Antik Çağ’da başladığı düşünülen, Orta Çağ’da devam eden tuzlama ritüeli, ele geçirilip yıkılan şehirlere yapılırmış. Hem o şehirden lânetin arındırıldığı düşünülür ve hem de bu şehri tekrar imar edecek olanları lânetleme anlamı taşırmış.
Yahudilerdeki “herem” cezası dairesinde geliştiği, yâni düşman şehirlerini yok etme gereği yerine getirilirken bu şehirleri tuzlama ile başlamış olabileceği, sonrakilerin bundan etkilendiği görüşü de vardır.
Romalıların Kartaca’yı işgal edip yıktıktan sonra şehri tuzladığı iddia edilmektedir. 1299 yılında Papa VIII. Boniface, Palestrina şehrini yok ettikten sonra tuzlanmasını emretmiştir. Yahudi isyanını bastırıp Kudüs’teki tapınağı yok eden Roma İmparatoru Titus da, yıktığı tapınağı tuzlamıştır.
Yine, İspanya İmparatorluğu döneminde idam edilen birisinin arazisine tuz döküldüğü belirtilir. 1759 ‘da Portekiz’de Kral’a karşı komplo yaptığı gerekçesiyle bir Dük’e ait saray yıkılmış ve yeri tuzlanmıştır. Böylece, bir daha bu toprağa bina inşa edilmesi yasaklanmıştır. Brezilya’da Portekiz hâkimiyetinden kurtulmak için mücadele eden Tiradentes, 1792’de asılmış ve vücudu dört parçaya ayrılmıştır ki, onun da evi yerle bir edilmiş ve tuzlanmıştır. Aynı şekilde, o toprağa bir daha bina inşa edilmesine müsaade edilmemiştir.
Asıl mevzuumuza gelirsek, Mekke’nin Fethi ile İslâm topraklarında tarihin çöplüğüne gönderilen putperestlik, Hazret-i İbrahim’in bütün putları kırmışken bıraktığı tek put misâli, günümüzde de yaşıyor ve yaşatılıyor. Tekrar hortlayan putperestliği yok etme sürecinde, hem yıkılacak putların yerini ve hem de temsil ettiği rejimi tuzlamakta, böylece hem onları ve hem de onları tekrar ikame etmek isteyecekleri lânetlemekte bizce yarar vardır.
Bildiğimiz kadarıyla hayvan derisine, bakteriler tarafından bozulmasının engellenmesi için tuzlama yapılır. Ülkedeki putperestlerin de hava alıp güçlenmemesi, ses ve soluklarının kesilmesi ve toptan felç edilmesi için tuzlanmaları bizce zaruri görünmektedir. Bu bakımdan, vatan derisinin muhafazası için putperest parazitleri tuzlamanın “her yolu” değerlendirilmelidir. Hazret-i Ömer’in halifeliği döneminde bu parazitlerin hiçbir hayat belirtisi gösteremediği bilinir.
Tuz kokmadan evvel, acele edilmelidir!