I
Büyük Doğu, Üstad Necib Fazıl‘ın 1943-1983 yılları arasında çıkardığı dergi ve kitablar aracılığıyla kurduğu ideolojidir. 9 temel prensibi vardır:
- Ruhçuluk: Her şeyin aslının ruhta olduğuna ve varoluşun da ruhtan başladığına inanma…
- Keyfiyetçilik: Çoğunluğun hakikat sayılması yerine, hakikat olan tek’in gerektiğinde çoğunluğa yeğ tutulması…
- Şahsiyetçilik: Aydınlar sınıfının, avam içinde “şahsiyet” olanlar sınıfının temsil hakkına inanma…
- Ahlâkçılık: Ahlâkı olmayan insanın dini de olmayacağı, medeniyeti de olmayacağı, hiçbir şeyi olmayacağı düşüncesi…
- Milliyetçilik: “Bizden olmayanlar bize zıdtır, bizimle toplanmayanlar dağıtır” ölçüsü…
- Sermaye ve Mülkiyette Tedbircilik: Mülkiyet hakkını sınırlandırıcı ve sermayeyi toplum için kılıcı sistem…
- Cemiyetçilik: “Herkes tek tek sırtına toplumu bindirecek” anlayışı…
- Nizamcılık: Her şeyde düzen, sistem; başıboşluğa ve kakofoniye reddiye…
- Müdahalecilik: Toplum ve tarihe dair süreç içinde insan emeği ve eylemini başa alıcı, indeterminist, aksiyoncu görüş…
Bu 9 temel prensib, Büyük Doğu’nun ruhunu teşkil eder.
8 Mayıs 2011
II
Büyük Doğu, Üstad Necib Fazıl‘ın, tek başına, 40 yıllık efsanevî bir mücadele örneğiyle ortaya koyduğu davanın adı.
Üstad Necib Fazıl‘ın yanında, onun için fedakârlıklar yapacak bir gençlik ve kadro olmadı. O, düştü, kalktı, hapse girdi, hapisten çıktı, daima beş parasız ve her türlü engellemeye rağmen dergi çıkarmaya, davasını sürdürmeye çalıştı. Yunus Emre‘nin o harikulâde ifadesiyle “din içinde din saklamak” gibi bir yol takib etti. Başlıca üç düşmanla, şu yollarla savaştı:
1. Rejimle olan mücadelesini “CHP’ye muhalefet” olarak ifadelendirdi. 6 ok ile, CHP’nin parti rozetiymişler gibi mücadele etti. Komünizm ve faşizmi de, CHP’den doğmuş, onu besleyen ve onun tarafından beslenen ideolojiler olarak görüp, onlara da CHP üzerinden hücum etti.
Bu mücadele üzerinde Menderes‘le, sonra Erbakan‘la, sonra Türkeş‘le dirsek temasında bulundu. Menderes‘in örtülü ödenekten Büyük Doğu’yu çıkarmak için kendisine ödediği kısa süreli ücret (bunları kendisi rakamları ve miktarıyla anlatır zaten) dışında, Büyük Doğu’yu tamamen halkın yardımları ve desteğiyle çıkardı. Zaten uzun vâdeler içinde de çıkaramadı.
Kendisi yine kısa dönem Robert Kolej’de ve şu ân ismini hatırlayamadığım bir okulda ders vermek dışında bir maaş almadı, bir patronu olmadı. 70’lerin sonlarında Ortadoğu gazetesinde, muhtemelen bir ücret mukabilinde yazmıştır. Kezâ 80’lerin başında, son günlerinde Kemal Ilıcak kendisine el uzatmıştı ve her mısrâına belli bir bedel ödediği bir Ramazan sayfası hazırlamakta, Tercüman’da yazmaktaydı. Eğer bunlar ayıbsa, günahsa, hepsi bu! Ne reklâm geliri, ne ihale, ne kredi, ne başka bir şey…
Bunun dışında, 40’larda, CHP’li iki başbakandan, dergisini kendilerinin finanse etmesi ve CHP aleyhinde yazmama teklifi ve tehdidi aldı, reddetti, hapse girdi. Yine yanılmıyorsam iki defa, yine 40’larda, CHP tarafından milletvekili yapılmak istendi, reddetti. Sovyet büyükelçisi Mihailof tarafından kendisine Sovyetler lehinde yazması için servet teklif edildi (buna kasa kasa viskiler de dahildir), reddetti. “Nâzım var ya size çalışan, niçin beni de istiyorsunuz” suali karşısında, aynen şöyle bir karşılık aldı:
– Bizde Nâzım gibisi çok. Biz sizin gibi orijinal bir örneği yanımızda görmek istiyoruz. Komünist olsanız size Moskova’nın yarısını verirdik, ama olmayacağınızı biliyoruz!
2. Emperyalizmle olan mücadelesini siyonizm, kapitalizm ve masonluk üzerinden yürüttü. ABD’ye, tıpkı kemalizme cebhe almadığı gibi, açıkça cebhe almadı. Alttan alta temellerine vurdu. Kapitalizmi, siyonizmi ve masonluğu kıyasıya eleştirdi. Pardon, demokrasiyi ve onun hürriyet palavrasını da; hattâ en çok onu…
Bu eleştiriler sırasında, liberalizmin ve Amerikancılığın şampiyonu Ahmet Emin Yalman ile ağır bir polemiğe girdi. Bu polemik sırasında Ahmet Emin Yalman, Malatya’da vuruldu. Necib Fazıl, bu suikasti tahrik etmiş gibi gösterilerek (tetikçi öyle ifade vermiş!) tutuklandı, 3 yıldan fazla bir zaman hapis yattı ve kendi deyimiyle hayatının en ağır dönemini geçirdi. Evet, Menderes dönemi, 50’li yıllar.
3. İslâm içindeki bozguncu ve yozlaşmış cereyanlarla mücadele etti. Bunlarda kaş-göz yapmadı, doğrudan doğruya cebheden yüklendi.
İşte Büyük Doğu, bu üç düşmanla mücadele etti.
3 Ocak 2013
III
Bu yıl “Necip Fazıl’ı Anma” törenlerinde ilk defa hükümet seviyesinde Büyük Doğu dünya görüşünün ismi telâffuz edildi. Daha önceki yıllarda bu anma törenleri hiçbir zaman “anlama” gayretlerine dönüşmezdi ve Üstad Necib Fazıl daima Büyük Doğu’dan tecrid edilerek, sanki sağ kesimin değer verdiği şairlerden biriymiş gibi ele alınırdı. Bir insanı fikrinden ayırmak ve magazin malzemesi hâline getirmek, bir Amerikan sanatı. Che‘nin bugün bir pop art ikonu olması misâli… İBDA olmasaydı, Büyük Doğu’ya da bunu yapacaklardı!
Şu: Büyük Doğu’dan herkes ışık alabilir, ilhâm alabilir, sosyal meselelere onun örneğine uygun çözümler arayabilir. Ama Büyük Doğu’yu hiç kimse ne mevcud iktidarın, ne de herhangi bir düzen partisinin aksesuarı yahut seçim malzemesi yapamaz. Hiç kimse karşımıza geçip de şu cinnet tablosunun Büyük Doğu olduğunu söyleyemez! Hiç kimse, Büyük Doğu’nun adını BOP tipi projelerle birlikte de anamaz!
Başyücelik Devleti ideali neredeyse Büyük Doğu oradadır. Bu ideal madem bugün Bolu F tipi cezaevindedir, demek ki Büyük Doğu da Bolu F tipi cezaevindedir. Bu gerçeği yok sayarak Büyük Doğu konuşulamaz!
27 Mayıs 2013
BAŞYÜCELİK ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
© 2021 – Tüm Hakları Saklıdır; Kaynak Gösterilmeden Kullanılamaz.