasına yardımcı oluruz. Burada kişi daha sağlıklı bir programlamayla yoluna devam eder. Yukarıda saydığımız sibernetik aşamalar çerçevesinde sistem otomatik olarak denge durumuna kavuşur.
Şurası önemli, her hipnoz bir nevi otohipnozdur; dolayısıyla sistem burada aslında yine kendi işini kendi görüyor ve hipnoterapist olarak yaptığımız şey buna uygun bir şekilde aracılık etmek. Otohipnozu öğrenip pratize ettiğinizde bunu kendi kendinize yapıyor olmanız bunun kanıtıdır.
Ayrıca, tüm hipnoz fenomenleri, bilinçaltı zihnin programlanabilir olduğunun kanıtlarıdır. Ayrıca çocukken ailemizden, öğretmenimizden vb. tüm otorite figürlerinden aldığımız telkinler (iyi ya da kötü yönde) çocuğu programlayan unsurlardır.
Yorumturkiye: Sibernetik bilimi üzerine yaptığımız araştırmalarda, genellikle denge durumları üzerinde durulduğunu gördük. Meselâ, vücut sıcaklığının 36 altı derece civarında tutulması gibi. Burada şöyle bir problem doğuyor: 36 derece, bilinen bir referans noktası; sosyal bilimlerde sibernetiğin uygulanmasında referans noktası nasıl ve neye göre tesbit edilir?
Tayfun Şahin: Sibernetik teori, bireylerin kendi aralarında, toplumla birey arasında, hatta toplumlar arasında bir denge (uyum) durumunu gözetir. Çünkü burada bir iletişimden (haberleşmeden) bahsediyorsak, kontrolden, ayarlamadan ve dengeden (uyum) bahsedebiliriz.
Burada referans noktaları, toplumu bir arada tutan tüm ortak kabullerdir. Kültür, din, toplumsal, evrensel ahlakî değerler, sosyal yapıyı oluşturan tüm ortak anlayışlardır. Ayrıca insanların bu temel dinamikler üzerinden hareketle kurdukları yasalar, hukuk, bize toplumdaki “denge” için birer referans noktasıdır. Bu referans noktaları üzerinden iletişim (haberleşme) cereyan eder. Dengeyi (uyum) tehlikeye sokan her birey otomatik olarak izole edilir. Sistemin dışına itilir. Bu alanda daha çok bilgi edinmek isteyenler, “sosyosibernetik” teoriye bakabilirler.
Yorumturkiye: Hipnosibernetik biliminin, hipnoz ile tedavi edeceğiniz kişinin psikolojik sorununu tesbit etmede nasıl kullanıldığını açıklar mısınız? Ayrıca, bilinçaltının denge durumuna gelmesinden bahsedilebilir mi, bahsedilebilirse bunun tesbiti nasıl yapılır? Tedavisi nasıl olur?
Tayfun Şahin: Psikosibernetik, bilinçaltı zihni tüm sistemin yöneticisi konumunda görür. Hipnosibernetik de öyle. Dolayısıyla, karşılaşılan psikolojik sorunun kaynağı sistemce bilinmektedir. Kişi, bu sorunun bilinç düzeyinde sonuçlarını yaşar. Çocukluk döneminin yaşantıları, zihnin kritik faktörü (bilinçli zihin) henüz oluşmadığı için, “hata”lı algılardan oluşabilir. Örneğin, kişinin çocukluk yaşantısında babayla yaşadığı bir krizi, sistem (bilinçaltı) “güvensizlik” olarak yorumlayabilir. Bu sebeple kişi, ileriki yaşlarında Irritable Bağırsak Sendromu yaşayabilir. Bilinçli zihin, temelleri geçmişte olan bu psikosomatik sorunun bağırsaktaki huzursuzluğunu hisseder. Bu bir sonuçtur. Sistem, sorunun temelini bilir ve oradaki tamamlanmamışlık hissiyle anlamlı bir bedensel semptom geliştirir. Bakın sistem kendi içinde dengeyi sağlamak adına bir semptom yaratıyor. Aldığı önlem, sorunu başka bir sorunla telafi etmeye yönelik. Çünkü bilinçaltı zihnin doğası, çocuk doğasına sahip. Bu başka bir konu. Burada sibernetik esaslara baktığımızda, sistemin devamı adına sistem kendince önlemler alıyor ama bu başka bir sorun oluşturarak telafi yönünde seyrediyor.
Tespit konusuna gelirsek. Bunu analitik yaklaşımlarla yaparız. Bu anlamda kullandığımız yöntem hipnoanalitik araçlardır. Tespit noktasında işin en büyük güvencesi, sistemin yöneticisine bunu sormanız. Her şeyin kayıt altına alındığı bilinçaltı zihne. Bazen de analitik yaklaşımı gerektirmeyecek ölçüde sorun gayet açıktır ve ortadadır; o zaman programlamaya direkt geçiş yaparsınız.
Yorumturkiye: Bize vakit ayırdığınız ve aydınlatıcı açıklamalarınız için çok teşekkür ediyoruz.
Akademya Dergisi, II. Dönem, Sayı 5, Temmuz-Eylül 2014.