HIRKA-İ TECRÎD
“Risâle-i Üçışık”
Tecrid hırkası, derviş hırkası, fikir hırkası; dervişlerin âlemden tecrid olup çekildikleri inzivâlarında giydikleri hırka… Salih Mirzabeyoğlu‘nun bu adı taşıyan, 1998’de yayınlanan 40. eseri… Ve onun ünlü -desek yeri- önsözü:
– «“Ben kimim?” diye sormak, “ölüm nedir?” diye sormakla birdir… “Ben”… Bütün hayat, bu soruya cevab vermek üzere yaşadığımız hâdiseler dizisinden ibaret!..
•
“Ben kimim?” ve “ölüm nedir?” sorusunun bitişikliği üzerinde, nevî şahsıma mahsus bir nefs murakabesi… Hayat ve ölüm… Alındığı yere nisbetle, meçhul bir malûm veya malûm bir meçhul… Bütün dava, hayatın gayesi, malûmu meçhullükten kurtarmak ve meçhulü malûm kılmak!..
•
Hayatın gayesi olan “ölmeden ölme sırrına ermiş” bir kahraman: Necib Fazıl Kısakürek… Ben varım da, o yok; veya asıl var olan o da, ben yokum… Bir tür hayat ve ölüm bitişikliği!..
•
Bana, 1982 yılının Kasım ayından başlayarak binbir defa “benim bir takdim yazım olacak, bütün hüviyetin görünecek!” diyen o adam, perdenin ardına çekilirken beni bir malûmla başbaşa bıraktı: Hüviyetimi çerçeveleyen takdim yazısı… Ve bir meçhulle: Ne, nerede, hangisi?..
•
İnsan, aradığının ne olduğunu bilmeden, bulduğunun da ne olduğunu bilmez; bulunan aranır sırrı… Aramadan bulamazsın; aranan bulunur sırrı… Bu iki sırrı, İmâm-ı Rabbânî Hazretlerine ait büyük bir ölçülendirmenin ışığında görmek gerek:
– “Gitmekle bulmak ve bulmakla gitmek aynı zamanda olmalıdır. Birinin öbüründen ayrı bulunması caiz değildir!”
İşte, doğrudan doğruya bu sırrın vasıflandırılması hâlinde, teşhis için tecrit [ilim] ve tecrit için teşhis [sanat] hikmetine denk, kaçtıkça kovalanan ve yakalandıkça kaçan, Üstadım’ın sadece şahsıma sunduğu ve bu romanda “Yevmiye” başlığı altında geçen “reçete”lerin mânâsını kuşatıcı bir takdime muhatab oldum:
– “Dünya Çapında Bir Hâdise – Kaptan Kusto Müslüman!“» [*]
Hırka-i Tecrîd, bir yandan da Tilki Günlüğü’nün son cildi veya “sağlaması” sayıldığı için, önsözündeki bu kısım, aynı zamanda Tilki Günlüğü’nün macerasını anlatıyor. Ağırlıklı olarak rüyâlardan ve onların ebced / iştikak usûlüyle tâbir tablolarından oluşuyor.
Salih Mirzabeyoğlu‘nun hemen bu eserin ardından başlayan ve 11 yıldır kesintisiz devam eden, üç adımlık bir odadaki tecrid hayatını ve o hayat içinde bile hiç durmadan devam eden eser verme ve fikir üretme mizacını hatırlayınca, ne kadar da mânâlı!
18 Kasım 2011
* Salih Mirzabeyoğlu, Hırka-i Tecrîd – Risâle-i Üçışık, İBDA Yay., İstanbul 1998, s. 7-8, koyu harfle vurgular ve köşeli parantez içleri bize ait.
Kaynak: S.G. “İBDA Külliyatı / Salih Mirzabeyoğlu’nun Eserlerine Giriş Mahiyetinde Denemeler” ismiyle 2015 yılında Akademya tarafından basılmış ve bir süre sonra tükenmiş bir eserden kamuoyunun istifâdesi amacıyla yapılmış iktibaslardır. Eser, Türkiye’nin en çok takib edilen forum sitesinde İBDA Külliyatını tanıtma gâyesiyle 2011-2014 yılları arasında kaleme alınmış denemelerden oluşmaktadır.