Yanılmıyorsam dünyanın en büyük (veya en meşhur) Budist mâbedi Kamboçya’da bulunuyor. İsmi de Angkor-Wat Mâbedi. Zannediyorum 2000 yıldan fazla bir mâzisi var. Benim mevzuum bu değil.
Modern ve aktüel Angkor-Wat mâbedi ise Pentagon ve “White House” (Beyaz Saray). Dünya medyasının da kesif pompalama faaliyetiyle birlikte modern Angkor –Wat’ın âyinleri (ve âyin programları) anı anına dünyaya yayılıyor. Y-EDD adı da verilen bu müessese, sık sık “Kateşizma”lar (Yunanca: Κατήχησμος – Katihismos= İman telkini, akaid anlamında) üretip dünyanın her yerinde bulunan kendine bağlı mâbed-müesseselere empoze eder. Dünya mâbedleri de, bu “Kateşizmalar”ı birer “Nas” olarak idrâk edip gereğini yerine getirirler, korku b.ku yürek Selânik hesabı.
Tabiî ki, bu müessesenin “içtihad” kitabları ve sayısız yayın organı da var. Bu kitabların bir kısmını “psycho politikal – psikolojik siyâsî” “fiction” (kurgu) kitabları oluşturuyor. Bu kitablar dünya dillerine çevrilip gazeteci-yazarların alâkasına sunuluyor. Meselâ Yeni Şafak gazetesi yazarı Fehmi Koru (veya siyah-beyaz versiyonu Taha Kıvanç) bu kitablara hususî bir alâka duyuyor. Farkında olarak (veya olmayarak) Pentagon dininin gönüllü propagandisti (vaizi) oluyor. Fakat “seçici” davranıyor. Meselâ 1997 yılında neşredilen ve bu tip kitabların en meşhur ismi Tom Clancy’nin “R-O-C, Regional Operation Center – Bölgesel Operasyon Merkezi” isimli kitabından bahsettiğini hatırlamıyorum. Muhtemelen bu kitabın muhtevâsından tırstı (tırsmaya devam ediyor ama İnşâallah beni yanıltır). Meselâ orada bir isim var: Walid al Nasrî diye. Yine Molla Mustafa’dan, Harran’dan, Keban veya Atatürk barajlarına yönelik bir “terörist” taarruzdan, Ankara’daki “keriz” bir albaydan falan bahsediliyor.
Haydi uzatmayalım, örtülü-örtüsüz bir biçimde Türkiye’nin (veya Anadolu’nun) bölüneceğinden bahsediliyor ve bunun bir ABD-Hollywood projesi olarak tezgâhlanacağını ifâde ediyor. Belki de ben yanlış anlamışımdır!
Bu müessese Hollywood isimli alt-kurumu vasıtasıyla bizim “propaganda filmi” diye adlandırabileceğimiz filmler yapıyor. Meselâ İtalyan kırması Sylvester Stallone’ye aynattırılan meşhuuur “Rambo” filmleri Afganistan’ın (Müslümanların) ABD tarafından kurtarılışını empoze ediyordu. “One Man Army” (Tek kişilik ordu) Rambo, tek başına Afganistan’ı “Moskof”tan kurtarıyordu. Fakat bugün Amerikan terrier’di (bir tür köpek) Karzai’yi 140 tane Rambo koruyor! Hollywood’daki hesab Afganistan’a uymuyor. Hâliyle mâbed rahatsız. Müslümanlardan çok rahatsız. Fehmi Koru da ABD gibi, Anti-Amerikan ve Anti-Emperyalist aksiyonlardan pek hazzetmiyor. “Kateşizmalar”a aykırı!
ABD Irak’ı (Saddam’ı), Sudan’ı, Somali’yi, Yemen’i, Taliban’ı, Afgan halkını, Çeçenleri, Endonezya’yı, Filipinli Müslümanlar’ı, Pakistan’ı, Keşmir Müslümanlarını, İran’ı, Suudi Arabistan’ı, Kuzey Kore’yi, Küba’yı, Mısır’ı da sevmiyor. Dönmeleri çok seviyor. İsrail yalakalarını çok seviyor. Filistin düşmanlarını seviyor. Mefistofeles gibi; bütün müslümanların ruhlarını satın almak, şuurlarını bulandırıp onları kendi fikir kârhânesi’nde “sermaye” yapmaya uğraşıyor. (…) “Sermayeler”in hüviyetleri kendi ellerinde değil “pezevenkleri”nin elindedir. Yani “hüviyetsiz”dirler! Hayat boyu da böyle kalmaya mahkûmdurlar. Ben filânca “müşteri”yi beğenmedim, onunla beraber olamam deme lüksü yoktur. Parayı veren düdüğü çalar.
Fehmi ve Cengiz iri lâflar ederek sıradan müslümanları meraka sevkediyor olabilirler ama İBDA’cıları sadece güldürürler. Doğru suâl şu olabilir: İBDA iktidarda olsa ABD Irak’a (veya herhangi bir müslüman mahallesine) adım atabilir mi? Cevabı: ASLÂ ve KAT’Â!!!
Fehmi de, Cengiz de şunu iyi bilmelidirler ki, Angkor-Wat’tan çıkan “Kateşizmalar” sizden önce bize ulaşıyor. Biz de Anglo-Saxon’ların “Sense of Humour” (Mizah Hissi) dediği şekilde “Mizah Kitabı” niyetine okuyoruz ve bu bizim “mizah” kültürümüze katkı sağlıyor, “Red Rabbit” (Kırmızı Tavşan) gibi. Tavsiyemiz, biraz “Halagah”, “Torah”, “Talmud” okusunlar ve tabiî ki İBDA Külliyâtı’nı…
Kaynak: H.A. “Akademya’ya Doğru Sitesi”, 2001-2005 (2010 öncesi arşiv makalelerimizde yazarlarımızın adları, açık isimleriyle yayınlandıklarında makalelerini yeniden tashih ihtiyacı duyabilecekleri ihtimaline nazaran, yazarlarımızın talebi olmadıkça sadece isimlerinin baş harfleriyle paylaşılmakta, böylece bu önemli ve değerli arşivimizden kamuoyunun istifadesi amaçlanmaktadır.)