Psi Psi Psihia Mu

Ψυχή-Psihi: Nefs

Ψυχολογία-Psihologia: Nefsbilim

Ψυχίατρος-Psihiyatros: Nefs hekimi, psikiyatr

Ψυχιατρική-Psihiyatriki: Nefs hekimliği

Ψυχολόγος-Psihologos: Nefsbilimci

Ψυχολογικός-Psihologikos: Nefsbilime dâir

Ψυχανάλυση-Psihanalisi: Nefs tahlili

Ψυχαναλυτής-Psihanalitis: Nefs tahlilcisi, Psikanalist

Ψυχοπάθεια-Psihopatia: Nefs hastalığı

Ψυχοπαθής-Psihopatis: Nefsi hasta olan

Ψυχοσύνθεση-Psihosinthesi: Hâlet-i nefsiye ahengi

Ψυχασθένεια-Psihasthenia: Nefs zâfiyeti

Türkiye’de ve dünyanın bir çok yerinde basireti bağlanmış bir sürü insan (bilhassa modern Batı’da) «psikopat» kelimesini duyunca hemen irkilir, ürperir, hatta altına kaçıranlar bile olur. Tabiî ki «psikiyatri» adı verilen Tıb disiplinini «ruh hekimliği» şeklinde tercüme eden zevât için benim sarfedebileceğim tek kelâm –ağzımı bozarak- , «eşeğin şeyine su kaçırmak»tır; oha, hoşt, çüş vb. lâflar kifâyetssiz kalır. Yani Allah, Peygamber aşkına, bu kadar kolay mı «Ruh» üzerine konuşmak?

Elimde istatistikî bir veri yok, ama Türkiye’de herhâlde 120-130 bin hekim mevcuttur; bunların 40-45 bin’inin uzman olduğunu farzediyorum; ve belli başlı klinik uzmanlık adedinin de 20 olduğunu düşünüyorum; ve 40-45 bin’i 20’ye böldüğüm zaman 2000-2250 rakamına ulaşıyorum. Hesabım yanlış olabilir. Her neyse, aşağı yukarı bu kadar «Ruh Hekimi» icrâ-i sanat edip «ruhlarımızı tedavi» ediyor. Bu da demektir ki, Türkiye’de bu kadar sayıda «Ruh»un ne olduğunu bilen adam var. Bir o kadar da «Psikolog» yani «Ruhbilimci» var.

«Ψυχή-Psihi» Yunanca bir kelime olup Türkçe’ye «cehâlet» sebebiyle «Ruh» diye çevriliyor. Bu yanlış «kasden» yapılıyorsa yani «cehalet»e bağlı değilse durum daha da vahim demektir. Yani o hâlde sebebin ideolojik-siyâsî olduğunu düşünürüm ben şahsen.

«Ruh» kelimesini Yunanca’da karşılayan «πνεύμα-pnevma»dır. Aslında o da İslâm’ın anlattığı “ruh” değildir amma “murad” odur. O nedenle belki de “can” demek daha doğru olur, yani Lâtince ve Batı dillerinde “anima”ya karşılık gelen. Maşallah, kıçımıza giyecek don bulamazken, Türkiye’nin Pompei’si ve/veya Sodom ve Gomore’si sayılabilecek Ege ve Akdeniz sahillerinin “five stars”ları ve kervansaraylarına “anima” mefhumu çoktan girmiş durumda “animasyon” olarak. Nedense kimse reklâm verirken “otelimizde canlandırma gösterileri de mevcut” demiyor, herkes “animasyon” diyor. Daha mantıklı olarak, hastanelerimizde de “Reanimasyon üniteleri” vardır; “canlandırma birimleri” değil.

Tabiî hatalar serisi “ruh hastalığı”na kadar varıyor. Neyin karşılığı olarak? “Ψυχοπάθεια-Psihopatia” mefhumunun karşılığı olarak. Oysa “Ruh”un hastalığı olmaz. Peki neyin hastalığı olur? Meselâ “sinir”in hastalığı olabilir, meselâ mantığın veya aklın hastalığı olabilir. O nedenle Batı (Anglo-Saxon mekteb) “Mental Disorders-Zihnî Bozukluklar” kavramını kullanır. Meselâ “nefs” hastalığı olabilir, k, “Psikopatia” denen kavramın doğru karşılığı budur. “Ruh’un ıstırâbı” olur, “Ruh’un serzenişi” olur, “üşümesi” bile olur ama “hastalığı” olmaz. İşte o nedenle “psikopat” kelimesi “Ruh Hastası” değil “Nefs Hastası” anlamına gelir. Ve yine o nedenle günümüz toplumlarında psikopat nisbeti %2-3 falan değil, tamâmına yakındır. Yani hepimiz psikopatız desek yanlış söylemiş olmayız. İşte “nefs”imizin bu hâline “ruh”umuz dertlenir, üzülür, hattâ kahrolur.

Daha ötesi, “psiko-analizler” yaparız. Yani hesapta “ruh analizleri”. Aylarca, yıllarca sürer. Birer Freudian âyin gibidir seanslar. Rüyâlar mânâlandırılmaya çalışılır ve illâ ki “libidinal” yani “penil-vajinal-anal-oral-fallik” temelde. Meselâ, “Kız çocuğu erkek çocuğu neden kıskanır?” sorusunun cevabı: “Erkek çocuk ayakta işediği hâlde kızın bunu becerememesi, bu raddeden itibaren oğlana karşı bir kıskançlık duymasıdır. “Ruh” gibi bir “cevher”i helâ kuburunda miyara vurup kıratını ölçmeye çalışmak gibi bir şey. Freudian psikanalize göre her adamın (hastanın-nevrotikin) mâzisinde mutlaka ama mutlaka cinsî bir problem vardır. Meselâ eğer hasta kadınsa, çocukluğunda veya gençliğinde babasının, amcasının, dayısının veya herhangi bir akrabasının, komşusunun tâcizine-tecâvüzüne mâruz kalmış olmalıdır. İyi de, kimse kızmasın ama, bugün “Batı Ahlâkı” (yani Protestan-Yahudi Ahlâkı) bu tip mevzuları pek de umursamamaktadır; yani bu “tâciz” ve/veya “tecâvüz”ler an be an yaşanmakta. Yahudi Woody Allen’in, yıllarca kendi kızını tâciz ettiğini ve kendisiyle yatmaya zorladığını dünya âlem biliyor fakat Woody ödüller almaya devam ediyor. Demek ki Batı’nın ölçüleri değişik. ABD Kilisesi 2 yıldır, kendi mensubu olan rahiplerin %40’ının (muazzam bir rakam) “pederast” (sübyancı) olduğunu açıkladı. Belçika’da, Hollanda’da, Almanya’da, kısaca Avrupa’nın her yerinde hergün bir sübyancı papaz, bir sübyancı öğretmen, polis, doktor vs. peydah oluyor; vaka-i âdiyeden oldu bunlar. Finlandiya’da, İsveç’te, Norveç’te hemen her evin saunası var ve ana-baba, çoluk-çocuk yani maaile anadan üryan saunaya giriyorlar. Buyur işte bu da kültür. Avrupa (ve dahî Türkiye) plajlarında artık “topless-üstsüz” dolaşmak çok sıradan, yeni moda ise “bottomless and topless-anadan üryan” güneşlenmek. Bütün bunları şunun için yazıyorum; hâl böyleyken “psikanaliz”e ne hâcet ve rüyâlardan “libidinal” sebepler üretilse ne yazar?! “Nâdirat”tan olması gereken/beklenen ne kadar hâlet varsa hepsi “âdet”ten olmuş. Şimdi sen hastaya, kalkıp da, “efendim muhtemelen babanızın tâcizine uğramışsınız” desen ve o da –kuvvetle muhtemelen- “Ee, ne var bunda; çok mu anormal?!” dese, ki diyor; nerede kaldı “psikanalaiz”in karizması, prestiji, imajı vs.? Yerle yeksân…

Şimdi emmâre nefsin boyunduruğu altında icrâ edilen bunca hastalığı, rezâleti, trajediyi “Ruh”a yıkmak neyin nesi?! Bütün bu facialardan binbir hicabla kaçınan ve mustarib olan “Ruh”a revâ mıdır; hem de ilim ehliyle ve eliyle?!

Öte yandan psikiyatri bilimi “Transvestisizm” (mânâ itibariyle “elbise geçişimi” demek olup, “travesti” adını almıştır ve halk arasında “dönmelik” olarak da bilinir), “Frotteurisme” (Fransızca “Frotter”: Sürtmek fiilinden mülhem olup, “Frotteur”: Sürtücü anlamındadır; halk arasında “Fortçuluk” olarak bilinir), “Voyeurisme” (Fransızca “Voyer”: Görmek fiilinden mülhem olup, “Voyeur”: Görücü anlamındadır; halk arasında “Röntgencilik olarak bilinir), “Fetişzm” (Portekizce “Fetiş” kelimesinden), “Pederasti” (Yunanca “Pedi-Çocuk” ve “Astia-Oynaş” kelimelerinden mülhem; halk arasında “Sübyancılık” olarak bilinir. Birçok psikiyatrımız, “Pederasti” kavramı yerine “Pedofili-Çocuk sevgisi” mefhumunu kullanmaktadır, ki bu yanlıştır), “Vampirizm” (Kan sevicilik, kana susamışlık), “Homosexualizm” (Yunanca “Omios-Eş, benzer”+Latince “Sex-Cins, cinsiyet, cinsellik” kelimelerinden. Kadınların eşcinselliğine “Lezbiyenlik” adı verilir, ki kelime, Ege’deki “Lesvos-Midilli” adası’ndan mülhemdir), “Zoofilia” (Hayvanseverlik), “Sadizm”, “Mazohizm” ve “Sado-Mazohizm” (Biri ünlü Fransız asili Marquis de Sade’dan, diğeri Avusturyalı ilim adamı Masoch’tan mülhem) gibi hâllerin hepsini “Kişilik Bozukluğu-Personality Disorder” olarak kabul eder. Bunlara “incest”i (kan bağı olanlar arasındaki cinsî münâsebet) de unutmadan ekleyelim. Leman dergisine de espri konusu olmuştu: “Ankara’dan abim gelmiş, evde bir incest havası” diye.

Peki bütün bunlar “psikopat” işi de, İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Ege ve Akdeniz sahillerinde uluorta arz-ı endâm ve icrâ-ı sanat eyleyen travestilerin, hergün onlarcasına tanık olunan fortçuluk, röntgencilik, homoseksüellik, sübyancılık vs. vakaları karşısında kimsenin kılının kıpırdamaması, kılı kıpırdayanlara da “Sana ne ulan! Türkiye lâik-demokratik-sosyal bir hukuk devletidir; İslâm ahlâk ve hayâ devleti değildir!” denmesi neye delâlettir?

Bu kişilerin sayısı hakkında kesin bir istatistik yok ama az değiller. İbnenin, mütecâvizin, vampirin, travestinin, fetişistin, pederastın, zoofilin, incestçinin, fortçunun, röntgencinin, sadistin, mazohistin kaç tane olduğunu bilemiyorum. Ama hatırı sayılır sayıda olduklarını sanıyorum. Bunlar cezâ görmek bir yana, toplumun belli kesimlerinden taltif görüyorlar, “meşhur” oluyorlar yani. Hem Yahudi hem eşcinsel olan V.H. (V….’nun sahibi) Türkiye’nin en “saygıdeğer” insanlarından biri. Yine hem Sebâti hem ibne olan A.K. da öyle. Lezbiyen N.Y. ve partneri (E.S.’nin kızı) A.S. de. Yine dönme ve biseksüel olan E.S. de çok saygın. E.S.’nin fedaileri tarafından, S.’nin yatında zorla üstünden geçilen İ.T. de ünlü ve çok saygın. H.B.’a ilişki teklif eden C.A. da halkımızın idollerinden. Nonoş T. da süperstar. Aynı gün hem babasıyla (G…. Sanayi’nin sahibi) hem de oğluyla yatan A.P. da süperstar; K.E.’in koynuna zorla sokulan E.S  da. Bir zamanlar geceliği 10 bin Dolar olan, “Memleketim” şarkısını meşhur eden A.A. da, hem Yahudi hem ibne H.D. de, sabah akşam kocasını boynuzlayarak meşhur olan F.E. da, karısı N.U.’yu başka bir aktörle çırılçıplak sevişirken fime çeken A.U. da, ibne A. da, F.Ü. de, ibnelerin pîri İ.A. da, B.E. da ve daha yüzlercesi de ünlü ve saygınlar…

Peki, eğer “psikiyatri” ilmine göre, yukarıda adı geçen ve geçmeyen ve topluma “emsâl” teşkil eden bu zevat “psikopat” sınıfına dahilse -ki öyle-, bu toplumu bu psikopatlardan kurtaracak “tedavi” mekanizması neden işlemiyor?

“RUHLARI TEDAVİ” ettiğini iddia eden “psikiyatri âlemi” bu konuda neden hiç konuşmuyor?

Koskoca Antik Yunan’ın devleri Sokratlar, Platonlar, Aristolar ve İslâm Tasavvufu’nun devleri bile beyinlerini parçalarcasına bu mevzuya eğilmiş ve zorlanmışlarken, yani “varlık meselesi” dediğimiz, aslında “Ruh”un niceliği ve nasıllığı iken; Psikiyatri ayaküstü, iki dakikada “ruh” tedavi ediyor.

“Bize ruhtan haber ver” diyen Yahudi alimlerine, “Bana ruhtan kalîyl bir ilim verilmiştir” diyen Peygamber karizmasına bakın; bir de “psikopatlar”ın ve “psikopatlık” müessesesinin ağababası “Psikiyatri” ilminin hâline bakın!

Bu devlet, LDSH Devleti!

Yani Lümpen-Düzenbaz-Soytarı-Hırsız devleti!

Herhalde siz Laik-Demokratik-Sosyal Hukuk devletini kastettiğimi sandınız.

Hiç olur mu?!

İbnelerin, orospuların, fortçuların, vampirlerin, incestlerin, travestilerin, sübyancıların, pezevenklerin, deyyusların, puştların göklere çıkarılıp taltif edildiği, ilahlaştırıldığı, yere göğe sığdırılamadığı, krallar gibi yaşadığı/yaşatıldığı…

“RUH TEDAVİCİLERİ”nin onları pohpohlayıp pâye verdiği…

Kanal kanal dolaşıp 1-2 bin dolar için Filistinli şehidlerin, Çeçen direnişçilerin, dünyanın her yerinde zulme karşı yiğitçe vuruşan her kesimden devrimcinin-demokratın-müslümanın yani “TERÖRİST”lerin “RUH HÂLİ”ni tahlil ve tasnif etmeye yeltenen alçakların adam (ilim adamı) yerine konduğu…

Gerçek “RUH ÂLİMLERİ”nin ise zindanlara atıldığı, idama mahkum edildiği bir ülkeden “Demokratik”-“Sosyal”-“Hukukî” sıfatlarıyla bahsedebilir miyiz?!

Vesselâm…

 

(*) “Psihi mu”: Ruhum?! Yani “Nefsim”.

 

Kaynak: H.A. “Akademya’ya Doğru Sitesi”, 2001-2005 (2010 öncesi arşiv makalelerimizde yazarlarımızın adları, açık isimleriyle yayınlandıklarında makalelerini yeniden tashih ihtiyacı duyabilecekleri ihtimaline nazaran, yazarlarımızın talebi olmadıkça sadece isimlerinin baş harfleriyle paylaşılmakta, böylece bu önemli ve değerli arşivimizden kamuoyunun istifadesi amaçlanmaktadır.)

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi giriniz!