Şomeneh Esreh veya Kar

Kavram (Şomeneh Esreh) İbrânîce ve 18 anlamına geliyor. Neden böyle bir başlık?

Orhan Pamuk’un son kitabı ‘Kar’ın arka kapağına sayısız kar tanesi konfigürasyonlarından (diamorfosis-ayarlanmış parça, form) biri ve onun üzerindeki bazı değerlendirmeler illüstre edilmiş. Şekil, 3 eksen, 18+1 noktadan (nirengi noktası) oluşuyor. +1’den kastımız onun (Ben Ka) merkeze konulmuş olması. 3 eksen Mantık, Hayal ve Hafıza’yı temsil ediyor. 3’erli 6 nokta ise şu kavramları ifâde etmiş;

Mantık ekseni üzerinde;

Yukarı sağda kümelenmiş 3 nokta: Mantık ekseninin üzerinden geçtiği ‘Kar’ kavramı, onun sağ tarafında ‘Bütün insanlık ve yıldızlar’, solunda ise ‘Yıldızların Arkadaşlığı’. Eksenin (ve formun) tam ortasında “Ben, Ka” ve eksenin ‘sol alt’ tarafında kümelenmiş 3 nokta: Mantık ekseninin üzerinden geçtiği ‘Gizli Simetri’, onun sağ tarafında ‘Çâresizlikler-Zorluklar’, solunda ise ‘Satranç’

Hayal ekseni üzerinde;

Yukarıda solda Hayal ekseninin tam üzerinden geçtigi ‘Cennet’, onun sağında ‘İntihar ve iktidar’ ve solunda ‘Mutlu olacağım’. Aşağıda sağda, üzerinden eksenin geçtiği ‘Aşk’, onun sağında ‘Çikolata kutusu’ , ve solunda ‘Kıskançlık’.

Hafıza ekseni üzerinde;

Solda, eksenin tam üzerinden geçtiği merkezî noktada ‘Dünyanın bittiği yer’, onun üzerinde ‘Vurularak ölmek’ ve altında ‘İntihar gecesi’. Sağda, eksenin tam üzerinden geçtiği noktada ‘Allah’ın olmadığı yer’, onun üzerinde ‘Köpek’ ve altında ‘Rüya sokaklar’. Bunların baş harflerini alt alta getirdiğiniz zaman ‘KAR’ ortaya çıkıyor.

Orhan Pamuk’un kapağından kıllanmak-huylanmak için hemen birkaç misal-formül verelim:

Köpek-Allah’ın olmadığı yer-Rüya Sokaklar. Yani KAR! Karın yahudi ebcedindeki karşılığı 220. 22×10, İbrânî alfabesinin 22 harfi ve Kabbala’nın 10 Sefirotu (Sefer Sefirot).

Mantık ekseninin tam ortasında ‘Ben Ka’. Bunu ‘Ben Kabbalah’ diye okuyalım mı?

Hafıza-Hayal-Mantık: Heh-Heh-Mem: Haham!

‘Allah’ın olmadığı yer’: Bu da Kabbalah felsefesinin bir parçası. Kabbalah’a göre, Tehiru (Sonsuz Uzay) iki bölümdür, alt yarısında ‘kelipot’ adı verilen demonik kuvvetler (şeytanlar) vardır ve İzrael’in ilâhı burada etkin değildir. Orası, Fikirsiz Işığın hâkim oldugu ‘İlâhsız’ alandır.

Kelippa: İbrânîce, ‘Cin, olumsuz varlık, kötü ruh’

Kelb: Arapça, Köpek.

Kelippa: Evren’in alt yarısı

İzrael’in İlâhı: Evren’in üst yarısı

Rüya: Ezekiel peygamberin rüyası

Yahudi mistisizminin en önemli 3 problematiği.

Ka’r: Arapça, Derinlik, dip, nihâyet, girdab, denizlerin en derin yeri (Abis), kuyunun dibi.

Qêrs: Kars’ın orijinal (Kürtçe) ismi.

Kerub: Asurîce-Süryânîce, boğa.

Kerubim: İbrânîce, bir grup melek, arş meleği.

Mukarreb: İslâm’da büyük melekler, Melâik-i Mukarreb, Mukarrebun.

Bakar: Arapça, öküz, sığır, sersem, ahmak, iyiyi kötüden ayıramayan.

Qer: Farsça-Kűrtçe, sağır

Ker: Farsça-Kűrtçe, Eşek

Merkeb: Arapça, binit, binilecek şey, anlam genişlemesiyle eşek.

Merkavah: İbrânîce, şekli şemâli olan, biçimli, kutsal bir vasıta, İsrail ordusunda bir tank modeli.

Burak: İslâm’da bir vasıta-varlık.

Thurakapalam-Dhurakapalam: Hint-Tibet esâtirinde gökleri ziyâret eden bir vasıta, uzay aracı.

Karduhos-Karduhi: Herodot’un ‘Tarih’inde Kürtler’e verdiği isim.

Ga: Hintçe, sığır, öküz. (‘Ben Ka’, ‘Ben Ga’)

Gameş: Kürtçe-Elamca, Manda, sığır (Türkçe’ye ‘camız’ olarak geçmiştir)

Camus: Arapça, Manda, Su sığırı, camız

Lacêverd: Koyu mavi renkli değerli bir taş

‘Ben Ka’: İbrânîce, “Ka’nın oğlu” mânâsına. “Orhan ben Ka” (Ka’nın oğlu Orhan).

‘Ka’ belki de ‘Kerim Alakuşoğlu’dur!

Yalçın Küçük, Orhan Pamuk’un yahudi olduğu konusunda çok ısrarlı ve bunu yazıp çiziyor. Patralı bir dostum da bunu teyyid etti. Evet artık ifşâ etmekte bir sakınca yok, Orhan Pamuk bir Sabbatay yahudisidir.

Kapaktan bu kadar huylanan adam, içinde neler bulmaz şeklinde bir mantık pek de yanlış sayılmaz. Acaba, ‘balık gőzű’yle bakarsak içeride neler buluruz?

Necip ve Fazıl var, ‘identique’ (idantik-özdeş) olan bu iki gencin arasında-Batı inancının-felsefsinin ifâdesiyle-bir ‘Metempsychosis’ (Metempsikosis-Ruh göçü) var. Bir başka açıdan bakıldığında, ‘tek yumurta ikizi’ gibiler, birbirleriyle aynı şeyleri hissediyor-yaşıyorlar, ya da aralarında bir ‘télépathie’ (Uzaduyum) var. Her ikisi de, bir ‘şirk-i hafî, gizli şirk’ içindeler. Akıllarının bir köşesinde, ‘Allah’ın olmadığı yer’ var. Necip’in ‘science-fiction’a (kurgubilim) olan ilgisi aklıma-Clang çağrışımından olsa gerek-aslen bir tıp doktoru olan Polonyalı ünlü kurgubilim romancısı Stanislaw Lem’i getirdi. Onun bir eserinde, ‘Inductif-tümevarımsal soyutlama, psikoz ve psikoza bağlı ölüm vak’alarını inceleyen emekli bir astronot’ vardır, ilgi duyan okuyabilir. Muhtemelen, Necip ve daha sonra da Fazıl, Bilim felsefesi’nden yola çıkan S. Lem’le oldukça ekstrem (uç) bir bağlamda buluşuyorlar ve iş, ‘Allah’ın olmadığı’ çıkmaz sokaktaki agacın kızıla bűrűnmesiyle kilitleniyor. İsteyen bu kızıllığı-kırmızılığı, ‘IR-Infra Rouge: Kızılötesi’ne eşdeyişle ‘kızılötesi bilinmezliğine/hissedilmezliğine’ taşıyabilir. Her iki genç de-en azından zâhiren-Kubbe-i Laceverdî’nin (Gökkubbe) altındalar. Batılı mistiklerin istiğrak (dalınç-contemplation) vetiresinde, koyu mavi, kırmızıyı izler [meselâ benim adım Kırmızı ve bilâhare Lacêverd gibi!]. Olaya optimist zâviyeden bakanlar, ‘Allah’ı kırmızı elbiseler içinde gördüm’ Hadîs’ini referans gösterebilirler. Sathî Batı san’at psikolojisi, ‘kırmızı’nın, Aşk, tutku, nefret ve savaşı, ‘lacevêrd’in ise, içe kapanmayı, iç çelişkileri, mesâfeli davranışı, idealizmi ve sadâkati temsil ettigini söyler. [Pamuk’un bu bilgilerden yararlanmadığını söyleyemiyorum. Yine Pamuk, kar tânesini mânâlandırırken, ‘Resm’in dili ve mânâ tahlili konusunda da aşağıdaki verilerden muhtemelen esinlenmiş olmalı:

Buna göre bir ressamın hâleti ruhiyye’sini anlamak için tabloyu 9 parçaya ayırmak gerekir:

1-Üst-orta: Allah, Cennet, Ruhî hayat, Ütopya, Ruhî değerlere yaklaşım.

2-Orta: Ego-Ben, Kalb, Hissiyat, Nefs

3-Alt-orta: Beden, Şecere-Menşe’, Maddî değerler, içgüdüler

4-Sol-üst (Anatomik duruş’ta cebheden bakıldıgında sol üst taraf gibi): Duvarları olmayan, sınırlardan kurtulmuşluk, ideal mutluluk-tatmin ve kutubluluk seviyesi.

5-Orta-sol: Âtî, Baba-Ata, iyi, sen, yapılabilir-olabilir

6-Sol-alt: Hakikat hissi, Fizikî tatmin

7-Sağ-üst: Çocukluk hatıraları, malum sınırlar

8-Orta-sağ: Mâzî, Unutulmuş olan şeyler, Anne, bana ait olanlar

9-Sağ-alt: Bilinmeyen sınırlar, içtimaî kompleksler

Her ne kadar Pamuk’un ‘kar tanesi’ bir resim değilse de, bunu yukarıdaki şablona bir oturtalım:

A-Kar tanesi’nin sağ-üst parçası’ndaki 3 mefhum; Kar, Bütün insanlık ve yıldızlar, Yıldızlar’ın arkadaşlığı. Teoriye göre, Pamuk’un çocukluk hatıraları arasında ‘kar’ önemli bir yer tutarken, insanlık, yıldızlar ve ‘yıldızların arkadaşlığı’, Pamuk’un ‘malum sınırları’nı teşkil ediyor. Neden ‘kar’ ve/veya ‘hangi kar’ gibi sualleri herkes kendine göre cevablayabilir. Muhtemelen ‘kar’ mefhumu bir ‘metafor’ (iğretileme) ve ‘derinlemesine ve genişlemesine’ bir yoğunlaşmaya işâret ediyor. Eğer, Pamuk’a bir ‘Mürekkep testi’ uygulansaydı kuvvetli ihtimalle orada da bu ‘kar tanesini’ görecekti. Eşya’nın-kâinât’ın sırrını (kendince) arıyor (yıldızlar, yıldız arkadaşlığı) ve gündeminde ise kolay hazmedemeyeceği bir mefhum var: İslâm! Pamuk’un zihninde İslâm mefhumunu sembolize eden ikona ‘Yıldızlar’ yani onun İslâm arkaplanında ‘Yıldızlar’ var, Yıldız arkadaşlığına vurgu yapmasının ardında da ‘İhvan-ı Sefâ’ felsefesi olduğunu bilebiliyorum. [Nereden bildiğim ayrı bir mevzu]. Evet, Pamuk’un sağ yanında ‘metaforik’ (iğretisel) bir ‘Kar’ ve İslâm=Yıldızlar tipi naif bir ‘malum hudud’ mevcut. İdeolojik-siyâsî hâkimiyyet noksanlığı bu ‘çerçeve’yi belirleyici bir role sahib.

B-Orta-sağ: yani, Mâzî, Unutulmuş olan şeyler, Anne, bana ait olanlar. Kar tanesi’nde bu bölüme tekâbül eden mefhumlar: Allah’ın olmadığı yer, Köpek ve Rüyâ sokaklar yani KAR! Unutulmuş olan: Yıllardır şuur seviyesine çıkaramadığı-zorlandığı ve kendini sürekli dürten ‘Allah’ mefhumu ve ‘Arama’ veya ‘aramama’ya bağlı ‘bulma’ veya ‘bulamama’, ‘olma’ veya ‘olmama’ çelişkisi. Mâzî: Anne’nin dominantlığı, köpek yani sadâkat! Unutulmuş şeyler-bana ait olan şeyler: Rüya sokaklar yani rüyâlar, şuur seviyesinde kaçanlar’ın sığındığı emin bir liman.

C- Sağ-alt: Bilinmeyen sınırlar, içtimaî kompleksler. Kar tanesi’ndeki mefhumlar: Çikolata kutusu, Aşk ve kıskançlık. Çikolata kutusu: Hatıralardaki lezzetin bilinmeyen hududları, içtimaî kompleksleri örtme/gizleme kavramları/duyguları: Aşk ve kıskançlık. Şuuraltı’nda takılı/asılı kalan mânevî, sınırları belirsiz ama mevcud tad ve bu lezzete tam olarak tekâbül edemeyen aşk ve jaluzi.

D- Sol-üst (Anatomik duruş’ta cebheden bakıldığında sol üst taraf gibi): Duvarları olmayan, sınırlardan kurtulmuşluk, ideal mutluluk-tatmin ve kutubluluk seviyesi. Kar tanesindeki mefhumlar: İntihar ve iktidar, cennet, mutlu olacağım. İntihar ve (veya) iktidar: sınırlardan kurtulmanın iki ilkel yolu, iki kutb. Cennet: ideal mutluluk, tatmin.

E-Orta-sol: Âtî, Baba-Ata, iyi, sen, yapılabilir-olabilir. Kar tanesi mefhumları: Vurularak ölmek, Dünyanın bittiği yer, intihar gecesi. Âtî: Dünyanın bittiği yer, sen: vurularak ölme metaforu, yıkılma-kırılma-tükenme, ‘yapılabilir-olabilir’ ve sen: intihar gecesi.

F-Sol-alt: Hakikat hissi, Fizikî tatmin. Kar tanesi’ndeki mefhumlar: Satranç, gizli simetri, çaresizlikler, zorluklar. Hakikat hissi: Gizli simetri, Fizikî tatmin: satranç ve satranç’ta başarı bunun zıddı olarak çaresizlikler, zorluklar.

G- Üst-orta: Allah, Cennet, Ruhî hayat, Ütopya, Ruhî değerlere yaklaşım.

H-Orta: Ego-Ben, Kalb, Hissiyat, Nefs

I-Alt-orta: Beden, Şecere-Menşe’, Maddî değerler, içgüdüler

Kar tanesi mefhumları her 3 seviye için tek bir mefhumda kilitleniyor: Ben Ka. Buradaki tefsir her okuyucuya göre farklı bir mânâ ihtiva eder.

Tekrar başa dönecek olursak, Necip ve Fazıl aslında Necip-Fazıl, ama Pamuk’un Necip-Fazıl’ı! Skeptik (Şübheci), iki arada bir derede, çelişkilerle dolu, maddî boğuntularını İslâmî bilim-kurgu ve lokal aşkla aşmaya çalışan, ‘sun’î mustatil’, mutant, feodal gurur sahibi, köy Müslümanı, ezik-muhalif ve nihâyet ideolojik-siyâsî mahrumiyete bağlı olarak pamuk ipliğiyle bağlı olduğu davadan dünyevî-maddî kıymetler uğruna dönen Necip-Fazıl, Pamuk’un Necip-Fazıl’ı!!!

Ve iki Kumaş: İpek ve Kadife. Lacêverd’in kaşına-gözüne, imajına, toplama bilgisine ama daha mühimi, onun erkeksi (tatlı-sert) şefkâtine (affection masculine) tutulmuş/vurulmuş taşralı iki dişi figür. Devlet liselerindeki veya Ùniversite’ye yeni gelmiş tâzeler misâli, fikrî ve kültürel-sosyal mânâda yoksun, vasatın gereği olarak devâsa ideolojik-siyâsî külahın kenarından sızan tatlı materyeli yalayarak gıdalanan, tadan ama asla doyamayan, köksüz nesil kadrosundan iki yerel dekor. Biri eski (güyâ) devrimci-sosyalist, diğeri bazı problemleri nisbeten aşmış ağzı biraz laf yapabilen Müslüman, iki genç kız. Son tahlilde her ikisine de revâ görülen ‘menkıbe Müslümanı’ tatlı-sert erkek, feodal takıntılı-doğulu-yarı cahil Lacêverd! Sathî teorisyen-sempatik yahudi! Orhan Pamuk’un derin ideoloji ürkeği karakterleri.

Diğer yandan resmî ideolojinin karikatürize edilmiş ‘kliksel’ bazı karakterleri: Sunay Zaim (ben Rutkay Aziz diye okuyorum), Funda Esen (Füsun Erbulak, Duygu Asena, Necef Ugurlu, Füsun Önal vs. olarak da okunabilir) gibi ne olursa olsun kürkçü dükkanı ‘devlet’tir diyen alla Turca modernist ‘san’atkâr’lar, rüşdünü ısbat edememiş beşinci sınıf istihbaratçılar, kemalist-solcu muhbirler, Türkiye’nin ‘Mekanik İlâhı’ (Theos ek Mihani, Deus ex Machine) zabitan müessesesi, devletine her hâl ve kârda bağlı topik eşraf ve ekâbiran. Kısa ama hoş bir diaspora tasviri. Ama herşeyin arkasında illâki mahrem bir şeyler aramak ihtiyacı: Porno star Melinda, sex shoplar, pipe-shoplar, Avrupa’da belli caddelerin vazgeçilmezi olan fahişeler ve onların müdavimleri, mastürbasyonlar, pandikleşmeler, iri göğüsler, sevişmeler yani ‘karanlık arka oda’, birbirini aldatan kadınlar ve erkekler, kimin eli kimin cebinde belli değil durumları ve bu tabloda Müslümanlar’ın bir adım öne çıkması, yani onlar da diğerlerinden pek farklı değil mesajı. Tefekkür, yoğunlaşma, ilke, değer, fikriyat, fikir çilesi, istiğrak, cezbe, sancılı beyin gibi mefhumlar nâmevcud, hak getire…

Diğer yandan Pamuk’un hakkını da Pamuk’a teslim etmek lâzım. Kendi sathî ideolojik perspektifinden de olsa netâmeli konuları cesâretle ele alabiliyor, zaman zaman okuyucuyu sihirli ve duygusal detaylarla heyecanlandırıp hüzünlendirebiliyor ama bizim açımızdan kalemi yan kesemeyip küt kesiyor, isimleri mânevî tecvide uyduramıyor, yetersiz kalıyor. Son tahlilde kar’ı karla örtüyor.

Kaynak: H.A. “Akademya’ya Doğru Sitesi”, 2001-2005 (2010 öncesi arşiv makalelerimizde yazarlarımızın adları, açık isimleriyle yayınlandıklarında makalelerini yeniden tashih ihtiyacı duyabilecekleri ihtimaline nazaran, yazarlarımızın talebi olmadıkça sadece isimlerinin baş harfleriyle paylaşılmakta, böylece bu önemli ve değerli arşivimizden kamuoyunun istifadesi amaçlanmaktadır.)

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi giriniz!